Hureyre (R.A) diyor ki; "Bir gun Peygamber Efendimiz (S.A.V) 'e; "Ya Resulullah! Cennet neden yaratıldı." diye sorduk. Bize; "Sudan yaratıldı." cevabını verdi. Arkasından; "Bize onun yapısı hakkında bilgi ver." dedik. Bize şoyle cevap verdi; "Onun bir tuğlası altından, bir tuğlası gumuştendir. Harcı keskin kokulu misktir, toprağı zağferan ve cakılı inci ve mercandır. Oraya giren mutlu olur, asla umitsizliğe duşmez. Ebedi olarak kalır, hic olmez. Ne elbiseleri yıpranır ve ne de gencliği gider." (Tirmizi, Taberani, Ahmed b. Hanbel, Bezzar)

Ebu Hureyre (R.A) Peygamber Efendimiz (S.A.V) 'in şoyle buyurduğunu rivayet etmiştir; "Cennette oyle bir ağac vardır ki, atlı bir kimse golgesinde yuzyıl yol alsa da yine bu golgeyi aşamaz." Eğer isterseniz -uzun golge- mealinde ki (Vakıa Suresi: 30) ayeti okuyunuz. (Buhari, Tirmizi)

Ebu Hureyre (R.A) Resulullah (S.A.V) 'dan şoyle rivayet etmiştir: "Cennet ehli cennete girerken tuysuz, genc, beyaz tenli, sacları dalgalı ve kara gozlu olacaklar. Yaşları otuzuc, boyları da Adem (Aleyhisselam) gibi altmış arşın ve vucudlarının genişliği yedi arşın olacaktır." (Tirmizi)

Meymune (R.A) Resulullah (S.A.V) 'den şoyle işittim dedi; "Cennette kişi kuş yemek isteyince, Horasan devesi gibi bir kuş ateş ve duman değmeden, pişmiş olarak sofrasına gelir. Ondan doyuncaya kadar yedikten sonra, tekrar ucar gider.” (Bezzar)

İbn Abbas (R.A)'den şoyle rivayet olunmuştur; "Eğer bir huri, gok ile yer arasında bir avucunu cıkarıp gosterse, onun guzelliği karşısında butun insanlar şaşkına doner, guzelliğine vurulurlar. Şayet eşarbını cıkarsa gosterse, onun guzelliğinin yanında, guneşin altında mum ışığı nasıl sonuk ise, guneşin ışığı oyle zayıf kalır. Şayet yuzunu gosterecek olsa, guzelliği yer ile gok arasını aydınlatır." (Buhari)

Suheyb diyor ki; Peygamber Efendimiz (S.A.V) “İyi iş guzel amel edenlere; daha guzel iyilik, bir de ziyade vardır." (Yunus; 26) ayetini okuduktan sonra şoyle buyurdu;
"Cennettekiler cennete, cehennemlikler de cehenneme girip, herkesi aldıktan sonra bir munadi cennetliklere hitaben; -Ey cennet halkı, Allah-u TeÂlÂ'nın size vaadi var, onu yerine getirmek ister. Cennetlikler; "O vaad nedir? Sevabımızı ağır getirmedi mi? Yuzumuzu nurlandırmadı mı? Bizi cehennemden kurtarıp cennete koymadı mı? Butun bu nimetten vermedi mi? Daha ne kaldı?" derler. Bunun uzerine Allah-u TeÂl perdeyi kaldırır ve cennet ehli, onun cemaline nazar ederler. O’nun mah cemaline bakmaktan daha zevkli bir şey onlara ve-rilmemiştir. (Muslim) İnsanlar gidecekleri yere gore iki kısma ayrılacaklardır. Bir kısmı cehenneme giderken bir kısmı da cennete gidecektir.

Ey nefsim!

Akıllı olan bir kimse gibi bu okuduğun cennet ve cehennemin vasıflarını goz onune getir ve onları iyice duşun. Dunya ile sarhoş olan bir kişinin yapacağı şekilde, bu anlatılanları sanki duymamış, okumamış gibi olma. İnsanın kendisini vasıflarını saydığımız bu cehenneme mustehak edip de, daha sonra kendisini akıllı sayması nasıl olur?
Cennetin o vasıflarını duyupta kendisini ona mustehak etmeyen insan kendisini nasıl akıllı sayabilir.

Ey nefsim!

Eğer dunya muhabbetiyle, keyf-u sefasıyla sarhoş değilsen ve aklın yerindeyse; gidilecek bu iki yerden kendine faydalı ve selametli olanını sec. Eğer aman, ben cehennemin bu şiddetli azaplarına dayanamam, ben cennet nimetlerine mustehak olmayı istiyorum, diyorsan;

Oyleyse

Ey Nefsim! Allah-u Zulcelal'e karşı tevbe et ve anlattığımız programa uy.

__________________