"TARİKAT-I MUHAMMEDİYE"
Bizim bir murşidimiz var. Ama bizim murşidimiz –diğer murşidler gibi- olağanustu ozelliklere sahip değil. Tıpkı bizim gibi bir beşer (18/110,25/).
Bizim gibi yemek yer, bizim gibi carşı pazar dolaşır (25/7).
Gaybı bilmez (6/50).
İnsanların kalbini okuyamaz (9/101, 63/4). Ahirette bize torpil yapamaz. Bizi azap meleklerinin elinden kurtaramaz (7/188,72/21-23).
Hatta ahirette bize ve kendisine ne yapılacağını bile bilmez. (46/9).
Olulere işittiremez, kabirdekilerle sohbet edemez (30/92,35/22).
Eceli gelince olumunu erteleyemez (39/30).
Yani Azraili geri gonderemez. Kimseyi carpamaz (72/21).
Allah’ın dilemesi dışında bize de kendisine de bir fayda sağlayamaz (7/188).
Değil bize geleni, kendisine gelen zararı bile savamaz.(72/21).
Havada ucamaz, denizde yuruyemez, aynı anda birkac yerde gorunemez, oluleri diriltemez. Bizim murşidimizin boyle mucizeleri-kerametleri yoktur (17/59,29/50-51).
Silsilesi, İsa, Musa, İbrahim as gibi Nebilerden Adem as’a kadar uzanır ama Allah’tan başka -gavs, kutub vs gibi- sığınacağı kimsesi yoktur (72/22).
Darda kalınca da normalde de yalnızca Allahtan yardım ister (1/3,72/20).
Cunku başka yardım isteyecek kimsesi yoktur.
Ustelik -diğer murşidler gibi- gunahsız! değildir. Oyle yada boyle bazı gunahları olmuş ve bunlar icin Allah’tan af dilenmiştir ( 40/55,47/19).
Bu gunahlarının affedilmesi icin -araya koyabileceği- kimsesi de yoktur. Bu yuzden direkt ve yalnızca Allah’tan af dilenmiştir (41/6).
Yani bizim murşidimiz diğerleri gibi değil. Oldukca mutevazidir (25/63).
Bize efendilik taslamaz. O, bizim sıkıntıya duşmemizi istemez. Bize karşı cok merhametli ve yumuşak huyludur (3/159,9/128).
Her sorunumuzu O’na goturebiliriz. Erkek veya kadın dileyen herkes O’nunla goruşebilir. Ve hatta tartışabilir bile (58/1,12).
O, -Allah’ın hukum koymadığı hususlarda- arkadaşlarıyla istişare eder ve de coğunluğun kararına uyar (3/159).
Yani ‘benim dediğimi yapmak zorundasınız’ demez. O’nun ‘ğassalin onundeki meyyit gibi ona teslim olacaksınız’ diye telkinlerde bulunan muritleri de yoktur. Konuşmaları kapalı ve gizemli değildir.
Herkesin anlayabileceği şekilde ve apacıktır (29/50,67/26).
Arkadaşlarını evinde ağırlar (33/53). Onlara ikramda bulunur. Rahatsız olduğu halde, ikramdan sonra koyu sohbete dalarak gereğinden fazla kalan arkadaşlarını ikaz edemeyecek kadar naiftir. Misafirlerine ‘efendi hazretleri artık istirahate cekilecek, buyurun’ diyerek kapıyı gosterecek ‘adamları’ da yoktur. Dolayısıyla bizler de bu olanları –o akşam mubarek evlerinde şoyle şoyle haller zuhur etti diyerek anlatan muritlerinden değil- Allah’tan oğreniriz (33/53).
İşte bizim murşidimiz boyle bir beşerdir. O’nun turlu turlu mucizeleri yoktur (17/53,29/50).
Ama O’nun oyle bir Kitabı vardır ki, o Kitabı Onu alemlere rahmet yapmıştır (21/107).
Kuran O’nun yegane ve en buyuk mucizesidir (29/50,51;17/59),
murşidimiz Muhammed as’ da bu Kuranı bize getiren Elcidir; Allah’ın kulu (17/1,25/1) ve Nebi-Resul Muhammed (23/40).
O, Kuranı Allahtan alıp bize tebliğ edendir (5/92,24/54).
Bizi Kuran ile uyaran (6/19),
Kuran ile hukum veren (4/105),
aramızdaki ihtilafları Kuran ile cozen (16/64)
ve insanlığı Kuran ile karanlıklardan aydınlığa cıkarandır (14/2).
O, -başka bir şeye değil- yalnızca Kurana uydu (6/50,7/203).
Cunku O, Kurandan başka bir Kitap bilmiyordu (42/52).
O’nun butun bilgi (ders) kaynağı Kurandı (6/105). O, bize oğrettiği her şeyi Kuran ile oğretti (2/151).
Bize ders/vird/zikir olarak sadece Kuranı oğutledi. Cunku kendisi icin de bizim icin de yegane oğut/zikir –ahirette hepimizin hesaba cekileceği tek kitap olan- Kurandı;
Sen, sana vahyedilen (Kur’an’a) sımsıkı sarıl. Cunku sen doğru yol (sırat-ı mustakim) uzerindesin. Ve şuphesiz ki o (sana vahyedilen Kur'an) hem senin icin hem de kavmin icin bir oğuttur. Ve hepiniz ileride ondan sorumlu tutulacaksınız (Zuhruf 43,44).
İşte Rabbimizin ‘sırat-ı mustakim’ dediği ‘tarikat-ı Muhammediye’ budur...
Zeki Bayraktar
__________________
"tarikat-ı muhammediye"
Dini Bilgiler0 Mesaj
●29 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- "tarikat-ı muhammediye"