Sa. Arkadaslar Bi yerden Buldum , Buyrun okuyuun. Ne gusel Dinimiz var. Sukredelim
Ozellikle son 20 yıldır Batı dunyasının gundeminde "İslami teror" denilen bir kavram bulunmaktadır. 11 Eylul 2001 gunu Amerika Birleşik Devletleri'nin iki buyuk kentine karşı duzenlenen ve binlerce masum insanın olumune neden olan terorist saldırılar ise, bu kavramı bir kez daha dunya gundemine oturtmuştur.
Bir Musluman olarak bu saldırıları şiddetle lanetliyor ve Amerikan halkına başsağlığı diliyoruz.
Bu raporda, lanetlediğimiz bu vahşetin kaynağının kesinlikle İslam olmadığını, İslam'da terore yer bulunmadığını inceleyeceğiz.
New York'taki masum insanları hedef alan teror eylemini şiddetle kınıyoruz. Oncelikle belirtmek gerekir ki, ucakları kacıran teroristler Musluman isimleri taşıyor olsa bile, işledikleri cinayetlere "İslam teroru" denemez. Eğer Hıristiyan olsalar, "Hıristiyan teroru" veya Yahudi olsalar "Yahudi teroru" denemeyeceği gibi. Cunku ilerleyen sayfalarda da inceleyeceğimiz gibi, din adına masum insanların oldurulmesi mumkun değildir. Unutmamak gerekir ki, New York'ta veya Washintgon'da oldurulen insanlar arasında, Hz. İsa'yı sevenler (Hıristiyanlar), Hz. Musa'yı sevenler (Yahudiler) ve Muslumanlar da vardır. Bu masum insanları oldurmek, Allah'ın dilemesi ile cehennem azabı ile sonuclanacak olan buyuk bir gunahtır. Dine inanan, Allah korkusu taşıyan bir insan boyle bir şey yapamaz.
Boyle bir vahşetin failleri, bunu ancak dine saldırmak amacıyla yapıyor olabilirler. Dini insanların gozunde kotulemek, insanları dinden soğutmak, dindarlara karşı nefret ve tepki oluşturmak icin yapıyor olabilirler. Dolayısıyla Amerikan vatandaşlarına veya başka masum insanlara yonelik "din" gorunumlu her saldırı, aslında dine karşı da yapılmış bir saldırıdır.
Din sevgiyi, merhameti, barışı emreder. Teror ise dinin zıttıdır; acımasızdır, kan dokmek, oldurmek, acı cektirmek ister. Dolayısıyla bir teror eylemine fail ararken, kaynağı dindarlıkta değil dinsizlikte aramak gerekir. Olayın kokenini, faşist, komunist, ırkcı, materyalist duşuncedeki insanlarda aramak gerekir. Tetikcilerin hangi ismi taşıdığı, kimliklerinde ne yazdığı onemli değildir. Masum insanları goz kırpmadan olduruyorsa, dindar değil dinsizdir. Allah'tan korkmayan, tek amacı kan dokmek ve acı cektirmek olan bir canidir. Bu nedenle, "İslami teror" kendi icinde celişkili ve son derece hatalı bir kavramdır. Cunku İslam dininde hic bir şekilde terore yer yoktur. Aksine, İslam'a gore "teror" olarak adlandırdığımız eylemler (yani masum insanlara karşı işlenen cinayetler), buyuk bir suctur ve muslumanlar bu eylemleri engellemek, yeryuzune barış, huzur ve adalet getirmekle sorumludurlar.
Kuran Ahlakı İyilik, Adalet ve Barış Gerektirir
Terorun en genel anlamı, askeri olmayan hedeflere karşı siyasi amaclı şiddet kullanımıdır. Bir diğer ifadeyle terorun hedefleri tamamen sucsuz olan sivil insanlardır. Tek sucları, teroristin gozunde "oteki taraf" olmaktır.
Bu nedenle teror, sucsuz insanlara karşı şiddet uygulanması anlamına gelir ve bunun hic bir ahlaki mazereti yoktur. Bu, Hitler'in veya Stalin'in cinayetleri gibi, "insanlığa karşı işlenmiş suc"tur.
Kuran Allah'ın insanlara yol gosterici olarak indirdiği bir kitaptır ve Allah bu kitapta insanlara guzel ahlakı emretmektedir. Bu ahlakın temelinde ise, sevgi, şefkat, hoşgoru ve merhamet gibi kavramlar yer alır. Allah tum insanları, yeryuzunde merhametin, şefkatin, hoşgorunun ve barışın yaşanabileceği model olarak İslam ahlakına cağırmaktadır:
Ey iman edenler, hepiniz topluca "barış ve guvenliğe girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Cunku o, size apacık bir duşmandır. (Bakara Suresi, 208)
Kuran ahlakına gore bir Musluman, Musluman olsun veya olmasın tum diğer insanlara karşı iyi ve adaletli davranmakla, zayıfları ve masumları korumakla ve "yeryuzunde bozgunculuğu onlemekle" sorumludur. Bozgunculuk, yeryuzunde insanların guvenlik, barış ve huzurunu ortadan kaldıran her turlu anarşi ve teror halidir. Bir ayette buyrulduğu gibi, "Allah, bozgunculuğu sevmez". (Bakara Suresi, 205)
Bir insanın sucsuz yere oldurulmesi ise, en buyuk bozgunculuk orneklerinden biridir. Allah, daha once Tevrat'ta Yahudiler icin vermiş olduğu bir hukmu Kuran'da da tekrar şu şekilde acıklamaktadır:
... İsrailoğullarına şunu yazdık: Kim bir nefsi, bir başka nefse ya da yeryuzundeki bir fesada karşılık olmaksızın oldururse, sanki butun insanları oldurmuş gibi olur. Kim de onu (oldurulmesine engel olarak) diriltirse, butun insanları diriltmiş gibi olur... (Maide Suresi, 32)
Gorulduğu gibi tek bir insanı bile, "bir başka nefse ya da yeryuzundeki bir fesada karşılık olmaksızın" olduren bir kişi, tum insanları oldurmuş kadar buyuk bir suc işlemektedir.
Bu durumda, teroristlerin işledikleri cinayet, katliam ve gundemdeki tabiriyle "intihar saldırıları"nın ne kadar buyuk bir suc olduğu acıktır. Allah terorizmin bu zalim yuzunun ahiretteki karşılığını şoyle bildirir:
Yol, ancak insanlara zulmeden ve yeryuzunde haksız yere 'tecavuz ve haksızlıkta bulunanların' aleyhinedir. İşte bunlara acıklı bir azab vardır. (Şura Suresi, 42)
Tum bunlar gostermektedir ki, masum insanlara karşı teror eylemi duzenlemek, İslam'a tamamen aykırı bir eylemdir ve hic bir musluman boyle bir suc işleyemez. Aksine, muslumanlar bu sucları işleyen insanları durdurmakla, "yeryuzundeki bozgunculuğu" ortadan kaldırmak ve tum insanlara huzur ve guven getirmekle sorumludurlar. Muslumanlık terorle birlikte duşunulemez, aksine terorun engelleyicisi ve cozumudur.
Peki o halde son yıllarda sıkca karşımıza cıkan "İslami teror" kavramı nereden cıkmıştır?
Buraya kadar incelediklerimizin gosterdiği gibi, "İslami" bir teror olamaz. Nitekim sozkonusu teroru uygulayan kişilerin yapısına baktığımızda, bu terorun dini değil sosyal bir olgu olduğu acıkca ortaya cıkmaktadır.
Haclılar: Kendi Dinlerini Ciğneyen Barbarlar
Bir dinin veya bir fikir sisteminin gercek mesajı, kimi zaman onun sozde taraftarları tarafından tamamen carpıtılabilir. Hıristiyanlık tarihinin karanlık bir donemini oluşturan Haclılar bunun iyi bir orneğidir.
Haclılar, 11. yuzyılın sonunda kutsal toprakları (Filistin civarını) fethetmek amacıyla Avrupa'dan yola cıkan Avrupalı Hıristiyanlardı. Sozde dini bir amacla yola cıkmışlar, ama gectikleri her yere vahşet ve korku goturmuşlerdi. Sivilleri toplu katliamlara uğrattılar, pek cok koy ve kenti yağmaladılar. Musluman, Yahudi ve Ortodoks Hıristiyanların İslam idaresi altında huzur icinde yaşamakta olduğu Kudus'u fethettiklerinde ise, az once belirttiğimiz gibi, buyuk bir katliam gercekleştirdiler. Tum Musluman ve Yahudileri boyunlarını vurmak suretiyle vahşice oldurduler. Haclıların barbarlığı o kadar taşkındı ki, 4. Haclı Seferi sırasında, kendi dindaşlarının şehri olan İstanbul'u yağmaladılar, kiliselerdeki altınları sokup parcalamaktan bile cekinmediler.
Haclılar Hıristiyan dininin temel prensiplerini ciğneyerek buyuk bir vahşet uyguladılar.
Elbette ki tum bu barbarlık Hıristiyanlığın siyaset doktrinine aykırıydı. Cunku Hıristiyanlık, İncil'deki ifadeyle gercekte bir "sevgi mesajı"dır. Matta İncili'nde Hz. İsa'nın oğrencilerine "duşmanlarınızı sevin, size zulmedenler icin dua edin" dediği yazılıdır. (Matta, 5/44) Luka İncili'nde ise Hz. İsa'nın "bir yanağına tokat atana diğer yanağını cevir" dediği bildirilir. (Luka, 6/29) Yeni Ahit'in hic bir yerinde şiddeti meşrulaştıran bir hukum yoktur, masum insanların katledilmesi ise tahayyul bile edilemez. "Masumların katliamı" kavramı İncil'de gecer, ama zalim Yahudi kralı Hirodes'in bebek yaştaki Hz. İsa'yı yok etme girişimi olarak.
Peki Hıristiyanlık şiddete hic yer vermeyen bir sevgi dini iken, Hıristiyan Haclılar nasıl olmuş da tarihin en buyuk vahşetlerini gercekleştirmiştir? Bunun en buyuk nedeni, Haclıların cahil insanlardan, "ayak takımı" denebilecek kimselerden oluşan bir guruh olmasıdır. Kendi dinleri hakkında hemen hic bir şey bilmeyen, İncil'i hayatlarında okumamış, hatta belki gormemiş, Hıristiyanlığın ahlaki kıstaslarından habersiz olan kitleler, "Allah bunu istiyor" şeklindeki Haclı sloganının etkisiyle barbarlığa suruklenmiştir. O donemde kulturel yonden cok daha ileri seviyede olan Doğu Hıristiyanlarının, orneğin Bizanslıların Haclılar'dan cok daha insancıl olduklarına dikkat etmek gerekir. Haclılar gelmeden once de, onlar gittikten sonra da Ortodoks Hıristiyanlar, Muslumanlarla huzur icinde ortak bir yaşam surmuşlerdir. BBC televizyonu yorumcusu Terry Johns'a gore, Haclıların Ortadoğu'dan cıkmasıyla "medeni yaşam tekrar başlamış ve uc dinin mensupları yine Kudus'te birarada yaşama geri donmuşlerdir."
Haclılar orneği genel bir olguyu gostermektedir: Bir fikrin takipcileri eğer medeniyetten uzak, fikri yonden az gelişmiş, "cahil" insanlarsa, o zaman şiddete eğilimleri cok yuksek olur. Bu, din dışı fikir sistemleri icin de gecerlidir. Dunyadaki tum komunist hareketler şiddet yanlısıdır, ama tum komunistlerin en vahşi ve kana susamış olanları, Kambocya'da ortaya cıkan Kızıl Khmerler olmuştur. Cunku onlar komunistlerin en cahilleridir.
Cahil insanlar şiddet yanlısı bir fikri cinnet noktasına goturdukleri gibi, şiddete karşı bir fikre (veya dine) de, şiddet karıştırabilirler. İslam dunyasında da bunun ornekleri yaşanmıştır.
Kuran'a Gore Bedevi Karakteri
Peygamberimiz doneminde Arabistan'da iki temel sosyal yapı vardı. Şehir insanları ve Bedeviler. Arabistan'ın şehirlerinde o donemin şartlarına gore oldukca sofistike bir kultur gelişmişti. Ticari ilişkiler bu kentleri dış dunyaya bağlıyor ve bu, şehir Araplarının "gorgu"lerini artırıyordu. Giyim kulturune sahiptiler, edebiyattan ve ozellikle de şiirlerden hoşlanıyorlardı. Bedeviler ise colde yaşayan gocebe kabilelerdi ve cok geri bir kulture sahiptiler. Sanat ve edebiyattan tumuyle habersizdiler. Colun sert şartları icinde sert ve kaba bir karakter edinmişlerdi.
İslam, yarımadanın en onemli şehri olan Mekke'nin sakinleri arasında doğdu ve gelişti. Ama İslam yayıldıkca Arabistan'ın tum kabileleri onu aşama aşama kabul ettiler. Bunlar arasında Bedeviler de yer alıyordu. Ama bedevilerle ilgili bir problem vardı: Entellektuel ve kulturel altyapıları, İslam'ın derinliğini kavramak icin cok yetersizdi. Bir Kuran ayetinde durumları şoyle acıklanıyordu:
Bedeviler inkÂr ve nifak bakımından daha şiddetlidir. Allah'ın elcisine indirdiği sınırları bilmemeye de onlar daha 'yatkın ve elverişlidir.' Allah bilendir, hukum ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 97)
Bedeviler, yani " inkÂr ve nifak bakımından daha şiddetli" olup sınır tanımamaya musait olan sosyal gruplar, Peygamberimiz doneminde İslam dunyasına dahil oldular. Ancak sonraki donemlerde İslam dunyası icinde sorun oluşturmaya başladılar. Bedeviler arasında gelişen "Hariciler" adlı mezhep bunun bir orneğiydi. Sunni inancının dışına cıktıkları icin "hariciler" (isyan edenler) olarak bilinen bu sapkın mezhebin en temel ozelliği, son derece katı, vahşi ve fanatik olmalarıydı. İslam'ın ozu, Kuran ahlakının meziyetleri konusunda hic bir kavrayışa sahip olmayan Hariciler, bir kac Kuran ayetini gercek anlamından tamamen carpıtarak, kendilerinden olmayan tum muslumanlara karşı savaş actılar. Dahası "teror" eylemleri duzenlediler. Peygamberimizin en yakın sahabelerinden biri olan ve onun tarafından "ilim şehrinin kapısı" olarak tarif edilen Hz. Ali, bir harici tarafından duzenlenen bıcaklı suikast sonucunda şehit edildi.
İslam dunyasında daha sonraki donemde de "Haşhaşiler" olarak bilinen bir başka şiddet orgutu daha gelişti; bunlar, basit sloganlarla ve vaadlerle kolayca kandırılabilen, dinin ozu ve derinliği hakkında hic bir kavrayışa sahip olmayan, cehaletleri nedeniyle de buyuk bir fanatizm sergileyen militanlardan oluşmuş bir "teror orgutu"ydu.
Bir başka deyişle, Haclılar nasıl Hıristiyanlığı gercek anlamından tamamen carpıtarak bir vahşet oğretisi gibi yorumladılarsa, İslam dunyasında ortaya cıkan bir takım sapkın gruplar da İslam'ı yanlış yorumlayarak şiddet uyguladılar. Her ikisinin de ortak yonu, Kuran'daki ifadeyle "bedevi", yani cahil, kultursuz, kendi icine kapalı, sert ve kaba tabiatlı insanlar olmalarıydı. Uyguladıkları vahşet, bu sosyal yapının bir sonucuydu, mensup olduklarını iddia ettikleri dinin değil.
Terorizmin Asıl Kaynağı: Ucuncu Dunya Fanatizmi
Buraya kadar belirttiğimiz tarihsel ornekler, sozde "İslami teror" olarak adlandırılan ve son donemde dunya gundemine oturan olguyu anlamak acısından oldukca aydınlatıcıdır. Cunku bugun de İslam adına ortaya cıkarak teror uygulayanlar veya bunu destekleyenler-ki bunlar İslam dunyasındaki kucuk bir azınlığı temsil etmektedir-İslam'dan değil "bedevi karakteri"nden yola cıkmaktadırlar. İslam'ın ozunu hic bir şekilde anlamamakta, bir barış, huzur ve adalet dini olan İslam'ı, kendi sosyal ve kulturel yapılarından kaynaklanan barbarlığa alet etmeye calışmaktadırlar. Bu barbarlığın kaynağı ise, "Ucuncu Dunya Fanatizmi" olarak adlandırabileceğimiz, insan sevgisinden nasibini almayan kişilerin akılsızlıklarıdır.
Şu bir gercektir ki, son bir kac asırdır İslam dunyası'nın dort bir yanındaki Muslumanlar Batılı gucler veya onların uzantıları tarafından zulme uğratılmıştır. Somurgeci Avrupa devletleri, Batı tarafından desteklenen yerel somurgeciler (orneğin İsrail) veya Batı tarafından desteklenen yerel baskıcı rejimler, musluman kitlelere buyuk acılar yaşatmıştır. Ama bu, Muslumanların Kuran'a gore anlaması, yorumlaması ve tepki vermesi gereken bir durumdur. Kuran'da hic bir zaman "zulme karşı zulum" uygulanmasına izin verilmez. Aksine, Allah ayetlerinde muslumanlara "kotuluğe karşı iyilikle cevap vermelerini" emreder:
İyilikle kotuluk eşit olmaz. Sen, en guzel olan bir tarzda (kotuluğu) uzaklaştır; o zaman, (gorursun ki) seninle onun arasında duşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir. (Fussilet Suresi, 34)
Muslumanların, kendilerine karşı uygulanan zulme karşı elbette tepki duymaları, bunu uygulayanlara buğz etmeleri meşru bir haktır. Ama bu hic bir zaman gozu kapalı bir nefrete, adaletsiz bir husumete neden olmamalıdır. Allah, bu konuda Muslumanları "... bir topluluğa olan kininiz, sakın sizi haddi aşmaya suruklemesin. İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, gunah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah'tan korkup-sakının" diyerek uyarmaktadır. (Maide Suresi, 2)
Dolayısıyla, "dunyadaki mazlum milletlerin temsilciliği" iddiasıyla ortaya cıkarak diğer milletlerin sucsuz insanlarına karşı teror uygulamanın İslam'la hic bir ilgisi olamaz.
Burada belirtilmesi gereken bir diğer husus, Batılı guclerin Muslumanlara karşı yukarıda sozunu ettiğimiz zulum ve baskılarının, Batı'nın tumunun değil, bu medeniyete 19. yuzyılda hakim olan materyalist, din-dışı felsefe ve ideolojilerin sucu olduğudur. Avrupa somurgeciliği, Hıristiyan ahlakından doğmamıştır, aksine bu ahlaka karşı cıkan din-dışı akımdan doğmuş ve en buyuk vahşetlerini 19. yuzyıldaki Sosyal Darwinist ideolojinin desteğiyle gercekleştirmiştir. Bugun de Batı dunyasının icinde hala zalim, bozguncu, catışmacı unsurlar olduğu gibi, ozellikle Hıristiyanlıktan kaynak bulan barışcı, iyiliksever ve adalet yanlısı bir kultur de vardır. Aslında dunya uzerindeki temel fikir ayrılığı Batı ve İslam dunyası arasında değil, hem Batı'da hem de İslam dunyasında dindarlar ile din aleyhtarları (materyalistler, ateistler, Darwinistler vs.) arasındadır.
Ucuncu Dunya fanatizminin İslam'la hic bir ilgisi bulunmadığının diğer bir gostergesi, bu fanatizmin yakın zamana kadar komunist ideoloji ile ozdeşleşmiş oluşudur. Bilindiği gibi gunumuzdeki Batı karşıtı teror eylemlerinin benzerleri 1960'lı ve 70'li yıllarda da Sovyetler Birliği'nden destek alan komunist orgutler tarafından gercekleştirilmiştir. Komunist ideolojinin etkisini yitirmesiyle birlikte, sozkonusu orgutleri doğuran sosyal yapıların bir kısmı İslam'ı kullanmaya calışmaktadır. Eski komunist soylemlerine İslami bazı kavramlar ve semboller katarak oluşturmak istedikleri bu "din kisvesine burunmuş vahşet", gercekte İslam'ın ozunu oluşturan ahlaki değerlere tamamen aykırıdır.
Bu konuda belirtilmesi gereken son bir husus da, İslam'ın herhangi bir millete veya coğrafyaya ait olmadığır. İslam, kimilerinin sandığı gibi "Doğu kulturu" değildir. Allah'ın insanlara yol gosterici olarak indirdiği son dindir ve tum insanlığa hitap etmektedir. Muslumanlar, inandıkları hak dini her kulturden her millete anlatmak, tanıtmak ve onların kalplerini İslam'a ısındırmakla yukumludurler.
Dolayısıyla, İslam adına ortaya cıkarak teror uygulayan, baskıcı rejimler oluşturan, dunyayı guzelleştirmek yerine cirkinleştiren kişi ve gruplara karşı tek bir cozum vardır: Gercek İslam'ın ortaya konması, anlatılması, kitleler tarafından anlaşılması ve yaşanması.
Sonuc: Batı Dunyası İcin Oneriler
Bugun Batı dunyası İslam adı altında ortaya cıkarak terore başvuran orgutlerden yana endişelidir ve bu endişe yersiz değildir. Teroru gercekleştiren ve buna destek olan tum faillerin uluslararası hukuk ve adalet olculerinde cezalandırılması gerektiği de acıktır. Ama bundan daha onemli olan, bu sorunun cozumu icin hangi uzun vadeli stratejilerin izlenmesi gerektiğidir.
Buraya kadar yaptığımız değerlendirme, terorun İslam'da hic bir yeri bulunmayan bir insanlık sucu olduğunu gostermekte, "İslami teror" kavramının carpıklığını ortaya koymaktadır. Bu ise bize onemli bakış acıları sağlar:
1) Batı dunyası, ozellikle ABD, elbette terore karşı en caydırıcı tedbirleri alacaktır ve bunda haklıdır. Ama bunun İslam'a ve Muslumanlar'a karşı bir savaş olmadığını, aksine İslam'ın faydasına bir onlem olduğunu, cok acık bir şekilde ortaya koymalıdır. "Medeniyetler Catışması" ismiyle 90'lı yıllarda ortaya atılan tehlikeli senaryo, her ne pahasına olursa olsun engellenmelidir.
2) Sevgi, dostluk, barış ve kardeşlik dini olan "Gercek İslam"ın gelişmesi ve İslam toplumları tarafından anlaşılması desteklenmelidir. İslam ulkelerindeki radikal fraksiyonlara karşı kullanılacak cozum "zoraki sekulerleştirme" değildir, aksine boyle bir politika kitleleri daha fazla tepkiye yoneltecektir. Cozum, gercek İslam'ın anlaşılması; insan hakları, demokrasi, ozgurluk, guzel ahlak, bilim, sanat, estetik gibi Kurani kavramları ozumsemiş, insanlığa mutluluk ve yaşama sevinci sunan bir Musluman modelinin yaygınlaşmasıdır.
3) Terorun kaynağı cehalet ve bağnazlıktır ve bunun cozumu de eğitimdir. Terore sempati duyan cevrelere, bunun İslam'a tamamen aykırı olduğu, aksine bu şekilde İslam'a, Muslumanlara ve tum insanlığa zarar vermiş olacakları anlatılmalı, bu insanlık dışı barbarlıktan arındırılmaları icin eğitilmelidirler. Amerika Birleşik Devletleri'nin bu yondeki bir eğitim politikasını desteklemesi cok olumlu sonuclar verecektir.
Umulur ki bu gibi onlemler, dunyanın terorizmden ve tum diğer bağnaz, katı, vahşi yapılanmalardan kurtulmasına yardımcı olacaktır. Kendini "Allah'ın inayeti altında bir ulus" olarak tanımlayan Amerika, temsil ettiği Hıristiyan kulturuyle gercekte muslumanların dostudur. Allah Kuran'da bu gerceğe dikkat cekerek Hıristiyanların "insanlar icinde iman edenlere sevgi bakımından en yakın olanlar" olduğunu haber vermektedir. (Maide Suresi, 82)
Tarihte bir takım cahiller (orneğin Haclılar) bu gerceği anlamayarak iki dinin arasında catışmalara neden olmuşlardır. Aynı senaryonun tekrarlanmaması icin gercek Hıristiyanların ve Muslumanların işbirliği yapması gerekmektedir.
__________________
Islam Ve Teror
Dini Bilgiler0 Mesaj
●31 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Islam Ve Teror