Kur’Ân’da uzayda hayat -2-
Uzayda akıllı canlılar.
Sığınıyorum allÂh’a taşlanmış şeytandan
Adıyla allÂh’ın, merhametiyle kuşatanın, gereğince merhamet edenin
Uzayda hayat varmı konusu son yuzyılın insanlarının en cok merak ettikleri konulardan biridir. İslamın bu konuda ne bildirdiği kur’Ân ve hadislerdeki apacık delillere rağmen tartışma konusu olmuş , bu konuda ihtilaf edilmiş. Hic şuphesiz kur’Ân ve hadislerle bildirilen gercek uzayda hayÂtın varlığıdır. İki Âyetle acıkca bilrildiği gibi uzayda dÂbbe (kımıldayan) denilen canlı turleri vardır. Bu konuyu acıklayan “kur’Ân’da uzayda hayat” adlı yazımda buna dÂir bilgi edinebilirsiniz. O yazıda delil olan iki ayet ve bir hadis sundum. O iki ayet ve hadis şunlardır:
1- Kur’Ân’ın 16’ncı sûresi olan nahl sûresinin 49’uncu Âyeti :
“ve allÂh’a secde eder ne (var) goklerde ve ne (var) yer(yuzun)de dÂbbeden (kımıldayandan, canlıdan) ve melekler ve onlar buyuklenmezler ”.
2- Kur’Ân’ın 42’nci sûresi olan şûr sûresinin 29’uncu Âyeti.
“ve o’nun (allÂh’ın) Âyetlerinden (belirtilerinden) , yaratılış
(tarz)ı gokler ve yer(yuzunu)n ve ne yaydı o ikisinde dÂbbeden (kımıldayandan, canlıdan) ve o (onların) toplanmalarına dilediğinde kadîr (cok iyi olculer koyan) ”.
3- hadis.
“bilim sureyyÂ’da (ulker takım yıldızları’nda) olsa, onunla birbirine kavuşur fars oğullarından (îranlılardan) adamlar”.
(hadîsin kaynağı: (1)ahmed bin hanbelin musnedi, (2 (297-420-422-469)).
( hadisdeki “bilim” kelimesi yerine “îmÂn” kelimesi kullanılan aynı hadîs’in diğer bir naklinin kaynağı :tirmizî , tefsîr bolumunde 47 (3), 62 (1), menkıbeler 70 ).
(hadisdeki “birbirine kavuşur” kelimesi yerine “elbet ona kavuşur” kelimesi kullanılan diğer bir naklinin kaynağı : buhÂrî, tefsîr bolumu 62 (1) . Muslim , sahÂbenin fazîletleri bolumu 231. Tirmizî, tefsîr bolumu 47 (3), 62 (1), menkıbeler 70 .ahmed bin hanbel 2 (417) ).
Bu konunun anlaşılması icin oncelikle bilinmesi gereken , Âlemler kelimesinin anlamıdır.
Âlemîn nedir:
Kuranda alemin kelimesini tarif eden ayetler var.
26 şuara 23’uncu ayette firavun musaya soruyor ; “dedi firavun ve ne duzenleyeni (rabbi) aleminin”
cevap 1 =
(26 şuara 24) = “dedi duzenleyeni (rabbi) gokler ve yer(yuzun)un ve ne (varsa) arasında o ikisinin oldunuz ise yakînen bilenler”
cevap 2 =
(26 şuara 26) = “dedi duzenleyeniniz (rabbiniz) ve duzenleyeni (rabbi) babalarınızın ilklerinin”
cevap 3 =
(26 şuara 28) = “dedi duzenleyeni (rabbi) doğu ve batının ve ne (varsa) arasında o ikisinin oldunuz ise aklediyorsunuz”
oyleyse Âlemîn =
1 - gokler ve yer ve ikisi arasında ne var ise hepsi (mekansal ; yukseklik ve alcaklık)
2 – şimdikiler ve ilk var olanlar (zamansal ; şimdi ve gecmiş)
3- doğu ve batı ve arasında ne varsa hepsi ( yuzeysel ; enlilik)
yani kuranda bahsedilen alemin kelimesi cok boyutlu olarak evren ile ilgili bir kelimedir.
Alemin en az bunlardır ve bunlar icinde dunya okyanusa nisbetle bir damla su kadar yer tutmaz. Alemin dunyadır iddiası olanlar bir toz zerresinin dunya olduğunu iddia etmekten bile daha beter bir kucultme yapmaktadırlar.
Kuranda alemin hakkındakiler bunlardan ibaret değil. Konuyu cok uzatabilecek bir tartışmaya sebep verebilir , acıklanması zor bir konu olduğu icin devamından bahsetmiyorum.
Kur’Ân’da uzayda akıllı canlıların varlığını bildiren Âyetler.
(25 furkÂn 1) “mubÂrek oldu (o) ki inici etti (gerceği , yanlışı) farkettireni (furkÂn’ı) kuluna , olur diye evrenlere bir uyarıcı”.
(6 en’Âm 90) “(işte) onlar (onlar) ki (gerceğe) iletti allÂh boylece (gerceğe) iletenine onların aynı şekilde uy , de , değil istiyorum (istemiyorum) sizden uzerine onun bir ucret, o (kur’Ân) ancak hatırlatmadır evrenler icin”.
(12 yûsuf 104) “ve ne istiyorsun (istemiyorsun) onlardan uzerine onun her hangi bir ucretten (bir şey) , o ancak bir hatırlatma evrenler icin”.
FurkÂn kur’Ân’ın niteliklerinden bir niteliktir. Bu kelime kur’Ân’da 7 adeddir. 7 aded olması ile evrenlerin kurandaki tariflerinden bir tarifte “gokler ve yer ve ne varsa arasında o ikisinin” cumlesiyle tarifinden anlaşıldığı gibi uzay ve ondakiler evrenlerdir. Kuranın bildirmesi ile bildiğimiz gokler 7 kattır. Bu ilişkide kuranın matematik mucize yapısına işaret etmekle birlikte furkan kelimesinin gok katları adedince olması , bu ayetle ilgilendirilince furkanın gok katlarının 7 adeddinin hepsine gonderildiğine işaret olur.
Furkan , iyiyi , kotuyu , doğruyu, gerceği , yanlışı ayırd ettiren , farkettiren anlamındadır.
FurkÂn kur’Ânda
1- salat ve selam ona yuce allÂh’ın elcisi muhammede indirildiği bildirilir ve kur’Ân hakkında nitelik , vasıf olarak kullanılır. ( 2- bakara 185) (3 Âli imrÂn 4) (25 furkÂn 1).
Ayrıca yevmel furkÂn (gercek ve yanlışı ayırd ettiriren gun)
Olarak kullanılır. (8 enfÂl 41).
Ayrıca mu’minlere furkan (gerceği , yanlışı ayırd ettiren , fark ettiren) va’dedilir. (8 enfÂl 29)
Boylece salat ve selam ona yuce allÂh’ın elcisi muhammed ve ummeti hakkında 5 Âyette gecer, bunlardan biri selam onlara yuce allÂh’ın elcileri mûsa ve hÂrun ve îs hakkında ortak kullanılır.
2- salat ve selam onlara mûs ve hÂruna indirildiği bildirilir
(2 bakara 53) (3 Âli imrÂn 4) (21 enbiy 48).
Boylece 3 Âyette selam onlara yuce allÂh’ın elcileri mûs ve hÂrûn hakkında kullanılır , bunlardan biri salat ve selam ona yuce allÂh’ın elcisi muhammed hakkında ortak kullanılır.
Sonuc : furkan kelimesi kur’Ân’da 3 peygamber hakkında kullanılır.
1- salat ve selam ona yuce allÂh’ın elcisi muhammed.
2- selam onlara yuce allÂh’ın elcileri mûsa ve hÂrun.
3- ayrıca 3 Âli imrÂn 4 numaralı Âyette incilin de anılması sebebiyle selam ona yuce allÂh’ın elcisi îs bu peygamberlere dÂhil olabilir.
FurkÂn evrenlere ,yÂni 7 kat gokler ve yer ve o ikisi arasında ne varsa onlara uyarıcı olsun diye allÂh’ın kuluna , yÂni muhammede indirildi.
Oyleyse 7 kat gokler ve yer ve o ikisi arasında ne varsa onlarda , yÂni evrenlerde uyarılması gereken akıllı canlılar var. Eğer evrenlerde uyarılması gereken canlılar olmasa idi furkÂn’ın onlara uyarılmaları icin indirilmesi anlamsız, sacma olurdu.
Uzayda hayatın varlığını isbat eden yazıma da delil olan hadis bu konuya da delildir. Uzayda akıllı canlıların varlığına bu hadis delildir. İşte o hadis:
“bilim sureyyÂ’da (ulker takım yıldızları’nda) olsa, onunla birbirine kavuşur fars oğullarından (îranlılardan) adamlar”
Ulker’de ilim yada îmÂn varsa , hic şuphesiz orada akıllı canlılar vardır.
Kur’Ân’da furkan kelimesinin bahsettiğim 3 peygamber hakkında kullanılmış olmasının da ozel bir anlamı var anlaşılan. Anlaşılan bu peygamberler dunya dışındaki bu canlılara da peygamber olmuşlar. Buna dair hadisler de var . Aşağıda yazılı.
Oyleyse furkan evrensel iletişim gucu ile ilgili bir ozellik olabilir.
Bu hadisin hadislerin kitaplarından kaynağını bulamadım. Kaynağı nakledilmeyen bu hadisi (berakat yayınevinin , “altıparmak peygamberler tarihi” adlı kitaptan , “miractan sonra zuhur eden vakıalar” başlıklı bolumden alarak , acıklamalar ekleyerek aşağıda yazdım.
Ayrıca aynı kitapta birinci ğoğe cıkmadan onceki gokte duny goğunde (aşağı gokte) mi’rÂc’ın başlangıcında gorduklerini anlatarak salat ve selÂm ona yuce allÂh’ın elcisi şoyle diyor:
1 - “bir deryÂya (denize) eriştim denizde ve karada ne kadar hayvan var ise o deryÂda (denizde) mevcût idi (vardı). (o deniz) muallakta (asılı olarak havada) duruyor ve bir damla damlamıyordu”.
(ayrıca birinci kat goğe kadar olan bolumun yıdızların tumunun icinde bulunduğu dunya goğu (alt gok) olduğu birinci goğun dolayısıyla 7 goğun bu goğun uzerinde olduğu bu hadisin devamından anlaşılıyor.).
Acıklama :
Anlaşılan bu hadiste bildirilen canlılar insan ve cin turu ileri akıl seviyesinde olmayan hayvan turu canlılardır. Âyetler ve hadislerle bildirildiği gibi hayvanlarında aklı vardır. Ancak asıl konu edindiğimiz , insanların akıl seviyesine benzer akıllı canlılardır. Aşağıdaki konular bu tur ileri akıl seviyesindeki canlılara dÂirdir.
2 - ye’cûc ve me’cûc.
Alıntı :
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki,
“cebrÂîl aleyhisselam beni ye’cûc ve me’cûc tÂifesine iletti. Onları îmÂna ve allÂh’u teÂlÂya ibÂdete da’vet ettim.
Acıklama;
Hakkında pek cok hadis olan ye’cûc ve me’cûc’un mi’rÂc konusunda olması goklere yapılan yolculuk sebebiyle , uzayda olması muhtemel canlılar olarak duşunulmesi mumkun. Ancak buna dair şuphesiz bir delilim yok. Ye’cûc ve me’cûc’un dunyÂda olmasıda mumkun olabilir. Zulkarneynin onları hapğsettiği ile ilgili Âyet ve hadisler var. Zulkarneynin onları dunyada bir yerde hapsetmiş olması mumkun olsada buna dÂirde kesin bir bilgim yok. Uzayda olması muhtemel akıllı canlılara bunlar ornektir. Oyleyse ye’cûc ve me’cûc ile ilgili tum Âyetler ve hadisler uzayda hayat konusuyla ilgili olarak incelenmelidir. Bu kavmin akıllı canlılar oldukları fakat insan olmadıkları bildilmiştir.
3 -
Alıntı:
“sonra beni şehre ilettiler ki , biri meşrıkta ( doğuda) , diğeri meğribde ( batıda) idi. Bu şehirlerin her birinin iki bin kapısı var idi. İki kapısının uzaklığı bir fersah idi” (bir fersah yaklaşık 5 kilometre).
Acıklama;
2000 kapı var ve her kapı arasındaki uzaklık 5 kilo metre . Oyleyse bu şehirlerin cevresi 2000 x 5 = 10 000 kilo metre. Eğer bu şehirler dairesel şekilde iseler. 10 000 bolu 3,14 = 3 184 , 713 . Yani eğer bu şehirler dÂiresel şekilde iseler genişlikleri 3 bin 184 kilo metre olur. Bu kadar buyuk bir şehir dunyada yok, bilinen tarihtede yok. Oyleyse bu şehirler dunya dışında , uzayda olan şehirler olabilir.
Ev durumu hesabı;
3 184 000 metrelik capı olan bu şehrin yarı capı
1 592 000 metre , alanı 1592 000 x 1 592 000 x 3. 14 = 7 958 216 000 000 metre kare ortalama 2000 metre kare alana bir ev olsa 7 958 216 000 000 bolu 2000 = 3 979 108 ev yapılabilir. Aşağıdaki hesaba gore 44 milyar 160 milyon olan nufusa gore; 44 160 000 000 bolu 3 979 108 = 11 097 kişi bir evde yaşamak zorunda olacaktır. Oyleyse bu canlıların evleri cok katlı olmak zorundadır . Bir ailede 6 kişi olsa bir evde (11 097 bolu 6 =) 1849 daire olmak zorundadır. Bu turde bir ev ileri teknoloji gerektiren gokdelen turu ev olmak zorundadır. Bu tur bir yerleşimin mumkun olması , dunyanın genişliği ile hesaplanırsa , dunya nufûsu arttıkca dunyanın insanlar icin yeterli olmayacağı endişesine gerek olmadığı , gelişen teknoloji ile uygun cozumlerin bulunabileceği anlaşılır.
A) Âd kavminin mu’minleri.
Alıntı :
Meşrıkta (doğuda) olan şehrin halkı Âd kavminin mu’minlerinden idi . SÂlih aleyhisselÂma îmÂn getirmişler idi. İbrÂnî dili konuşurlardı.
Acıklama ;
Oyleyse kur’Ân ve hadislerde bahsedilen Âd kavmi ile ilgili tum bilgiler uzayda hayat konusuyla ilgili olarak incelenmelidir. Bu kavmin akıllı canlılar oldukları , islamı kendilerine tebliğ eden peygamberleri olduğu , cennete cağırıldıkları ve cehennemle uyarıldıkları Âyet ve hadislerle bildirilmiştir.
Selam ona sÂlih peygambere îmÂn etmiş olmalarına gelince. Âd kavmine pek cok peygamber gonderilmiş , sonunda selam ona hûd peygamber gonderilmiş ve kur’Ân’da hûdun kavmi olarak tÂrif edilmişler. Hûd’a îmÂn etmedikleri icin helak edildiler. Ardından semûd kavmine sÂlih peygamber gonderildi. Âd kavminden olan mu’minler ise helak edilmediler. Bu hadiste bildirilen Âd kavminden kurtulan mu’minlerin semûd kavminin peygamberi sÂlihe de îmÂn ettikleridir.
B)
Alıntı :
Mağribde (batıda) olan şehir ise suryÂnî lisÂniyle konuşurlardı.
2- devam
Alıntı :
Her kapıda on bin kişi silÂhıyla beklerdi. Her ay bu on bin kişi gider başka on bin kişi gelirdi. KıyÂmete kadar boyle olup , bir gelene bir daha nobet gelmez.
Acıklama :
Tahmînî bir hesap ;
2000 kapı , her kapıda 10 000 asker. 2000 x 10 000 = 20 000 000 (20 milyon asker). Peygamberimizin yaşadığı cağda insanların toplamı bile ancak bu kadar olabilir. Oyleyse 20 milyon askeri olan iki şehrin dunyÂda olması imkansız. Aradan gecen 1400 kusur yılda insanların nufûsu en az 1000 kat artmış olmalı. Buna rağmen , yeryuzunde 20 milyonlu askeri olan hic bir ulke yok. Onların sayısı da artıyordur.
20 milyon asker cıkaracak bir toplumun nufûsu asker sayısının en az 4 katı olmak zorundadır. Oyleyse bu iki şehrin her birinin nufûsu : (20 000 000 x 4 = 80 000 000 ) 80 milyon her ay , her kapı icin 10 000 asker cıkaran topluluğun nufûsu . Ummeti muhammed gibi ortalama 65 yıl yaşıyorsalar , 20 yaşında asker oluyorsalar , 65 yaşına kadar kendilerine nobet sırası gelmemesi icin ; 65 - 19 = 46 yıl başkaları nobet tutmalıdır. Oyleyse 46 yılın her ayı icin(46 x 12 =) 552 ay icin , her kapı icin 10 000 asker cıkaracak toplum adedinin 552 katı bir toplum var olmalıdır . Oyleyse her kapı icin 10 000 asker cıkaran toplum adedi (80 000 000) 80 milyonun 552 katı bir toplum olmalıdır. 80 000 000 (80 milyon ) x 552 = 44 160 000 000 (44 milyar 160 milyon) . Yani bu toplumun nufûsu 44 milyar civarında olmak zorundadır. Dunyanın şimdiki nufûsu tahmini olarak 7 milyar civÂrındadır. Bu iki toplum 1400 yıl once dunyanın toplam nufûsunun 6 katı nufûsa sahip imiş. Aradan gecen 1400 yılda 1000 (bin) kat artmış olsalar her birinin şimdiki nufusları
(44 160 000 000 x 1000 = 44 160 000 000 000 ) 44 tirilyon 160 milyar olmalıdır.
Bu durumda bu iki şehrin her biri dunya nufûsunun ( 44 160 milyar bolu 7 milyar = ) 6 308 (6 bin 3 yuz 8) katı nufûsa sahiptirler.
Alıntı :
Onları dine da’vet ettim ve ibÂdet ta’lim ettim. Kabul ettiler. Cumlesi islÂma geldiler. Onlar bizim kardeşlerimizdir. Onların iyileri , bizim iyilerimizle , onların kotuleri , bizim kotulerimizle olurlar.
4 -
Alıntı :
Sonra beni uc tÂifeye daha ilettiler ki , onlar hÂl allÂh’u teÂlÂdan gayri duşman bilmezler (allÂh’ın duşmanlardırlar). Adları (mensek) , te’vil) ve (mÂiris) dir. Onları dîne da’vet ettim, kabul etmediler. Cumlesi cehennemde olurlar.
5 -
Alıntı :
Hazreti habîbi ekrem “sallallÂhu aleyhi ve sellem” buyurdu ki , hak teÂl (allÂh) mi’rÂc’dan donuşte beni mûs aleyhisselÂmın kavmine iletti. Onlara selÂm verdim. SelÂmımı aldılar. CebrÂîl aleyhisselÂm beni onlara tanıttı. Benim Âhir zamanda geleceğimi , nubuvvetimi (peygamberliğimi) ve vasfımı kitablarında gormuşler ve peygamberlerinden işitmişlerdi. Cumlesi koşup yanıma geldiler ve bir birlerine mujdeler verip etrÂfıma toplandılar. Onlara islÂmı arz ettim (sundum). Cumlesi (hepsi) islÂmı kabul ettiler ve dediler ki , hak teÂl (allÂh) , mûs aleyhisselÂma senin peygamberliğini haber vermiş idi. Mûs aleyhisselÂm bize vasiyet etmiş idi. Biz senin gelmeni bekliyorduk ve senin cemÂlini (guzelliğini) gormeye Âşık idik. Elhamdu lillÂh bu devlete (ni’mete) vÂsıl olduk (ulaştık).
ResûlullÂh “sallallÂhu aleyhi ve sellem” buyurdu ki, onların arasında bir cok şeyler muşÃ‚hede ettim. Benizleri sarı , elbiseleri yunden idi. Evleri hep aynı yukseklikte ve tek kat idi. Kabristanları evlerine yakın, mescidleri evlerine uzak ve kapıları acık idi. İclerinde zengin ve fakir yok, hepsinin mÂlî vaziyeti aynı. DukkÂnları acık. Kendileri mescidlerde i’tikÂf ederler. Cocukları doğsa ağlarlar. Bir kimse olse sevinirler. Onlara suÂl ettim (sordum) : (siz ne din uzeresiniz?) Dedim. Dediler ki: (allÂhu tÂlÂya ve meleklerine ve kitaplarına ve peygamberlerine îmÂn ettik. KazÂsına (bize ne uygularsa) rÂzıyız. Ni’metlerine şukrederiz , belÂlarına sabr ederiz bir birimize duşmanlık etmeyiz. Cumlesinin (hepsinin) malları aynıdır. T ki kimse diğerine hased etmesin. Hak teÂlÂnın (allÂh’ın) rızÂsını, nefislerimizin hevÂsına (isteklerine) tercih ederiz. Bilmediğimizi oğrenmeye calışırız ve bildiğimiz ile amel ederiz. Asl gıybet etmeyiz. MÂlayÂnî (boş soz) soylemeyiz. Gunduzleri oruc tutar , geceleri ibÂdet ederiz. İbÂdetten maksadımız (amacımız) derecÂtı Âhirettir ( Âhiret dereceleridir) ve rızÂyı rabbul izzettir (azîz allÂh’ın rızasıdır). Emri bil ma’rûf (iyiliği emreder) ve nehyi anil munker ederiz (kotuğu bilinenden men ederiz). Her ne gelirse sabrederiz. Duny fakirliğini, Âhiret zenginliği icin isteriz. Ni’meti fÂnîyi (gecici ni’meti) , ni’meti bÂkî (kalıcı ni’met) icin kabul etmedik. Mûs aleyhisselÂm bize ne vasiyetler etti ise ona gore amel ettik. Omrumuzun sonuna kadar bu hÂl uzere olmağa kasd etmişiz).
Resûl aleyhisselÂm buyurdu ki, onlardan suÂl ettim (sordum) :
---------benizleri neden sararmıştır?
---------allÂhu teÂlÂnın korkusundan, dediler.
---------kaftanlarınız nicin hep yundendir?
---------peygamberlerin elbiseleri boyle olduğu icin.
---------evleriniz neden hep aynı boydadır?
---------bÂzımız bÂzımız ustunde olmak istemeyiz ve ruzgÂrı ve guneşi bir birimizden men eylemeyiz.
---------kapılarınız nicin hep acıktır?
---------aramızda hÂin ve hırsız yoktur.
---------dukkÂnlarınız nicin acıktır?
---------bir kimseye bir şey lÂzım olur ise, alıp, parasını koysun diye acık tutarız.
---------mescidleriniz nicin uzaktır?
---------adımlarımız cok olsun ve sevÂbımız ziyÂde (cok) olsun diye.
---------kabristanlarınızı (mezarlıklarınızı) nicin evlerinize yakın yaptınız?
---------olumu unutmayalım diye.
---------cocuklarınız olsa ağlarsınız, olse gulerseniz, neden?
---------doğan zindana ve habis hÂneye gelir. Olen rabbisine gider, zindandan kurtulur da ondan.
---------icinizde hic hasta gormedim, nicin?
---------hastalık gunahlara keffÂrettir. Biz gunah etmeyiz. Faraza (var sayalım) bir kimse gunah işlese, gokten ateş gelip onu yakar, helÂk eder.
Acıklama :
DunyÂda gunah işlenildiğinde gokten gelen ateşle yakılmak adeti olan , hic gunah işlemeyenler toplumu olduğuna dÂir bir bilgi yok. Oyleyse bu toplum dunya dışında bir yerdedir.
Alıntı :
Bu suÂl (soru) ve cevaplardan sonra dediler ki: (y resûlullÂh, bize şerîatı ta’lîm eyle ve bize vasiyyet eyle). Onlara şerîat ta’lîm ettim ve hÂllerine uygun şekilde vasiyyet ettim. (ey kavim! BelÂlara sabr edin. Hak teÂlÂdan (allÂh’dan) korkun. Sabretmeğe ondan yardım isteyin. Hic bir şey ile ovunmeyin. Amelleriniz ile riy etmeyin. Hak (allÂh) celle ve alÂnın rahmetine i’tikad edin. DÂim havf (korku) ve rec (umit) uzere olun. Eğer benimle ve mûs aleyhisselÂm ile haşr olmak isterseniz bu vasiyyetlerimi tutun) dedim. SelÂm verip ayrılmak istedim. Dediler ki (y resûlullÂh, hazretinden iki ricÂmız vardır:
Biri :
Du buyurun, hak (allÂh) teÂl yeryuzunu bizim icin kısaltsın. Her sene ka’beyi muazzamayı haccedelim. Zîr yerimiz cinden otededir. Tayyi mekÂn (yerin kısaltılması) olmayınca haccetmek muyesser (kolay) olmaz.
Acıklama :
Buradaki “cinden otededir” sozu dunyÂda olması ihtimalini, ozellikle o zamanlarda henuz keşfedilmemiş olan , okyanus ada ulkeleri vey amerika kıtasında olması ihtimÂlini duşunduruyorsa da, aşağıda anılan mi’rÂca iniş ve cıkışın aynı yerden , kudusten olması sebebiyle , bu anlatılanlar sırasında henuz dunyÂya donmemiş olması beklenir. Bu durumda şuphesiz olmamakla birlikte , cinden otede sozunden uzayda anlamının olması duşunulebilir.
İkincisi :
Hak (allÂh) teÂl bizi halkın gozunden ortsun. Halka bizi gostermesin.
Du ettim. Hak (allÂh) teÂl kabul etti. Her sene gelip haccederler. Hic kimse onlar gormez.
Acıklama :
Hacca gelmeleri dunyada olmaları ihtimalini duşunduruyor haklı olarak. Ancak mekanın kısaltılması duası ve duanın kabul edildiğinin bildirilmesi dunya dışından gelmek imkanı bulmaları anlamına da gelebilir. Hakkında fazla bilgimiz olmayan bu kişlerin gelişmiş uzay yolculuğuna uygun araclarının olup olmadığını da bilmiyoruz. Bu durumda gorunmez olmaları isteklerinin yalnızca hacca gelişleri ile ilgili olmasına bakarak , gorunmez olmak dileklerinin insanlardan gizlenmek olması sebebiyle , bulundukları mekanın insanların gorme ihtimalinden uzak bir yer olması da uzayda olmaları ihtimaline destek olur. Dunyada yaşayan ve islama uymuş olup yalnızca hac yolculuklarında gorunmeyen bir musluman topluluk olduğuna dair bir bilgi de yok. Bilmediğimiz halde bu durumda olan birileri olması ise cok zor. İslama tam olarak uyan ve sadece hacca gidişleri hakkında bilgi olmayan bir musluman topluluk var ise , ozellikle buyuk okyanus veya amerikada onlardan bu kişiler oldukları konusunda şuphelenebiliriz. Boyle bir tesbit olmadıkca , uzaylı olmaları ihtimali dahilinde olacaktırlar. Tek katlı evi olan muslumanlardan oluşan bir medeniyet olsaydı yeryuzunde bu durum cok meşhur olur ve herkes bilirdi.
Alıntı :
Buyurdular ki, ondan sonra cinnîlerden cok tÂifeye (cemate) uğradım. Bana gelip selÂm verdiler. SelÂmlarını aldım. Kelimeyi şehÂdeti soylediklerini işittim. Bana dediler ki, (bize dînini (sun) arz eyle).
Cinnîlerden ayrılıp beyti mukaddese (kuduse) geldim. Burakı bağladığım halkada gordum……
Acıklama :
Gorulduğu gibi rasûlullah donuşte goğe cıktığı yere geri dondu. Donuşunden once anlatılan şeylerin ise dunya dışında gokte , yani uzayda olduğu bellidir. Başka yere inmiş olup tekrar kuduse donduğune dair hic bir bilgim yok. Bu durumda kuduse gelmesinden once anlattıklarının dunyada olduğunu iddia etmek yanlış olur. Ayrıca goğe cıkış ve iniş icin kullanılan aracın , goğe cıktığı yer olan “mi’rÂc” adlı asansor olduğu , mi’rÂc’ın başlangıcını anlatan , başlangıc hadislerinin icinde var. Ve bu hadiste goğe cıkış ve inişin bu mi’rÂc’dan (cıkış aracından) yapıldığı bildiriliyor. Bu durumda kesinlik oluşturur ki kuduse gelmeden onceki konular gokte , uzayda gecen konulardır. Oyleyse bahsedilen tebliğ yapılan toplumlar uzayda yaşayan akıllı canlı turleridir.
Bu canlı turlerinin bicimsel ozellikleri hakkında bilgim yok, ancak ye’cûc ve me’cûc adlı canlıları tÂrif eden pek cok Âyet ve hadis var. Bunlar insan olmayan akıllı canlılardır. KıyÂmetin alÂmetlerindendir ye’cûc ve me’cûc topluluklarının dunyÂyı işgal etmesi. Bu hadislere gore yuksek ihtimalle gokte , uzayda olan , bu canlıların, yÂni uzaylıların dunyÂyı işgali kıyÂmet alÂmetlerindendir.
Ye’cûc ve me’cûc hadislerinden:
1
“ye'cuc ve me'cuc'dan her fert neslinden bin cocuk bırakmadıkca olmez”.
2
«onlar uc sınıftır; birinci sınıf erz (buyuk ağac) gibidir,
İkinci sınıf, dort arşın uzunluk ve dort arşın da genişliktedir, ucuncu sınıfta (uzun) kulaklarından birini yatak yapar ikincisini yorgan yapar».
Acıklama :
Birinci sınıf;
Erz ağacı gibi canlılar. Erz ağacı 120 arşın (81 metre 60 santim) boyundadır. Oyleyse muhtemelen bu canlılar 81 metre boyundadırlar.
İkinci sınıf ;
4 arşın boyu 4 arşın genişliği olan canlılar , yÂni en az 2 metre 72 santim boyu , 2 metre 72 santim govde genişliği olan canlılar, tonlarca ağırlıkta canlılar.
3
Sahîh-i muslimdeki bir hadisde peygamberimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) şoyle buyurduğu bildirilmektedir:
“cenÂb-ı hak, yecuc ve mecucu gonderir. Bunlar yuksek yerlerden akın edeceklerdir. Bu sûretle onculeri taberiye golune uğrayacak ve icindeki suyu icecekler. Sonra gelenler de oradan gececekler ve; vaktiyle burada cok su varmış, diyeceklerdir. (bu sırada yeryuzune tekrar gelen) nebiyyullah (allahu teÂlÂnın peygamberi) îs ve eshÂbı (berÂberindekiler), tûr dağında mahsur kalacaklar. Oyle ki muhÂsaranın şiddetinden bir okuz başı, onlardan her biri icin, bugunku paranızla yuz dinÂrdan daha makbul olacak. Bunun uzerine nebiyyullah îs ve eshÂbı, onların belÂsından kurtulmak icin allahu teÂlÂya yalvarırlar. Allahu teÂl onların duÂsını kabul edip, yecuc ve mecuc kabîlesinin enselerine, nugaf denilen kucuk kurtcukları musallat eder. Sabahleyin hepsi de allahu teÂlÂnın kudretiyle tek bir kişi gibi, bir anda helÂk olurlar. Sonra îs ve eshÂbı, tûr dağından yere inerler. Yeryuzunde onların kokmuş leşlerinin olmadığı bir karış yer bulamazlar. Îs ve eshÂbı, yine allahu teÂlÂya yalvarırlar; cenÂb-ı hak, horasan develerinin boyunları gibi kuşlar gonderir. Onlar leşleri alıp allahu teÂlÂnın dilediği yere atarlar. Sonra cenÂb-ı hak, pekcok yağmur indirir ki, hicbir ev ve cadır, yağmuru gecirmeye engel olamaz. O yağmur, butun yeryuzunu tertemiz, yemyeşil bir hÂle getirir. Sonra yeryuzune: meyvelerini bitir. Evvelki gibi feyz ve bereket ver, diye emrolunur. İşte o gun bir cemÂat, tek nardan yiyip doydukları gibi, onun kabuğu ile de golgelenirler. Otlağa gonderilen deve, sığır, koyun ve kecilerin de sutleri bereketli olur. Oyle ki sağmal devenin sutu, kalabalık bir cemÂati, sığırınki bir kabîleyi, koyunun sutu de yakın akrabÂdan bir cemÂati doyurur. İşte bunlar, boylece bolluk icinde huzurlu bir hayat gecirirken, allahu teÂl hoş bir ruzgÂr gonderir. Bu latîf ruzgÂr onları koltuklarından tuttuğu hÂlde, her mumin ve muslumanın rûhları kabz olunur. Ortada en şerli insanlar kalır. O zaman da birbirleriyle boğuşurlar. Eşekler gibi halkın huzûrunda alenen zin ederler. İşte bu fen kimseler uzerine de kıyÂmet kopar.”
«onlar şoyle diyecekler: yerdekilerini oldurduk; gelin goktekileride oldurelim. Bunun uzerine oklarını goğe atacaklar. Allahda onları kana bulamış bir halde geri cevirecek. İsa (a.s.) Arkadaşlarıyla birlikte onların şerrinden kurtulmaları icin allah'a dua edecekler. Allah onlara gokten boyunlarındaki kanı emmek icin kurtlar gonderecek, hepsi olecekler..
Ses ve sedaları cıkmaz olacak. İclerinden biri sağ kalacak ve şoyle haykıracak: «ey muslumanlar! Allah sizi duşmanınızdan korudu belasını verdi.» bunun uzerine şehirlerden kalelerden dışarı cıkacaklar, bağlı hayvanları da salıverecekler. Hayvanlar onların etlerinden başka bir şey bulamıyacaklar. Yeyip semizleşecekler. Allah'ın peygamberi isa (a.s.) Ve arkadaşları yere indiklerinde yerin onların yağ ve iaşelerinin kpkularıyla dolup taşdığını bulacaklar leş kokusundan gecilmez olacak. Caresiz allah'a dua edecekler. Allah bir ruzgar gonderecek. O ruzgar hem onları iyileştirecek hem de karşılaştıkları iaşeleri denize savurup atacak.
Bunun ardından cenab-ı hak bolca yağmur yağdıracak her tarafı ayna gibi tertemiz yapacak. O kadar temiz olacak ki yeryuzu kişi bakınca bir ayna misali yuzunu orada gorecek.
Sonra yere:
«hadi meyveni ver ve bereketlen!» denecek. Anında yeryuzu bereketle dolacak nar ağacları bollaşacak. Muslumanlar hem narı yiyecek. Hem de ağacların golgesinde dinlenecek. Muslumanlar ye'cuc-me'cuc'un silah, alet ve edevatını da tam yedi sene odun yerine yakacaklar.»
Ye’cûc ve me’cûc konusunda sunulan hadisler , bunların akıllı canlılar olduğunu isbat ediyor, bu konuda Âyetler de var. Ancak sunulan hadisler bunların uzaylı canlılar olduğuna işÃ‚ret eden delillerdir. Daha zayıf delil oluşturmakla birlikte dunyÂlı olduklarına dÂir zan oluşturacak hadisler de vardır. Her şeye rağmen uzayda akıllı canlılar olduğu Âyetlerle isbat edildi bu yazıda.
Sonraki yazı “kur’Ân’da uzayda hayat -3- uzaylı insanlar” olacak inşallÂh.
Sonuc :
1- Uzayda hayat var. (delili Âyet ve hadis).
2- Uzayda insan ve cin turunun akıl seviyesinde , akıllı canlılar var. (delili Âyet ve hadis).
( kur’Ân, sûre 20, Âyet 47) “…ve sağolsun kim uydu (gerceğe) iletene”.
(kur’Ân, sûre 1,Âyet 1) “ovgu allÂh’a duzenleyeni evrenlerin”.
Yazının telif hakkı yazar adı ve web sayfasının yayınlanmasından ibarettir.
Alıntı : yazar, ali kenan aydın
__________________
Kur'Ân'da Uzayda Hayat -2- Uzayda Akıllı Canlılar
Dini Bilgiler0 Mesaj
●26 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaþam & Danýþman
- Eðitim Öðretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Kur'Ân'da Uzayda Hayat -2- Uzayda Akıllı Canlılar