Derviş, tasavvuf talebesi demektir. Allahu teÂlÂdan başka her şeyi gonlunden cıkarıp, İslamiyet’e tam uyarak, gonlunu yalnız Allahu teÂlÂya bağlayan; guzel huylarla suslenmiş kimse demektir.

Fakirlikte rahat, zenginlikte sıkıntılı olur. Olayların değişmesi, onu değiştirmez. Başkalarının kusurlarına bakmaz. Hep kendi kusurlarını gorur. Kendini hic kimseden ustun bilmez. Dost, duşman, herkesi guler yuz ve tatlı dil ile karşılar, hic kimse ile munakaşa etmez. Herkesin ozrunu kabul eder. Dervişlik kılık kıyafet işi değildir. Onun icin denmiştir ki:

Dervişlik olsaydı tac ile hırka,
Biz dahi alırdık otuza kırka

Dervişlik, kalb kırmamaktır. Bunu yapabilen, Allahu teÂlÂnın rızasına kavuşur. Dervişlik, bir gonul işidir. Gonlunu Allah sevgisiyle dolduran ve her turlu işini bu sevginin gereklerine uygun yapan, İslam buyuklerini seven, onların terbiyesini kabul eden herkes derviş demektir.

Sozunde sadık bir derviş, daima Allahu teÂlÂnın buyukluğunu, Ona karşı kulluğunu, kucukluğunu duşunur. Kalbi kırık olarak hep Ona yalvarır. Yalnız Ona sığınır, yalnız Ondan yardım bekler ve kulluk vazifelerini tam olarak yapar. Kulluk vazifelerini yapmak demek; İslam dininin emir ve yasaklarına tam uymak, her zaman Allahu teÂlÂnın rızasına uygun olarak iş yapmak demektir.

Dervişler yıllarca akli ve nakli ilimleri tahsil etmiş, kuvvetli bir iman ve ahlak olgunluğuna ermiş, dış gorunuşleri sade, alcak gonullu, aza kanaat eden, herkese iyilik ve yardım icin cırpınan, hoşgorulu, cefakÂr, fedakÂr, bir meslek ve sanat sahibi, fazilet orneği kimselerdi.

İslam ordularıyla birlikte harplere iştirak eder, kahramanlık ornekleri gosterirlerdi. Anadolu’nun fethi sıralarında, derviş gazilerin buyuk hizmetleri gorulmuştur. Bunlar, Anadolu’nun ceşitli koylerine gelip yerleşerek guzel ahlaklarıyla gonuller fethetmiş, yerli halkın İslamiyet’i kabul etmesinde onemli rol oynamışlardır.




__________________