Ne dunyÂdan saf bulduk ne ehlinden recÂmız var
Ne dergÂh-ı HudÂ’dan mÂad bir ilticÂmız var
Nef’î


Ademoğlu, heybesini “gayrı”larla doldurup felek ile dost olmakta ve her daim kendini kutlu bir seferde zannetmekte... Neslini hor gormekte, nefsini hoş gormekte… Aradığını bilemeyince, bulduğuna nice kıymetler atfetmekte… Purtelaş vazifeler, bugun ile yarının arasında kalmış birer zaman kovucu olmakta… Aşk-ı ilahî, ruhların hayal Âleminde var olmakta iken gonul Âleminden yavaş yavaş uzaklaşmakta… Bunu dert edinmektir, aslolan ve esasa ışık tutan. Suallerdir, Hak’tan gayrısını damgalayan ve Hakk’a rehber olan…

Giderek azalan zamanın icinde, buyuk ama zarif hayallere bakan kucuk ama manalı pencereler acmak dertlerimize derman olabilir mi?

İnsanın icsel yolculuğu kemale erer mi?

Pek cok yaşama değer katıp sadeleştirir mi?

Coktan aza, dıştan ice, bilgiden ilgiye, kitaptan hitaba, kaygıdan saygıya, kesretden vahdete, bilimden ilime, selamdan kelama bir yol acar mı?

“Uzerinde dort eliflik vurgusuyla CÂnım” diye seslenmek unutturur mu, her şeyi?

Cok bilen, cehaletini kabullenir mi?

Yurek yangınları Rab ile teskin olur mu olur… Âdemoğlu bu dunyadan gider mi gider… Arayan bulur mu bulur… Bağrı yanık Âşıklar doğar mı doğar… Hak yolunda kul, canını verir mi verir…

Ya Hak! Şiir ile suslenmiş omurler, baki ve bahtiyar olsun… Koca RÂgıp Paşa’nın mısraları goğe acılan bir kapı olsun… Yazgımız ozge olsun, Hak’tan gayrı olmasın…

Ne cok derdi var, şu kohne felek takının altında yaşayan insanın. Her turlu hikmetin sergilendiği, her turlu derde care bulunan bu kohnemiş dunyada, insanın derdine deva yoktur. Velev ki aşk-ı ilahî ola derdi, insanın… İşte bu derdin devası, dunyaya yuz cevirmekle vuku bulur, ancak ve ancak. Gayrılar menbaında gayrıdan arınmaktır, asıl dert belki de…

Turfe dukkÂn-ı hikemdir şu kuhen- tÂk-ı felek
Ne ararsan bulunur derde devÂdan gayrı


Hakk’ı hedef aldığını zanneden insanoğlu, hata okundan gayrısını nicedir isabet ettirememektedir. Hedefe dosdoğru giden maalesef sadece hata okudur. HÂlbuki maksat Hak ise hedefine varmak icin doğruluktan ve doğru yoldan ayrılmayıp gayrıya meyl etmeyen bir ok misali olmalıdır kul. Lik gel gor ki bir turlu isabet ettirememekte, hedeften şaşmaktadır.

Garaz-ı Hakka isÂbet nicedir seyr eyle
Var mı bir togrı gider tîr-i hatÂdan gayrı


İnsanın bu Âlemdeki teslimiyet seferinde, ihlası yol azığı edinmesi muhakkak ki kendi yararınadır. Samimiyet ve saf bir gonul ile cıktığı bu yolculukta ise yol gosterici olarak Mevla yeter. Allah, ihlaslı kulunun her daim muinidir. O’ndan gayrısı yoktur ve yardım illa O’ndan gelir. Yeter ki Hak yoluna ihlas azığınla duş, ey insan!

Tûşe-i rÂh-ı taleb eyler isen ihlÂsı
Hızr u rehber arama avn-i HudÂ’dan gayrıı

Tum vakitlere selam olsun!

Geceye, gunduze; seher vaktine, kuşluk vaktine; akşamlara ve sabahlara selam olsun!

Nice yıllar donup duran bu dunya ipeklere, atlas kumaşlara teşbih edilse de işin aslı oyle değildir. Bu kohne dunyanın giydiği elbise de takındığı tavır da sunduğu hazineler de tuttuğu yollar da verdiği hazlar da kohnemiştir. Gayrı olmuştur, Âdemoğluna. Gayrının gayrısıdır hatta…

Nice bin yıldır adı atlas-ı gerdûn carhın
Nesi var bir giyecek kohne kabÂdan gayrı

Aşk-ı ilahî ile soluklanmalı, bu gayrılar menbaında. Nefse yuz vermeden heveslerle yuzleşmeli, bu kohne dunyada. “Allah bes, baki heves” nidası yankılanmalı, evvela gonullerde. Arayıp bulunmalı derde deva, Mevla’nın dergÂhında. Ok gibi dosdoğru olup Hakk’a yonelmeli, Dost’un makamında.

Multeciyiz bu Âlemde, Allah’a iltica eden…

Noksanız bu Âlemde, tamamlanmaya gelen…

ÂmÂyız bu Âlemde, Basîr’e muhtac olan…

LÂl olmuş dillerimizle kelÂm dilenen…

Zamanın sahibine koleyiz, Efendisinden cekinen…

Âşıkız ve bu aşk ile kendinden gecen…

Diyanet Aylık Dergi / Ocak 2017


__________________