Allah Akılla Bilinir



Biz uyurken, otururken, yururken, aklımızın ucundan bile gecmezken, Allah evrende var olan tum sistemleri tek tek calıştırıp idare eder. Varlığımızın devamı icin meydana gelen işlemlerin her biri Allah'ın kontrolundedir. Bu gercekleri ancak aklını kullanabilen insanlar anlayabilirler.

İnsanların bircoğu Allah'a inandıklarını soylerler. Ancak gercekte Allah'ı gereği gibi tanıyıp takdir edemezler. Cunku bunun icin "akıl sahibi" olmak gerekir.

Allah'ı gereği gibi tanımak ve takdir etmek icin akıl gerekir derken burada kastedilen "zeka" değildir. Akıl ve zeka birbirinden tamamen farklı iki kavramdır. Zeka, bir insanın biyolojik olarak sahip olduğu zihinsel kapasitedir. Akıl ise sadece muminlere ait bir ozelliktir. Allah'tan korkup sakınan takva sahibi muminlere Allah katından buyuk bir nimet olarak verilir. Akıl, Allah'ın samimi kullarına verdiği bir nur, bir anlayıştır. İnsanın takvası olcusunde bu anlayış, yani sahip olduğu akıl seviyesi de artar.

Akıl sahibi insanın en belirgin ozellikleri, Allah'tan korkup sakınması, daima vicdanına uyması, her olayı, gorduğu herşeyi Kuran'a gore değerlendirmesi ve Allah'ın rızasını aramasıdır.

Bir insan, dunyanın en zeki, en bilgili, en kulturlu insanı dahi olsa eğer bu ozelliklere sahip değilse "akılsız" olacaktır ve bircok gerceği goremeyecek, kavrama yeteneğinden yoksun kalacaktır.

Zeka ile akıl arasındaki farkı şoyle bir ornekle belirginleştirebiliriz: Bir bilim adamı, orneğin vucudun sinir sistemi ile ilgili, yıllarca cok derin ve detaylı araştırmalar yapmış olabilir. İnsan bedeninde gercekleşen olağanustu sinir iletimleri konusunda dunyanın en bilgili kişisi de olabilir. Ancak eğer akıl sahibi değilse, bu kişi sadece sinir hucreleri arasındaki işlemler ile ilgili bilgileri taşıyan bir insan olmaktan oteye gidemeyecektir. Yani sahip olduğu bu bilgilerin ardındaki onemli gerceği kavrayamayacaktır. Oysa akıl sahibi bir insan, sinir sistemindeki mucizevi ozellikleri, bu sistemin detayındaki mukemmellikleri gorerek, bu kadar kusursuz bir yapının ancak ve ancak bir Yaratan'ı, ustun akıl sahibi bir tasarlayıcısı olması gerektiğini anlar.

İnsanların bir kısmı Allah'ın varlığına inanmazlar, bir kısmı ise Allah'ın varlığına aklı ve vicdanı ile duşunerek değil, kendilerine oyle oğretildiği icin inandıklarını soylerler. Ancak duşunmedikleri ve akıllarını kullanmadıkları icin Allah'a kesin bir bilgiyle iman etmenin gereklerini yerine getirmezler. Oysa akıl sahibi muminler Allah'ın varlığının ve yaratışının delillerini akılları ile gorur ve sonsuz kudret sahibi olan Allah'tan icleri titreyerek korku duyarlar.

Allah, Kuran'da yaratışının delillerini belirttikten sonra bunlarda ancak akıl sahibi olanlar icin deliller olduğunu şoyle bildirmektedir:

Size bir korku ve umut (unsuru) olarak şimşeği gostermesi ile gokten su indirmek suretiyle olumunden sonra yeri onunla diriltmesi de, O'nun ayetlerindendir. Şuphesiz bunda, aklını kullanabilecek bir kavim icin gercekten ayetler vardır. (Rum Suresi, 24)

Evrendeki Herşey Bir Amac Uzerine Yaratılır

Oturduğunuz yerden şoyle bir etrafınıza bakın. Bulunduğunuz odadaki herşeyin "yapılmış" olduğunu goreceksiniz. Duvarlar, doşemeler, tavan, oturduğunuz sandalye, elinizde tuttuğunuz kitap, masanın ustunde duran bir bardak ve sayılamayacak kadar cok detay... Tek bir tanesi dahi kendi başına oluşup odanıza gelmedi. En basit gorunen bir halı sacağını bile uğraşıp yapan biri vardır; o sacak oraya kendi kararıyla, tesadufen gelip yerleşmemiştir.

Eline bir kitap alan insan da, onun bir yazar tarafından belli bir amac cercevesinde yazıldığını bilir. Bu kitabın tesadufen ortaya cıktığı aklının ucundan dahi gecmez. Aynı şekilde, bir heykele bakan insan, onun bir sanatcı tarafından yapıldığından hicbir şuphe duymaz. Bırakın sayısız sanat eserinin kendi kendine oluştuğunu duşunmek, ust uste duran iki-uc tuğlayı bile mutlaka planlı bir hareketle o şekle getiren biri olduğunu kimse inkar etmez. Dolayısıyla kucuk ya da buyuk, duzen olan her yerde, mutlaka bu duzenin bir kurucusunun ve koruyucusunun olması gerekir. Bir gun birisi cıkıp, ham demir ve komurun tesadufen celiği, celiğin tesadufen Boğaz Koprusu ' nu oluşturduğunu iddia etse, bu kişinin ve ona inananların akıllarından şuphe edilmez mi?

Allah'ı inkar etmenin tek yontemi olan evrim teorisinin iddiası da bundan daha farklı değildir. Evrime gore inorganik molekuller tesadufen aminoasitleri, aminoasitler tesadufen proteinleri, proteinler de yine tesadufen canlıları oluşturur. Oysa canlılığın tesadufen kendiliğinden oluşması ihtimali, Eyfel Kulesi'nin aynı şekilde oluşmasından cok cok daha duşuk bir ihtimaldir. Cunku en basit bir hucre bile insan yapımı herhangi bir şeyden cok daha karmaşıktır.

Doğadaki olağanustu uyum cıplak gozle dahi acıkca gorulurken, bu dengenin tesadufen veya başıboş meydana geldiği nasıl duşunulebilir? Ayrı ayrı her noktasının, Yaratan'ın varlığını delillendirdiği kainatın, kendi kendine var olduğunu soylemek, olabilecek en akılsız iddiadır.

Bedenimizden başlayıp, akıl almaz buyuklukteki evrenin en uc noktalarına kadar var olan dengenin de bir sahibi vardır. Peki, kimdir bu herşeyi ince ince duzenleyip meydana getiren Yaratıcı? (Harun Yahya, Allah Akılla Bilinir)

O, evrenin icindeki herhangi bir maddesel varlık olamaz. Cunku O, tum evrenden once var olan ve tum evreni sonradan yaratmış bir irade olmalıdır. O, herşeyin kendisinden varlık bulduğu, ama kendi varlığı ezeli ve ebedi olan Yuce Yaratan'dır...

Varlığını akıl yoluyla bulduğumuz Yaratan'ı bizlere tanıtan ise dindir. Bize din yoluyla ulaşan bilgiye gore O Yaratan, gokleri ve yeri yoktan var eden, Rahman ve Rahim olan Allah'tır.

İnsanların coğu ise bu gercekten kacarak yaşarlar. Oysa bu gerceği kavrayabilecek mantığa sahiptirler. Bir manzara resmini gorduklerinde, ilk once onun kimin tarafından yapıldığını oğrenmek isterler. Daha sonra da, sanatcıyı ortaya cıkardığı eserden dolayı uzun uzun takdir ederler. Fakat başlarını cevirdikleri her yerde o resmin sayısız gerceğiyle karşılaştıkları halde, tum bu guzelliklerin tek sahibi olan Allah'ın apacık varlığını goz ardı ederler. Oysa Rabbimizin varlığını anlamak icin uzun bir araştırmaya gerek yoktur. Oyle ki, insan doğduğu andan itibaren tek bir odada bile yaşasa, sadece o odada var olan sayısız delil Allah'ın varlığını kavramak icin yeterlidir.

İnsanın sahip olduğu beden, ciltler dolusu ansiklopediye bile sığmayacak kadar cok yaratılış delili ile doludur. Vicdan kullanarak sadece birkac dakika duşunmek bile, Allah'ın varlığını anlamak icin yeterlidir. Var olan duzeni Allah korumakta ve devam ettirmektedir.

Allah Herşeyi, Her An Kontrolunde Tutandır

İnsanların buyuk bir kısmı da, Allah'ın varlığına inansalar bile, Allah'ın "herşeyi yaratıp bıraktığı" sonra bu duzenin kendi kendine devam ettiği şeklinde cok yanlış bir inanca sahiptirler. Oysa evrenin her noktasında her an meydana gelen tum olaylar Allah'ın izniyle, O'nun bilgisinde ve kontrolunde gercekleşir. Allah Kuran'da şoyle buyurmaktadır:

Allah'ın, gokte ve yerde olanların hepsini bilmekte olduğunu bilmiyor musun? Gercekten bunlar bir kitaptadır. Hic şuphesiz bunlar(ı bilmek), Allah icin pek kolaydır. (Hac Suresi, 70)

Siz sessiz sakin bir ortamda bu dergiyi okurken, haberiniz bile olmadan evrenin her koşesinde sayısız faaliyet gercekleşmektedir.

Bunlardan birkacını sıralayalım:

Her saniye dunyaya 16 milyon ton su duşer. Ve eşit miktarda su yerden buharlaşarak havaya karışır.

Her saniye dunya uzerinde ortalama 100 şimşek oluşur. Son bir saatte dunyanın ceşitli koşelerinde 36.000 tane şimşek Allah'ın kontrolunde oluştu.

Siz şu anda bu cumleyi okurken Guneş 564 milyon ton hidrojeni, 560 milyon ton helyuma donuşturdu, arta kalan 4 milyon ton hidrojeni de enerjiye cevirdi. Kuran ayetlerinde şoyle buyrulmaktadır:

Allah, gokleri ve yeri yaratan ve gokten su indirip onunla size rızık olarak turlu urunler cıkarandır... Guneşi ve Ay'ı hareketlerinde surekli emrinize amade kılan, geceyi ve gunduzu de emrinize amade kılandır. Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye guc yetiremezsiniz. Gercek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankordur. (İbrahim Suresi, 32-34)

Allah, insanların Kendi buyukluğunu kavrayabilmeleri icin evrendeki duzeni sayısız detayla birlikte yaratmıştır. Kuran'da Allah'ın var ettiği bu duzenden bahsedilirken, "... sizin gercekten Allah'ın herşeye guc yetirdiğini ve gercekten Allah'ın ilmiyle herşeyi kuşattığını bilmeniz oğrenmeniz icin" (Talak Suresi, 12) denilmektedir. Allah'ın aklı, ilmi ve kudreti sonsuzdur. Allah, tek bir olayın icinde dilediği kadar ayrıntı meydana getirir.

Şuphesiz Allah'ın varlığı her yeri sarıp kuşatmıştır ve insan bunu ancak aklı ile bilir. Her yere hakim olan bu duzeni yaratan da, onu durmaksızın koruyan da Allah'tır. İnsana duşen ise Allah'ın kendisi icin yarattığı sayısız nimetlerin şukrunu vermek ve dunyada gecireceği zaman boyunca Allah'ın kendisi icin secip beğendiği ahlakla ahlaklanmaktır.

Bu makale, Mercek Dergisi 08. sayı (Şubat 2002) 4. sayfada yayınlanmıştır.

Harun Yahya
__________________