İslam Hukukunda Hak Kavramı


Cok uzun zamandır uzerinde durmak istediğim bir konuydu. Pratik hayatın icinde hemen her gun ve hemen herkesin onlarca defa karşılaştığı bir husus bu; telif hakkı. Telif hakkı ust başlık olarak benim koyduğum bir isimlendirme. Aslında sorulardan hareketle gidilecek olursa, cok farklı alanlarda cok farklı sorular ve cok farklı boyutları var meselenin. Dolayısıyla bunların her biri adına ayrı ayrı makaleler kaleme almak gerekir. Boyle yapmak yerine ben meseleyi "telif hakkı" ust başlığı altında toplayıp, İslam hukuku ozelinde genel bilgiler sunacağım. Oyle zannediyorum ki bu genel bilgileri okurken "izinsiz CD kopyalamak; bilgisayar programını kacak olarak kullanmak; korsan kitap basmak caiz mi?" turunden bircok soru cevabını kendiliğinden bulmuş olacak. Cevabı bulunamayan sorulara veya onemine binaen ozellikle vurgulanması gerekenlere de birkac cumle ile değinmeye calışacağım.

Hak kavramından başlayalım; modern hukuk teorilerinde hak, irade, menfaat vb. esasların merkeze alındığı teorilerle tanımlanır. Mesela irade teorisine gore, bir iradenin başka bir irade uzerindeki yetkisidir hak. Menfaat teorisine gore hakkın ozunu menfaat oluşturur. Bu menfaati belirleyen de koruyan da hukuktur. Daha başka teorileri de sıralayabiliriz. Bir fikir vermesi acısından sadece iki tanesini sunduğumuz bu teorilerin her birinin aklıselimin kabulleneceği kuvvetli yanları olduğu gibi zayıf yanları da vardır.

Mesela irade teorisinde iradesiz anne karnındaki ceninin veya başka iradesiz varlıkların hakkı olabileceği nazara alınmamaktadır. Cunku yapılan tanıma gore bunlar kapsam dışında kalmaktadır.
Bu ve buna benzer muzakereler sonucu pozitif hukukun bugun bizim karşımıza cıkardığı hak tanımı şudur: "Hak, bir şeyi yapmak veya başkalarından bir şeyi yapmayı veya yapmamayı ya da belirli bir şekilde davranmayı isteme yetkisidir." Hak, hem maddî hem de manevî boyutu olan alan genişliğine sahiptir. Sınırları hukuk tarafından belirlenir ve korunur. Sınırlara riayet edilmemesi, ister kendi isterse başkalarına ait hakkın korunmaması durumunda hukukta tespit edilen mueyyideler devlet eliyle uygulanır.

İslam hukukundaki hak tanımına gelince; baştan belirtelim, İslam'da hak cok geniş alana yayılan bir kavramdır. Gerek sozluk gerek ıstılahi manaları, tefsir, fıkıh, hadis gibi ilmî disiplinlerdeki farklı tanımları bunu acıkca ispat eder. Mesela Hak, Allah'ın isimlerinden biridir. Zulum, hakkın karşıt manasıdır. Dolayısıyla hak kavramının anlam cercevesi coğu zaman zulumden hareketle belirlenir ve kullanılır. Batıl, Kur'an' ın tabiriyle hakkın bizzat karşısında yer alan bir başka kavramdır. "Hak geldi, batıl zail oldu. Zaten batıl, yok olmaya mahkûmdur." ( İsra 81) ayeti bu yaklaşımın delilidir.

İslam hukukunda hak kavramı tıpkı modern hukukta olduğu gibi gerek usul gerekse furu acısından ceşitli muzakerelerin konusu olmuştur. Tanım ve kategorilendirme bağlamında gecen bu muzakereler dolayısıyla herkesin kabullendiği ortak bir hak tanımı soylemek imkÂnsızdır. Bununla beraber hakkın unsurlarını icine alan genel bir tanımı buraya kaydetmek istiyoruz. İstılahi olarak hak, insanın canlı veya cansız varlıklar uzerindeki yetki ve sorumluluklarıdır. Aynı manayı daha kestirmeden şoyle de ifade edebiliriz: Hak, insanın canlı-cansız başka varlıklar uzerindeki tasarrufudur. Bu tasarrufun cercevesi hukuk tarafından belirlenir. Yetki aşımı veya sorumluluğun yerine getirilmemesi hukuk tarafından belirlenen mueyyidelere tabidir. En genel manada hak, Allah hakkı, kul hakkı ve Allah ile kul hakkının uzerinde birleştiği karma haklar şeklinde uce ayrılır.

Hak kavramı hakkında sunduğumuz bu genel bilgilerin yeterli olduğu kanaatindeyim. Şimdi "mal" kavramı uzerinde de benzer acıklamalar yapıp, telif hakkına gececeğiz.

(14 Mayıs 2009, Perşembe)

______________________________

Fıkıhta Mal Kavramı ve Telif Hakkı

Gecen hafta telif hakları meselesine başlamış ve hak kavramı uzerinde durmuştuk. Bu hafta aynı uslupla mal kavramı uzerinde durup, bu bilgiler ışığında telif haklarına gececeğiz.Mal, fıkıhta edinilmesi ve faydalanılması mutat olan şeye denir.

Fıkıhcılar malı farklı yonlerini on plana cıkartarak değişik tasniflere ayırmışlardır. Bunlardan en meşhur olanı mutekavvim ve gayri mutekavvim ayrımıdır. Mutekavvim, yenilmesi, icilmesi ve kullanılması caiz ve meşru olan bir malın iktisadî değer ifade edip etmemesi anlamına gelen Arapca bir kelimedir. Yalnız iktisadî değerin yanında hukukî değerinin olması veya olmaması bir şey değiştirir mi? Bu İslam hukuku acısından onemli bir soru ve buna birazdan geri doneceğiz.

İkinci bir tasnif, malın piyasada benzerinin bulunup bulunmamasına gore yapılmıştır. Mislî ve kıyemî mal ayrımı bunu anlatır. Malın taşınabilir ve taşınamaz olması bir başka tasnif orneğidir. Menkul ve gayrimenkul olarak literaturde kendine yer bulan bu ayrımın taşınamaz kısmına ornek herkesin tahmin edeceği gibi tarla, arsa ve benzeri şeylerdir.

Tasnifler arasında en meşhur olanı ise Mutekavvim, yenilmesi, icilmesi ve kullanılması caiz ve meşru olan bir malın iktisadi değer ifade edip etmemesi anlamına gelen Arapca bir kelimedir. Yalnız iktisadî değerin yanında hukuki değerinin olması veya olmaması bir şey değiştirir mi? Bu İslam hukuku acısından onemli bir sorudur. Değer dendiği an akla gelen ilk şey hic şuphesiz, malın iktisadi değer taşımasıdır. Bir başka ifadeyle para ile ifade edilebilen bir karşılığının olmasıdır. Ama her mal İslam inancı zaviyesinden bakıldığında iktisadî bir değer taşımayabilir. Soz gelimi, domuz haram kılınması itibarıyla Musluman icin hicbir ekonomik değer taşımaz; ama aynı mal gayrimuslim icin iktisadi değere sahiptir. Kan, leş, icki vb. şeyler de bundan farklı değildir. Bu farklılıktan dolayı olsa gerek, hukukcular malın değer taşımasını, sadece iktisadî karşılığının olması ile değil, hukukî değer taşıması ile de anlamlandırmışlardır. Buna gore mutekavvim mal demek, ekonominin yanında hukuki değere de sahip olan mal demektir.

Bu genel bilgiler ışığında gelelim telif haklarına. En son soylenecek sozu isterseniz baştan ifade edelim; İslam ulemasının buyuk coğunluğu telif hakkı kapsamı icine giren şeyleri gayri maddi mal hukmunde kabul eder. Şoyle acalım; telif hakkı gunumuzde herhangi bir bilgi veya duşunce urununun kullanılması ve yayılması ile ilgili hakları ifade eden bir kavramdır. Kitap, makale, resim, fotoğraf, muzik eseri, mimari proje vb. şeyler bu bağlamda değerlendirilir. Aslında bunlar sınaî ve fikrî olmak uzere ikiye ayrılıp, fikrî mulkiyet hakları ust başlığında birleşirler. Telif hakları, fikrî hakların alt kumesini oluşturur. Pekala telif hakkı uzerinde farklı mutalaalara sahip olan, mesela yok diyen kişiler var mıdır? El-cevap; vardır. Onların duşuncelerini dayandırdıkları delil, hakkın istilahî ifadesiyle "ayn" yani elle tutulup, gozle gorulur olmamasıdır. "Telif hakkı, mucerret bir şeydir ve mal değildir; dolayısıyla alış-verişe konu olamaz" der ve bu yaklaşımlarını "Karşılığı odenerek satın alınan bir kitabın veya kasetin nasıl tasarruf edileceğine başkası karışamaz." diyerek orneklendirirler. Ama bu goruş coğunluk tarafından rededilmektedir. Rededenler, bu ictihattaki maddi ve gayri maddi mal ayırımı ile, zilyed ve malik arasındaki farkın gozetilmediğini nazara verirler. Ayrıca belki de tarım toplumu şartlarında gecerliliği olan soz konusu duşuncelerin, bu kapsam icine girmeyen yeni urunler icin gecerli olmadığını, bu hususta dikkat edilmesi gereken ana unsurun Mecelle'nin de "Âdet muhakkemdir" kaidesinden hareketle, orf ve Âdet olduğunu belirtmektedirler. Malum, dunya genelinde kabullenilen orf ve Âdete gore-ki buna evrensel doğru da diyebiliriz- telif hakkını gayri maddi bir mal ve mutlak bir hak olarak gormektedir. Nitekim hemen her hukuk sistemindeki duzenleme bu esasa gore yapılmıştır.

Haftaya bitirmek niyetiyle.

(21 Mayıs 2009, Perşembe)

______________________________

CD, DVD ve Telif Hakkı

Gectiğimiz iki haftada telif hakkını hak, gayri maddi mal kavramlarının izahlarına dayandırarak var olduğunu izaha calıştık. Şimdi bu mutlak hakkın izinsiz kullanımına sıra geldi.

Şoyle başlayalım; neler telif hakkı kapsamı icine girer? Elektronik versiyonu olan bir malı (kitap, makale, muzik eseri vs.) internet ortamından yasak olduğu belirtilmesine rağmen indirmek; CD, DVD kopyalamak, bilgisayar programını izinsiz kullanmak vb. yuzlerce ornek sıralanabilir. Teknolojiye aşina olduğumuz olcude verdiğimiz bu ve benzeri orneklerde telif kapsamı acısından her bir urun icin farklı şeyler soylenme ihtimali olsa da genel manada, malın basılma-satılma-dağıtılmasını icine alan halka arz yetkisi, iktibaslarda sahibini belirtme, eserde değişiklik yapmama ve temsil gibi haklar sıralanabilir.

Tercihlerini kabullendiğimiz İslam bilginlerinin goruşlerine gore telif hakkı kapsamı icine giren bilgi ve duşunce urunu olan eşyalar, İslam hukukuna gore gayri maddi maldır ve mutlak hakkın konusudur. Bunlar hem iktisadi hem de hukuki değere sahiptir. Elle tutulur, gozle gorulur olmaması bir şeyi değiştirmez. Cunku bunlar zihni caba, uzun zaman, bedeni emek ve işin mahiyetine gore değişen binlerce-milyonlarca liralık harcamalar sonucu elde edilen urunlerdir. Oyleyse bunların alıcısı sınırları hukuk tarafından belirlenen cerceveye uymak zorundadır. Aksi halde hak ihlal edilmiş olur. Bu durumda ukbaya bakan vechesiyle kul hakkı, dunyaya bakan vechesiyle de fikri mulkiyet hukuku devreye girer. Ceza soz konusu olan bir fiil ortada varsa Ceza Hukuku, tazminat soz konusu ise Borclar Hukuku ilgilenir ve mueyyideler devlet eliyle uygulanır.

Burada ilave şu sorulara kısa kısa cevap verebiliriz; bu mevzuda cehalet mazeret midir? Cevap; hayır, değildir. Nitekim gunumuzde piyasada satılan mallara bu telif haklarının korunduğunu ifade eden semboller konulmaktadır. Mesela, daire icindeki c harfi yani © şekli bunu ifade eder.

Hak sahibinin gayrimuslim olması bir şey değiştirir mi? Cevap; hayır. Hak, haktır. Hakka sahip olan kişinin dini kimliğinin ne dunyevi ne de uhrevi acıdan hicbir onemi yoktur.

Bazı bilgisayar programlarında yapımcı firmanın kopyalama ihtimalini mevcut teknolojiyi kullanarak imkansız kılma ihtimalini değerlendirmemeleri, dolaylı izin ve ruhsat sayılmaz mı? Cevap; bu konuda iki ayrı goruş var. Bir; hak, haktır; kucuğune-buyuğune bakılmaz; dolayısıyla soruda ifade edilmek istenen "bidelaletil'l hal izin" izin sayılmaz, caiz değildir. İkinci goruş ise; "Bu fiili durum eğer kanunlar tarafından yasaklanmıyorsa gizli izin sayılır. Kişi ticaretini yapmamak ve sadece kendisi kullanmak icin bu malı kopyalayabilir. Eğer halka arz ile ticareti yapılacaksa gerekli telif ucretinin odenip iznin alınması gerekir." deniliyor.

Tuketiciler acısından baktığımız bu hadisenin bir de uretici kısmı var. Bilinen bir gercek ki bugun arka arkasına şu uc yazının yazılmasına neden olan urunler, her ne kadar uzun caba, gayret ve masraflar sonucu elde edilmiş de olsa, aklıselimin kabulleneceği olcunun dışında bir kÂr marjı ile satışa sunulmaktadır. Tekel oluşturmalar, gereksiz yere uretici ile tuketici arasına konulan komisyoncular urunun fiyatının suni olarak yukselmesine sebebiyet vermektedir. İzinsiz kopyalamaya insanları iten faktorlerden birinin de bu olduğu unutulmamalıdır. Tabii insan fıtratındaki ceşitli saikleri harekete gecirerek ihtiyac olmayan nice şeyleri ihtiyacmış gibi sunan aşırı reklam faaliyetlerini de başka bir muharrik sebep olarak akılda tutmak lazım.

(28 Mayıs 2009, Perşembe)



Ahmet KURUCAN
[IMG]http://img16.**************/img16/5161/zaman.png[/IMG]








__________________