Esselamu Aleykum verahmetullahi ve berekatu...

HELAK EDİLMEKTEN KURTULAN KAVim

Buyuk resmi gormek icin resmin uzerine tıklayın...
Asur Devleti’nin başşehri ve onemli bir ticaret merkezi olan Ninova şehrinde doğan Yunus aleyhisselÂm oranın halkına peygamber olarak gonderilir. Hz. Yunus, maddi bir refah ve bolluk icinde yaşayan ve putlara tapan Ninova halkını senelerce Allah’a imana ve ibadet etmeye davet eder. Kavmi ona iman etmedikleri gibi pek cok ez ve cefÂda bulunur. Onunla alay ederler. Fakat Yunus aleyhisselÂm yılmadan ve umitsizliğe kapılmadan onları hak dine dÂvet etmeye devam eder.



Hz. Yunus, butun bu samimi gayretlerine rağmen kendisiyle eğlenen, alay ve hakaret eden kavminden umidi kesmeye başlar ve doğru yola geleceklerine olan inancı sonmeye yuz tutar. Cunku yıllardır uğraşmasına karşılık muhataplarının sinesinde herhangi bir yumuşama olmaz. Bu sebeple kararını verir: Hicret edecektir. Hicret oncesi son kez halkına kendilerine buyuk bir azabın geleceğini haber verir. Bunun ilk alameti olarak da yuzlerinin renginin değişip bozulacağını soyler.



Ancak halkına karşı cok kırgın ve kızgın olan Hz. Yunus, hicret kararını Cenab-ı Hak’tan gelen bir emirle değil de kendi arzusuyla alır. Aslında bu hicret, ne gorevden kacış, ne de gorevi verene bir başkaldırıştır. Sadece davete boyun eğmeyen halktan, bir kızgınlık ve sabırsızlık neticesi vaktinden once uzaklaşmaktır.



Yunus aleyhisselam, buyuk uzuntu icinde hicret icin yola koyulur. Doğup buyuduğu Ninova’yı terk eder ve Dicle Nehri kenarındayken yolcularla dolu olan bir gemiye biner. Gemi hareket edip kıyıdan uzaklaşır. Bir muddet seyrettikten sonra durur ve kımıldamaz olur. Gemidekiler şaşırıp kalırlar. Ne kadar calıştılarsa da gemiyi bir turlu yurutemezler. Ustelik aniden cıkan bir fırtına ile de gemi batacak hale gelir. Yolcular buyuk bir paniğe kapılır. Ardından,



- Aramızda bulunan bir suclu yuzunden gemi yurumuyor, diye aralarında soylenirler. Peki bu sucluyu nasıl tespit edeceklerdi. İclerinden biri şoyle bir teklifte bulunur:



- Kura cekelim. Suclu olanı tayin etmesini Allah’a bırakalım. Kura kime isabet ederse onu denize atalım ve bu beladan kurtulalım.



Bu teklif kabul gorur. Kura cekilir ve Yunus aleyhisselÂma cıkar. Herkes cok şaşırır. Cunku Hz. Yunus, hal ve tavırlarıyla yolcular arasında cok muspet bir tesir uyarmıştır. Suclunun o olduğu hic kimsenin aklının ucundan bile gecmiyordu. Kurayı yenilemeye karar verirler. Ancak kura iki defa daha cekilir ve yine Hz. Yunus’a cıkar. O zaman Yunus aleyhisselÂm bunun kendisi hakkında ilÂhi bir imtihan olduğunu kabul edip tevekkulle, “O Âsi kul benim!” der.



Yunus aleyhisselam denize atılır. O sırada vakit gecedir. Deniz şiddetli fırtınalarla calkalanıyordu. Gemiden denize atlayan Hz. Yunus azgın dalgalarla bir muddet boğuştuktan sonra bir balık tarafından yutulur. O sırada Hz. Yunus’a yardımcı olabilecek hicbir kimse yoktur. Kendisinin kurtuluşu icin butun maddi sebepler yok olmuştur. Dalgalar arasında tek başına kalakalmıştır. Gece olduğu icin seslense bile sesini duyacak hic kimse yoktur. Zaten kısa bir zaman sonra bir balık tarafından yutulmuştur. Kısacası gece, deniz ve balık aleyhine ittifak etmiştir. Onu icinde bulunduğu bu ortamdan kurtaracak oyle bir Zat olmalıydı ki, hukmu hem geceye, hem balığa, hem de denize gecmeliydi. Şuphesiz ki, bu Zat butun sebeplerin yaratıcısı Cenab-ı Hak’tı.



Bunun uzerine Hz. Yunus, “Ey Rabbim! Senden başka hicbir ilah yoktur. Seni her turlu noksanlıktan tenzih ederim. Ben nefsine zulmedenlerden oldum” diyerek Rabbisine yalvarır. Hz. Yunus’un bu samimi tevbesini Cenab-ı Hak kabul eder ve balığa icindeki misafirini sahile cıkarmasını emreder. Balık, Yunus aleyhisselamı sahile bırakır. Allahu Teala, engin lutuf ve keremiyle Hz. Yunus’un sahile cıktığı yerde, hem onu golgelendirecek, hem de sinek gibi haşeratın rahatsızlık vermesinden koruyacak, geniş yapraklı, cabuk buyuyup yukselen Yaktin (kabak ağacı) adlı bir ağac bitirir. Hz. Yunus bu ağac altında bir muddet kalıp eski sıhhat ve afiyetine kavuşur.



Bu arada Ninova halkı, peygamberleri Hz. Yunus’un işaret ettiği gibi bir sabah uyandıklarında yuzlerinin farklı bir renk aldığını ve ardından gokyuzune baktıkları zaman da uzerlerine siyah bir bulutun geldiğini gorurler. Netice itibariyle Hz. Yunus’un bir peygamber olduğunu ve kendilerinin ona zulmettiklerini anlarlar. Bu sebeple bir araya gelip dua dua yalvararak Allah’tan kendilerini affetmelerini ister. Cenab-ı Hak bu samimane yapılan duaları kabul buyurur ve onları affeder. Hz. Yunus hicretini bırakıp tekrar kavmine geri doner. Bu şekilde Hz. Yunus’un kavmi, helak edilmeyi hak edip de helak edilmeyen tek kavim olarak tarihte yerini alır.



Hikayeden cıkarılacak bazı dersler



1. Yunus (a.s)’ın kavmi hakkında takdir edilmiş azabın kaldırılması, Allah’ın o kavme yaptığı hususi bir muamele olabilir ki, başkaları icin ne daha once ne de daha sonra soz konusu olmamıştır.



2. Bazen belalar, sebeplerin ortaya cıkmasıyla emareleri belirir ama tam o esnada yapılan bir iyilik, bir guzellik Allah’ın azabın kaldırılmasına sebep olur. Yunus (a.s)’ın kavmi, azab emarelerini gorunce, toplanmış, Allah’a yonelmiş ve O’na pişmanlık duygularını bildirmişlerdi ki; Allah da atÂsıyla gelecek olan belayı kaldırmış ve onlara bir sure daha dunyevi, ama uhrevi buutlu yaşama imkanı bahşetmiştir.

3. Âdet-i subhaniyesine gore Allah, hangi kavme azab edecekse Nebisine, azab oncesi o beldeden ayrılmasını emir buyurmuştur. Yunus (a.s) ise, oyle bir emir gelmeden, kendi ictihadı ile kavminin beldesini terk etmiştir. Boyle olunca da ihtimal gelebilecek azab o kavimden kaldırılmış ve pÂye-yi nubuvvete muvafık bir uyarı şeklinde bir paratoner gibi O nebiye verilmiştir ki, hikayede bahsedilen hadiseler Hz. Yunus’un başına gelmiştir.
__________________