Hayvanların ilginc ozellikleri
Sual: Hayvanların yaratılışı hakkında bilgi verir misiniz?
CEVAP
Allahu teÂlÂ, sayısız hayvan yarattı. Bir kısmının zararından emin olmak, bir kısmının da insanlara itaat etmesi icin, onlara akıl vermedi. Mesela bir cocuk, bir koyun surusunu gudebilir.

Et yiyen hayvanların kolay avlanabilmeleri icin, onlara sıcrama kabiliyeti, parcalayıcı dişler ve pence ihsan etti. Av veya polis kopeğini insanların menfaatine uygun kabiliyette yarattı. Bazı hayvanları binmeye ve yuk taşımaya elverişli, bazılarının etinden, sutunden, derisinden, yununden, yumurtasından, kemiğinden, dişlerinden istifade edilecek ozellikte yarattı. Nesillerini devam ettirebilmeleri icin her hayvanın cinsine gore en uygun şekilde ureme organlarını da yarattı.

Fil, hortumu sayesinde yerden bir şey alıp ağzına goturur. Filin hortumu su icmeye mahsus bir kap, yiyeceklerini toplayıcı bir el, nefes alacak bir burun, sırtına yuk yukleyecek bir kol, ağırlık kaldırıcı bir vinctir. Allahu teÂlÂ, fili binicilerinin faydalanacağı bir vasıta olarak yaratmış, ayrıca ozel anlayış kabiliyeti de vermiştir. Bu sayede ehlileştirilip yuk taşır ve harpte kullanılır.

Zurefa, yuksek yaylalarda, kayalık, ağaclık yerlerde yaşar. Cenab-ı Hakkın kendisine ihsan ettiği uzun boynu sayesinde diğer hayvanların yetişemediği, cıkamadığı yuksek yerlerdeki otlardan, ağacların tepesinden rızkını temin eder.

Balık suda yaşar. Allahu teÂlÂ, balıkların suda kolayca gidebilmeleri icin yuzgecler yaratmıştır. Suda boğulup olmemeleri icin akciğer yaratmamıştır. Su icindeki oksijeni alabilecek solungaclar yarattı. Balığın ayağı olmadığı halde suda cok suratli hareket edebiliyor. Deniz uzerinde ucan kanatlı balıklar da vardır. Murekkep balığı tehlikeyi sezdiği zaman, derhal bir boya ifraz ederek gorunmez olur, nereye gittiği anlaşılamaz.

Bukalemun, hareket kabiliyeti az olduğu icin duşmanlarından kacamaz. Fakat Allahu teÂl buna renk değiştirme hususiyeti vermiştir. Cevreye kolaylıkla uyar. Kırmızı, yeşil veya sarı renge burunebilir. Bulunduğu yerin rengine uyarak, kamufle olur, duşmanlarından korunabilir. Gozleri her tarafa donebilecek şekilde yaratılmıştır. Bir gozuyle karşısına bakarken, oteki gozuyle de arkasını gorebilir. Oyle ki, avını veya duşmanını başını cevirmeden gorebilir. Vucudunun uzunluğu kadar dili vardır. Arkasındaki avına kolayca ulaşabilir, dilini bir ok gibi fırlatır. Dilinin ucu yapışkan olduğundan avını hemen yakalar. Dilin ucundaki yapışkan kısma isabet eden avın kurtulma ihtimali yoktur. Her hayvana rızkını ve duşmanı icin silahını yaratan Allahu teÂlÂnın kudreti sonsuzdur.

Karınca, topladığı tanelerin yerdeki nem sebebiyle yeşerip bitmemesi icin taneleri parcalar. Islanan tanelerin curuyup bozulmaması icin de dışarı cıkarıp kurutur. Sellerin zarar vermemesi icin yuvasını yuksek yere yapar. Allahu teÂlÂ, cemiyet halinde yaşamayı, yardımlaşmayı, kış icin azık toplamayı karıncaya ilham etmiştir. Bu ilhamı veren cenab-ı Hakkın şanı cok yucedir.

Arı da cemiyet halinde yaşar. Her grup kendisine bir başkan secer. Eğer ikinci bir başkan cıkarsa onu oldururler. Arı dışkılarını balın icine koymaz. Dışarıya bırakır. Uzak yerlere gidip dolaştıktan sonra şaşırmadan kovanını bulur. Balın imalini, yapısını, faydalarını, bal mumunu, peteklerin altıgen şeklinde yapılışını anlatmak icin kitap yazmak gerekir. Akılları durdurucu duyguları arıya ilham eden Allahu teÂlÂnın hikmetlerini anlamak ve anlatmak mumkun mudur?

Karasinek, altı ayaklı olarak yaratılmıştır. Dordu ile yurur, ikisi yedektir. Yuruduğu ayakları camurlanırsa yedek ayakları ile bunları silip kurular.

Orumcek, yuvasını yapmak ve avına tuzak kurmak icin ağ deposu ile yaratılmıştır. Kurduğu ağ, sineklerin ve bazı boceklerin ayaklarına takılır. Orumcek, tuzağa yakalanan haşereyi, sıvı bir madde ile etrafını sararak, her an taze yiyebilmek icin onu konserve haline getirir. Acıkınca biraz yer, sonra yediği yeri mumyalar. Butun bu işleri orumceğe ilham eden Allahu teÂlÂnın kudreti sonsuzdur.

İpekboceği gibi hangi modern fabrika, ağac yaprağından sağlam kumaş imal edebilir? İpekboceğine dut yaprağı yemesini, ondan ipek imal etmesini ilham eden Allahu teÂlÂ, insanların istifadeleri icin neler yaratıyor. İpekboceği, zamanla kelebek olur. Eğer kurt [larva] halinde kalsalardı, uremeleri mumkun olmazdı. Bunlar tesaduf mu?

Ayaksız yuruyen yılan, su icer, inek de su icer. Aynı su, birinde zehir, birinde sut olur. Kaplumbağa tehlike gorunce buzulup taş haline gelir, kirpi de keven dikeni gibi buzulur. Ateş boceği ışık sacar.

Tahtakurusu, kan emmek icin duyargasının ısı ve koku alma yolu ile kan emeceği insanı tanır. Cunku boceğin duyargası hassas bir antendir. Bununla, hafif bir ısının yol actığı hava dalgasını fark eder. Kanını sevdiği bir insanın etrafına birkac sıra kanını sevmediği kişilerden barikat kurulsa, tahtakurusu hepsini gecip kanını sevdiği insana gelir. Kiminden kacar kimine koşar. Kucucuk boceği boyle bir hisle yaratan Allahu teÂlÂnın kudreti sonsuzdur.

Colun şartlarına en uygun hayvan
Her hayvan ve her vasıta coldeki kuma batmadan kolaylıkla gidemez. Colde her zaman su bulmak guctur. Kavurucu sıcaklar su kaybına, terlemeye sebep olur. Allahu teÂlÂ, colun şartlarına uygun bir hayvan yaratmıştır. Bu acaip hayvan devedir. Ayaklarının tabanı yastık gibi yumuşak olduğundan, diğer hayvanların aksine kuma batmaz.

Deve, uzun muddet yiyip icmeden yaşayabilen bir hayvandır. Colde ac kalan deve, vucudundaki yağları yakarak luzumlu gıdasını temin eder. Horgucu yağ deposudur. Uzun col yolculuğunda yedek gıda deposu olan horgucunun yavaş yavaş azaldığı gorulur. Boylece kendi kendini besleyebildiği icin aclık deve icin bir mesele sayılmaz.

Devenin, ikinci muhim hususiyeti de susuz yaşayabilmesidir. Kızgın kumlar uzerinde ağır yukun altında bir hafta su icmeden yol alabilir. Bu şaşılacak bir ozelliktir.

Devenin yağ deposu olan horgucu aynı zamanda bir su kaynağıdır. Bilim adamlarının aklının alamadığı kimyevi hadiseler neticesinde, horgucteki yağ suya da donmektedir. Yağ, hem gıda, hem de su ihtiyacını karşılamaktadır.

Nemli bir yere coken deve, ihtiyacı olan suyu, yerin neminden alır. Tuyleri, guneşin sıcaklığını yansıtabildiğinden, sıcağın yakıcı tesirinden korunarak su ihtiyacı hissetmez. Devenin başka bir ozelliği de, vucuttaki suyun kaybolmaması icin hemen hemen hic terlemeyecek şekilde, kum fırtınasında kumların burnuna kacmaması icin burnu hemen kapanacak şekilde yaratılmıştır.

Otlarken dilini cıkarmadığı icin su kaybı daha az olur. Az idrar cıkarır. İdrardaki urenin coğu yeniden protein yapılarak hem gıda, hem de su kazanmak icin karaciğerinden gecer. Butun bunları yaratan Allahu teÂlÂnın kudreti sonsuzdur.

Kendilerine mahsus silahları var
Her hayvan neslini devam ettirecek şekilde yaratılmıştır. Duşmandan korunacak, avını yakalayacak silahı vardır. Mesela bir cins cekirge duşmanı saldırınca, cok kotu kokulu ve zehirli kopuk fışkırtır. Duşmanı saldırmaktan vazgecmek zorunda kalır. Bir cins hamamboceği de, duşmanına karşı cok sıcak bir sıvı fışkırtır.

Memeli hayvanlar icinde ucabilen tek hayvan yarasadır. Ses dalgalarına karşı muazzam hassastır. 200 bin frekanslı sesleri rahatlıkla duyar. Halbuki insan, azami 20 bin titreşimi ses olarak duyar. Karanlık gecede rahatlıkla bir yere carpmadan ucar. Ucarken, kanat cırparken insanların duyamayacağı yuksek frekanslı sesler cıkarır. Bu sesler bir cisme carpınca hemen yarasaya geri akseder. Yarasa bu cisimlerin hareketli veya sabit olduğunu anlar. Ona gore vaziyet alır. Bu sayede avını yakalar, duşmanından kacar.

Yarasa, dinlenirken baş aşağı durur. Kanatları ile vucudunu oyle orter ki, yağan yağmurlar kanatları uzerinden aşağı akarak vucudu ıslatmaktan korur. Kapalı yerlerde de tavana yapışıp baş aşağı durur.
Yarasa, bazı hayvanlar gibi, kışlık yiyeceği koyacak yer bulamaz. Kışın ac kalmamak icin Allahu teÂl bu ceşit hayvanlara kış uykusu ihsan etmiştir. Yarasa, kış uykusu esnasında vucudundaki yağı azar azar tuketir. Yağ tabakası aynı zamanda hayvanın uşumemesini sağlar.

Yarasanın bir kısmı sivri sinek ve mahsule zarar veren bocekleri yer. Bir kısmının gubresinden istifade edilir. Gubresi ziraat dışında, barut yapmak icin guhercile imalinde kullanılır. Her hayvanın yaşaması icin ceşitli imkanlar yaratan ve hayvanlardan ceşitli şekilde istifade sağlayan hikmet sahibi Rabbimize hamd olsun!

Kuşlardaki ilginc ozellikler
Allahu teÂlÂ, her kuşun kolayca ucabilmesi, gıdasını toplayabilmesi, soğuktan, sıcaktan korunması, kendini savunması ve uremesi icin muhtac olduğu her şeyi en uygun şekilde yaratmıştır. Mesela, yerde yuruyebilmesi, ucuş icin yerden yukarıya yukselmesine ve yere konmasına yardımcı olması icin kuşları iki ayaklı yaratmıştır.

Fazla soğuk ve sıcaktan etkilenmemesi icin kuşun vucudunu tuylerle kaplı olarak, ayak derilerini de kalın ve dayanıklı olarak yaratmıştır. Kuşların ayak derileri de tuylu olarak yaratılsaydı, camura girince camur tuylere yapışıp ucuşa mani olurlardı. Ucuş esnasında tuylerin kolay kopup kuşların cıplak kalmamaları icin deriye cok sağlam raptetmiştir. Bunun gibi, yağmurdan etkilenmeyecek bicimde tuyleri kaygan bir ozellikte yaratmıştır.

Kuşlardaki kanatların hikmetini duşunmeye calışmalıdır! Kalın tuyleri tutan kemiğimsi cubuk olmasaydı, tuyleri butun vucutta kıl gibi bitseydi, ruzgara karşı mukabele edemezdi. Tuyleri tutan cubuk kalın olduğu halde ici boş olduğundan ucuşa mani değildir. İci boş olduğu icin de kolay kolay kırılmaz.

Leylek gibi uzun ayaklı kuşların suda kolayca gıdalarını almalarını sağlamak icin boyun ve gagalarını da uzun yaratmıştır. Ayaklar uzun olduğu halde boynu kısa olsaydı veya ayakları kısa olduğu halde boynu uzun olsaydı gıdalanmaları mumkun olmayacak kadar zor olurdu. Mesela gagası kısa olsaydı, su icinde boğulabilirdi.

Allahu teÂlÂ, her cins kuşa, beslenmelerine uygun şekilde gaga yaratmıştır. Gaga, keskin olduğu icin bıcak vazifesini gorur. Gaga ile parcalanıp yenen şeyler, karındaki yuksek ısı sayesinde gayet ufak olarak oğutulur, boylece dişlere luzum kalmaz.

Cenab-ı Hak, kuşların uremesini yumurta ile yarattı. Eğer yavrusunu karnında yaratmış olsaydı, bu hÂl, kuşun ucmasına mani olurdu. Kulucka muddeti boyunca yumurtaların uzerinde yatması kuşa ilham olunmuştur. Guvercinler, kuluckadaki yumurtalar soğuyup bozulmasın diye biri cıktığı zaman diğeri ona vekalet ederek kulucka muddetince nobetleşe yumurtalar uzerinde yatıyorlar. Sanki bu tedbir kalkınca yumurtaların bozulacağı kendilerine oğretilmiştir. Kuşlara bunları kim oğretmiştir? Butun bunlar tesadufi şeyler değildir. Cenab-ı Hakkın kudretinin tezahurudur.

Leylekler, Anadolu’dan kalkıp Afrika’ya goc ediyorlar. Goc sadece leylekler arasında değil, başka kuşlar arasında da meydana gelmektedir. Turna ve kırlangıc gibi Amerika’da otleğen denilen kuşları, Kanada’daki yazlık yuvasını terk ederek, dağ, orman ve nehirler aşarak 4-5 bin km.lik bir seyahatten sonra Guney Amerika’daki kışlıklarına ulaşırlar. Uc gun, geceli gunduzlu hic durmadan kafile halinde ucarlar.

Gocmen kuşlar, uygun ruzgarlar bulabilmek icin yerden 6 km yukarılara kadar cıkarlar. Yiyecek bulmak ve soğuktan korunmak icin goc ederler. Seyahate cıkmadan once vucutlarına yağ depo ederler. Yağın, aynı miktardaki protein ve karbonhidrata gore iki misli enerjiye sahip olması, kuşlar icin en iyi bir yakıt olmasına sebeptir. Kuşlar, eski yuvalarını bulmak icin Guneşi pusula olarak kullanırlar. Sisli ve bulutlu havalarda ise, yerin manyetik sahasını, geceleri ise yıldızları pusula olarak kullanırlar. İnsanlar frekansı 16000den az olan sesleri işitemediği halde, kuşlar rahatca işitebildikleri icin yollarını kolayca bulabiliyorlar.

İnsanlar, mevcut olan yercekimi kanununu 17. asırda oğrenmişken, kuşların, asırlardan beri yerin manyetik alanıyla cekim gucu arasındaki acıyı olcerek yonlerini tayin etmeleri bir tesaduf olamaz. KÂinatta tesaduflere yer yoktur. Her şey kudret sahibi Yuce Rabbimizin yaratmasıyla meydana gelmektedir.

Hayvanlarda akıl yoktur
Sual: Bir arkadaş, hayvanlarda akıl olmasa, arı bal, ipek boceği ipek yapamaz dedi. Başka bir arkadaş da at akıllı, tilki zekidir dedi. Hayvanlarda akıl var mıdır?
CEVAP
Akıl, anlayıcı bir kuvvettir. Hakkı batıldan, iyiyi kotuden, faydalıyı zararlıdan ayırır. Akıl sadece insanda, cinde ve melekte vardır. Bunlara akıl verildiği icin yaptıkları işlerden sorumlu olur. İnsanı hayvanlardan ayıran en onemli ozelliği, aklı ve konuşmasıdır. Hayvanlarda akıl yok, zeka vardır. Zekaları sayesinde birbirleriyle anlaşırlar. Allahu teÂlÂ, hayvanlara akıl vermediği icin, onlara hic bir şeyi yasak etmemiş, dilediklerini yiyip icmekte, diledikleri gibi yatıp kalkmakta serbest bırakmıştır. Hayvanları yaptıkları işlerden sorumlu tutmamıştır. Hayvanların şehvetlerine uymaları suc olmaz. İnsanlara akıl verildiğinden nefislerine uymaları, doğru yoldan sapmaları suc olur.

İpek boceğinin ipek, arının bal yapması gibi hayvanlardaki harika işler, icgudu denilen ilham sayesinde olur. Hayvanı aşırı soğuk veya sıcaktan uzaklaştıran basit reaksiyon veya temas neticesi olan daha hızlı refleks hareketleri hep bu ilham iledir. Sevgi veya nefret, yavru bakımı ve yılın bazı mevsimlerinde goc etmek mecburiyeti gibi daha girift hisler de ilhamdır.

İlham, bir kuşa yuvasını ne zaman ve nerede kuracağını haber verir. Fakat aslında kuşun, yuvasını nerede kurduğundan haberi yoktur. Yuva icindeki otucu kuş yavruları bir yabancı gorduğunde korkup, kacmaya kalkmazlar. Fakat tuylenmiş ve yuvayı terk etmeye hazır olan aynı yavrular, korkma kabiliyetini ve tehlikeden kacma hissini de elde etmiş olurlar.

Yeni doğmuş memeli hayvan yavrusuna annesinin goğsunden sut emzirten, yeni yumurtadan cıkmış ordek yavrusunu suya ceken de bu ilhamdır. İlham, hayvanı bulunduğu şartlara gerektiği gibi karşı koyacak şekilde hazırlıklı tutar. Mesela, aniden duşmanıyla karşılaşan hayvan, kacmak gibi rasgele bir teşebbus yerine, butun avantajlarını en iyi şekilde kullanacağı bir metot tatbik eder. Butun bunları yaparken hayvan, nicin boyle hareket ettiğini bilmediği gibi, hareketinin neticesini de kestirebilmekten acizdir. Cunku aklı yoktur.

Hayvanların anlaşması
Sual: Hayvanlar nasıl anlaşır, papağandan başka konuşan hayvan var mıdır?
CEVAP
Papağan konuşmaz, teyp gibi, konuşulan bazı kelimeleri tekrar eder. İnsanı hayvanlardan ayıran en muhim hususiyeti, aklı ve konuşmasıdır. Hayvanlarda akıl yoktur. Zeka vardır. Zekaları sayesinde birbirleriyle anlaştıkları bilinmektedir.

Ayrı bolgelerde yaşayan iki aynı kuş, aralarında lehce farkı bulunduğundan birbirleriyle anlaşamadıkları tespit edilmiştir. Aynı ve ayrı bolgelerin erkek kuşlarının sesleri teybe alınmış, ayrı bolgede yaşayan kuşun sesine hic alÂka duymadığı, fakat kendi bolgesindeki kuşun otuşune alÂka duyduğu tespit edilmiştir.

Sincaplar, duşmanlarından korunmak icin iki yol takip ederler. Yırtıcı kuşların geldiğini bildirmek icin, yuvanın giriş deliğinden iceri girerler. Kirpi gibi hayvanların geldiğini bildirmek icin yuvanın cıkış deliğinden kacarlar.

Maymunların da duşmanın cinsine gore farklı hareketlerde bulundukları tespit edilmiştir. Aslan, kaplan gibi bir hayvan gorunce hemen yuksek ağaclara tırmanırlar. Kartal gibi yırtıcı kuşları gorunce, tam tersine ağacların diplerine inerler. Yılan tehlikesine karşı, arka ayakları uzerinde durup otlar icinde gelecek yılanı gozetlerler.

Maymunun birisi bir suc işliyor. Diğer maymunlar bunu dovmeye başlayınca, dayak yiyen maymun, tehlike sesi cıkarıyor. Butun maymunlar, hemen ağaclara tırmanıyorlar. Buradaki tehlike işareti, harp hilesi olarak kullanılıyor.

Her hayvanın kendine gore bir anlaşma şekli bulunmaktadır. Mesela horozun biri yem bulduğu zaman, tavukları cağırdığına coğumuz şahit olmuşuzdur. Tavuğun civcivleri cağırdığını gormuşuzdur.
Her hayvanın yaşaması icin kÂfi derecede zeka ve uygun bir silah yaratan Allahu teÂlÂ, insanların menfaati icin onlara akıl vermemiştir. Aslan, kaplan, kurt, ayı gibi hayvanlar akıllı olsaydı, insan icin cok tehlikeli olurdu.

Leylek, solucan gibi hayvanlarla beslendiği gibi, su icinden, toprak aralarından avını kolay avlayabilmesi icin, Allahu teÂl gagasını uzun yaratmıştır.

Kayaların arasındaki otları kolayca alabilmesi icin, Allahu teÂl zurafanın boynunu uzun yaratmıştır. Kaplumbağa yavaş hareket eden bir hayvan olduğu icin diğer hayvanların yememesi icin kemikten bir muhafaza icinde yaratmıştır. Her hayvanın yaşadığı yerin hususiyetine gore, duşmanlarından korunacak bir silahı vardır. Zekası sayesinde bu silahını kullanarak hayatını devam ettirmektedir. Akılsız hayvana bunları veren Allahu teÂlÂnın şanı cok yucedir.

Hayvanların yavru sevgisi
Yırtıcı kuşlar ve bazı hayvanlar yavrularına hicbir zarar vermeden uzak yerlere gotururler. Yarasalar emin yer bulana kadar 2-3 gun yavrularını sırtlarında taşırlar. Aksilokop hayvanı yumurtladıktan hemen sonra olur, yavrusunu hic gormez buna rağmen yumurtadan cıkacak yavrusuna gosterdiği ihtimam dikkate şayandır. Yavrusu bir sene gıdasını temin etmeye muktedir değildir. Bundan dolayı anne, bir ağac parcasında uzunca bir oyuk meydana getirir. Cicek yapraklarını ve bazı yumuşak dalları buraya doldurmaya başlar ve oraya bir yumurta bırakır. Sonra ağactan cıkardığı tozları hamur haline getirip tavan yapar. Bundan sonra başka bir yuva yapmaya koyulur. Buraya bıraktığı yiyecekler, bu yavruya tam bir sene yeter.

Eşek arısı toprakta kazdığı cukura yumurtasını bırakmadan once avladığı hayvanları da yumurtanın yanına bırakır. Sonra ustunu orter.

Yapılan araştırmalarda, bir sercenin yeni cıkmış bir yavrusu icin gunde 1217 kere gıda aramak icin sefer yaptığı tespit edilmiştir.

Yavrularının kaybolması uzerine hayvanlardaki uzuntunun, araştırmalara gore insanlardan daha cok olduğu tahmin edilmektedir.

At, yavrusu olduğunde acı acı kişner, gozlerinden yaşlar akar, olusunun başına kimseyi yaklaştırmaz. Gomdukten sonra başında bekler. Yemeden icmeden kesilir. Bazılarında bu uzuntu, olumle neticelenir.

Tavuk, kaz, kopek gibi hayvanların yavrularını vermemek icin insanlara saldırdığını, kedilerin, yavrularını ağızlarına alarak, onları incitmeden goturduklerini gorenler coktur.

Yaban domuzu avında, domuzların, yavrularını bırakıp kacmadığı, bilakis, yavrularını burunları ile iterek kacmalarını sağladığı defalarca gorulmuştur.

Kangurunun, tehlike gorunce yavrularını karnındaki torbaya doldurup kactığı bilinmektedir.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahu teÂlÂ, yarattığı yuz rahmetten birini mahlukat arasında taksim etti. Bu sebeple anne evladına şefkat eder, hayvanlar yavrularını sever ve butun mahlukat birbirine merhamet eder.) [Ebu Ya’la]

Nesillerini devam ettirebilmeleri icin hayvanlara da bu sevgiyi veren Allahu teÂlÂnın kudreti sonsuzdur.


Arıların hayatı
Arılarda cemiyet hayatı cok duzenlidir. İşci arı 6 hafta, erkek arı 6 ay, ana arı 5 yıl yaşar.
Petekler altıgen prizma şeklinde olup, en az balmumuyla en cok balı depo edebilecek şekilde imal edilir. Yapılan petekler kuvvet ve hafiflik bakımından birer harikadır. Altıgen prizma aynı zamanda dışarıdan zorlamaya karşı en dayanıklı şekildir. Petek hucreleri o kadar muntazamdır ki, 18. asırda yaşamış Fransız bilim adamı Remaur, bu hucrelerin caplarının milletlerarası bir olcu olarak kullanılmasını teklif etmiştir. Amerika’daki bir arı ile Turkiye’deki bir arı, aynı olculerde, aynı altıgen şeklinde petek yapmaktadır.

İşci arılar, duşmanlara iğneleriyle karşı koyarlar. Her arı cemiyetinin kendilerine has kokusu vardır. Kovan nobetcileri bu kokuyu taşımayan arıları iceri sokmazlar.

Erkek arıların gorevleri ana arıyla ciftleşmektir. Sonbaharda ana arı ile yaptıkları zifaf ucuşundan sonra artık kovana yuk olmaya başladıkları icin, işci arılar tarafından kovandan atılır.

Ana arı, kovanda tektir. Ortalama olarak dakikada 2, gunde 2500 ve omru boyunca iki milyon yumurta yapabilir. Kendisinin, yumurta ve yavrularının bakımı, dadı işci arılar tarafından sağlanır. Arı sutu ile beslenir. Kozadan cıktıktan 7 gun sonra kovanın butun erkek arılarını peşine takarak “zifaf ucuşu” icin havanın cok yukseklerine cıkar. Zayıf, yaşlı, iyi beslenememiş erkek arılar yorulup olurler. Yorulmayan, sağlıklı bir grup erkek arı takip eder. Zifaf ucuşu bittikten sonra eski ana arının yerini almak uzere kovana doner. Eski ana arı, yeni ana arının cıkmasından bir hafta once işcilerin yarısını alarak yeni bir yuva kurmak icin kovandan ayrılır. Bu toplu halde kovandan ayrılmaya oğul verme denir. Ana arı, istediği zaman dollenmemiş yumurta da bırakabilir. Dollenmemiş yumurtalardan erkek arı, dollenmiş yumurtalardan ise dişi arı olur. Dollenmiş yumurtadan cıkan larva, arı sutu ile beslenirse, ana arı olur.
Gozle pek renkli gorunmeyen cicekler bile arılara mor otesi ışınlarla rengÂrenk gorunur. Arılar bu kabiliyetleri sayesinde bulut arkasındaki guneşi bile gorur, kovanların ve ciceklerin yerini hesap ederler. Yeşil ve kırmızıyı goremezler. Cunku yeşil ve kırmızıyı gormede onlar icin bir fayda yoktur. Gormemeleri iyidir. Arılar icin esas mesele bal ozu ile dolu cicekleri gorebilmektir. Oburleri ile uğraşması boşa calışmak olur. Bal ozu olan cicekler ortası sarı olarak netleşir ve arıyı doğruca nektar kaynağına ceker.

Arılar yapacakları butun şeyleri nasıl oğrenirler? İşciler ciceklerin yerini keşfetmeyi, nektar emmeyi, polen toplamayı, bal petekleri yapmayı, larvalara bakmayı ve duşmanları iğnelemeyi nasıl oğrenirler? Bal arısı muhendis gibi petek yapar. Silindir yapsaydı aralarında boşluk kalırdı. Altıgen prizmalar arasında yer ziyan olmuyor. Dortgen olsaydı hacimleri daha az olurdu. Bunu insanlar okumakla, oğrenmekle anlıyor. Oğrenmeyen kişi anlayamıyor. Arıya bunu bildiren kim?

Butun bunları, onu yaratan ilham etmektedir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Rabbin bal arısına, “Dağlarda, ağaclarda ve cardaklarda kendine ev [kovan] edin. Sonra meyveler [ve cicekler]den ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı [bal imalini oğrettiği] yollara gir” diye ilham etti. Arılar, insanlar icin şifalı olan ceşitli renkte bal yapar. Bunda duşunenler icin elbette buyuk ibret vardır.) [Nahl 68, 69]

Kopek ve diğer hayvanlar
Sual: Kopek nicin daha cok kotuleniyor?
CEVAP
Din kitaplarında hayvanlardan bahsedilmesi genellikle sıfatları yuzundendir. İnsanların bu sıfatlardan kacması icindir. Yalnız kopek değil, bircok hayvan hakkında Âyet, hadis ve atasozu vardır. Bunlardan kopek hakkında soylenenlerden bazıları:
Kotu bir Âlim, (Dilini sarkıtıp soluyan kopeğe) benzetilmiştir (Araf 176)
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Kendini başkalarından ustun tutanı, Allahu teÂl alcaltır. Herkesin gozunde kucuk olur. Hatta kopekten, domuzdan daha aşağı gorunur.) [Beyheki]

(Canlı resmi, kopek ve cunup bulunan eve rahmet melekleri girmez.) [Nesai]

İslam Âlimleri buyuruyor ki:
* Şeytan, kopek gibidir; kopek kovalayınca kacar, ama başka taraftan yine gelir. Nefs, kaplan gibidir; saldırması, ancak oldurmekle biter.

* Hocasını incitene darılmayan kopekten aşağıdır.

* Kendini, uyuz kopekten ustun bilen, buyuklerin feyzinden mahrum kalır, hatta kendini Frenk kÂfirlerinden ustun bilenin Allahu teÂlÂyı tanıması haramdır.

* Nefs kÂfirdir, kopekten aşağıdır, cunku kopek Cehenneme girmeyecek. Hatta Kıtmir isimli kopek Cennete girecek. [Burada nefsin kotuluğu anlatılıyor.]

* Dağda yalnız yaşayan birisine, “Burada ne yapıyorsun” diye sorulunca, (Kopek cobanlığı yapıyorum) diye cevap verir. “Peki kopekler nerede” dedikleri zaman, (Benim nefsim kopek gibi ısırıcıdır. Kimseye zararı dokunmasın diye onu insanların arasından cıkardım) der.

Kopeğin ovulduğu yerler de vardır:
Kopek ekmek veren eli tanır.
Kopek sahibini ısırmaz.
Kopek bile yal yediği canağa pislemez
Komşu iti komşuya urumez.
Kadın duşmanlığını guler bildirmez
Kopek dostluğunu ulur bildirmez.

Kur'an-ı kerimde, koyun keci gibi eti yenen, temiz hayvanlar da aşağılanıyor. Bu aşağılamak, onlar Cehennemliktir anlamında değildir. Onlar akılsız, gayesiz anlamındadır. Bir Âyet meali:
(KÂfirler hayvan [davar] gibidir, hatta daha aşağıdır.) [Furkan 44]

Eşek de kotuleniyor:
(En cirkin ses eşek sesidir.) [Lokman 19]
(Onlar kitap yuklu eşeğe benzer.) [Cuma 5]
(Aslandan urkerek kacan yabani eşeklere benzerler.) [Muddesir 50,51]

Maymun da kotuleniyor: (Onlara, aşağılık maymun olun dedik.) [Araf 166]
Domuz da kotuleniyor: (Domuz eti haramdır.) [Maide 3]

Yılanlar ve zararlı hayvanlar kotulenmiştir:
(Namaz kılarken bile yılan ve akrebi oldurun.) [Tirmizi]
(Yılan veya akrep oldurmek kÂfir oldurmek gibidir.) [Hatib]
(Yılan, akrep ve kuduz kopeği oldurmekte mesuliyet yoktur.) [Buhari]

Ovulen hayvanlar da var, yerilen de var. Akrep yılan, sokuculuğu ile, tilki kurnazlığı ile, koyun, kuzu uysallığı ile, kurt zalimliği ile, domuz pis olması ile, keci ve katır inadı ile, deve kini ile meşhurdur.
Sonuc olarak, insan hayvana benzememeli, yılan, akrep gibi sokucu olmamalı, eşek gibi yuksek sesle konuşmamalı, kopek gibi ısırıcı, aslan, kaplan gibi parcalayıcı, kedi gibi nankor olmamalı deniyor. Kopek orneğinin cok olması aramızda cok bulunduğu icindir.


__________________