80'ler TRT 'sinin Perde Arkası Haber Program muziği olarakta hatıralarımızın canlanmasına vesile olan
Vangelis'in konuyla da yakından ilgili "

To The Unknown Man (Bilinmeyen Adam'a) eseri ile Mutenahi penceresinden, İnsanın maddi manevi kimliği uzerine...

Ustad'ın kafa kağıdı diye ifade ettiği kimlik, kimliğimiz...
Bu gorseldeki boşluğu iyi de kotu de doldurmak elimizde




Diyelim ki İstiklÂl Caddesindesiniz, yuruyen o İnsan selinden birine;
"Kendinizi tanıyormusunuz?"
diye sorsanız size şaşkın şaşkın bakar ve;
"Ne demek istiyorsun, insan hic kendini tanımaz mı?"
diye karşılık verir



HÂlbuki aynı kimseye,
" Hayatın gayesi ne? Nicin yaşıyorsun?
diye sorsanız, size cevap bulamaz, bocalamaya başlar..



O kişinin bocalaması, kendini tanımamasındandır..
Kendini tanımak; adını soyadını bilmekten ibaret değil..



Kendini tanımak, hayata geliş gayesini bilmek,
Alem-i Ervahtan gelip Alem-i Ukbaya gittiğininin şuuruyla yaşamaktır..



Bu Minval ve bakış acısına gore İnsan'ın 2 kimliğinden soz edebiliriz



Maddi Kimliği



Manevi Kimliği



Maddi kimliğimiz; ustumuzde, cuzdanımızda taşıdığımız huviyet yada herhangi bir kimlik kartıdır.
Bu kimlikte ne tur kişisel bilgiler olduğu herkesin malumudur..



Yaşadığımız şehirlerdeki Nufus Mudurlukleri;
her yeni doğan İnsanı nufus kutuğune kaydedip kimlikle belgelendirir..



Manevi Kimliğe gelince...
O cepte taşınmaz.
Cunku o fiziki yonumuzu değil, metafizik yonumuzu acıklar...





Yani; "Nereden geliyoruz? Nereye gidiyoruz?"
Sorularının cevabının şuurunda olmaktır...



O, Bizim aklımızda, hafızamızda ve gonlumuzde olması gereken kimliktir..
Bu kimliği İnsanlara kazandırmanın en muspet yolu;
Manevi Şuur ve İdrake uygun Dini ve İlim Eğitimidir..





Kimliksiz İnsan Tehlikelidir..!



Nasıl ki Polis, huviyet kontrollerinde kimliksiz olanları tehlikeli gorup goturur..



Manevi kimlikten mahrum yaşayanlar ise,
maddi kimliği olmayanlardan daha tehlikelidir...






Cunku onlar etrafa rastgele sacılan ateş kıvılcımları gibidirler ki,
kimi, nereyi yakacağını kestiremezsiniz...



Maddi Kimlik;
Sadece doğum ile olum arasındaki kısacık omru ilgilendiren bazı bilgileri icerir..

Verilen mesajı beyninize kazıyın




HÂlbuki Manevi Kimliğin bilgileri cok daha geniş alanı ilgilendirir



Mesala; "Nereden geliyoruz?" sorusunun cevabı doğum oncesine





"Nereye gidiyoruz? sorusunun cevabı ise, olum sonrasına ait bir bilgidir.





Nicin yaşıyoruz? sorusunun cevabı, hayatı butunuyle acıklayan bilgidir.





Bu bilgilerden mahrum insan, namutenahi boşluk icinde, hedefsiz başıboş yaşamaya mahkûmdur..







Boyle bir hayat ise, hem sahibine yuk
Hem de cevresindekilere zûl'dur..






Abd'nin eski Başkanlarından Nixon;
"Hayatta en zor şey, gayesiz insanlarla yaşamamecburiyetidir"
diyerek bu gerceği dile getirmiştir..



Bir gun ama bir gun muhakkak herkesin tektaşı olacak



ve Manevi kimliğin kontrolunu ebedi istirahatgÂhta Munker Nekir Hazretleri yapacak,
bu kimliğe uymayanların akıbetini KUR'AN 14 asırdır bildiriyor..





Yunus EMRE(k.v) İnsanın bahsettiğimiz bu iki kimliğini, bir dortluğunde ne guzel ifade etmişler..



"Beni bende demen, bende değilim
Bir ben vardır bende, benden icerû"



Burdaki "Ben"lerden biri maddi, diğeri de manevi benliktir ki;
Âşık Yunus, asıl İnsanı insan yapanın, maddi benliğin altında gizlenmiş olan manevi benlik olduğunu belirtiyor ve;




"Ete kemiğe burundum Yunus diye gorundum"
dedikten sonra
"Bir siz dahi sizde bulun, benim bende bulduğumu..!"
cağrısı yapıyor..







Yine Kaygusuz Abdal, İnsanı anlatırken;
"Bu Âdem dedikleri, el, ayakla baş değil,
Âdem manaya derler, suret ile kaş değil."
Diyerek mananın yani manevi kimliğin onemini belirtmiştir..



Biz hem Millet hemde Milleti meydana getiren fertler olarak uzun zamandan beri kimlik bunalımı yaşıyoruz..
Manevi kimliğimiz kaybetmenin sancılarını cektik hala da cekiyoruz..



İnsanımızın buyuk bir kısmı, kendini ustun yapan değerlerden uzaklaşmış, mazisinden kopmuş, gayesizliğe mahkum olmuş durumdadır..



Kendi yuruyuşunu terk etmiş, başkalarını da taklit edememiş, Doğu kulturu ile Batı kulturu arasında tam manasıyla kimliksiz bırakılmıştır



Ama cok şukur ki, artık yavaş da olsa bir arayış başlamıştır.
Bu arayış bir kimlik arayışıdır. İnsanımızın kendi değerlerine, ozune donuşudur.





İşte bu arayışın ifadesine misal bir şiir:

"Kitaplar, kÂğıtlar vermedi bir sır
Aynalar siz deyin bana ben kimim?



Serseri dolaştım bir nice yıldır,
Baba bir soz soyle, Ana ben kimim?



Duşmuşum kimsesiz bir uzun yola
Ben bittim, duzlukler bitmiyor hÂlÂ,



Ufuklardan cevap gelir mi ola,
Cığlık savursam dort yana ben kimim?"



Yine sıradan bir şarkı sozu de olsalar:

Yıllardır soruyorum bu soruyu kendime. Allah'ım bu dunyaya ben niye geldim.?
"Beni benden caldınız, verin bana beni"
gibi ifadeler, hep bu arayışın tezahurudur...




Sadece bizim Ulkemizde değil, butun dunyada bir arayışın başladığını ve bunun neticesinde maneviyata donuşun yaşandığını goruyoruz..



Alman şair Henrich Heine'nın nefis şiiri, dunya gencliğinin, kimlik arayışını cok guzel yansıttığı gibi, yine batıda cok dinlenen şu şarkının sozleri olan ifadeler de bu arayışın delilidir..

Nereye gidiyorum, ırmağı takip ederek;
Nereye gidiyorum, martıların izini surerek;
O şey nerede, nerede o kimse, bana soyliyecek:
Nicin yaşadığımı ve olduğumu.
Ve acaba hic bulabilecekmiyim:
Nicin yaşadığımı ve olduğumu...








Kaynak:Ahmet Yordam
Uyarlama,alıntı,kurgu,tasarım Mutenahi
Muzik:Vangelis-
To The Unknown Man

__________________