Nicin Kendini Kandırıyorsun?



İnsan aldanıp yanılmaya, yanlış yola sapmaya, kendini kandırarak omrunu boş işlere harcamaya yatkın bir varlıktır. Yeryuzundeki her detay son derece mucizevi ozelliklere sahiptir. Buna rağmen duşunmeyen insan vicdansızlık yaparak bunları gormemeye, duymamaya veya gorup, duyup da anlamazlıktan gelmeye meyillidir. Ancak unutulmamalıdır ki eğer insan Allah'ın varlığı ve buyukluğu uzerinde duşunmez ve aklını kullanmazsa, dunyada yaşadıkları nedeniyle sonsuz bir pişmanlıkla karşı karşıya kalabilir.

Gercek ve samimi imana sahip insanlar hicbir konuda kendilerini kandırmaz ve gerceklerden kacmazlar. Cunku bu insanlarda guclu bir Allah korkusu vardır ve bu nedenle Allah'ın rızasını kaybetmekten, O'na kullukta kusur etmekten şiddetle sakınırlar. Ama Kuran'da bildirilen ifadeyle "kalbinde hastalık olan kişiler" ise Allah'a ibadet etmekte "ağır" davranırlar. Allah bu insanların varlığını Nisa Suresi'nin 72. ayetinde "Şuphesiz icinizden ağır davrananlar vardır" şeklinde bildirmiştir.

Bu insanlar Kuran'a uygun olan yaşam ve ahlak modelini bilirler, ama samimi olmadıkları icin bu konuda isteksizdirler. İbadetleri yerine getirmemek icin daima bahane ararlar. Surekli boyle bir arayış icinde oldukları icin de her şart ve ortamda kendilerini kandıracak ya da doğru olandan uzaklaştıracak sahte gerekceler bulurlar. Allah'ın bir başka ayetinde bildirdiği gibi "bir ucundan dini yaşarlar" ve Allah'a gereği gibi kulluk etmezler. Halbuki onlar boyle samimiyetsiz bir ibadet anlayışıyla yalnızca kendilerini kandırırlar.

Samimiyetten uzak insanların Allah'a karşı olan sorumluluklarından kacmak, omurlerini dunyevi hırslarla tuketmek icin bitip tukenmeyen bahaneleri vardır. Genc yaşlarında, okul yıllarında, iş hayatına atılınca, eğlencede, yazın, kışın, cocuk sahibi olunca, uzulunce, sevinince... Her durumda ibadet etmelerine, Allah'ın gosterdiği ahlakı yaşamalarına engel olarak gosterebilecekleri suni sebepler uretebilirler. Burada onemli olan, insanların bu gerekceleri one surerken samimiyetsiz olduklarının iyice anlaşılmasıdır. Cunku dunya uzerinde bir insanın Allah'ın istediği guzel ahlakı yaşamasına engel olabilecek hicbir gerekce olamaz. Eğer insan boyle bir gerekce one suruyorsa, bu, tamamen kendi samimiyetsizliği veya iradesizliğinin gostergesidir.

Allah'ın kendisini her an sarıp kuşattığını, kendisine şah damarından yakın olduğunu, herşeyi gorduğunu, işittiğini, herkesin gizlediklerini de acığa vurduklarını da Rabbimizin bildiğini bilen bir insan, O'na olan kulluğunda asla samimiyetsizlik yapmaya kalkışamaz. Bir bahane one surecek olsa bunu, daha kalbinden gecirirken Allah'ın bileceğini ya da kullukta cekimser davranan bir insanın icindeki isteksizlikten Allah'ın haberdar olacağını cok iyi bilir. Dolayısıyla da kendisini kandırmanın bir kacış olamayacağının, aksine onu cok buyuk kayıplara uğratacağının da bilincindedir. Boyle bir insan hicbir şartta Allah'ın rızasından taviz vermez. Cunku Allah'a kesin bir bilgi ile iman ettiği icin zaafı yoktur. Kayıtsız şartsız bir samimiyet icindedir.

Kalbinde hastalık bulunan insanlar ise, Allah'ı acıkca inkar etmeseler de imanlarında bir zaafiyet olması soz konusudur. Yani inancları belli koşullara bağlıdır. Nefislerinin rahatıyla ya da cıkarlarıyla celişen ilk anda, guzel ahlaktan taviz vermekten cekinmezler. Bunun dışındaki zamanlarda da kendilerince kolaylarına gelen ibadetleri yerine getirerek vicdanlarını rahatlatmaya calışırlar. Bu insanlar kendilerini cok acık bir şekilde kandırırlar, ama bir turlu bunun şuuruna varmazlar.

Kendini Kandırmak Yerine Samimiyet

Durum boyleyken insanın değil kendisini kandırması, son derece acık bir şuurla ve dikkatle kulluk gorevini yerine getirmesi gerekir. Bu da, kişinin her an vicdanının sesini dinlemesi ve Allah'ın kitabı Kuran'a uyması ile mumkundur. Samimi olarak iman eden bir insan icin başka bir yol yoktur. İnsanın dunyada yaşadığı sure boyunca her gecen saniye olume ve hesap gunune biraz daha yaklaştığını, yaptığı her davranışın, aklından gecen her duşuncenin Allah'ın bilgisi dahilinde olduğunu ve bunlardan sorumlu tutulacağını duşunmesi, kendisi icin en guzel ve kazanclı olan yoldur.

Dikkat edin, Allah'a karşı samimi olmaya yonelten bu yol, insan icin en kolay olanıdır. Bir anlık duşunmenin ve verilen samimi bir kararın ardından insan tum yaşamı boyunca bu kararın getireceği şuur acıklığı ile yaşayabilir. Bu bilinci kazandığında ise hicbir konuda kendini kandırmaz ve bu şekilde kendi kendini ebedi zarara uğratmaktan sakınmış olur.

Unutmayın; kendini kandırmak insan icin, bir nevi ateşle oynamaktır. Kişi, bu şekilde oyalanırken ve tam da dunyaya dalmışken bir anda canını teslim almaya gelen melekleri yanında bulabilir. Bu durumda "Ne iyi ettim, dunyadaki hayatım boyunca yedim, ictim, gezdim, eğlendim, sorumluluklarımı, kulluk vazifemi gozardı ettim, hic duşunmedim" diyebilecek midir? Kuşkusuz ki hayır. Bu, en gafil insanın bile aklından geciremeyeceği bir duşuncedir.

Bu, butun insanların aklından bir an bile cıkarmaması gereken cok onemli bir gercektir. Allah bu gerceği ayetlerinde hatırlatırken, kendilerini kandıran insanların pişmanlıklarını ve caresizliklerini de şoyle bildirmektedir:

"Azab size gelip catmadan evvel, Rabbinize yonelip-donun ve O'na teslim olun. Sonra size yardım edilmez. Rabbinizden, size indirilenin en guzeline uyun; siz hic şuurunda değilken, azab apansız size gelip catmadan evvel. Kişinin (yana yakıla) şoyle diyeceği (gun): "Allah yanında (kullukta) yaptığım kusurlardan dolayı yazıklar olsun (bana) doğrusu ben, (Allah'ın diniyle) alay edenlerdendim." Veya: "Gercekten Allah bana hidayet verseydi, elbette muttakilerden olurdum" diyeceği, ya da azabı gorduğu zaman: "Benim icin bir kere daha (dunyaya donme fırsatı) olsaydı da, ihsan edenlerden olsaydım" (diyeceği gunden sakının). " (Zumer Suresi, 54–58)

Bu makale, İlmi Mercek Dergisi 04. sayı (Ekim 2001) 22. sayfada yayınlanmıştır.
__________________