Peygamberin gorevi
Umit Şimşek

Sana da, kendilerine indirilmiş olanı insanlara acıklaman icin, Kur’Ân’ı indirdik—t ki iyice duşunsunler.
Nahl Sûresi,


BU ÂYET, Peygamber Efendimizin, Kur’Ân’ı tebliğ etmekten başka, bir de onu acıklama gorevinin bulunduğunu bildiriyor. Buna karşılık, bizim de, onun acıkladığı şey uzerinde duşunmek ve oğut almak gibi bir yukumluluğumuzun bulunduğunu hatırlatıyor.

Peygamberimizin bu gorevi, aslında, Kur’Ân’ın işlevini tamamlayan bir gorevdir. Ve onsuz Kur’Ân’ı duşunmek, hele onu hayata gecirmek mumkun değildir.

Gerci bazı Âyetlerde “Sana duşen tebliğden ibarettir” buyurulur. Oncesini ve sonrasını dikkate almadan, Kur’Ân-Hadis ilişkisini hesaba katmadan bu ifadelere bakılacak olursa, Peygamberin işi, sadece Kur’Ân’ı getirip bize ulaştırmaktan ibaretmiş gibi gorunebilir. Ancak o Âyetler, Peygamberimizin insanları doğru yola eriştirmek gibi bir sorumluluğunun bulunmadığını bildiren Âyetlerdir; “Sen tebliğini yaptıktan sonra insanlar bunu kabul etmeyecek olursa, bundan sen mes’ul tutulmazsın” anlamını dile getirmektedir. Yoksa, bu Âyetlerin, Peygamberi, evrak tebliğ eden bir postacı durumuna duşurmesi elbette ki duşunulemez.

Peygamberimizin Kur’Ân’ı acıklama gorevi oylesine geniş ve kapsamlı bir gorevdir ki, bizim bu dini yaşayabilmemiz tamamen buna bağlıdır denebilir.

Bir defa, ibadetlere dair Âyetler ve ahkÂm Âyetleri, Peygamberimiz tarafından acıklanmaya ihtiyac gosteren Âyetlerdir. Kur’Ân bize namazdan ve namaz vakitlerinden genel ifadelerle soz eder; ancak bu emrin nasıl yerine getirileceğini, en ince ayrıntılarına kadar bize oğreten, Peygamberimizdir. Diğer ibadetlerde de durum boyledir. Eğer Allah’ın Resulu bize oğretmeseydi, Kur’Ân’ın zekÂt emrini ne şekilde yerine getireceğimizi biz bilemezdik. Zaten hadis kitaplarının tumu, Peygamberimizin Kur’Ân’ı ya sozleriyle, ya da yaşayışıyla nasıl acıkladığını anlatan kitaplardır.

Kur’Ân Âyetlerinin doğru bir şekilde anlaşılmasında da Peygamberimizin hadisleri bize yol gostermektedir. Mesel Tevbe Sûresinin 31’inci Âyetinde gecen “Onlar hahamlarını ve rahiplerini rab edindiler” ifadesini Peygamberimiz şu şekilde acıklamıştır:

“Onlar hahamlarına ve rahiplerine ibadet etmediler. Fakat hahamları ve rahipleri birşeyi helÂl kılınca helÂl sayıyor, haram kılınca da haram sayıyorlardı.”

İsr Sûresinin 79’uncu Âyetinde de “Rabbin seni Makam-ı Mahmuda eriştirir” buyurulmuş, Peygamberimiz ise bunu “şefaat makamı” olarak acıklamıştır.

Peygamberimizin Kur’Ân Âyetlerine dair bunlar gibi daha pek cok acıklamaları vardır. Ozellikle, Kur’Ân’ın Allah’a iman ile birlikte en onemli konusunu teşkil eden Âhirete dair Âyetleri acıklayan hadisler pek fazladır.

Şurası bir gercek ki, Allah’ın Resulu Kur’Ân Âyetlerinden birini acıkladığı zaman, bu, herhangi bir beşerin acıklamasına benzemez. O, Kur’Ân’ı indirenin verdiği yetki ve gorevle acıklamasını yapar; biz de Kur’Ân’ın bize yuklediği sorumlulukla onun acıklamasına tÂbi olur, dinimizi ve Kur’Ân’ımızı ondan oğreniriz.

Hic kuşkusuz, bu dinin tek bir kitabı vardır; o da Kur’Ân’dır. Ancak Kur’Ân yalnız başına gokten indirilmemiş, onu acıklayan bir Peygamberle bize gonderilmiştir. Peygamberin bu konudaki gorev ve yetkisine dikkat ceken daha başka Âyetler de vardır ki, zaman zaman bunların uzerinde ayrıca duracağız. Peygamberimizin ceşitli hadislerinde de aynı durum vurgulanmıştır. Bu hadislerden birinde şoyle buyurulur:

“Sakın sizden birini, kendisine benden bir emir veya yasak ulaştığı zaman, koltuğuna kurulmuş, ‘Biz Allah’ın kitabında ne bulduysak ona uyarız, başkasını bilmeyiz’ derken bulmayayım!”
Kişi, isterse bu hadiste anlatılan kimse gibi, Allah’ın kitabında bulduğu şeyden başkasına uymayacak olsun; yine de Kur’Ân’ı oğrenmekte Peygambere kulak verme gorevi vardır. Cunku elindeki Kur’Ân’da bu acıkca emredilmiştir.

Konumuz olan Âyette de belirtildiği gibi, Peygambere duşen acıklamak, bize duşen de iyice duşunup oğut

__________________