Guzel Soz, Allah'a Cağırmaktır



"Rabbinin yoluna hikmetle ve guzel oğutle cağır ve onlarla en guzel bir bicimde mucadele et. Şuphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir." (Nahl Suresi, 125)

Allah (cc) guzel sozu bize "Allah'a cağıran, salih amelde bulunan ve: 'Gercekten ben Muslumanlardanım' diyenden daha guzel sozlu kimdir?" (Fussilet Suresi, 33) ayetiyle acıklamıştır. Guzel soz insanları Allah (cc)'a cağıran, Kuran'a uymaya davet eden sozdur. Guzel sozu soyleyen, yani Allah (cc)'a cağıranlar ise yalnızca iman edenlerdir.

Bu, Allah (cc)'ın insanlara yuklediği onemli bir sorumluluktur. Allah (cc), "Sizden; hayra cağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kotulukten (munkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır." (Al-i İmran Suresi, 104) ayetiyle bu sorumluluğu insanlara bildirmiştir. Fakat kimi insanlar Allah (cc)'a iman etmeye ve guzel soze davet etmenin kendilerine verilmiş bir sorumluluk ve ibadet olduğunun bilincinde değildirler.

Salih muminler hayatları boyunca surekli guzel ahlakı anlatmakla, bizzat kendisi yaşamakla ve insanlara guzellikleri tavsiye edip, onları kotuluklerden sakındırmakla yukumludurler. "Bunlar, Allah'a ve ahiret gunune iman eder, maruf olanı emreder, munker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır." (Al-i İmran Suresi, 114) ayetiyle bildirilen bu sorumlulukları gereği, cevrelerindeki insanları, yakınlarını, ailelerini ve ulaşabildikleri kimseleri Allah (cc)'a iman etmeye, korkup sakınmaya ve guzel ahlakı yaşamaya davet ederler.

Guzel bir hayat isteyen insanın guzellikleri teşvik etmesi, iyilik isteyenin iyiliği yaymak icin caba harcaması, vicdanlı davranışlar gormek isteyen kişinin vicdanlı olmayı tavsiye etmesi, zulme razı olmayanın zalimleri uyarması, kısacası doğruluk isteyen insanın diğer insanları da doğruya davet etmesi şarttır. Bu daveti yaparken aklından cıkarmaması gereken en onemli noktalardan biri ise, hidayeti verecek ve guzel sozu karşı tarafta etkili kılacak olanın ancak Rabbimiz olduğudur.

Zira iman edenlerin cevrelerindeki kişilere yaptıkları cağrı elbette her zaman aynı guzellikle ve icten bir icabetle karşılık bulmayabilir. Hak dini tebliğ eden kişi kimi zaman ilgisiz, ters, hatta saldırgan ve ofkeli tavırlarla karşılaşabilir. Cunku her insanın doğru yola davete verdiği karşılık kendi vicdanıyla, Allah (cc) korkusuyla ve samimiyetiyle doğru orantılı olarak buyuk farklılıklar gosterir. Ancak bu tavırların hicbiri, tebliğ yapan kimseyi hicbir şekilde sıkıntıya, umitsizliğe ya da uzuntuye duşurmez. Zira onemli olan Kuran'a uymaya davet eden kişinin, karşılaştığı tepkiler ne olursa olsun her zaman icin Allah (cc)'ın razı olacağı ahlakı gostermesi, guzel ahlakından taviz vermemesi, tevekkullu davranmasıdır. Cunku yeryuzundeki kucuk buyuk her olay Allah (cc)'ın dilemesiyle gelişmektedir. Ve iman etmeye davet edilen bir kişiye hidayeti verecek olan da yalnızca Allah (cc)'tır.

Kuran'da bu konuyla ilgili pek cok ornek verilmiştir. Allah (cc) bir ayetinde, "Gercek şu ki, sen, sevdiğini hidayete erdiremezsin, ancak Allah, dilediğini hidayete erdirir; O, hidayete erecek olanları daha iyi bilendir." (Kasas Suresi, 56) şeklinde bildirilmiştir. Dolayısıyla bir insanın yaptığı davet, soylediği guzel sozler, anlattığı her ayrıntı bir başkasına ancak Allah (cc)'ın dilemesiyle etki eder.

Bunun yanı sıra muminler Allah (cc)'ın bu emrini yerine getirirlerken karşılarındaki insanlardan hicbir karşılık da beklemezler. Onlar icin onemli olan, karşılarındaki insanların bundan hoşnut kalması değil, yaptıkları salih amelden dolayı Allah (cc)'ın kendilerinden razı olmasıdır. Tarih boyunca insanları hak dine cağıran peygamberlerin ve elcilerin de cevrelerindeki insanlardan bekledikleri hicbir maddi cıkar, dunyevi bir talep olmamıştır. Amacları yalnızca Allah (cc)'ın emrettiği bir ibadeti yerine getirmek ve Rabbimiz'in salih kullarından olabilmektir. İman edenlerin insanları Kuran'a ve Allah (cc)'ın yoluna davet ederken gosterdikleri bu ihlas bir ayette şoyle bildirilir:

"Ey kavmim, ben bunun karşılığında sizden hicbir ucret istemiyorum. Benim ucretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Akıl erdirmeyecek misiniz?" (Hud Suresi, 51)

Bu makale, Milli Gazete gazetesinde 04 Şubat 2007 tarihinde yayınlanmıştır.

Harun Yahya
__________________