Sozluk Anlamı: Allah'ın kelimesini yuceltmek
Istılah Anlamı: Allah'ın adını veya İslÂm dininin tevhid akîdesini şanına uygun bir bicimde yuceltip yaymak.
إِلَّا تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللَّهُ إِذْ أَخْرَجَهُ الَّذِينَ كَفَرُوا ثَانِيَ اثْنَيْنِ إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لَا تَحْزَنْ إِنَّ اللَّهَ مَعَنَا فَأَنْزَلَ اللَّهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ وَأَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُوا السُّفْلَى وَكَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ الْعُلْيَا وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
Eğer siz ona (Rasûlullah'a) yardım etmezseniz (bu onemli değil); ona Allah yardım etmiştir: Hani, kÂfirler onu, iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile birlikte Mekke'den) cıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı; o, arkadaşına. Uzulme, cunku Allah bizimle beraberdir, diyordu. Bunun uzerine Allah ona (sukûnet sağlayan) emniyetini indirdi, onu sizin gormediğiniz bir ordu ile destekledi ve kÂfir olanların sozunu alcalttı. Allah'ın sozu ise zaten yucedir. Cunku Allah ustundur, hikmet sahibidir.[1]
İslam Dinini Yaymak:
İslÂm, sadece belirli bir topluma değil, butun insanlığa gelmiştir. İslÂm'ın butun insanlara tebliğ edilmesi ve insanlık ile İslam arasına hicbir engelin girmemesi, Allah TeÂlÂ'nın kelimesinin yucelmesi demektir. Dolayısıyla İslÂm’ın butun insanlığı kuşatacak şekilde yayılmasına karşı cıkanlar, insanlarla İslam’ın arasına girmiş olacak, boylece Allah'ın kelimesine saldıran bir mutecaviz durumuna geleceklerdir. İşte bu engelleyici gucleri ortadan kaldırmak icin yapılacak mucadele, Allah'ın kelimesini yuceltmeye calışmak demektir.
İnsanoğlunun Yeryuzundeki Gorevi:
İnsanoğlunun yeryuzune gonderiliş ve yaratılış gayesi, Allah'ın hakimiyetini ve hukumdarlığını kurmak, yalnız O'na kul olmak ve ibadet etmektir. İnsanı yaratılış gayesinden saptıran, Allah'a kul olmaktan cıkarıp başka şeylere kulluk etmeye sevk eden guc, kuvvet ve otoriteler, CenÂb-ı Hakk'ın din ve hakimiyetine kafa tutmuş, insanların inanc ve duşunce hurriyetlerini gasp etmiş ve toplumu bir fesat cukurunun yanına suruklemişlerdir.
يُرِيدُونَ لِيُطْفِئُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَاللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ
Saff, 8. Onlar ağızlarıyla Allah'ın nûrunu sondurmek istiyorlar. Halbuki kÂfirler istemeseler de Allah nûrunu tamamlayacaktır.
هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ
9. Muşrikler istemeseler de dinini butun dinlere ustun kılmak icin Peygamberini hidayet ve hak ile gonderen O'dur.
İlÂy-ı Kelimetullah Uğruna Savaşmak:
İslÂm dininde aslolan, barıştır. Barış, yardımlaşma, tanışma, insanlar arasında hayrın yayılmasını sağlayan aslî durumdur. Barışla, gayri muslimlerden ancak, muslumanlara ve İslÂm mesajına yonelen kotuluklerden uzak durmaları, fitne ve problemlere yol acmamaları beklenir.
وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّى لاَ تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ لِلَّهِ فَإِنِ انْتَهَوْا فَلاَ عُدْوَانَ إِلاَّ عَلَى الظَّالِمِينَ
Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah icin oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgecerlerse zalimlerden başkasına duşmanlık ve saldırı yoktur.[2]
Rasulullah buyurdu ki:
«أُمِرْتُ أَنْ أُقَاتِلَ النَّاسَ حَتَّى يَشْهَدُوا أَنْ لاَ إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ، وَأَنَّ مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ، وَيُقِيمُوا الصَّلاَةَ، وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ، فَإِذَا فَعَلُوا ذَلِكَ عَصَمُوا مِنِّي دِمَاءَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ إِلَّا بِحَقِّ الإِسْلاَمِ، وَحِسَابُهُمْ عَلَى اللَّهِ»
"İnsanlarla; Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in O’nun Rasulu olduğuna şehadet edinceye, namaz kılıncaya, zekat verinceye kadar savaşmakla emrolundum. Eğer bunları yaparlarsa, Allah-u Teala'nın hakkı haric, kanlarını ve mallarını korumuş olurlar. Sonra onların hesabı Allaha aittir."[3]
Allah icin savaşta hedef, oldurmek değil; diriltmektir. Olu kalpleri diriltmek, sonuk fikirleri aydınlatmak, donuk hissiyatlara can vermektir. İnsanları yurtlarından etmek değil; onlara ebediyet yurdunu kazandırma gayretidir.
Bu diriliş hareketinin onune cıkanlar olumu hak etmiş olurlar. Cokların hayat bulması icin, belli bir azınlığın olmesi gerekiyorsa buna da "evet" dememiz gerek. Aksi halde coğunluğa zulmetmiş oluruz.
İslam’da savaş, insanlara zorla İslÂm dinini kabul ettirmek icin değil, aksine onlara fikir ve vicdan hurriyeti vererek doğru yolu bulma imkanını elde etmeleri icin yapılır.
لاَ إِكْرَاهَ فِي الدِّينِ قَدْ تَبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَيِّ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَى لاَ انْفِصَامَ لَهَا وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tÂğutu reddedip Allah'a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir.[4]
Bedir Harbinden bir onceki gece Peygamber Efendimiz, kendisi icin yapılan golgelikte butun gecesini ibÂdetle gecirmişti. Arkasından, ellerini acarak, şu duayı yaptı:
اللَّهُمَّ أَنْجِزْ لِي مَا وَعَدْتَنِي اللَّهُمَّ إِنْ تَهْلِكْ هَذِهِ الْعِصَابَةُ مِنْ أَهْلِ الْإِسْلَامِ لَا تُعْبَدُ فِي الْأَرْضِ أَبَدًا.
"Allah'ım!.. Bana yaptığın va'dini yerine getir! "Allah'ım!.. Bu bir avuc Musluman mucÂhid helak olursa, artık sana yeryuzunde ibÂdet edecek kimse kalmaz."
Benzer duyguları Yahya Kelam bir şiirinde şu şekilde dizelere dokmuştur:
Şu kopan fırtına Turk ordusudur Ya Rabbi!
Senin uğrunda olen ordu budur Ya Rabbi!
Ta ki yukselsin ezanlarla mueyyed namın,
Galip et, cunku bu son ordusudur İslam’ın.
Yahya Kemal Beyatlı
Muslumanların Diğer Dinlere Gosterdiği Hoşgoru:
Katoliklerle Protestanların catışma halinde olduğu 1530'lu yıllarda bir Katolik kardinali: "Turkler Protestanlardan daha iyidir," cunku onlar Hristiyanlara yaşama hakkı tanıyınca "Katolik olarak yaşamalarına izin veriyorlar. Oysa protestanlar insanın yaşamasına izin verseler bile, ruhlarını yok ediyorlar."
Protestanlılığın kurucusu Martın Luther'de Turkler hakkında olumlu goruşlere sahipti: "Turkler herkesi kendi inancında serbest bırakır fakat papa bunu yapmaz. O daha kotudur. Papanın yonetimi beden ve ruh acısından Turklerinkinden daha katıdır."
Ehl-i Kitab ve Muşriklerin İslam’a ve Muslumanlara Bakışı:
وَدَّ كَثِيرٌ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَوْ يَرُدُّونَكُمْ مِنْ بَعْدِ إِيمَانِكُمْ كُفَّارًا حَسَدًا مِنْ عِنْدِ أَنْفُسِهِمْ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْحَقُّ فَاعْفُوا وَاصْفَحُوا حَتَّى يَأْتِيَ اللهُ بِأَمْرِهِ إِنَّ اللهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Ehl-i kitaptan coğu, hakikat kendilerine apacık belli olduktan sonra, sırf iclerindeki kıskanclıktan oturu, sizi imanınızdan vazgecirip kufre dondurmek istediler. Yine de siz, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedip bağışlayın. Şuphesiz Allah her şeye kadirdir.[5]
وَلَنْ تَرْضَى عَنْكَ الْيَهُودُ وَلَا النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ قُلْ إِنَّ هُدَى اللَّهِ هُوَ الْهُدَى وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءَهُمْ بَعْدَ الَّذِي جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللَّهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصِيرٍ
Dinlerine uymadıkca yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır.[6]
…وَلاَ يَزَالُونَ يُقَاتِلُونَكُمْ حَتَّى يَرُدُّوكُمْ عَنْ دِينِكُمْ إِنِ اسْتَطَاعُوا وَمَنْ يَرْتَدِدْ مِنْكُمْ عَنْ دِينِهِ فَيَمُتْ وَهُوَ كَافِرٌ فَأُولَئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالآخِرَةِ وَأُولَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
…Onlar (muşrikler) eğer gucleri yeterse, sizi dininizden dondurunceye kadar size karşı savaşa devam ederler. Sizden kim, dininden doner ve kÂfir olarak olurse, onların yaptıkları işler dunyada da ahirette de boşa gider. Onlar cehennemliktirler ve orada devamlı kalırlar.[7]
Avrupa Turkleri Nicin Sevmez?
Hitler’in zulmunden kacarak 1933 yılında Turkiye’ye gelen İstanbul Universitesi İktisat ve Hukuk Fakultelerinde maliye ve iktisat dersleri veren, 1952 yılında Almanya’ya dondukten sonra Frankfurt Universitesinde oğretim gorevliliği ve rektorluk yapan, Alman Prof. Dr. Fritz Neumark’a ulkemizi ziyarete geldiğinde: “Avrupa bizi neden sevmiyor? Ebedi duşmanlığının sebebi nedir?” diye sorulur. Cevabı aynen şoyle:
“Cok samimi olarak itiraf edeyim ki, Avrupalı Turkleri sevmez ve sevmesi de mumkun değildir. Asırlardır Kilisenin Turk ve İslam duşmanlığı Hristiyanların hucrelerine sinmiştir. Sebeplerine gelince; en başta Musluman olduğunuz icin sevmezler ama faraza laiklik şoyle dursun Hıristiyan olsanız da size duşman olarak bakmaya devam ederler. Cunku sizler hangi kimliğe burunurseniz burunun, her zaman onların korkulu ruyasısınız. Sizi silahla yenemeyenler, sizleri kendilerine benzeterek hakimiyet sağlamaya calışırlar. Boylece kendilerini İslamiyet tehlikesinden korumuş olacaklar.
Sizler farkında değilsiniz ama onlar şu gerceğin farkındalar. En az 400 sene Avrupa’da sırtımızda ve ensemizde at koşturdunuz. Selcuklular Anadolu’yu Osmanlılar ise Orta Avrupa ve Balkanları Haclı ordusuna mezar ettiler. Bizlere medeniyeti insanlığı oğrettiler. Avrupa Musluman olma tehlikesi ile karşı karşıya geldi. Osmanlı Arşivi tam olarak ortaya cıkarsa bu gunku tarihlerin yeniden yazılması gerekir.
Sizler gercek huviyetinize donduğunuz zaman Avrupa’nın refahı ve medeniyeti yıkılır. Bunun icin sizler Avrupa’nın tarihi duşmanısınız ve daima duşman olarak kalacaksınız.
Selcuklu ve bilhassa Osmanlı, İslamiyet uğruna her şeyini feda etmeseydiler, İslamiyet bugun belki sadece Hicaz da varlığını devam ettirirdi. Kaldı ki Vahhabiliği kuranlar da, İngiliz somurge Bakanlığının adamlarıdır. Batı her yerde yetiştirdiği adamları vasıtasıyla İslamiyeti sapık inanclara kanalize etti. Butun bunlara rağmen Osmanlı’nın inancını bozamadı. Osmanlı, Asr-ı Saadeti temsil etmeğe devam etti. Bunyesinde bozuk duşunce, bozuk mezhep barındırmadı. Evet, Kilise sizlere kin kusmaktadır. Ve sebepleri bunlardır.”[8]
Tarık b. Ziyad’ın Konuşması
TÂrık bin ZiyÂd, Emevîler zamanında, Afrika’nın fethi icin vazifelendirilmişti.
Emrindeki dort gemi ve yedi bin asker ile 711 (H. 92) yılında Endulus’e hareket etti. İspanya’nın guneyinde gemilerden inip karaya cıktılar.
TÂrık bin ZiyÂd butun gemileri yaktırdı, sonra da askerlerine şoyle hitap etti:
– Ey mucahid kardeşlerim! Goruyorsunuz, arkamızda deniz, onumuzde duşman var. Artık geriye donuşumuz kalmadı. Duşmana saldırıp bu toprakları almadan başka caremiz yoktur.
Ey askerlerim! Bize ancak doğruluk ve sabır yaraşır. Kısa zamanda, duşmana saldırıp, hedefe varamaz isek, kendimizi telef etmiş ve karşı tarafa cesaret vermiş oluruz. Bunun icin muhakkak duşmanı yere sermemiz lazımdır. Biliyorum olumden korkmazsınız! Fakat olmek care değildir. Hedefimiz olmek değil İslÂm’ı yaymaktır.
Endulus’u fetheden Tarık bin Ziyad karşısına cıkan Atlas Okyanusuna karşı “Vallahi onume bu deniz cıkmasaydı Allah’ın adını her yere yayacaktım” diye haykırır.
Osman Gazi’nin, oğlu Orhan Gazi’ye nasihati:
“Oğul! Bizim dÂvÂmız, kuru bir kavga ve cihangirlik dÂvÂsı değil, «i‘lÂy-ı kelimetullah»tır!”
Fatih Sultan Mehmet
Fatih Sultan Mehmet, Trabzon uzerine sefer ederken, yanında alıkoyduğu Akkoyunlu hukumdarı Uzun Hasan’ın validesinin, yol almadaki meşakkatten dolayı Fatih’e neden sefer icin bu kadar zahmet cektiğini sorması uzerine, Fatih şu cevabı verir: “Gazamız kal’a fethetmek değildir. Bu zahmet din yolunadır. Zira bizim elimizde İslam kılıcı vardır. Eğer bu zahmeti ihtiyar etmezsek bize gazi demek yalan olur.”
Fatih bu duşuncesini şu şekilde dizelere dokmuştur:
“İmtisÂl-i ‘cÂhidû fi’llÂh’ oluptur niyyetim /Dîn-i İslÂm’ın mucerred gayretidir gayretim”
(Niyetim, Allah yolunda cihÂd edenlere ornek olmaktır. Gayretim İslÂm Dinini yuceltme gayretidir.)
Osmanlı Hukukunda meşru addedilen harplerin gerekcelerini şu haller teşkil eder:
1) İ'lÂy-ı kelimetullÂh veya fisebilillÂh cîhÂd dedikleri, Allah'ın kelÂmını ve dininî yuceltmek icin Allah yolunda yapılan savaştır.
Sahih İslÂm inancının sapık inanclardan ve mezheplerden korunması da buna dahildir. Nitekim Yavuz'un İran'a karşı ilan ettiği savaş, son sebebe dayanmaktadır. Ozellikle yukselme doneminde bazı harplerin, İslÂm'ın davetini yaymak icin yapıldığını ifade etmek gerekmektedir. İnsanları zorla Musluman yapmak icin savaş yapılmadığı ortadadır.
Osmanlı Padişahlarının fethettikleri toprakları, cizye ve harac vermek şartıyla tekrar eski Hristiyan idarecilere teslim etmesi, bunun delilidir.
2) Duşmanın İslÂm toprağını istila etmesi veya tahammul edilemez bir şekilde hareket etmesi halinde, mudafaa harbi yapmak gerekir. Mudafaa, can, aile, din veya vatan icin olabilir. Bunu kısaca nefsi mudafaa diye ozetlemek mumkundur.
Buna en guzel misÂl şu olaydır: II. Murad, tamamen sulha taraftar olarak, murahhaslarını barış antlaşmasını imzalamak uzere Segedin'e gondermiş idi. Kendisi oğlu Mehmed'i tahta oturtarak Manisa'ya cekilir cekilmez, Papa'nın tahrikiyle II. Murad'dan kendileri barış isteyen Macarlar ve Sırplar yeniden haclı orduları teşkil ederek Osmanlı Devleti'ne hucum etmişlerdir. Bunu bilinen II. Kosova Meydan Muharebesi takip etmiştir. Kısaca Osmanlı Devleti'nin yaptığı harplerin onemli bir kısmı, mudafaa harbi niteliğindedir. Kanuni zamanında yapılan Belgrad ve Mohac seferlerinin sebepleri ise, duşmanın yapılan antlaşmanın şartlarını tek taraflı olarak iptal yoluna gitmeleridir.
3) Gayri muslim bir ulkede azınlık halinde bulunan Muslumanların yardım istemeleri de meşru bir harbin gerekcesini teşkil eder. Buna biz, İslÂm’ın davetini emniyet altına almak ve bu davete icabet etmek isteyen gucsuz ve zayıf kimselere destek olmak da diyebiliriz. Kısaca insanî sebepler de demek mumkundur.
وَمَا لَكُمْ لاَ تُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللهِ وَالْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْ هَذِهِ الْقَرْيَةِ الظَّالِمِ أَهْلُهَا وَاجْعَل لَنَا مِنْ لَدُنْكَ وَلِيًّا وَاجْعَل لَنَا مِنْ لَدُنْكَ نَصِيرًا
Size ne oldu da Allah yolunda ve "Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden cıkar, bize tarafından bir sahip gonder, bize katından bir yardımcı yolla!" diyen zavallı erkekler, kadınlar ve cocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz![9]
Mesela Rodos'un fethi orada bulunan 5-6 bin kadar Muslumana zulum yapılması ve hatta yerli ahaliye bile zulmedilmesidir. Gercekten buradaki Muslumanları, Hıristiyan idareciler, adada esir tutmuşlar; gunduz boyunları bukağıda ve gece ise ayakları zincirde işkenceli bir hayata mecbur etmişlerdir.
İbn-i Kemal, Mohac Seferinin sebeplerinden bir olarak Macar Valilerinin ahaliye yaptıkları zulmu gostermektedir. Nitekim gayr-ı muslim tarihciler dahi, Bizans'ın zulmunden dolayı cok sayıda Hıristiyan reÂyÂnın Osmanlı askerinden yardım istediğini acıkca ifade etmektedirler.
4) Munafıkları, dinden donenleri, İslÂm'ın kesin emirlerini (zekÂt gibi) inkÂr edenleri, isyancıları ve antlaşmayı bozanları cezalandırma gayesi de meşru' bir harbin gerekceleridir. Osmanlı Devleti'nin Anadolu Beylikleri ve CelÂli isyanları ile ilgili butun askeri hareketleri bu manada harbe girmektedir. Gercekten Osmanlı tarihini inceleyenler, mesela Karamanoğullarının, Osmanlı orduları Bizans'ı veya bir başka gayri muslim devleti mağlup edeceği cok kritik zamanlarda, ordunun Avrupa'da bulunmasından yararlanarak, Bursa gibi Musluman bir şehri defalarca yakıp yıktıklarını cok iyi hatırlayacaktır.
Mesela Yıldırım BÂyezid, tam İstanbul'u muhasara altına almışken, Karamanoğlunun Osmanlı topraklarına girmesi uzerine muhasarayı terk ederek Anadolu'ya gecmek mecburiyetinde kalmıştır.
Savaşta Dahi Masumlara Dokunulmaz
İbn Omer anlatıyor: ‘Savaşlardan birisinde oldurulmuş bir kadın bulundu; bunun uzerine Hz. Peygamber (s.a.v.), kadın ve cocukların oldurulmesini yasakladı’[10]
******
RebÂh b. Rebî anlatıyor: Hz. Peygamber bir savaşa cıkmıştı. Ordunun oncu kuvvetlerinin başında HÂlid bin Velîd vardı, Rasûlullah oldurulmuş bir kadına rastladı ve şoyle dedi:
“Bu oldurulmemeliydi” Sonra sahabeden bir tanesine donerek ona:
“Halid’e yetiş ve ‘Kadınları, cocukları ve ucretle calışanları oldurmeyin!’ de!” dedi.[11]
Enes b MÂlik, Hz. Peygamber’in şoyle dediğini rivayet etmiştir:
“Allah’ın adıyla ve Rasûlullah’ın dini (milleti) uzerinde olarak sefere cıkınız, Yaşlıları, cocukları, kadınları oldurmeyin, ihanet etmeyin, sulh ve iyilik yapın, şuphesiz Allah iyilik edenleri sever”[12]
******
İbn Abbas (r.a.)’ın şoyle dediği rivayet edilmiştir:
Rasûlullah (s.a.v.), ordularını savaşa gonderdiği zaman şoyle derdi:
“Allah’ın adıyla cıkın, Allah yolunda savaşın, haksızlık yapmayın, musle yapmayın, cocukları ve manastırlara kapanmış kimseleri oldurmeyin!”[13]
______________
__________________
îlÂy-ı kelimetullah
Dini Bilgiler0 Mesaj
●28 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaþam & Danýþman
- Eðitim Öðretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- îlÂy-ı kelimetullah