ALLAH” kelimesi bir isim!.. Bir işaret kelimesi!…

“Tanrı” değil “ALLAH”!..Hele hele,bir tanrının adı, hic değil !.

"Tanrı" kavramına işaret amacıyla kullanılan bir isim hic değil "ALLAH" kelimesi!...

Bizim dikkatlerimiz, bu isim ile, bir noktaya yonlendirilmek isteniyor… "ALLAH" ismin işaret ettiği husus uzerinde derin derin duşunmemiz ve bazı gercekleri gormemiz isteniyor…

Şimdi, şoyle duşunelim bir…

-Hulûsi’yi tanır mısın?

Diye soruyorlar size…

Siz de birkac kitabını okumuşsunuz, ya da bir yerde resmini gormuşsunuz!..

-Tanırım Hulûsi’yi!…

Derseniz bu ne kadar gercekci olur?..

Hulûsi’nin yaşamının cok kısa bir bolumundeki bazı duşuncelerini yansıtan bir kac kitap ile bir resim, size O’nu ne kadar tanıtabilir?… İnsanlar yirmi-otuz yıllık surekli beraberliklerden sonra bile, birbirlerini tanımazlarken!.

Sizin burada en fazla bileceğiniz şey, Ahmed Hulûsi’nin bir duşunur, bir "sûfi" kişi olduğu yolunda kanÂat edinmenizi sağlayan kitapları ile dış gorunuşudur!.

Bir resim, bir tablo bir ressamı ne kadar anlatabilir?.. Gorduğunuz bir resim, ressamın kısa bir sure icindeki hayÂl ya da goruşunun tabloya yansımasıdır; hepsi o kadar!. Ya o resmi yapan ressam nasıl biridir?.. Mechul!..

“Hulûsi” ismi, nasıl yalnızca bir işaret kelimesi ise; bu kitaplarını okuduğunuz kişiye yalnızca işaret anlamı taşıyorsa; ancak bu isim ile de onu tanımak asla mumkun değil ise… Aynı şekilde, “ALLAH” ismi ile de, o ismin işaret ettiği varlığı tanımak kesinlikle mumkun değildir!.

Eğer “ALLAH” kelimesinin yalnızca bir isim olduğunu; ve bize bir gerceği farkettirmek amacıyla kullanıldığını farkettiyseniz; sıra gelmiştir, o isim ile bize işaret edilmek istenen mÂnÂyı anlamaya…

Duşunurseniz kelime-i tevhidi, “l ilÂhe illALLAH” cumlesini, burada ilk bolumde tanrı ve tanrılık kavramının yok oluşunun vurgulandığını va daha sonra da sadece “ALLAH” ismiyle işaret edilenin varolduğunun acıklandığını hatırlayacaksınız..

Bu durumda ortaya şu sonuc cıkmaktadır;

İnsanoğlunun, algıladığı ya da algılayamadığını farkettiği her şey, yani tum goresel ya da mutlak evrenler, “ALLAH” ismiyle işaret edilen “O”nun kendisine gore olan bir “an”ındaki eseridir!… Yani, “HÛ”nun kendisine gore sayısız olan “an”larından yalnızca bir “an”ındaki eseri!

Tum yaratılmışların algıladığı ya da algılayamadığı; farkettiği ya da farkedemediği; tasavvur ya da tahayyul ettiği her şey hep bu “ALLAH” isminin işaret ettiği varlığın bir “an”ındaki eseridir!

Ki bu “an”, “HÛ”nun indinde bir “nokta”dır!.

Bize goreyse cıkış “nokta”sıdır!..

“Nokta”dan meydana gelmiştir insan-cin-melek tanımlamalarıyla anlatılan her şey ve dahi, evren icre sayısız -algılayana gore- evrenler!.

Sonsuzda bir “nokta”nın yerini duşunun!..

“Nokta” olarak yaratılmış; ilmi yonuyle “Akl-ı Evvel”, hayÂtiyeti yonuyle “Ruh-u Â’zÂm”, huviyeti yonuyle “Hakikat-ı Muhammedî” ve nihayet kişiliği itibariyle aldığı isim de “İnsan-ı KÂmil” olan evrensel varlığı duşunuyor; ve biz ona da “HÛ” ismiyle işaret ediyoruz.

Oysa…

Bu bahsettiğimiz ZÂt, “ALLAH” ismiyle işaret edilenin ilminde yalnızca bir “ilmî sûret” olup; vucudu ise varlığını “HÛ”nun esmÂsından alır!. Bu sebepledir ki, “nokta”nın, gayrı bir bağımsız varlığı ve vucudu sozkonusu olmaz!.

“Nokta”dan meydana gelen bu varlığın -mutlak evrenin- algılanan sıfatları ve esması ve muşahede edilen ef’Âli, “HÛ”nun her an yeni bir “şe’n”de oluşundan kaynaklanır!.

“ALLAH İsmiyle İşaret Edilen”in indindeki sayısız “an”dan ya da bir diğer ifadeyle “nokta”dan yalnızca biri olan “İnsan-ı KÂmil” ise “mardiyye nefs” bilincine sahip kılınanın ilminden munezzehtir!.. (muhalefet lil havÂdis)..

“Sınırsız-sonsuz” kavramları dahi “İnsan-ı KÂmil”de acığa cıkan “HÛ”nun esm ve sıfatı yonunden gecerli olup; “nokta” dışında gecerliliği kalmaz!.

“Nokta” icre varolmuş “İnsan”ın, “nokta”da (DEHR) varlığı yoktur!.

“Nokta” otesine işaret edip, “OTE” indindeki sayısız “nokta”ları farkettirme amacıyla işaret kelimesi olarak kullanılan “ALLAH” isminin gunluk yaşamdaki yerini buyurun siz duşunun!.
kaynak:http://www.ahmedbaki.com/turkce/kita...ah/allah12.htm
__________________