
İstanbul, hem dunya coğrafyasındaki konumu ve tarihsel onemi acısından hem de Peygamberimiz (sav)'in ahir zamanla ilgili hadislerinde belirttiği kutlu, bir o kadar da onemli bir şehirdir.
Turkiye'nin en buyuk ve en guzel şehri olan İstanbul'un bilinen yerleşme tarihi, Kadıkoy (Kalkhedon) ve Sarayburnu bolgelerine yerleşen Megaralılarla başlar. Şehrin ilk adı olan Bizantium, komutan Byzos'a izafeten verilmiştir.
Şehir 9 yuzyıl boyunca ceşitli işgaller gormuştur. MS 196'da Roma İmparatoru Severus tarafından alınmış, İmparator'un oğlu Antonius Caracalla'nın isteği ile yeniden kurularak Antoninia ismiyle anılmaya başlanmıştır. MS 269'da Gotların, MS 313'de tekrar Romalıların eline gecen şehir, IV. yuzyıl başlarında Buyuk Constantinus tarafından imar edildikten sonra bildiğimiz Constantinopolis adını almış ve İmparator Teodosius'un "Kanunlar Mecmuası"nda, bu adla ilk resmi kayıtlara gecmiştir.
İmparator, başkenti Roma'dan İstanbul'a taşımış, şehre ikinci Roma (Deutera Rome) ve Yeni Roma (Nea Rome) adlarını vermiş ise de, Constantinopolis adı daha cok yerleşmiştir. İmparatorluk MS 395 yılında ikiye ayrılınca bu tarihten 1453 yılına kadar Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu'nun başkenti olmuştur.
Bizans doneminde İstanbul 30 kuşatma gormuştur. IV ve XV. yuzyıllar arasında Hunlar, Avarlar, Sasaniler, 11 kez Araplar, 6 kez Bulgarlar, Selcuklular, Pecenekler, Haclılar ve 7 kez Osmanlılar İstanbul'u kuşatmıştır. Şehri alabilmek, ancak 30. kuşatmada Fatih Sultan Mehmet'e nasip olmuştur. Osmanlılar halkın her turlu hakkını korumuş, şehri yeniden imar etmiş ve başkent secerek saltanat merkezi haline getirmiştir.
Yuzyıllar boyu resmi yazı ve paralarda Konstantiniyye olarak gecen İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu suresince Darulhilafe (Hilafet Evi), Darussaltana (Saltanat Evi), Deraliye (Devletin Evi), Asitane (Devletin Eşiği), Dersaadet (Mutluluk Evi), Selatin (Sultan Kapısı), Beldetut Tayyibe (Guzel Belde), İslambol (Muslumanı Bol), Darulmulk (Padişahın Yeri), Payitaht-ı Saltanat (Saltanatın Başkenti), Sudde-i Saltanat (Saltanatın Eşiği) gibi bircok adlar almışsa da, İstanbul olarak tanınmış ve yaşamıştır.
Yunan, Helenistik, Roma, Bizans ve Turk medeniyetleri gormuş olan şehir, her medeniyet icinde hicbir zaman ikincil bir değere sahip olmamış, hep o yuksek ilgiyi kendine cekmiştir. İcinde Hıristiyan, Musevi ya da Musluman olan herkesin barış icinde yuzyıllar boyu birlikte yaşadığı cok kozmopolit bir şehir olmuştur.
Tarihine, Osmanlı'nın cihan imparatorluğunun baş şehri sıfatını taşımanın onurunu yazdırmıştır. Turk'un dunyaya nizam verdiği merkez olan İstanbul, İslam aleminin ve Batı'nın onde gelen devlet adamlarını, duşunurlerini ve siyaset uzmanlarını Medeniyetlerin Uyumu catısı altında biraraya getirerek eski değerini yitirmediğini bir kez daha gostermiştir.
İstanbul'un tarihi, siyasi ve sosyal acıdan buyuk bir onemi daha bulunmaktadır. Bu onem, 1400 yıl evvel, Peygamber Efendimiz (sav) tarafından ceşitli vesilelerle ifade edilmiştir.
Hz. Mehdi, Turkiye ve İstanbul
Peygamber Efendimiz (sav)'in hadis-i şeriflerinde ve pek cok İslam aliminin eserlerinde de yer aldığı uzere, Allah, ahir zamanın (dunyanın son doneminin) bu buyuk karmaşası icindeki insanları kurtuluşa ulaştıracaktır. Yolunu şaşırmış olan insanlığı doğru yola davet etmek icin, "Mehdi" (doğruya goturen) sıfatını taşıyan ustun ahlaklı bir kulunu vesile kılacaktır.
Hadislerde bildirildiğine gore, Allah'ı inkar eden ve dinsizliği destekleyen felsefi sistemleri curutecek olan Hz. Mehdi'yle aynı donemde Hz. İsa da dunyaya yeniden donecektir. Hz İsa ve Hz. Mehdi, Hıristiyan ve Yahudi dunyasına da hitap edecek, onları icine duştukleri hurafalerden sıyrılıp Kuran'a gore yaşamaya cağıracaklardır. Hıristiyanların Hz. İsa'ya uyması ile birlikte, İslam ve Hıristiyan dunyaları tek bir inancta birleşecek ve dunya "Altıncağ" olarak anılan buyuk bir barış, guvenlik, mutluluk ve refah donemi yaşayacaktır.
Hadis-i şeriflere ve İslam buyuklerinin eserlerine baktığımızda, gercekten Hz. Mehdi'nin cıkış yeri olarak Turkiye'nin gosterildiğini goruruz. Turk milleti, ustun ahlakıyla Altıncağ'da ustlenilecek olan şerefli gorevi yerine getirmeye en uygun millettir. Ahir zamanda dunyada barış ve guvenliği sağlayacak Turk milletinin, İslam ahlakını Turkiye'den yayacak olması, Turkiye'nin kalbi olma ozelliği taşıyan İstanbul'un onemini arttırmaktadır. Zira soz konusu kaynaklarda da İstanbul'a ozellikle dikkat cekilmiştir.
Hz. Mehdi'nin İstanbul'u Manen Fethetmesi
Allah O'nun eli ile Konstantiniyye'i fethedecektir. (Naim b. Hammad, Cafer'den tahric etti.)
Naim b. Hammad, Ebu Said el- Hudri'den tahric etti; Peygamberimiz (sav) buyurdu ki: (Mehdi'nin) zamanında uykuda olan uyandırılmaz ve bir damla kan bile akıtılmaz. (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 11).
Mehdi, Peygamber (sav)'in yolunda gidecek, uyuyan kişiyi uyandırmayacak, kan da akıtılmayacaktır. (Kıyamet Alametleri, sf. 163)
Hadislerde ve İslam alimlerinin eserlerinde, Mehdi'nin mucadelesi sırasında hicbir karmaşa ve huzursuzluk cıkarmayacağı vurgulanmaktadır. Hz. Mehdi'nin gorevleri şu şekilde duşunulebilir: İslam'ın icine sokulan hurafeleri, yanlış gelenekleri temizleyecektir. Aynı zamanda Allah'ı inkar eden duşunce sistemlerine (materyalizm, Darwinizm, ateizm gibi) karşı etkili bir fikri mucadele yurutecektir. İnsanlığın uzun suredir aramakta olduğu huzur ve barış ortamını getirecek olan İslam ahlakını tum dunyaya tanıtacak ve İslam dunyasına onderlik edecektir.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, Hz. Mehdi'nin tum bunları ılımlı, barışcı ve akılcı yollarla yapacak olmasıdır. İstanbul'un manevi yonden fethedilmesi de bu anlamda değerlendirilmelidir.
Kutsal Emanetlerle Aynı Şehirde Bulunması
Peygamber (sav)'in softan bayrağı ile cıkacaktır. O bayrak dort koşeli olup dikişsizdir ve rengi de siyahtır. O'nda bir hicr (hale) bulunur. O Resulullah (sav)';ın vefatından beri acılmamış olup Mehdi cıkınca acılacaktır. (Kitab-ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sf. 23)
Bilindiği gibi Resulullah Efendimiz (sav)'in bu mubarek emanetleri (kılıcı, gomleği, sancağı) İstanbul'da Topkapı Sarayı'ndadır. Yukarıdaki hadis-i şeriflerde sozu edilen hic acılmamış sancakda yine Topkapı Sarayındadır. Muzenin Kutsal Emanetler Bolum Şefliği'nden edindiğimiz bilgiye gore, muzede iki sancak bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi sonradan dikilmiş olup, icerisinde eski sancaktan alınmış, parcalar vardır. Diğeri ise halka teşhir edilmemektedir. Hadis-i şerifin işaret ettiği sancak bu olup, Hz. Mehdi tarafından acılacak olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.)
Kuran'da İstanbul'a Dikkat Cekilmesi
Kehf Suresi, ahir zamana, dolayısıyla Hz. Mehdi'ye dair, peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ve pek cok İslam aliminin dikkat cektiği bir suredir. Bu surede aktarılan kıssalarda pek cok sırlar ve ahir zamana işaret eden bircok ifadeler bulunmaktadır. Bu yonuyle Kehf Suresi'nin ahir zamanla ilgili olarak dikkatle okunması ve uzerinde duşunulmesi gerekir.
Allah Kehf Suresi'nin 60. ayetinde şoyle buyurur: "Hani Musa genc yardımcısına demişti: "İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim ya da uzun zamanlar gecireceğim." (Kehf Suresi, 60)
Allah ayette Hz. Musa'nın genc bir arkadaşıyla buluşma yeri konusunda anlaştığından bahseder. Bu buluşma yerinin ozelliği iki denizin birleştiği bir yer'de olmasıdır. Hz. Musa'nın bahsettiği yer, dunya uzerinde bu tarife uyan bolgelerden birinde olmalıdır. Dunya uzerinde bu tarife uyan iki yer vardır. Biri Cebelitarık Boğazı'nın olduğu yer, diğeri de İstanbul'dur. Cebelitarık Boğazı'nın iki yanının farklı ulkelerin toprakları olması ve buranın okyanus ve denizin birleştiği bir yer olması, ayette gecen yerin burası olmadığını gostermektedir. Bu durumda ayetteki iki denizin birleştiği yer İstanbul'dur. (En doğrusunu Allah bilir)
Turk Milleti'nin Yoneticilik Mirası ve 21. Yuzyıl
Hz. Mehdi ve ahir zaman konularına ilgi duyan bazı insanlar, onemli bir yanılgı icine duşerler. Bu konuları, şu anda icinde yaşadığımız dunyadan ve bu dunyanın kurallarından tamamen farklı, tumuyle metafizik bir boyut icinde duşunurler. Bu nedenle gerek ahir zamanı, gerekse Mehdi'yi, icinde yaşadığımız devre cok uzak birer ideal sanırlar.
Sosyal ve siyasi şartlar değerlendirildiğinde, Mehdi'nin, İslam dunyasının icindeki guclu, stratejik oneme sahip, İmparatorluk geleneği bulunan ve demokratik bir ulkede ortaya cıkmasının kuvvetle muhtemel olduğu gorulur. Mehdi ise, yuksek ahlaka sahip, kahraman, fedakar Turk Milleti'nin imanlı ruhunu tasvir eden bir şahs-ı manevidir.
Bu durum kimseye şaşırtıcı gelmemelidir. Cunku Turk Milleti, tarihte de İslam'ın asırlar boyu bayraktarlığını yapmış lider bir millettir. Peygamberimiz (sav)'in olumunden birkac asır sonra, Abbasi hukumdarlarının siyasi guclerini kaybetmelerinin ardından İslam dunyasının korunması gorevini doğrudan Turk Milleti ustlenmiştir. Haclı Seferleri'ne ya da Moğol istilalarına karşı en başta goğus geren guc, Turk Milleti'dir. Yavuz Sultan Selim ile birlikte de hilafet doğrudan Turk Milleti'ne gecmiştir. Osmanlı İmparatorluğu, tarihteki en guclu İslam ulkesi olarak, altı asır boyunca hukum surmuştur. Bugun de pek cok medeniyetin birleştiği nokta olan Turkiye, İslam dunyasının en guclu, en etkili ve Batı nezdinde en itibarlı ulkesidir.
Bu tarihi ve siyasi ozelliklerinin yanı sıra, Turk Milleti'nin ahlak ozelikleri de, onu liderlik konumuna layık kılmaktadır. Tarihte buyuk devletler kurmuş, bu sorumluluğun zorluklarını yaşamış, guclu duşmanlar tarafından hedef alınmış bir millet olan Turkler, bu gecmişin verdiği bir ahlaki olgunluğa sahiptir. İşte bu nedenlerle, Turk Milleti, 21. yuzyılda "dunya milletlerine oncu" olmaya layık ve ehil bir millettir.
Bu makale, Araştırma Dergisi 06. sayı (Nisan 2002) 10. sayfada yayınlanmıştır.
__________________