Cemiyette gorulen kotulukleri devlet mi onler, fert mi?


Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde şoyle buyurmaktadır:

"Sizden her kim bir kotuluk gorurse, eğer gucu yetiyorsa eliyle duzeltsin. Yetmezse, diliyle duzeltsin. Onu da yapamazsa, hic olmazsa kalbiyle buğz etsin. Fakat bu, imanın en zayıf mertebesidir." (1)

Bazı Âlimler, kotuluğu def vazifesini devletin bizzat "Kuvvet kullanarak", Âlimlerin "Tebligatta bulunarak"; fertlerin ise "Kalben buğz (kin-nefret) etmekle" yapacaklarını beyan etmişlerdir.

Nitekim, Fetava-i Hindiyye'de Emr-i Bi'l-Ma'ruf bahsinde şoyle buyrulur:

"Emr-i Bil'l-Ma'rufu idareciler el ile, alimler dil ile, fertler ise kalb ile yapar."

Evet, bir kotuluğu kuvvet kullanarak defetmek devletin vazifesidir, zira kuvvet kullanmak yetkisi onundur, ferde verilmemiştir. Kuvvet kanundadır, kanunu tatbikle de devlet vazifelidir. Fertler kendi sahalarını tecavuz ettikleri takdirde buna bir hudut cizmek mumkun değildir. Zira her kuvvetliden daha kuvvetlisi de cıkar. Bu ise ceşitli zulumlere, anarşiye, kargaşaya yol acar. MeselÂ, olum cezasını hak etmiş bir kimseyi cezalandırmak devletin vazifesi iken, bu vazifeyi bir fert kendi başına yapmaya kalkışamaz.

Fertlerin kuvvet kullanma hususundaki saha tecavuzleri fiilî anarşi doğuracağı gibi, bir Âlimin yapması gereken vazifeyi bir cahilin yapmaya kalkışması da fikrî anarşi meydana getirir. Bu da netice itibariyle yine fiilî anarşiyi doğurur.

Bir kısım Âlimler de bu noktadan hareketle soz konusu hadîs-i şerîfi şoyle izah etmişlerdir:

Bir insan bir kotuluğu gorduğu takdirde, onu eliyle onlemek durumundadır. LÂkin bu kimse o kotuluğu onlemeye muktedir olsa dahi, boyle bir teşebbusle daha buyuk bir fitneye yol acacağını yakînen bilirse, el ile onlemekten vazgecer, dil ile, nasihat yoluyla onlemeye calışır. Bu durumda da yine bir fitnenin cıkacağını bildiği takdirde bu defa hic olmazsa o kotuluğe kalbiyle razı olmaz, buğz eder.

Hadîs-i şerîfte gecen "İman Zaafiyeti" meselesini de kısaca izah edelim. Bir kotulukle karşılaşan bir mu'minin yapması lÂzım gelen asgari tepki, kalben buğz etmekdir. Yoksa bu hadîs, "O munkeri defetmeye gucu yetmeyen bir mu'minin imanı zayıftır" şeklinde anlaşılmamalıdır. Nitekim İmam-ı Nevevî bu hadîste zikri gecen "İman Zaafiyeti" mes'elesini "sevabın noksaniyeti" olarak tefsir etmiştir. Yine bircok Âlimlerimiz, hadîste gecen iman lÂfzına, "Amel" mÂnÂsı vermişlerdir.

HÂdiste gecen "Her kim" lÂfzıyla, bu hadîsin herkese şÃ‚mil olduğu mes'elesine gelince:

Her mu'min kendi yetki sahası icerisinde cereyan eden bir kotuluğu defetmekten veya hic olmazsa ona buğz etmekten mes'uldur. Nitekim bir hadîs-i şerîfte, şoyle buyurulmuştur:

"Hepiniz cobansınız, hepiniz idare ettiği riayetinden mes'uldur." (2)

Aile reisi, aile fertlerinden; oğretmen oğrencilerinden... ve nihayet devlet, butun bir milletten sorumludur. Bu mes'uliyetin bir ciheti de rÂiyeti kotuluklerden korumak, onların işledikleri kotulukleri defetmektir. Bu vadide gerek fertler, gerekse devlet kendine duşen vazifeyi yapmakla mukelleftir.

(1) Tirmizi, Fiten, 11; İbnu Mace, Fiten, 20; Ebu Davud, Salat, 242
(2) Buhari, NikÂh, 90

makaden alınmıstır
selam dua ile


__________________