Sakatlık, hastalık ve musibetlerde ne gibi hikmetler var?
[IMG]http://img254.**************/img254/6066/disabledcj1.jpg[/IMG]
Yaradılışımızın icabı olarak, her kişi kendisinde noksan olan şey'in hasretini duymaktadır. Bunun yanında her şeyi tamam olan insan, sahip olduklarının kadrini bilmiyor ve cok kere (sanki bir mirasyedi gibi) onların farkında bile olamıyor. Konunun şu misal ile acıklanmasında isabet vardır: (Bir cocuk, ayakkabısı olmadığı icin ağlayıp dururken, birden bire gozune iki ayağı bulunmayan-sakat bir cocuk ilişiyor. Dehşete kapılmış durumdadır, goz yaşlarını silip "YÂrab, sana şukurler olsun ki, benim ayaklarım var; meğer ben ne kadar şanslıymışım, beni affet Allah'ım.." diye, yalvarıp huzura kavuşuyor). O halde insan, haline şukredici olmalıdır. Kendisinde mevcut olanları iyi tanımalı ve onların kıymetini takdir etmelidir.
Ozetlersek: Yoklukta kendimizden aşağı olanlara bakıp muteselli olmalı. Varlıkta ve ilimde bizden ustun olanlara bakıp onlara yetişebilmek icin gayret gostermeliyiz.
İnsanoğlu bu dunyada daima adalet aramıştır. Oncelikle bilmek lÂzımdır ki, dunyada asla hakiki adalet yoktur. Mutlak adalet, kıyamet gununde ortaya cıkacaktır. Dunya bir eğitim ve imtihan meydanıdır. Burada aklımızın ermediği, duygu ve hassalarımızın fark edemediği cok karışık mes'eleler vardır. Bazı misaller verelim.
Işıklar Âlemi icinde gorunur ışınların yeri, sadece % 4 kadar bir yer işgal eder. Diğerleri: Alfa, Beta, Gamma, Radyo, Televizyon, IKS, Ultrason, Infraruj, Ultraviole, Mion, Laser, Radar ve diğer kozmik ışınlardan ibaret, gorunmeyen tabiattadırlar. O halde % 96'lık goremediğimizin yanında sadece % 4'luk goruş alanımız vardır. Dolayısıyla istatistikî yonden bizim goruyoruz zannettiklerimiz bile şupheli mevkide kalıyorlar. Yani biz cok az şeyi gorebiliyoruz.
Dokunmak hissimizi ele alırsak, gozlerimizin goremediği nice kucuk varlıkları ve uzaktaki galaksiler ve seyyareler gibi nice buyuk yaratıkları temas ederek tanımamız mumkun değildir.
Diğer hislerimizin gucleri de hemen hemen bu misallerdeki gibi zayıftır ve herşeyi anlamamıza yetmez.
Ancak, hislerimizin ustunde "Akıl" dediğimiz en kıymetli bir varlığımız mevcut. Bir cok noksan yanlarımızı onunla tamamlamak mecburiyetindeyiz. Nitekim aklımız sayesinde bir cok cihazlar imal edilmiş ve bazı mechullerin bilinmesi veya farkedilmesi mumkun hale gelmiştir. LÂkin mechullerin sayıları az değil ki...
Yine akıl sayesinde, dunyada gorulen bazı muvazenesizliklerin sebeplerini inceleyebiliriz. MeselÂ: Doğuştan uzvu noksan yaratılmış olan bir yavru uzerinde duşunelim.
Bazılarımızın zannettiği gibi boyle bir doğuş, asla "Allah'ın adaletsizliği" değildir. Bu tabloda aklını calıştıran insan icin buyuk ibretler vardır.
Nasıl ki, vatan kurtulsun diye nice insanlar canlarını feda ederler ve diğerleri o vatan toprakları uzerinde şehid ve gazilerinin sayesinde yaşamağa devam edebilirler...
Allah'ın Mulku olan bu dunyada, CenÂb-ı Hak insan neslinin devamını ve huzurlu olmasını ister. O sebeple diğer insanların hallerine şukretmeleri ve hallerinden memnun olmaları takdir olunmuştur. Genelde kendisi sağlam olan kişi, herkesin aynı şekilde bulunduğunu zannedecektir. Noksansız bir vucudun ancak bir lutuf olduğunu farkedebilmek, ancak sakat kişileri gormekle mumkun hale gelebilir. İşte bu yuzden bizim nazarımızda birer zavallı gibi kabul edilen sakatların, insanlık Âleminin selÂmet yolunu bulabilmesinde buyuk hizmetleri vardır. Dolayısıyla onların, Allah katında birer şehid ve gazi kadar mubarek kişiler oldukları kanaatındayım. Ancak, İnsanoğlu buna benzeyen daha bir cok hikmetleri anlamaktan uzaktır. Bizzat sakatların ve hastaların, Cenab-ı Hakk'ın bu takdirinden haberleri bile olmayabilir.
O halde tekrar edersek: Dunyaya noksanlıkla doğanlar veya sonradan sakatlananların durumlarında adaletsizlik yoktur. Ortada sadece cok anlamlı hizmetler ve derin hikmetler mevcuttur. Bir tarafdan diğer insanların onları gorerek, hallerine şukretmeleri ve gonul huzuruna kavuşmaları murat edilmiştir. Diğer taraftan alkol, sigara, uyuşturucu maddeler, zararlı ışınlara maruz kalış, hastalıklar ve sair zararlı şeylerden ve tehlikelerden korunulmasının gerektiği, aksi halde o kişilerin kazanacağı yavruların bunlar gibi sakat olacağı (insanın gozune sivri kalem batırılmışcasına) hikmet olarak anlatılmak istenmiştir.
CenÂb-ı Hakk'ın bu lutuflarına rağmen gunden gune iz'ansız, ferasetsiz, hissiz, şukurden uzak ve bencil ozellikteki kişilerin sayıları artmakta ve sakat genclerin sayıları da o nisbette coğalmaktadır.
Keza gayrimeşru evlÂt edinmeler, boşanmalar, uveylikler, aile gecimsizlikleri gibi Cenab-ı Hakk'ın emirlerine uymayan butun hareketlerin, netice olarak genclik problemlerini arttırdığı herkesce biliniyor. Fakat insan, dunyadaki bu harikulÂde ibret tabloları karşısında hissiz ve bir nevi kor hali ile hÂl gonul huzuru ve saadet arıyorsa, elbette bulamıyacaktır. Genc nesil, hatalı ana ve babaların yanlışlarını gorup hic olmazsa kendileri doğru istikamete yonelmezlerse, insanlığın gelecek nesilleri icin cok daha karamsar olmak icap eder.
Muhip Yeğin (Prof.Dr.)
__________________
Sakatlık, hastalık ve musibetlerde ne gibi hikmetler var?
Dini Bilgiler0 Mesaj
●20 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Sakatlık, hastalık ve musibetlerde ne gibi hikmetler var?