“Sunnet” kelime olarak “tarz, metot, yol ve tavır” manalarına gelir ve toplulukların devam edegelen davranışları anlamında da kullanılır. “Sunnet” ifadesi Kuran’da, sıkca; tek gecerli sunnetin “Allah’ın sunneti” olduğu ve “Allah’ın sunneti”nde değişiklik olmayacağını ifade etmek icin kullanılmıştır.
Artık onlar oncekilerin sunnetinden başkasını mı bekliyorlar? Allah’ın sunnetinde kesinlikle bir değişiklik bulamazsın. Allah’ın sunnetinde donuşum de bulamazsın.
35- Fatr Suresi 43
Daha onceden gelip gecenler hakkında Allah’ın sunnetidir. Allah’ın sunnetinde kesin olarak bir değişiklik bulamazsın.
33- Ahzab Suresi 62
Kuran’da “sunnet” kavramı bu şekilde kullanılırken, geleneksel anlayışta “sunnet”, Peygamber’in fiillerini anlatmak icin kullanılır. Sunnetin uce ayrılıp incelenmiş olduğunu goruyoruz. Fiil halinde sunnet (es sunnetul fiiliye), sozlu sunnet (es sunnetul kavliye) ve sessiz kalarak gercekleşen sunnet (es sunnetul takririye). Birincisi Peygamber’in davranışlarını, ikincisi Peygamber’in sozlerini, ucuncusu ise Peygamber’in yapılışını gorup de yasaklamadığı davranışları belirtir. Aslında sunnetle kastedilen temelde hadislerdir. Hadisler, Peygamber’in soylediği soz; sunnet, yaptığı fiiller manasında kullanıldığı icin arada bir fark olduğu zannedilebilir. Oysa sunnet olduğu iddia edilen tum davranışları (Kuran’ın dışındakileri) bize ulaştıran tek kaynak hadis kitaplarıdır. Peygamber’in soylediği her hadis de sozlu sunnet sayıldığı icin hadis yerine sunnet, sunnet yerine hadis kelimelerini koyduğumuzda aynı şeyleri anlarız. Dr. Subhi es Salih’in “Hadis İlimleri ve Hadis İstilahları” kitabının 1. sayfasında şoyle denir: “Hadiscilerce, bilhassa muteahhirin hadiscilerce, hadis ve sunnetin biri diğerinin yerinde kullanılan iki kelime olduğu kabul edilmiştir.” Kuran’ın yeterliliğini, hadisin yani sunnetin Kuran’la, mantıkla, kendi icinde celiştiğini, Peygamber’in ve dort halifenin doneminde Kuran dışında bir dini kaynak yazdırılmadığını, Emeviler’in ve Abbasiler’in doneminde hadis, sunnet gibi başlıklarla insanlara Arap orf ve adetlerinin, Emeviler’in ve Abbasiler’in hayata bakış acısının “din” diye kabul ettirildiğini bir daha hatırlayın. Ayrıca mezhepci bir din anlayışını benimseyenlere şu soruyu sorun: Madem Kuran’daki farzlar, tavsiyeler, ibadetler dışında “sunnet” başlığıyla sevapların, ibadetlerin olduğunu iddia ediyorsunuz, niye Kuran’da “sunnet” kelimesi bu manada kullanılmıyor? 6500 civarındaki Kuran ayetinden hic değilse bir tanesinde “sunnet” diye sizin anlattığınız şekilde bir kavram tarif edilemez miydi? Kuran’da 30’dan fazla kez gecen “hadis” ve defalarca gecen “sunnet” kelimelerinin nasıl gectiğini onceki bolumlerde gorduk. Bugun kullanılan manasıyla hic alakası olmayan şekilde “hadis” ve “sunnet” kelimelerinin kullanılışı da mezhepci din anlayışının, Kuran’da (dinde) olmayan kavramları uydurduğunun bir delilidir. Eğer bu kavramlar dinimizde olsaydı, hem isimleri hem nitelikleriyle Kuran’da tarifleri yapılmaz mıydı? Eğer Kuran, bize, boyle en temel konuları bir tek ayetle bile acıklamayacaksa niye indi? Hic şuphesiz Kuran, kendi ifadeleriyle de belirttiği gibi her şeyi acıklar, tum detayları verir, Allah’ın dininin tumunu kapsar. Bu kavramların Kuran’da olmayan tarzda ortaya konması, bu kavramların insani urunler olduğunun (uydurulduğunun) delilidir.
ARAP ADETLERİNİN “SUNNET” BAŞLIĞIYLA KABUL ETTİRİLMESİ
“Sunnet” diye uydurulanların onemli bir kısmı Peygamberimiz’e iftira olarak uydurulmuş sozlerdir. Bir kısım sunnetlerse; Peygamberimiz’in kavminin veya Araplar’ın veya mezheplerle hadislerin oluştuğu donem ve bolgedeki adetleridir veya Peygamberimiz’in şahsi tercihlerinden dolayı işlediği fiiller olmasına rağmen dinle alakası olmayan şeylerdir. Cubbe giymek, kabak yemek, yer sofrasında yemek yemek gibi… Bunlar Peygamber’e savaş acan muşriklerin, orneğin Ebu Cehil’in de davranış tarzlarıdır. Kimisi iklimden, kimisi orften, kimisi o yorede yetişen sebzelerden kaynaklanmaktadır. Kuran’ın belirtmediği bu fiillerde ilave bir sevap ummak veya dinle bir alaka kurmak, dine ilave yapmak olur. Kuran her şeyi acıkladığını, tum detayları verdiğini soylerken; Kuran’ın acıklamadığı tarzda “sunnet” başlığıyla sevap ummak ve makbuliyet edebiyatları da yine Kuran’ın anlattığı dine yapılan ilavelerdir. Allah isteseydi; cubbeyi, kabağı, yer sofrasını ve “sunnet” başlığıyla dine ilave edilmeye calışılmış gelenekleri de Kuran’da belirtir ve bize nasıl “daha cok sevap kazanacağımızı” gosterirdi. “Sunnetlere uymada sevap vardır, bunların uygulanmamasında gunah yoktur” yumuşatmaları da yapılan yanlışı gidermez. Cunku ister sevap etiketiyle olsun, ister makbuliyet etiketiyle olsun, Kuran’da olmayan bir davranışı dini etiketle sunmak yine dine ilave yapmak olur. İnsanları Peygamber sunneti diye uydurmalara ve orflere cağıran ve kendilerini Peygamber yolunun takipcileri gostermek icin kendilerine Ehli Sunnet adını takıp, aslında Ehli Arabi-orf olanlara; Peygamber sunneti diye Peygamber’e ve dine iftiralarla dolu kaynaklara, Araplar’ın orf ve adetlerine, Emevi ve Abbasi donemlerinin imalatlarına uyduklarını gostermemiz gerekir. İftiraların dışında, bu uydurmaların diğer bir sebebi ise sahabelerin (Peygamber’i bir kez bile goren Muslumanlar’ın) hatasız kabul edilip, onların da hareketlerinin Peygamberinkiler gibi sunnet olarak değerlendirilmesi olmuştur. Sırf Peygamber’e mal edilmeler neticesinde bile ortaya cıkan yorum hatalarını ve saptırmaları duşunursek, sahabelerin bu işe katılmasıyla oluşan kaos inanılmaz boyuttadır. Bugun “sunnet” deyince halkın buyuk bir kesimi Peygamber’in davranışlarını (sunneti resul) anlıyorsa da, aslında hadis kitapları ve diğer gelenekci kaynaklarda anılanların bir bolumu sunneti Medine, sunneti Kufe, sunneti Basra diye sahabelere ve Peygamber sonrası ilk donem Muslumanlarına dayandırılır. Kuran ile yetinmemenin ve Kuran’ın onune ciltler yığmaya, orfleri dinselleştirmeye yonelik oyunun kutsala fatura edilişindeki başlık, ne yazık ki “sunnet” olmuştur.
__________________
Sunnet Kavramı
Dini Bilgiler0 Mesaj
●29 Görüntüleme