"Kulun namazda aklına bir hayır gelse, hemen onu yapmaya koşmalıdır. Bu, Allah'a en sevimli olan şeylerdendir. Cunku O, bunu kendisi icin en sevimli yerde/namazda kuluna hatırlatmıştır.

Namaz kılan kimse kotu ve gazaba vesile olan basit ve beğenilmeyen işleri hatırlamışsa ondan suratle sakınmalıdır. Cunku o, kulu Allah'ın yakınlığından uzaklaştıran bir şeydir. Onu kula ibadet yerinde hatırlatması bir azarlama, yanlışlığını itiraf ettirme anlamı taşıdığı gibi ayıplama ve uyarı da olabilir. Bunu terk etmek Allah'a yaklaştıran sebeplerdendir. Bu kulun Yuce Rabbine guzel icabet ettiğini gosterir. Bu kulun Allah'a ulaşmada takip edeceği bir yoludur.

Kulun aklına bir boş temenni, bir heva/kotu arzu gelir veya gecmiş veya gelecekle ilgili herhangi bir duşunce doğarsa bilmelidir ki, bu duşmanı olan şeytandan gelen bir vesvesedir. Ona olan hasedinden dolayı kendisini boyle meşgul etmektedir. Bu şekilde onun, namazın rukunlerine kalbi ile iştirak etmesini engellemek ve kalbinin Allah'a munacaatta bulunmasından meşgul etmek ister. Şeytan bu yolla ona zarar veren şeylerle meşgul ederek, faydalı şeylerden perdelemek ister. Bununla onu namazın zikirlerinin her birinde hatırlanması gereken tedebbur/okuduğunu anlamak, tazim, hamd, dua ve istiğfardan mahrum etmek ister.

Eğer aklına gecim işi, ne yapacağım endişesi ve duasında istediği şeyleri nasıl elde edeceği duşuncesi gelirse, bunun nefis tarafından olduğunu bilmelidir. Bu tur şeyleri duşunmesi nefsinin kendisine dunya ile ilgili konularda verdiği vesveseden kaynaklanmaktadır.

Namaz kılanın aklına mahzurlu bir arzu veya isyan duşuncesi gelirse bu helak ve uzaklaşma sebebidir. Bu tur duşunceler, insanı azdıran duşmanın/şeytanın onu cepecevre sarması sonucu nefs-i emmarenin bir sıfatı olarak meydana gelir. Bu durum ilahi huzurdan uzaklaşma ve perdelenme alametidir. O aynı zamanda kulun gazaba uğramasının, Allah'ın hoşnutluğundan uzaklaştırılmasının ve kendisinden yuz cevrilmesinin bir delilidir.

Kul, namazda bu tur duşuncelerle yuzyuze gelince, hemen bunları zihninden yok etmeye, nefsin vesvese ve fısıltısını kesmeye calışması gerekir. Kul, bu tur duşuncelerin kalbinde ortaya cıkmasına imkan vermemelidir, yoksa onlar kendisine sahip ve hakim olur. Aklı ile onlara kulak vermemesi gerekir, aksi durumda bu duşunceler onu iyice sarar. Onlara kalbiyle katılmamalı, uzatmamalıdır; yoksa bu duşunceler onu zikir ve kalp uyanıklığından uzaklaştırıp cehalet ve gaflete goturur
Namaz kılan kimsenin kalbine yapılması ertelenmiş herhangi bir hayır duşuncesi doğarsa, onu kesin olarak yapmaya niyet etmelidir. Cunku bu ona hatırlatılmış ve kendisinden yapılması istenilmiştir. Sadece niyet edip namaza devam etmeli: "bu iş nasıl, ne zaman olacak, onu nasıl yapacağım?" gibi duşuncelerle meşgul olmamalıdır. Boyle yaparsa, gelecekteki işleri tedbir etmekle meşgul olup o anda yonelmesi gereken asıl işini kacırmış olur. Bu da şeytanın onun namazından calması ve kendisine tuzak kurmasıdır.
Bu konuda Hz. Resûlullah'tan (s.a.v) şu durumlar rivayet edilmiştir. Resûlullah (s.a.v) namazda iken uzerinde bulunan cubbesinin işlemeleri dikkatini cektiği icin onu cıkarmış ve:

"Bu beni namazda meşgul etti" buyurmuştur.( Bkz: Buhari, Salat, 244; Muslim, Mesacid, 61; Ebu Davud, Salat, 168; Nesai, Salat, 187; İbnu Mace, Libas, 1.)

Yine Allah Resûlu (s.a.v) bir gun namazda ayakkabısının bağına baktı; bağlar yeni idi, dikkatini cekti. Efendimiz (s.a.v) onun cıkarılmasını ve eski bağlarının getirilmesini emretti.( İbnu Mubarek, K. Zuhd, No: 383.)

Yine Allah Resûlu (s.a.v) bir defasında yeni bir ayakkabı giymişti, namazda ayakkabının guzelliği hoşuna gidince hemen secdeye kapandı ve namazdan sonra: "Gazabına uğramayayım diye Rabbime karşı tevazu gosterip secdeye kapandım" buyurdu. Daha sonra o ayakkabısını cıkarttı ve karşılaştığı ilk dilenciye verdi. Sonra Hz. Ali'ye, kendisine bir cift tuysuz ve sade ayakkabı satın almasını emir buyurdu ve onları giydi.( Zebidi, İthafu's-Sade, III, 204. (Buradaki kayda gore hadisi, Abdulah b. Hufeyf, "Şerefu'l-Fukara" isimli eserinde, zayıf bir senetle Hz. Âişe'den (r.a) rivayet etmiştir)
"Şeytan dedi ki: Onları mutlaka saptıracak ve boş kuruntulara aldatacağım."( Nisa 4/115.)

Diğer ayette bu manada şoyle buyrulmuştur:

"Onlardan gucunun yettiği kimseleri davetinle şaşırt. Suvarilerinle, yayalarınla onları yaygaraya boğ. Mallarına ve evlatlarına ortak ol. Kendilerine boş vaadlerde bulun. Aslında şeytan, insanlara aldatmadan başka bir şey vaad etmez."( İsra 17/64.)

Sonra Yuce Allah, şeytanın bu hile ve aldatmasından bazı kullarını haric tutmuştur. Onlar, Yuce Allah'ın desteği ile şeytana karşı galip gelen, ilahi koruma icinde bulunduklarından ve Allah'ı kendilerine vekil edip O'na tevekkul ettiklerinden duşman/şeytan onlara ulaşıp da bir zarar veremez. Butun bunlar, şu ayetlerde ifade edilmektedir:

"Şurası muhakkak ki, benim ihlaslı kullarım uzerinde senin hicbir tesirin ve ağırlığın olmayacaktır. Onlara vekil olarak Rabbin yeter."( İsra 17/65.)

"Seni kardeşinle destekleyeceğiz ve size oyle bir kudret vereceğiz ki, ayetlerimiz (mucizeler) sayesinde duşmanlar size erişemeyecektir. Siz ve size tabi olanlar ustun geleceksiniz."( Kasas 28/35.)

"Gercek şu ki, iman edip de yalnız Rablerine tevekkul edenler uzerinde şeytanın hicbir hakimiyeti yoktur."( Nahl 16/99.)
__________________