Sen, yoksa Kehf ve Rakim Ehlini bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın? O gencler, mağaraya sığındıkları zaman, demişlerdi ki: “Rabbimiz, katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl).” (Kehf Suresi, 9-10)

Genclerden oluşan Kehf Ehli'nin yaşadıkları alışılmışın dışında, metafizik olaylardır. Hayatlarının her anı mucizevi gelişmelerle doludur. Peygamber Efendimizin hadislerinde Ahir zamanla bağlantısına dikkat cekilen Kehf Ehli'nin Kuran'da anlatılan bu durumu, Ahir zamanda da insanların olağan dışı, metafizik olaylarla karşılaşabileceklerine bir işarettir.

Kehf Suresi'nin 10. ayetinde genclerin bir yere "sığındıkları" bildirilmektedir. Kıssanın sonraki ayetlerinden anlaşıldığına gore, Kehf Ehli'nin mağaraya sığınmalarının nedeni donemin baskıcı sisteminin oluşturduğu ortamdır. Kendi fikirlerini rahatca soyleyemeyen, doğruları anlatamayan, Allah'ın dinini gerektiği gibi tebliğ etmeleri engellenen Kehf Ehli, cozumu bu toplumdan uzaklaşmakta bulmuştur.

Ancak bu durum, uzaklaşıp bekleme manasında değildir. Kehf Ehli mağaraya sığınmış, yaptıkları işleri Allah'ın kolaylaştırması, kendilerine rahmetinden yayması icin dua etmişlerdir. Kısacası Kehf Ehli'nin mağaraya sığınmasının nedeni sadece beklemek değil, kendilerini bu sure icinde geliştirmek olmuştur. Ahir zamanda da totaliter rejimlerin olduğu yerlerde baskı altında olan Muslumanlar kendilerini gizleyeceklerdir. Bu vesileyle Allah'ın kendi uzerlerindeki rahmetini artırmasını, işlerini ve dine duşman fikir akımlarına karşı yuruttukleri mucadeleyi daha da kolaylaştırmasını umacaklardır.

Ashab-ı Kehf’in gizliliği belirli bir sureye kadar devam etmiştir

Boylelikle mağarada yıllar yılı onların kulaklarına vurduk (derin bir uyku verdik). Sonra iki gruptan hangisinin kaldıkları sureyi daha iyi hesap ettiğini belirtmek icin onları uyandırdık. (Kehf Suresi, 11-12)

Kehf Ehli'nin yaşadığı haber verilen bu uyku halinin nedeni, kadere tabi olmanın getirdiği tevekkul ve huzur olabilir. Cunku tum kainatı bir kader uzere yoktan yaratan Allah, dunyada gercekleşen butun olayları da Muslumanların lehine tanzim etmektedir.

Gunumuzde de bir kısım Muslumanlar bir nevi rahmani uyku icindedirler. Bu sayede, insanları dinden uzaklaştırmaya calışan materyalist ideolojilerin sebep olduğu belaların dehşetinden ve şiddetinden etkilenmemektedirler. Bu maddeci akımlar yuzunden oluşan ahlaki dejenerasyondan, zulum ve kargaşadan etkilenmeden Kuran ahlakını yaşamayı surdurmektedirler.

Ashab-ı Kehf'in gizliliği, ayetten de anlaşıldığı gibi, belirli bir sureye kadar devam etmiştir. Daha sonra Allah'ın takdir ettiği zamanda, O'nun dilemesi ile bu gencler uyanmışlardır.

Kralın karşısında inanclarını acıkca dile getirmişlerdir

Onların kalpleri uzerinde (sabrı ve kararlılığı) rabtetmiştik; (Krala karşı) Kıyam ettiklerinde demişlerdi ki: “Bizim Rabbimiz, goklerin ve yerin Rabbi'dir; İlah olarak biz O'ndan başkasına kesinlikle tapmayız, (eğer tersini) soyleyecek olursak, andolsun, gerceğin dışına cıkarız.” (Kehf Suresi, 14)

Ayette, Kehf Ehli'nin gizlendikleri donem sona erdiğinde, kralın karşısına cıktıkları belirtilmektedir. Bu donem, Allah'tan başka guclerin ilah haline getirildiği, inkarın insanlar arasında yayıldığı ve din ahlakından uzaklaşıldığı bir donemdir. Muslumanların inancları baskı altına alınmıştır. Buna rağmen Kehf Ehli krala hicbir koşulda "Allah'a Bir olarak iman etmekten" vazgecmeyeceklerini, Allah'tan başka hicbir şeye tapmayacaklarını soylemişlerdir. Eğer usulen de olsa tersini soyleyecek olsalar, bununla Allah'a karşı suc işlemiş olacaklarını samimi kanaatleri olarak ifade etmişlerdir.

Donemin baskıcı, zalim ve otoriter kralı karşısında gosterdikleri bu cesur ve kararlı tutum, onların samimi Muslumanlar olduklarının da bir delili niteliğindedir. Herşeyi kaderde en guzel şekilde Allah yaratır ve Allah dilemedikce hicbir guc onlara bir zarar veremez. Bu gerceği bildikleri icin cok guzel bir tevekkul ve kararlılık orneği gostermişlerdir.

Kendi milletlerine Allah’ın dinini tebliğ etmişlerdir

“Şunlar, bizim kavmimizdir; O'ndan başkasını ilahlar edindiler, onlara apacık bir delil getirmeleri gerekmez miydi? Oyleyse Allah'a karşı yalan uydurup iftira duzenden daha zalim kimdir?” (Kehf Suresi, 15)

Bu ayette, Kehf Ehli'nin kendi milletlerine karşı yaptıkları tebliğ faaliyetinden bahsedilmektedir. Onlar, kendi donemlerindeki muşrik topluluklara Allah'ın dinini tebliğ etmiş, onlardan Allah'a şirk koşmaktan vazgecmelerini istemişlerdir. Ayrıca muşrik topluluklarını inkarlarını dayandıracakları bir delil gostermeye davet etmişler, onlar bir delil getiremediklerinde de muşriklerin yalancılıklarını ve iftiralarını acıklamışlardır.

Aynı Kehf Ehli'nin yaşadığı donemde olduğu gibi asrımızda da Muslumanlar Allah'tan başkasını ilah edinenlerden deliller istemektedirler. Ahir zamanda maddeyi ve tesadufleri ilah olarak tanıtan putperest bir inanc mevcuttur; bu inanc Darwinizm'dir.

Darwinizm, tum kainatın başıboş ve rastgele tesadufler sonucu oluştuğunu iddia eden, doğada sadece guclu olanın hayatta kalacağı şekilde catışmaya ve şiddete dayalı bir sistem olduğunu savunan din karşıtı bir iddiadır. Gercekte Allah'ın sonsuz guc ve kudretiyle yoktan var ettiği cansız ve canlı varlıkları, başıboş tesaduflerin meydana getirdiğini iddia eden Darwinistler, bu iddialarıyla Allah'a karşı cok buyuk bir iftirada bulunmaktadırlar.

İnkarcıların fikir sisteminden tamamen uzaklaşmışlardır

(İclerinden biri demişti ki: ) "Madem ki siz onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup-ayrıldınız, o halde, (dağlara cekilip) mağaraya sığının da Rabbiniz size rahmetinden (bolca bir miktarını) yaysın ve işinizden size bir yarar kolaylaştırsın." (Kehf Suresi, 16)

İnkarcıların baskıları neticesinde Kehf Ehli, kendilerini tamamen tecrit etme ve inkarcılardan tamamen koparma ihtiyacını hissetmişlerdir. Mağaraya sığınma da bu tecrit durumunu ifade etmektedir. Allah bu donemde Kehf Ehli'nin uzerindeki nimetini yaymış, onlara pek cok konuda kolaylık sağlamıştır. Bu kolaylık ve desteklerden en onemlisi ise iman edenlerin inkar edenlerin olumsuz etkilerinden uzak kalmaları olmuştur.

Kehf Ehli’nin yaşamlarından alınacak bazı dersler

Boylece, aralarında bir sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık). İclerinden bir sozcu dedi ki: "Ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gun veya gunun bir (kac saatlik) kısmı kadar kaldık." Dediler ki: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi birinizi bu paranızla şehre gonderin de, hangi yiyecek temizse baksın, size ondan bir rızık getirsin; ancak oldukca nazik davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin." (Kehf Suresi, 19)

Ayette ilk olarak Muslumanların, karşılaştıkları olaylarda bir karara varmadan kendi aralarında istişare etmelerinin onemine dikkat cekilmektedir. Bunun yanı sıra ayette Kehf Ehli'nin mağarada ne kadar sure kaldıklarıyla ilgili aralarında bir konuşma gectiği de aktarılmakta, ardından ise bir kişinin "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir" dediği bildirilmektedir. Burada onemli olan husus, anlaşılmayan ya da sonucu bulunamayan herhangi bir konu olduğunda, muminlerin hemen "Allah bilir" deyip, hayır ve hikmeti Allah'a bırakmalarıdır. Cunku gaybı sadece Allah bilir.

Kehf Suresi'nin 19. ayetinde muminlere bazı işaretlerde daha bulunulmaktadır. Bunlardan birincisi muminlerin alışverişe gonderdikleri kişiden herhangi bir yiyecek değil, temiz yiyecek istemeleridir. Ayrıca dikkat cekilen diğer bir husus da muminlerin yiyecek almak icin şehri tercih etmeleridir. Bunun nedeni şehirde cok daha geniş imkan ve secim alternatifi olması olabilir.

Ayette muminlere bir başka hatırlatmada daha bulunulmaktadır. Bu da muminlerin her zaman icin nezaketli ve saygılı olmalarıdır. Bu, Allah'ın Kuran'da bildirdiği guzel ahlakın bir gereğidir.

Kehf kıssasında ayrıca Muslumanların ahir zamanda daha ziyade evlerinde bulunacaklarına işaret ediliyor olabilir. Bunun nedeni de, komunizm, faşizm gibi din dışı ideolojilerin hakim olduğu bu buyuk fitne doneminde, dışarı cıkıp hedef haline gelmemek, dikkat cekmemek olabilir. Ayette aynı zamanda muminlerin gerektiği durumlarda, uzun zaman evlerinde kalarak kendilerini ilim ve bilgi yonunden geliştireceklerine dikkat cekiliyor olabilir. Nitekim Peygamberimiz (sav)'in de ahir zaman konusunda kendisinden tavsiye isteyenlere, "… evlerinizin yiğiti olunuz, oradan ayrılmayınız!" ve "evinden dışarı cıkma!" şeklinde tavsiyelerde bulunduğu bildirilmektedir. (Muhammed B. Resul Al-Huseyni, Kıyamet Alametleri, Mutercim: Naim Erdoğan, 7. baskı, Pamuk Yayınları, s. 155-156)

Kehf Ehli kendilerini gizlemek zorunda kalmışlardır

Cunku onlar uzerinize cıkıp gelirlerse, sizi taşa tutarlar veya dinlerine geri cevirirler; bu durumda ebedi olarak kurtuluş bulamazsınız." (Kehf Suresi, 20)

Bu ayette "taşa tutarlar" ifadesiyle terorist bir karakter tarif edilmektedir. Gunumuzde de dinsiz ideolojilerin etkisi altında kalan insanlarda bu karakter acıkca gorulur. Orneğin komunist ideolojiyi benimseyen teroristler, vatanı korumak icin cansiperane mucadele eden devlet gorevlilerine, polislere ve jandarmalara, sadece devlete olan duşmanlıkları nedeniyle taş atmakta, saldırmaktadırlar. Bunu yapmalarındaki amac ise bu kişileri yıldırmak, guclerini azaltmaktır. Bu yolla komunizm taraftarları, kendi din duşmanı ideallerini gercekleştirebilmeyi, ulkelerini kaosa ve kargaşaya surukleyerek komunist bir sistemi hakim etmeyi amaclamaktadırlar.

Bu yuzden ahir zamanda insanların, dunyaya beladan başka bir şey getirmeyen kanlı ideolojilerden uzak durmaları, din aleyhtarı ideolojilerin provokasyonlarına, kışkırtmalarına kanmamaları, bozguncuların tarafında yer almamaları son derece onemlidir.


Kaynak : www.ahirzaman.net
__________________