Ozgur duşunce iddiasından başka insanlık icin hicbir tezi olmayan, somurgeci gecmişini, Guneydoğu Asya'daki kanlı tarihini bu iddia ile kamufle etmeyi başaran Hollanda'dan Geert Wilders adlı bir milletvekili, bakın ne demiş: “Hazreti Muhammed hayatta olsaydı ve Hollanda'da yaşasaydı onu kovardım. Bir İslam tsunamasi ile karşı karşıyayız. Eğer Muslumanlar Hollanda'da yaşamak istiyorlarsa, Kur'an'ın yarısını yırtıp atmalılar, imamları dinlememeliler, cunku Kuran'da korkunc şeyler soylendiğini biliyorum” demiş. Başortusu ve cami yapılmasına yasak istemiş.
Bu acıklamalar bir milletvekili tarafından bir gazeteye yapılıyor. Hoşgoru, birlikte yaşama tezlerinin Avrupa icin artık bir anlam ifade etmediğini, sadece başka toplumları hizaya sokmak icin kullanıldığını, ozellikle 11 Eylul sonrasında Avrupa'nın ovunc kaynağı olan bu değerlerden cok kolay vazgecilebildiğini gorduk. Bu aşamadan sonra işte soz konusu “değerler” sadece kendileri dışındaki toplumlara yonelen bir yaptırım aracına donuştu.
Yukarıdaki sozler, yenilir yutulur cinsten değil. Bırakın bir milletvekilini, bırakın bir yayın organını sokaktaki insanın bu anlayışa sahip olması, Avrupa icin de son derece urkutucu. Ama ozellikle birkac yıldır İslam'a, Muslumanlara, İslam coğrafyasına yonelen saldırganlıkla birlikte duşunulduğunde, bu sozleri kafayı yemiş bir kişinin sorumsuz ifadeleri olarak hazmedebilmek, en azından duymamak mumkun değil. Cunku saldırganlıkla paralel yurutulen zihinsel donuşum projeleri, surdurulen duşmanlık Avrupa kamuoyunu da rehin almış durumda ve bunlar kendiliğinden ortaya cıkmadı. Sanıldığı gibi Muslumanların terorist gosterilmesiyle de sınırlı bir algı değil. Rafine bicimde hazırlanmış ve birkac yılda hem Muslumanlar hem de dunya kamuoyunda tahripkar bir duşmanlığın temellerini atmış olan entelektuel terorizmin gostergelerinden biri.
Diyelim bu adam aşırı milliyetci, gocmen karşıtı ya da her ne haltsa, makbul biri değil ve sozleri ciddiye alınamaz. Ancak sadece son birkac yılda yaşanan benzer olaylara baktığımızda bu sorumsuz ifadelerin her zaman Wilders gibi kafayı yemişlerden değil, son derece sorumlu ve etkin kişi ve cevrelerden de geldiğini goruyoruz.
Danimarka'daki karikatur krizini hatırlayalım. Hz Muhammed'e hakaret eden, aşağılayan, terorist gosteren cizgiler yayınlandıktan sonra Avrupa medyasının olayı nasıl sahiplendiğini, Muslumanların tepkisini nasıl barbarca olarak nitelediğini, Avrupalı aydınların nasıl aynı safta toplandığını ve bunu “Muslumanların fikir ozgurluğunu test etme”ye kadar goturduğunu hatırlayalım. Ozgurluk soylemlerini kimseye bırakmayan Avrupa'nın sağduyusu burada yenildi ve yapılan hakaretin duşunce ozgurluğu kapsamına girmediği bile soylenemedi, soylenmedi. Bu durumdan anlaşılması zor bir haz aldılar.
Daha vahim bir gelişmeyi hatırlayalım: Katolik dunyasının dini lideri Papa 16. Benediktus'un; Bizans imparatoru Manual II Paleologos'tan yaptığı, “Hz. Muhammed'in gayri insani ve şeytanca olanın dışında yeni bir şey getirmediği”ne yonelik alıntısının Muslumanları nasıl rencide ettiğini… Katolik dunyasının en buyuk dini liderinden daha sorumlu kim olabilir? Papa'nın sozleriyle karikaturler ya da Wilders'ın sozleri arasında ne fark var? Biri en sorumsuz olanı diğeri en sorumlu olanı. Ornekleri sıralamaya gerek yok. Ama uc ornek, her biri farklı toplumsal yukumluluğu temsil eden uc cevreden gelen nefret ifadeleri yeter de artar bile. Biri Hz Muhammed'i terorist gosterdi, diğeri şeytanlıkla itham etti. Şimdi bir diğeri “Hollanda'da olsaydı kovardım, Kur'an'ın yarısını yırtıp atın” diyebiliyor.
Musluman toplumlar cok buyuk sorunlarla boğuşuyor. İşgaller, somurgecilik, etnik ve mezhep eksenli krizler, ic savaşlar, fakirlik, ozgurluk sorunları, gelir dağılımındaki adaletsizlikler, geri kalmışlık, baskıcı rejimler, eğitimsizlik ve daha neler neler… Ama bu ornek bir şey olmadığını goruyoruz. Yuz milyonlarca insanın değerlerine bu kadar kolay kufredebilenlerden ne alınabilir ki!
Medeniyetler diyaloğu surecine hic inanmadım. Cunku medeniyetler catışması tezini ve medeniyet ici catışma tezini uretenler, bu diyalog surecini de yonetiyor. Ayrıca, zayıf olanların diyalog istemesinin cok da anlamı yok. Guclu olan, catışmacı dunya goruşunu besleyen, işgal ve talana girişenlerde barış icinde birlikte yaşama iradesi yoksa, bizim diyalog cağrılarımızın hicbir anlamı olmayacak.
Ama eğer, dunya boyle bir diyalog zeminini yakalayacaksa, catışma yerine barışı inşa edecekse, bu, Batı'nın elli yıllık birikimiyle değil, bu toprakların yuzyılları aşan birikimi sayesinde olacaktır. Cunku bizler, bugun her ne kadar birbirimizin boğazına sarılmış olsak da, başkaları icin kanlarımızı doksek de, bir gun o olgunluğu yeniden keşfedeceğiz.
iBRAHİM KARAGUL
__________________
Kur'an'ın yarısını yırtıp atmak...!
Dini Bilgiler0 Mesaj
●30 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Kur'an'ın yarısını yırtıp atmak...!