Biz bir hayal miyiz?
Ailemiz, sevdiklerimiz sadece birer goruntu mu?
Ruyada mıyız aslında?
Uğrunda nelerimizi feda ettiğimiz malımız mulkumuz esasında sadece birer elektrik sinyali mi?
BELKİ BU, YAŞAMINIZDA FARKINA VARABİLECEĞİNİZ EN BUYUK GERCEKTİR.
BUYUK BİR HIRSLA BAĞLANDIĞIMIZ DUNYA AYAKLARIMIZIN ALTINDAN KAYIP GİDECEK!
...
Var olduğunu duşunduğumuz nesnelerden gelen etkiler (ses, koku, tad, goruntu, sertlik...), sinirlerimiz vasıtasıyla beyindeki duyu merkezlerine aktarılır. Beyne ulaşan bu etkilerin hepsi elektrik sinyalleridir.
...
Bir bardak kahve ictiğimizi duşunelim.
Elinizdeki bardağın sertliği ve sıcaklığı deri altındaki algılayıcılarda, kahveye ait koku,
yudumladığınızda hissettiğiniz tad ve bardağa baktığınızda gorduğunuz renk de ilgili duyularda,
bardağı masaya koyarken cıkan ses de kulakta algılanıp beyne elektrik sinyali olarak gonderilir.
Bu algılar, beyindeki farklı ama ortak calışan duyu merkezlerinde yorumlanır.
Biz de bu yorumun bir sonucu olarak bir bardak kahve ictiğinizi duşunuruz ama aslında herşey beyindeki duyu merkezlerinde olup bitmektedir.
Ama biz tum bunların somut bir varlığı olduğunu zannederiz.
Acaba yanılıyor muyuz?
Cunku algıladığınız hislerin kafatasımızın dışında bir varlığı olduğunu duşunmek icin hicbir delilimiz yoktur.
...
Algıladıklarımız gercekten var mı, yoksa hayal mi?
Gormek-duymak icin dış dunyaya ihtiyac var mı?
HAYIR!
MAALESEF HAYIR!
...
Herhangi bir şekilde beynin uyarılması ile tum duyular harekete gecebilir, hisler, goruntuler ve sesler oluşabilir.
RUYALAR GİBİ!
Ruya gorurken, beden karanlık ve sessiz bir odada, hareketsiz yatmaktadır, gozlerimiz de kapalıdır.
Bize ulaşan ne ışık, ne de ses vardır.
Ancak, ruyada cok şey yaşanır.
İşe yetişmeye calışırız.
Tatile cıkar, deniz kenarına gider ve orada guneşin sıcaklığını hissederiz.
Ancak ortada bu algılara sebep olacak bir kaynak yoktur.
...
Descartes: “Benim şu anda ruya gormediğim, hatta butun hayatımın bir ruya olmadığı guvencesini bana kim verebilir?” der.
Nasıl ki ruyalarımızı gercek zannediyor ancak uyandığımızda ruya olduğunu fark ediyoruz, şu anda yaşadıklarımızın da gercek olduğunu iddia edemeyiz.
Belki bir gun gercek diye duşunduğumuz hayattan uyandırılacak ve asıl gercek hayata gececeğiz.
Bu durumun gercekleşmeyeceğine dair bir delil yoktur.
Tum bunlar bize suni olarak verilen, aslında gercekliği olmayan algılar olabilir mi?
...
BEYNİMİZ NEDİR?
Diğer herşey gibi bir molekul yığını değil mi?
Herşey gibi beynimiz de bir algı olabilir.
Ozel bir durumu yoktur!
Duyu organlarımızla algıladığımız bir et parcasıdır.
O halde goren, duyan, hisseden, koklayan, tat alan beyin değilse nedir?
İnsanın bilincini 1.5 kiloluk bir hayalden ibaret et parcasına atfetmek doğru mudur?
Dış dunya dediğimiz algıları ruhumuza hissettiren, bunları hic durmaksızın yaratan kimdir?
...
Tum algıları Allah yaratmıştır.
Yalnızca dış dunya değil, insanın "yaptım" dediği şeyler de Allah'ın dilemesiyle gercekleşir.
İnsan, Allah'tan bağımsız bir fiil işleyemez.
“Sizi de, yapmakta olduklarınızı da Allah yaratmıştır.” (Saffat 96)
“Attığın zaman sen atmadın, ama Allah attı” (Enfal 17)
...
MUTLAK VARLIK ALLAH’TIR!
Bizi onunuzden, arkanızdan, sağınızdan, solunuzdan kuşatmıştır.
Her an, her yerde bize şahittir.
İcimize ve dışımıza tamamen hakimdir.
“Biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf 16)
...
Dış dunyanın maddesel bir gercek değil de Allah'ın ruhumuza gosterdiği goruntuler midir?
Biraz daha cesur duşunursek, evimiz, eşyalarımız, arabamız, ofisimiz, banka hesabımız, gardrobumuz, eşimiz, cocuklarımız, iş arkadaşlarımız...bir hayal olabilir.
En sevdiğimiz muzik, oturduğunuz iskemle, hoşumuza giden bir parfum, guneş, goz alıcı bir cicek, ucan bir kuş, urun veren bahcemiz, bilgisayarımız ya da muzik setimiz!
Dunya insanı denemek icin yaratılan bir goruntu mudur?
İnsanlar yaşamları boyunca aslında gercek olmayan, suslu ve cekici gosterilmiş algılarla mı denenirler?.
“Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gumuşe, salma guzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'suslu ve cekici' kılındı. Bunlar, dunya hayatının metaıdır. Asıl varılacak guzel yer Allah katında olandır.” (Al-i İmran 14)
İnsanların coğu, ahireti unutur ve yalnızca dunyaya yonelirler: İşim, ideallerim, sorumluluklarım var, vaktim kısıtlı, ileride yapacağım...
...
Sahip olmaya calışılan ve ovunulen herşey bir hayalse, bunlara yapılan hırs, gecirilen zaman, harcanan caba boşuna mıdır?
Oyleyse sahip olunan malla ovunmek aslında kucuk duşmektir.
Kasılarak dolaşanlar, gosteriş yapanlar, zenginliklerini her fırsatta dile getirenler, mevkilerinin kendilerini ustun kıldığını zannedenler, yaşamlarını bu tip hırslar ve yarışlar uzerine kuranlar aslında hayallerle mi gosteriş yapmaktadırlar?
Ruyada da ev, araba, mucevher, altın, gumuş, yuksek mevki, fabrika, guc, kıyafet... olur.
Ruyada sahip olunanlarla ovunmek nasıl komikse, dunyadaki goruntuyle ovunmek de komiktir.
BU GERCEKSE, FARKINA VARAN KAZANACAKTIR.
“Gercek şu ki size Rabbinizden basiretler gelmiştir. Kim basiretle-gorurse kendi lehine, kim de kor olursa (gormek istemezse) kendi aleyhinedir” (Enam 104)
...
Dunyadaki olaylar, gerceği anlayanları utandıracaktır.
Kavga edenler, bağırıp cağıranlar, dolandıranlar, ruşvetciler, sahtekarlar, yalancılar, cimriler, can yakanlar, dovup sovenler, gozu donmuş saldırganlar, iclerinde makam hırsı olanlar, haset edenler, gosteriş yapanlar, kendilerini yuceltenler...bunları bir hayal dunyasında yapıyorlarsa gercekten rezil olacaklardır.
Hayal hırslar uğruna dini bir kenara bırakıp da sonsuz yaşamı kaybetmek sonsuz bir kayıp getirir.
“Onların onda (dunyada) butun işledikleri boşa cıkmıştır ve yapmakta oldukları şeyler de gecersiz olmuştur.” (Hud 16)
Hem hırsları, tutkuları boşa cıkmıştır hem de sahip olduklarını sandıkları şeyler de ellerinden gitmiştir.
...
Bunun anlamı, sahip olduğumuz her şey bir gun yok olacaktır, oyleyse anlamsızdır, değildir.
Bunlar zaten yok, hepsi Allah'ın bizi denemek icin gosterdiği goruntulerdir demektir.
Varsa, ahirette her şey ortaya cıkacaktır.
O gun insanın "goruş gucu keskinleşecek" (Kaf 22) tir.
Yaşamını hayaller peşinde harcamışsa, hic yaşamamış olmayı dileyecek!
"Keşke o (olum her şeyi) kesip bitirseydi. Malım bana hicbir yarar sağlayamadı. Guc ve kudretim yok olup gitti" (Hakka 27-29) diyecek!
“İnkar edenler ise; onların amelleri dumduz bir arazideki seraba benzer; susayan onu bir su sanır. Nihayet ona ulaştığında birşey bulamaz ve yanında Allah'ı bulur. (Allah da) Onun hesabını tam olarak verir. Allah, hesabı cok seri gorendir.” (Nur 39)
...
Bel bağladığımız dunya, icindeki herşeyle birlikte elimizden kayıp gitmekte ve biz hicbir şey yapamamakta mıyız?
Madde ezeli ve ebedi değil mi?
Sadece kibrimizden dolayı mı Allah'ı reddediyoruz?
MATERYALİZM BİR KOMEDİ MİYDİ?
Şaşırmadık dersek yalan olur.
Anlatılanlar materyalizmi temelden yıkmış, uzerinde tartışmaya dahi imkan bırakmamıştır.
Tum duşuncelerini ve hayatlarını uzerine bina ettikleri madde, ellerinden ucup gitmiştir.
...
Allah'ın bir sıfatı da, inkarcılara tuzak kurmasıdır.
"Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir duzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah, duzen kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır" (Enfal 30)
Allah, dunyayı var zannettirerek inkarcıları tuzağa mı duşurmuştur?
Mallarını, mevkilerini, toplumu hatta tum dunyayı var sanmışlar, ustelik maddeye guvenerek Allah'a isyan etmişlerdir.
Ama Allah'ın KENDİLERİNİ CEPECEVRE KUŞATTIĞINI hic duşunmemişlerdir.
“Yoksa hileli-bir duzen mi kurmak istiyorlar? Fakat (asıl) o inkar edenler hileli-duzene duşecek olanlardır. (Tur 42)
Bu, en buyuk yenilgidir, alay ederken oyuna gelmektir.
“(Sozde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller.” (Bakara 9)
İnkarcılar, her şeyin onlara algılatılan bir hayal olduğunu ve her fiil gibi, kurdukları tuzakların da bir goruntu olduğunu farkedememişlerdir.
...
Hayatlarını dinle alay ederek gecirenler icin bir serap oluşturulur ve ona guvenerek ellerini uzattıklarında, herşeyin bir hayal olduğunu anlarlar.
ALLAH ONLARI BİR SERAPLA KANDIRMIŞ, her şeyi var gibi gostermiştir.
Koskoca insanlar, profesorler, astronomlar, biyologlar, fizikciler, unvanları, mevkileri ne olursa olsun maddeyi ilah edinmeleri sebebiyle oyuna gelmişler, aldanmış ve kucuk duşmuşlerdir.
Bir algıyı mutlak sanarak onun uzerine felsefelerini, ideolojilerini kurmuşlar, hakkında ciddi tartışmalara girmişlerdir.
Tum bunlardan dolayı da kendilerini cok akıllı saymışlar, evrenin gerceği hakkında fikir yurutmuşler ve sınırlı akıllarıyla Allah'ı yorumlamışlardır.
...
Dunyada bazı tuzaklardan kurtululunabilir; ancak Allah'ın kurduğu tuzaktan asla kurtulunamaz.
Ne yapsak, kime başvursak nafile!
"Kendileri icin Allah'tan başka bir (vekil) koruyucu dost ve yardımcı bulamayacaklardır." (Nisa 173)
BUNUN FARKINA İŞ İŞTEN GECTİKTEN SONRA VARMAK NE BUYUK DEHŞETTİR!
Herşeyin bir hayal olması, HENUZ DUNYADAYKEN BİR OLUMDUR.
Bir Allah, bir de biz varız.
"Kendisini tek olarak (ve yapayalnız) yarattığım (şu adam)ı bana bırak" (Muddessir 11)
BU OLAĞANUSTU BİR DURUMDUR, ACİL KODU İLE DUYURULMALIDIR.
“Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugun de) 'teker teker, yapayalnız ve yalın (bir tarzda)' bize geldiniz.” (Enam 94)
“Ve onların hepsi, kıyamet gunu O'na, 'yapayalnız, tek başlarına' geleceklerdir.” (Meryem 95)
...
Maddeyi ilah edinenler de Allah'tan gelmişlerdir ve yine O'na doneceklerdir.
İsteseler de, istemeseler de Allah'a teslim olmuşlardır!
Herkes gibi hesap gununu beklemektedirler ve o gun hepsi tek tek sorguya cekileceklerdir!
...
Dunya, caddelerde amacsızca dolaşanların, meyhanelerde kavga edenlerin, boş sohbetlerle omurlerini tuketenlerin, mallarıyla ovunenlerin, bencil tutkuların esiri olanların sandığı gibi, mutlak yer değildir.
Sadece bir algıdır.
İnsanlar, bu algıları zihinlerinde seyreden birer golge varlıktır, ama bunun bilincinde değildir.
BU GAFLETTİR.
"Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gozleri vardır bununla gormezler, kulakları vardır bununla işitmezler." (Araf 179)
Bu noktanın daha otesini anlamak icin, dikkati toplayıp konsantre olmak gerekir.
Goren, işiten, dokunan, duşunen ve şu anda bu kitabı okuyan akıllı varlığın, sadece bir ruh olduğunu ve bir tur perde uzerinde algıları seyrettiğini duşunun.
Boylece, insanlığı aldatan maddi dunya boyutundan uzaklaşıp, gercek varlık boyutuna girmiş olur muyuz?
...
İmam Rabbani, Mektubat'ında şoyle yazmıştır: “Allah, yarattığı varlıkların vucutlarını yokluktan başka birşey yapmadı. Tum bunları, his ve vehim (algı) derecesinde yarattı. Alemin varlığı his ve vehim derecesinde olup, maddi derecede değildir. Dış dunyada Yuce Zat'tan (Allah'tan) başkası yoktur.”
Mevlana Cami de "Kainatta ne varsa hepsi vehim ve hayaldir. Ya aynalardaki akislerdir, ya da golgeler gibidir" demiştir.
İmam Rabbani, bu gerceğin kitlelere anlatılmasının sakıncalı olabileceğini, coğu insanın bunu anlayamayacağını yazmıştır.
Materyalizmin tarihin copluğune atılmasıyla, insanlık asırlardır gozunun onune cekilen perdelerden ve batıl inanışlardan kurtulacaktır.
Bu kacınılmaz gidiş, hicbir golge varlık tarafından durdurulamaz...
...
BU, YAŞAMINIZDAKİ EN ONEMLİ BİLGİDİR.
Bu konuyu şimdiye kadar hic duşunmemiş olabiliriz.
Ancak, emin olun, ALLAH'I TANIMAK, HERŞEYDEN COK DAHA ONEMLİ VE ACİLDİR.
...
O'nun size verdiklerini bir duşunun; ozel yaratılmış ve tum detayları ince ince planlanmış bir dunya!
Dunyaya gelmek ve bu duzeni sağlamak icin hicbir şey yapmadınız; hicbir katkınız yok!
Gozunuzu actınız ve kendinizi sayısız nimetin icinde buldunuz.
Gorebiliyor, duyabiliyor ve hissedebiliyorsunuz.
...
Sahip olduğunuz herşeyi size veren Allah'tır.
Oyleyse gelin Yaratan'a teslim olun ve verdiği nimetlere karşılık ona şukredin ve sonsuz bir kazanc sağlayın.
Eğer aksini yaparsanız nankorluk edecek ve sonsuza kadar surecek bir azabın icine kendinizi atmış olacaksınız.
Emin olun ki, O vardır ve size cok yakındır.
Her yaptığınızı gorur ve bilir, her sozunuzu işitir.
Ve yine emin olun ki, siz de dahil tum insanlar cok yakında O'na hesap verecektir...
__________________
__________________