Aynayı bilirsiniz. Bir insan aynaya baktığı zaman ne gorur? Aynada kendisini gorur. Bu oyle bir gormedir ki, yuzundeki her şeyi en ince ayrıntısına kadar gorur. Bu ayna misÂlinde olduğu gibi, Mevl TeÂl Hazretleri de, Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i kendisine ayna yaptı. Onda kendisini gorduğu gibi, kendisini gormek isteyenlere de KÂinatın Efendisi'ni ayna yaptı. T ki ona bakan, MevlÂ'ya vÂsıl olsun.
Şimdi de Mevl TeÂlÂ'nın sıfatlarını ve isimlerini hatırlayalım. MevlÂ'mızın, hayat, ilim, semi, basar, irade, kudret, kelÂm ve tekvin olmak uzere sekiz adet sıfat–ı subûtiyyesi vardır.
Peygamber Efendimizde bu sekiz sıfattan mesel hayat sıfatı var mıydı? Vardı. İlim sıfatı var mıydı? Vardı. Bu iş nasıl oluyordu? KÂinatın Efendisi'nde bulunan bu sıfatlar, asıllarının sûretleridir. Yani bu sekiz sıfatın sûretleri Efendimizde bulunuyordu. Ayrıca bu sıfatların birer sûretleri de her insanda bulunuyor.
Gelelim MevlÂ'mızın isimlerine. Mevl TeÂlÂ'nın doksan dokuz esm–i husnÂsı vardır. Bu esm–i husnÂdan biri, RahmÂn ism–i şerifidir. RahmÂn, kuluna nihayet derecede acıyıcı demektir. Şimdi, insanda acıma duygusu var mı? Var. Bu acıma nereden meydana geliyor? MevlÂ'mızın RahmÂn isminin sûretinden. Bir ornek daha: Mevl TeÂlÂ'nın bir başka ism–i şerifi de Kuddûs'tur. Kuddûs; ayıp ve noksan sıfatlardan munezzeh olan demektir. Bir mu'mini duşunun: Tevbe, istiğfar, zikir ve ibadetlerle kendini temizlediğinde kuddûs olur.
Bir hadis–i şerifte Efendimiz şoyle buyurmuştur:
"Her kim kendini bilirse, Rabbini bilir."
Mevl TeÂlÂ'nın her bir ism–i şerifinin her birinin sûreti insanda mevcuttur. İnsan kendini, ruhunu tanımakla bir noktada MevlÂ'nın sıfatlarını bulmuş olur. Mevl TeÂlÂ'nın sıfatlarını bilince de, Mevl TeÂlÂ'nın zatını bilmiş olur.
"RisÂle–i Kudsiyye" de şoyle denilmektedir:
"Tecelli etse Muhyî ismiyle O,
Dese mevtÂlara ol sırla: 'KÂmû!'
Olurlar bil o mevtÂlar hayy–u kÂmû
Kalma hayvan, bu sırrı anla yahu,
Hamakattan cıkıp Hakk'a gidelim
Cemal–i b kemÂle seyr idelim."
Mevl TeÂl Hazretleri bir kuluna Muhyî ism–i şerifi ile tecelli etse, o kul da bir kabristana uğrasa ve kabristanda bulunan butun mevtÂlara 'Kalkınız!' dese, o kabristandaki butun mevtÂlar dirilip kalkar. Bu bir sırdır, bu sırrı anlamak lÂzımdır. Bir insanın bu sırrı anlamaması ahmaklıktır.
Goruyor musunuz, Mevl TeÂlÂ'nın bir ism–i şerifi olan Muhyî, bir insanda tecelli edince, o kulda o ism–i şerifin sûreti meydana geliyor. Mevl TeÂlÂ'nın butun ism–i şerifleri insanlarda bu şekilde tecelli ederek, sûretleri hÂsıl olur. Buradan hareketle şuna dikkat edelim ki, insan ufak ve basit bir şey değildir. İnsanın basit bir varlık olmadığı bir hadis–i kudsîde şoyle haber verilmektedir:
"İnsan benim sırrımdır, ben de onun sırrıyım."
Bir hadis–i şerifte de şoyle buyrulmaktadır:
"Allah, Âdem'i kendi sûretinde yarattı."
Allahu TeÂl Hazretleri, Âdem AleyhisselÂm'ın kıssasında şoyle buyurmaktadır:
"Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan uflediğim zaman…" (Hicr (15), 29)
İnsanı değerlendiren, insanı yucelten her şey, Âyet–i kerimede gecen bu ufleme ile oldu. İnsan cok ama cok kıymetli ve değerli bir varlıktır. İnsan bu değerinin farkına varmalı ve ona gore hareket etmelidir. Fakat insan bu değeri bilmez ve aksine hareket ederse, alcak şeylere tenezzul ederse o zaman değerini kaybeder.
"Sen kendini bilirsen, Rabbini bilirsin."

__________________