Karanlık, geceyi burumeye sarıp sarmalamaya başlamıştı. Gecenin ruhumu saran serinliği, hic fark etmeden goz kapaklarımın kapanmasına neden olmuştu. Cocuksu bir yurekle uykunun lezzetini deliksiz yaşarken, o ana kadar hic şahit olmadığım yaşanmışlıklar, sanki bir film şeridi gibi kuşattı ruyalarımı.
Birbirlerine kusmuş mahallenin sessiz sokaklarını adımlıyor, minnacık ellerimi koskocaman parmaklarıyla tutan dedemle yol alıyordum. Oğul diye bir ses kulaklarımda cınlarken, “Sen bu suskun sokakları yakında goreceksin, minarelerden yukselen ezan seslerini, selaları duyacaksın. Yureklerde tutuşturulacak top atışlarıyla cocukların nasıl koşuştuğunu, taze pide kokularının mahallemizi nasıl sardığını koklayacaksın.” diyordu.
Dedemin ruyalarımı kuşatan sesi, annemin hafiften yukselen ses tonuyla kısılırken, mahallemizin sessiz sokaklarından yukselen mani ve davul sesleriyle goz kapaklarım zor da olsa aralanıyordu. Henuz guneş doğmamıştı ve yeryuzu aydınlanmamıştı. HÂlbuki her sabah guneşin bedenimi ısıtan sıcaklığı ve aydınlığıyla uyanan gozlerim, şimdi hic tanık olmadığım bir sofraya odaklanıyordu. Annemin her zamanki telaşı neşeye donuşmuş, başta ailemizin cınarları olmak uzere butun aile coktan sofranın etrafına oturmuştu. Bu sofra neyin sofrasıydı?
Kucucuk bedenim bir turlu cevaplandıramadığı sorularla meşgulken kocaman parmaklarıyla elimi tutan dedem, şimdi de kocaman sozleriyle ruhuma sesleniyor ve yureğimi sarmalıyordu: “Evlatlarım! Bizleri yoktan var eden, gonlumuzu iman ile dolduran, kendisine kul olma izzetini bahşeden, Âlemlere rahmet vesilesi gonderilen sevgililer sevgilisi efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’e ummet olma şerefini bizlere nasip eden yuce Allah’a hamd u senalar olsun. O bizleri iftar, sahur, mukabele, fitre, zekÂt, kadir gecesi gibi eşsiz guzelliklerle dolu, birlik ve beraberlik duygularının doyasıya yaşandığı mubarek bir aya, ramazan ayına ulaştırdı. İşte şimdi bizler yuce Mevla’nın emrine uyarak ilk sahurumuzu yapıyor ve ilk orucumuzu da inşallah bugun tutacağız. Akşam da iftarımızı yaparak gunumuzu teravihle tamamlayacağız. Allah, O’na olan inancımızı daim kılsın ve bizi tevhidin aydınlığında vahdet yolunda bir eylesin, diri eylesin, iri eylesin inşallah.”
Dedemin kulağa hoş gelen ve gonulleri sukûnete erdiren ses tonuyla soylediği “sahur” ve “iftar” kelimeleri ne demekti. Hanemizi saran esenlik ve neşe, annemin hazırlamış olduğu leziz yemekleriyle taclanırken, ben yemekten ziyade daha manasını bile bilmediğim sahur ve iftarın bana ve mahalleme getirdiği neşe ve sevince odaklanmıştım. Acaba arkadaşlarım da sahurdan nasiplendiler mi diye duşunurken, kulağım gecenin sessizliğine son veren minarelerden yukselen ezan sesiyle yankılanmaya başlamıştı. Seher vaktinde ezan sesinin bir haneye bu denli saadet getirdiğine, insanın ruhunu dinlendirdiğine, yureğine esenlik serpiştirdiğine ilk defa şahit oluyordum. Şimdi sadece ellerimi değil, varlığımı da sarıyordu dedem ve babamın buyuk elleri. Buyuk elleri ve yureğimde merhamet gullerinin acmasına vesile olan sevgileriyle babam ve dedemle mahallenin taşlı, dar sokaklarında sabah namazına doğru yol alıyorduk. Suskun sokakların bulbul sesleriyle nasıl doluştuğuna benim gibi tum mahalleli de şahit oluyordu.
Ramazan, oruc, sahur, iftar ve teravihin ne olduğunu anlamaya calışırken, bu sevgi mevsiminin insanlığın ruhunda actığı menekşelerle, gullerle ne doyumsuz bir lezzet ve tat olduğunu ben zaten yaşayarak coktan oğrenmiştim. Yarım gun tutabildiğim orucuma bir su molasıyla devam ettiğim mahallemde, annemin ve tum teyzelerin sevinclerine şahit olmak, babam ve tum amcalar gibi dedelerim ve buyuklerimin merhamet iklimini tatmak ne doyumsuz bir tatmış meğerse...
Gelişiyle nice guzellikleri yaşatan, rahmetin ve merhametin lezzetini tattıran, mağfiretin serin deryalarında huzura ve esenliğe erdiren, gunahlarımızdan arındıran, evlerimizi bereketlendirip bir saadet diyarı eyleyen, kardeşliğimizi kenetleyen, mahallemizi huzurla saran bir demdi ramazan...
Şerefelerin yureğimizi bir başka titrettiği, mahyaların sadece gecemizi değil ruhumuzu da aydınlattığı, kandillerin yolumuza değil gonlumuze de yoldaş olduğu, gecemize farklı guzellikler katan meraklı kucuk yureklerin uyanmasına vesile olan manilerin, davul seslerinin butun hanelerimizi sıcaklığıyla sardığı bir demdi sahur...
Kokusuyla sokakları kaplayan fırından yeni cıkmış taptaze pidelerin heyecanla beklendiği, sadece ramazana ozgu yiyeceklerin hazırlandığı, cocuksu gulumsemelerin kahkahaya donuşmesine neden olan Karagoz ile Hacivat’ın, top sesinin ezan sesine onculuk ettiği akşamlarımızın butun mahallemizi neşeyle sardığı bir demdi iftar...
Evet, iftarın yaklaştığı mahalleyi saran pide kokusundan coktan belli olmuştu. Şimdi koşturma durmuş, ilk top atışıyla beraber akşam ezanını dinlemeye başlamıştık. İftar sofraları mahallemizin ortasına kurulmuş, leziz yemekler hazırlanmış, hicbir arada gormediğim asırlık cınarlar ve komşular aynı sofradan birbirlerine hurma ikram eder olmuştu. Evimizin aile sıcaklığı mahallemizi kaplamış, butun babaların gozlerinde yanan sevgi kandilleri, aşk ve merhamete donuşup annelerimizin kalplerini yeniden fethetmişti.
Bedenimizle birlikte ruhumuzu da terbiye eden, ac kalmaktan ziyade nimetin kıymetini oğreten, rahmet ve mağfiret ikliminde orucla gecirilen bir gun teravihle kemale ermişti. Kur’an’ın indiği ay, icerisinde bin aydan daha hayırlı bir gece barındıran ramazan bize her daim saadet getirdi, bizi ve ummeti tevhidin aydınlığında vahdet sancağının altında birleştirdi.
Rabbim, bir cocuk yureğinin masumane duasıyla iftar ve sahurlarımızı, hanemize getirdiği aile saadetiyle ramazanımızı ve oruclarımızı kabul eylesin inşallah.
Diyanet Aylık Dergi / Mayıs 2017
__________________
İftar ve Sahurla Gelen Aile Saadeti
Dini Bilgiler0 Mesaj
●29 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- İftar ve Sahurla Gelen Aile Saadeti