Depresyon Melankoli, Ruhsal Sıkıntı, İc Darlığı, Allahın El-KÂbid, El-BÂsit Guzel İsimleri

Dunya imtihanı gereği Allah (c.c.) bazı kullarını maddi ve manevi ceşitli sıkıntılara uğratır. O’ndan gelen her bela ve musibet aslında buyuk bir ikramdır. Guzel sabır gosterirsek gunahlarımıza kefarettir. Guzel sabır (sabr-ı cemil), ilgili sıkıntıdan dolayı kimseye dert yanmamakla, sıkıntıyı Allah’tan (c.c.) bilip haline şukretmekle gercekleşir.


Her sıkıntıdan sonra bir kolaylığın olduğu bir doğa yasasıdır, yani bir sunnetullahtır. Tıpkı her yokuştan sonra bir inişin olması gibi. Bu durum her işte de boyledir. İnsan bir işte once buyuk sıkıntı yaşar, bunalır, turlu sorunlarla boğuşur, bir gun gelir işin tadını almaya, meyvesini yemeye başlar. Zor iş artık kolaylaşır. Sıradan bir iş haline gelir. Yuce Allah (c.c.) belki de insanların bu ilahi kuralı anlamakta şaşkınlık yaşayacağını bildiği icin tekit maksadıyla şu ayetlerle iki kere yinelemiştir: “Demek ki, guclukle beraber kolaylık vardır. Evet, guclukle beraber kolaylık vardır (İnşirÂh suresi, ayet 5, 6).”


İnşirah suresi ruhsal sıkıntı ve darlık anlarında okunduğunda kalbe bir genişlik ve huzur verir. Ruhsal sıkıntıyı ve darlığı atmamızı sağlar.


Sabreden insan her guclukten sonra bu kolaylığı elbette gorecektir. Cunku Allah (c.c.) ilahi kanunları şaşmaz olculerle koyar. Demek ki El-KÂbid (sıkan, daraltan) guzel ismi, guzel sabır (sabr-ı cemil) gostermek suretiyle El-BÂsit (genişlik ve ferahlık veren) guzel ismine ulaşmada bir vesiledir.


Ozellikle bazı zikirler ruhsal sıkıntıları uzerimizden atmamıza buyuk yararlar sağlar: Bunlar icerisinde ‘La havle vela kuvvete illa billahil Aliyyul Azim (Yuce ve buyuk Allahtan başka guc ve kudret sahibi yoktur.)’ zikrinin cok buyuk sırları vardır. Peygamberimiz (s.a.s) bu zikrin 99 derde deva olduğunu soylemiştir. Cinni şeytanların sıkıntılarına ducar olanlara bu zikir ilac gibi gelir. (Bu durumda olanlara gunde en az iki yuz kere cekmeleri tavsiye olunur.) Yeter ki her gun bu zikre devam edilsin. Ayrıca birtakım şerli ve guclu insanların kendisine zarar vereceği, makam ve mevkisinden edeceği turde kaygı yaşayanlara da bu zikir buyuk yararlar sağlar. Bu zikirde Kelime-i tevhidin en buyuk sırrı gizlidir. Cunku insanlar gunumuzde Allah’a acıkca birtakım putları şirk koşmamakta ama ceşitli guc ve kuvvet kaynaklarına guvenerek, yaslanarak Allah’a şirk koşabilmektedirler. Ağızlarından şirk kokusu ihtiva eden buyuk sozler cıkabilmektedir. İşte bu zikri cekerken her zaman guc ve kuvvetin gercek sahibinin yuce Allah (c.c.) olduğu tefekkurunu de yapmak gerekir. Konumuz acısından bu zikrin onemi ise son derece buyuktur. İnsanlar kabz (ruhsal sıkıntı, darlık) haline genellikle başkalarından gordukleri kotu muamele veya beklentilerine cevap bulamama nedenleriyle girmektedirler. Bu zikir kotu gibi gorunen kişilerin, olayların arkasında Allah’ın guc ve kudretinin tecelli ettiğini algılamayı sağlayarak (hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine inanmak kadere imanın en onemli ruknudur) kişinin gerceği kavramasını, gunahlarına ve kotu hallerine tovbe ederek Allah’a yonelmesini gercekleştirecektir.


Hz. Yunus Aleyhisselam’ın balığın karnında iken yaptığı zikir hem bela ve musibetleri onleyici ve ortadan kaldırıcı hem de ruhsal sıkıntılara karşı buyuk bir şifadır. (Gunde 100 kere okunması tavsiye olunur.) : ‘La ilahe illa ente subhaneke inni kuntu minezzalimin (Allah’tan başka ilah yoktur. Sen kusurdan, hatadan uzaksın. Kuşkusuz ben zalimlerden oldum.)’


Kelime-i tevhit zikrinin de (la ilahe illallah) ruhsal hastalıklara ve sıkıntılara karşı iyi geldiğini ozellikle belirtelim. (Gunde 100 kere okunması tavsiye olunur.)


Zenginlik, sağlık, afiyet birer genişlik ve ferah kaynaklarıdır. Ama bazı insanlar, bu kaynakların kadrini ve kıymetini pek bilmezler. Zenginlik, sağlık ve afiyet icerisinde bulundukları halde boylelerinin ruhlarında bir sıkıntı ve darlık bulunur. Cağımızda insanlar genellikle boyle bir sorundan yakınmaktadır.


Zenginlik, sağlık, afiyet aslında birer genişlik ve ferah kaynağı iken kalpte aksi tesir uyandırabilmesinin nedeni başka bir şeyden kaynaklanır. O da şukur yokluğudur. Şukur, Allah’a (c.c.) teşekkur etmektir; elindekilerle yetinerek bunları kendisine bağışlaması nedeniyle Allah’a (c.c.) icten buyuk bir minnet duyma duyguları ile olur. Nimetleri insanlarla paylaşmak şukrun gereğidir. Başkalarının sahip olduğu şeylere goz dikmek, onları arzulamak insanın icerisinde bulunduğu nimetleri gorememesine neden olabilir. Boyle birisi ne kadar varlıklı olsa da kendisini yoksul hisseder. Sağlık ve afiyet gibi maddi şeylerle olculemeyen değerlerin kıymetini bilemez. Allah’a (c.c.) karşı buyuk bir nankorluk duygusuyla isyan halindedir.


Dili her zaman ‘Allah’ım cok şukur’ ve ‘Elhamdulillah’ kelimelerine alıştırmak gerekir. Bu zikirler ruhsal sıkıntıya duşmeyi onlediği gibi uzerimizde bulunan maddi ve manevi sıkıntıların aşılmasına da birer vesiledir. Rabbimiz Kuran-ı Kerim’de şukrun nimetlerin artmasına vesile olduğunu beyan buyurmuşlardır (bk. İbrahim suresi 7, Fatır suresi 30 vb.).


Kabz (ruhsal sıkıntı, darlık) hali tasavvuf ve tarikat yolundaki insanları cok olumsuz etkiler. Onların zikirlerinde ve rabıtalarında ihmalkÂr olmalarına yol acabilir. Hatta bu olumsuz durum diğer ibadetlerine kadar yansıyabilir. Cunku ruhsal sıkıntı ve darlık sırasında kişi ibadetlerden zevk alamadığı gibi aşırı derecede de bunalır. İşte boyle durumlarda pek sebeplere bakmamak gerekir. Elbette nefsin bu sıkıntı ve darlığı yaşamasına neden olan etkenleri vardır. Şeytanlar, bazı insanlar, olaylar buna neden olmuş olabilir. Ama sofi nedenlerin arkasında Allah’ın gizli elini, kudretini, buna tekabul eden guzel ismini her zaman gormelidir, dikkate almalıdır. Elbette sofinin ruhunu gercekte sıkan Allahu ZulcelÂl’dır. Allah El-KÂbid guzel ismi ile sofinin ruhunu sıkmakta, darlaştırmaktadır. “Şu kesindir ki, Allah kullarına zerre kadar bile zulmetmez (Nisa suresi, 40).” Peki, oyle ise yuce Allah (c.c.) sofinin ruhunu nicin sıkmakta ve darlaştırmaktadır?Elbette Allah’ın hikmetine kimse sınır koyamaz. Onun hikmetine akıllar ve sırlar eremez. Ama şu kadar biliyoruz ki, “Başınıza gelen her musibet, işlediğiniz gunahlar nedeniyledir. Hatta Allah gunahlarınızın coğunu da affeder (Şûr suresi, 30).”, “Sana gelen her iyilik Allah’tandır. Başına gelen her kotuluk ise nefsinden dolayıdır (Nisa suresi, 79).”… Ayrıca şu ayeti de gozlerden uzak tutmamak gerekir: “Ey muminler, (itaat edeni asi olandan ayırt etmek icin) sizi biraz korku, biraz aclık, biraz da mallardan ve mahsullerden eksiltmek ile imtihan edeceğiz. Ey resûlum, sabredenleri mujdele! (Bakara suresi, 155)”


Sofi boyle durumlarda iken bir ic muhasebe yaparak hatalarına ve gunahlarına tovbe etmeli, ibadetleri kendisine zor da gelse asla ihmal etmemelidir. Allah’ın El-KÂbid (sıkan, daraltan) guzel isminden Allah’ın El-BÂsit (genişlik ve ferahlık veren) guzel ismine sığınmalıdır.


Kabz (darlık, sıkıntı) ve bast (genişlik, ferahlık) halleri karşısında insan iradesi cok acizdir. Bu halleri iradeleri ile kimse değiştiremez. Buna guc yetiremez. Bu ancak Allah’ın izni ile değişir. Bu haller mevsimler gibidir. Kış mevsimi kabz hali gibi insanın elini kolunu bağlar. Bu mevsimde insan pek dışarı cıkmak istemez. Evde kapanır kalır. Bast hali ise ilkbahar mevsimi gibi insana bir genişlik ve ferahlık verir. Bu kabz haline cağdaş psikolojide depresyon denilmektedir. Depresyondaki kişiler yaşama sevincini kaybettikleri icin genellikle uyumak isterler. Alkol kullananlar, bu zamanlarda daha cok icerler. Bast haline de manik derler. Manik halinde kişi icinde anlatılmaz bir sevinc duyar. Oynamak, gulmek, insanlara sarılmak ister. Aslında bu depresyon ve manik halleri mevsimler gibi her insanı da az cok kapsamı icerisine almaktadır. Kabz (depresyon) halinde iken bunun arkasında yuce Allah’ın El-KÂbid (sıkan, daraltan) guzel ismini gormek buyuk bir hunerdir. Yine Allah’ın El-KÂbid guzel isminden El-BÂsit guzel ismine sığınmak ise ayrı bir hunerdir. İmanın guclu olduğuna, hakikati kavradığına işarettir. Allah her birimize nasip eylesin. Âmin.


Tabii ‘Lafla peynir gemisi yurumez.’ diye cok guzel bir atasozumuz vardır. İnsan hayatında bazen oyle olumsuz durumlar yaşanır ki, gercekten boyle anlarda iken kabz halinden kurtulmak kolay değildir. Cok sevdiğiniz birisini kaybetme, işten atılma, bir suctan beklediğinden ağır bir ceza alma, buyuk bir kaza sonucu bir organından olma vb. durumlar mutlak surette insanları belli derecelerde kabz haline sokarlar. Bu hallerde dostların maddi ve manevi yardımları da coğu kez yetersiz kalır. İnsanlar hic beklemedikleri boyle bir hal karşısında inanc dunyalarında da bir sarsıntı yaşayabilirler. Zaten kabz hali bunun mahsulu olarak ortaya cıkmaktadır. Yoksa kadere inancı tam olan, hayır ve şerrin Allah’tan (c.c.) geldiğine inanan bir insan, bu tur olumsuz bir olay karşısında hemen kendisini silkeler. Toparlar. Dunya hayatının bir imtihan yurdu olduğu gerceğini hatırlar. Kendisine gelir. Olayı ruhsal dunyasında kısa zamanda sindirir. Ruh sağlığını normal duzeyde tutar. Bir ic muhasebe yaparak varsa hatalarına ve gunahlarına tovbe eder, bunları telafi yoluna girer, sonra da Allah’ın El-KÂbid (sıkan, daraltan) guzel isminden Allah’ın El-BÂsit (genişlik ve ferahlık veren) guzel ismine sığınır. Boylece depresyona fazla yenik duşmez. Kısa zamanda da kabz halini uzerinden atar. İnancı zayıf olan bir insan ise sebeplere fazla takılıp kaldığından depresyondan tam anlamıyla hicbir zaman kurtulamaz. Daima acı ceker. Nefis ve şeytanların etkisi ile bu dunyada mutlak adalet gibi bir davanın peşine duşer. Kendi nefsini daima temize cıkarır. Başına bin ceşit bela acar. Hicbir zaman ferahlığa, aydınlığa cıkamaz. Yuce Allah (c.c.) daha dunyada iken onu manevi bir cehennemin icerisine koyar, boylece hicbir dunya nimeti onun gonlune genişlik ve ferahlık vermez. Allah (c.c.) bizleri boyle durumlardan korusun. Âmin.


Hicret, yerinde yuvasında bunalan, dinini yaşayamayan Muslumanların daha uygun yerlere taşınmasıdır. Bu hicret insanın ic dunyasında da soz konusu olabilir. Ruhumuzu sıkan, daraltan konulardan, insanlardan biraz uzaklaşıp bizi acan, ferahlandıran sahalara girersek ve bu nitelikteki insanlara biraz yaklaşırsak rahatlayabiliriz. Ayrıca ibadetleri manevi sığınaklar olarak gormek gerekir.


Hadis-i şerife gore ‘Dunya muminin zindanıdır.’ Yine hadis-i şerife gore, Hz. Âdem’in (a.s) yaratılacağı toprak kırk gun keder (uzuntu) yağmuru ile ıslanmış, bir gun de sevinc yağmuru ile. Buna gore bir muminin bu dunyada cennet hayatını yaşamasını beklemesi yakışık almaz. Elbette dunyayı kendimize cehennem yapmak da doğru değildir. Ama hadis-i şerifler imtihan gereği bu dunyada bazı ruhsal sıkıntıları goğuslememize işaret etmekte, ebedi ve sonsuz sevincin ancak cennette gercekleşeceğini belirtmektedir. ‘Doğrusu o gun cennetlikler eğlence ile meşguldurler (Yasin suresi, 55).’


Allah (c.c.) tıpkı şefkat ve merhametten yavrularını uyaran, terbiye eden bir baba gibi bazen gunlerimizin sıkıntılı gecmesine bazen de neşeli olmamıza neden olan şeyleri yaratmaktadır. Herhalukarda O’nun kaderine razı olmak dışında başka bir seceneğimiz yoktur. Ruhsal sıkıntılardan kurtulmanın yolu ilac bağımlılığından ziyade Allah’a yonelme ile mumkundur. Şukur duygusudur. Allah’ın El-KÂbid (sıkan, daraltan) guzel isminden Allah’ın El-BÂsit (genişlik ve ferahlık veren) guzel ismine sığınmadır. Bu guzel isimleri sayıya vurmadan yapılan zikirler, bu konuda sıkıntısı olanlara buyuk bir rahatlık, genişlik ve ferahlık sağlayacaktır inşallah.


El-KÂbid (sıkan, daraltan), el-BÂsit (genişlik ve ferahlık veren) guzel isimleri ile kula duşen gorevler şunlardır: İnsanın hangi halde bulunursa bulunsun Allah’a (c.c.) şukretmesi icin pek cok nedeni vardır. Bela ve musibetlerle bize sabır meyvesini kazandırmaya calışan yuce Allah (c.c.), verdiği her bir varlık, sağlık, afiyet nimetleri ile de bizde şukur meyvesinin oluşmasını bekler. Cunku şukur ile bir Musluman dunyada genişlik ve ferah duygularını tadarken ahirette yuksek dereceler kazanır.

Allah (c.c.), butun sıkıntılarımızı ferahlığa cevirsin. Bizlere rızasını nasip eylesin. Âmin.



Muhsin İyi
__________________