İman, bildirilen altı esasa inanmak ve Allahu teÂl tarafından bildirilen, Muhammed aleyhisselamın Allahu teÂl tarafından getirdiği emir ve yasakların hepsine inanmak ve inandığını dil ile soylemek demektir.

Amentu şoyledir:
Âmentu billahi ve melaiketihi ve kutubihi ve rusulihi vel yevmil ahiri ve bilkaderi hayrihi ve şerrihi minallahi teÂl vel ba'su ba'del mevti hakkun. Eşhedu en l ilahe illallah ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve resuluhu.
[Yani, Allah’a, meleklerine, gonderdiği kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gunune, kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna, oldukten sonra dirilmeye inanıyorum. Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed aleyhisselamın da Allah’ın kulu ve son Peygamberi olduğuna şehadet ediyorum.]

İman, Muhammed aleyhisselamın, Peygamber olarak bildirdiği dini, akla, tecrubeye ve felsefeye uygun olup olmadığına bakmadan tasdik etmek yani kabul edip, beğenip, inanmaktır. Akla uygun olduğu icin tasdik etmek, aklı tasdik etmek olur, Resulu tasdik etmek olmaz. Yahut Resulu ve aklı birlikte tasdik etmek olur ki, o zaman Peygambere itimat tam olmaz. Tam olmayınca, iman olmaz. Allahu teÂlÂ, (Onlar gayba [gormedikleri halde Resulumun bildirdiği her şeye] iman ederler) buyuruyor. (Bekara 3) Resulu de, (Dini [hukumleri, dinde bildirilenleri] aklı ile olcenden daha zararlısı yoktur) buyurdu. (Taberani)

Nazara yani goz değmesine inanmayan bir kimse, (Bugun fen, gozle gorulemeyen şuaların iş yaptığını acıklıyor. Mesela bir kumanda ile TV’yi, radyoyu veya arabamızı acıp kapatabiliyoruz. Bunun icin gozlerden cıkan şuanın zarar verebileceğine artık inanıyorum) dese bunun kıymeti olmaz. Cunku bu insan dine değil, kumandadan cıkan şuaya inanıyor. Yahut şua ile birlikte Peygambere inanıyor. Yani fen kabul ettiği icin, şuaların etkisini gozu ile gorduğu icin inanıyor ki bu iman olmaz. Dinde bildirilen her şeyi, fen ispat edemese de, fayda veya zararını gozu ile gormese de, yine inanmak lazımdır. Hakiki iman gayba inanmaktır yani gormeden inanmaktır. Gordukten sonra artık o iman olmaz. Gorduğunu itiraf etmek olur. Bekara suresinin 3. Âyetinde, gayba inanmak, gormeden inanmak ovuluyor. İmanın altı şartı da gayba inanmayı gerektirmektedir. Cunku hic birisini gormuş değiliz.

Peygamber efendimiz, aşağıda bildirilen iman ile ilgili Âyetleri acıklayarak imanı şoyle tarif etti:
(İman; Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gunune, [yani Kıyamete, Cennete, Cehenneme, hesaba, mizana], kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna, olume, oldukten sonra dirilmeye, inanmaktır. Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim Onun kulu ve resulu olduğuma şehadet etmektir.) [Buhari, Muslim, Nesai]

Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Asıl iyilik; Allah’a, ahirete, meleklere, kitaplara, nebilere inanmaktır.) [Bekara 177]

(Onlar gayba [Allah'a, meleklere, kıyamete, cennete, cehenneme gormedikleri halde] inanırlar.) [Bekara 3]

(Onlar, sana indirilene, senden onceki kitaplara ve ahirete iman ederler.) [Bekara 4]

Bu uc Âyette, Allah’a, ahirete, meleklere, kitaplara, peygamberlere ve gayba inanmak bildiriliyor.

(Allah, onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir.) [Bekara 255]

(Olumu Allah’ın iznine bağlı olmayan hic kimse yoktur.) [Al-i İmran 145]

(Olum zamanını takdir eden ancak Allah’tır.) [Enam 2]

Bu uc Âyet, takdirin Allah tarafından olduğunu bildirmekte, kadere iman etmeyi gostermektedir.

(Kendilerine bir iyilik dokununca, "Bu Allah’tan" derler; başlarına bir kotuluk gelince de "Bu senin yuzunden" derler. “Kullun min indillah” [Hepsi Allah’tandır] de, bunlara ne oluyor ki bir turlu laf anlamıyorlar.) [Nisa 78]
Bu Âyet, hayır ve şerrin Allah’tan olduğunu bildirmektedir.

(Muhammed [aleyhisselam], Allah’ın Resulu ve nebilerin sonuncusudur.) [Ahzab 40]
Bu Âyet de, Resulullahın peygamber olduğunu bildirmektedir.

Amentu’nun manası

Allah’a inanmak:
Allahu teÂlÂnın varlığına, birliğine, Ondan başka ilah olmadığına, her şeyi yoktan yarattığına, Ondan başka yaratıcı olmadığına kalben inanmak, kabul etmek demektir. Âlemlere rahmet olarak gonderdiği son Peygamberi Muhammed aleyhisselam vasıtasıyla bildirdiği dinin hepsini kabul etmek, beğenmek demektir. Bir Âyet-i kerime meali:
(Allah’a ve ummi nebi olan Resulune iman edin!) [Araf 158]

Meleklere inanmak:
Melekler nurani cisimlerdir. Hicbirinde erkeklik dişilik yoktur. Hepsinin gunahsız, emin olduğunu kabul etmek, tasdik etmek, yaptıkları işleri beğenmek şarttır. Bir Âyet-i kerime meali:
(Asıl iyilik; Allah’a, ahirete, meleklere, kitaplara, nebilere inanmaktır.) [Bekara 177]

Kitaplara inanmak:
Zebur, Tevrat, İncil, Kur’an ve diğer kitapların Allahu teÂl tarafından gonderildiğine, hepsinin hak olduğuna inanmak lazımdır. Ancak, Kur’an-ı kerimden onceki kitapların insanlar tarafından değiştirildiğini, Allah kelamı olmaktan cıktıklarını bilmek, bunu kabul ve tasdik etmek demektir. Onceki kitapların hic birisi değişmemiş bile olsa, Allahu teÂl tarafından nesh edildiğine yani yururlukten kaldırıldığına iman etmek gerekir. Bir Âyet-i kerime meali:
(Onlar, sana indirilene [Kur’an-ı kerime], senden onceki indirilen kitaplara iman ederler.) [Bekara 4]

Peygamberlere inanmak:
Peygamberlerin hepsinin Allahu teÂl tarafından secilmiş olup, sadık, doğru sozlu, gunahtan masum olduklarını kabul ile tasdik etmek demektir. Onlardan birini bile kabul etmeyen, beğenmeyen kimse, kÂfir olur. Peygamberlerin ilkinin Âdem aleyhisselam ve sonuncusunun, Muhammed aleyhisselam olduğuna iman etmek, kabul ve tasdik etmek demektir. Peygamber efendimizin bildirdiği dini hukumlerin hepsini, en guzel şekilde ve eksiksiz tebliğ ettiğine inanmak, bu emir ve yasakların hepsini kabul edip, hepsini beğenmek demektir. Bir Âyet-i kerime meali:
(Butun Peygamberlere iman edip, hicbirini diğerinden ayırmayanlar Allah’ın mukafatına kavuşacaktır.) [Nisa 152]

Kaza ve kadere inanmak:
Allahu teÂlÂnın insanlara cuzi irade verdiğini, insanların bu cuzi iradeye gore tercih ettikleri ve yaptıkları her şeyi Allahu teÂlÂnın yarattığına iman etmek demektir. Hayır ve şer, her şeyi kulların talep ettiklerini, Allah’ın da bunu dilediği takdirde yarattığını bilmek, bunu kabul ile tasdik etmek ve beğenmek demektir. Bir Âyet-i kerime meali:
(Allah’ın emri mutlaka yerine gelecek, yazılmış bir kaderdir.) [Ahzab 38]

Ahirete inanmak:
İnsanların kıyamet kopunca, dirileceklerine, hesap ve mizandan sonra, Muslumanların Cennete, kÂfirlerin Cehenneme gideceklerine ve orada ebedi kalacaklarına iman etmek, bunu kabul etmek ve beğenmek demektir. Bir Âyet-i kerime meali:
(Onlar [Muslumanlar], ahiret gunune iman ederler.) [Bekara 4]

Kelime-i şehadete inanmak şoyle olmalı:
Ben şehadet ederim ki, yani gormuş gibi bilirim ve bildiririm ki, Allah’tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed aleyhisselam Onun kulu, resulu ve son Peygamberidir. İki Âyet-i kerime meali:
(Muhammed [aleyhisselam], Allah’ın Resulu ve nebilerin sonuncusudur.) [Ahzab 40]

(Allah’a ve resulune inananlara, rableri katında nurları ve ecirleri vardır.) [Hadid 19]

İnanmak ne demek?
Sual: Musluman olmak icin Amentu’deki altı esasa inanmak şarttır, ama inanmak ne demektir?
CEVAP
İnanmak, gormuş gibi, kabul etmek, tasdik etmek, beğenmek demektir. Bir insanın Musluman olabilmesi icin, iman sahibi olması, yani dinimizin emir ve yasaklarına inanması şarttır. Yalnız inanması da kÂfi değildir; bu emirleri beğenmesi ve sevmesi de şarttır. Bu da bir bilgi işidir. Yapıp yapmamak ayrı, bunları kabul etmek, beğenmek ve sevmek ayrı şeydir. Yapıp yapmamak gunah ve sevapla ilgili, kabul etmek ve beğenmek imanla ilgilidir. İmanın altı esası bir butun olup, cok onemlidir. Ufak bir şuphe goturmez. İnandığı halde, birini bile beğenmemek kÂfirliktir.

İmanın tarifi nedir?
İmanı şoyle tarif ediyorsunuz:
"İman, Muhammed aleyhisselamın, peygamber olarak bildirdiği şeyleri, tahkik etmeden, akla, tecrubeye ve felsefeye danışmaksızın, tasdik ve itikat etmektir, inanmaktır. Akla uygun olduğu icin tasdik ederse, aklı tasdik etmiş olur, resulu tasdik etmiş olmaz. Veya, resulu ve aklı birlikte tasdik etmiş olur ki, o zaman peygambere itimat tam olmaz. İtimat tam olmayınca, iman olmaz. İman, Amentu’deki 6 esasa kesin olarak inanmaktır. Cunku iyiler ovulurken, (Onlar gayba inanır) buyuruluyor."
Bu tarif, Kur'ana zıttır, Bekara suresinin 62. Âyetine aykırıdır. İman sadece Allah’a ve ahirete olması gerekir. Bu tarifin Muhammedi tavırla hic bir alakası yoktur.
CEVAP
(Muhammedi) ifadesi uygun değildir. Bu, Peygamber efendimizin Allah’ın Resulu olduğuna inanmayan, Kur'anın Allah’ın kelamı değil, Muhammed aleyhisselamın sozu olduğunu savunan musteşriklerin ve misyonerlerin ifadesidir. İman edilmesi gereken hususlar sadece Bekara 62 de mi bildiriliyor? Diğer Âyetleri niye gizliyorsunuz? Guneş balcıkla sıvanmaz. İman sadece Allah’a ve ahirete değil, Amentu’deki altı esasa inanmaktır. Bekara suresinin 3. Âyetinde, gayba inanmak, gormeden inanmak ovuluyor. İmanın altı şartı da gayba inanmaktır. Cunku hic birisini gormuş değiliz.

Peygamberlerden sonra butun insanların en ustunu olan Hazret-i Ebu Bekir bu ustunluğe kavuşup nasıl Sıddık lakabını aldı biliyor musunuz? (Allah ne diyorsa doğrudur, Allah’ın resulu ne diyorsa doğrudur) demesi yuzunden bu dereceye yukselmiştir. KÂfirler, (Muhammed, Ebu Bekir’e galiba sihir yapmış, cunku gormeden inanıyor, bir anda onun Miraca gidip geldiğini tasdik ediyor) diye hayrette kaldılar.

İslamiyet’i beğenmek
Sual: Bir kimse, Amentu’nun altı şartına inansa, fakat Allah’ın emir ve yasaklarından birini beğenmese, mesela (Cehennem luzumsuzdur) veya (Şarabın haram edilmesi manasızdır) dese, bu kimse, imanın şartlarının hepsini kabul ettiği icin imanlı sayılmaz mı?
CEVAP
Sayılmaz. Amentu’nun icinde Allah’a iman vardır. Allah’a iman, butun sıfatlarıyla birlikte ona imandır, ayrıca emir ve yasaklarının yani İslamiyet'in doğru ve yerinde olduğuna da inanmak şarttır. Boyle inanmayan iman etmiş sayılmaz. Demek ki, Amentu’ye inanan kimsenin İslamiyet’i beğenmesi şarttır, cunku İslamiyet, Allahu teÂlÂnın emir ve yasaklarıdır. Emir ve yasakların birini bile beğenmemek kufur olur.

Bunun gibi hubb-i fillah, buğd-i fillah da imanın esaslarındandır. Allahu teÂlÂyı sevmek de, emir ve yasaklarının hepsinin yerinde ve guzel bulmakla olur. Allah’ı ve onun dostlarını sevmek, sevmediklerini sevmemek de lazımdır. Bir hadis-i şerif meali:
(Allah icin seven, Allah icin buğzeden, Allah icin veren, Allah icin yasaklayan, gercek iman sahibidir.) [Ebu Davud]

İman herkese lazım
Sual: İman etmek akıl icabı değil midir?
CEVAP
İmanı olmayan kimsenin sonsuz olarak Cehennem ateşinde yanacağını Peygamber efendimiz haber verdi. Bu haber elbette doğrudur. Buna inanmak, Allahu teÂlÂnın var olduğuna, bir olduğuna inanmak gibi lazımdır. Sonsuz olarak ateşte yanmak ne demektir? Herhangi bir insan, sonsuz olarak ateşte yanmak felaketini duşunurse, korkudan aklını kacırması lazım gelir. Bu korkunc felaketten kurtulmak caresini arar. Bunun caresi ise, cok kolaydır. (Allahu teÂlÂnın var ve bir olduğuna ve Muhammed aleyhisselamın Onun son Peygamberi olduğuna ve Onun haber verdiği şeylerin hepsinin doğru olduğuna inanmak ve beğenmek) insanı bu sonsuz felaketten kurtarmaktadır.

Bir kimse ben bu sonsuz yanmaya inanmıyorum, bunun icin boyle bir felaketten korkmuyorum, bu felaketten kurtulmak caresini aramıyorum derse, buna, (İnanmamak icin elinde senedin, vesikan var mı? Hangi ilim, hangi fen inanmana engel oluyor?) denirse ne cevap verecektir? Elbette hicbir vesika gosteremiyecektir. Senedi, vesikası olmayan soze ilim, fen denir mi? Buna zan ve ihtimal denir. Milyonda, milyarda bir ihtimali olsa da, (sonsuz olarak ateşte yanmak) korkunc felaketinden sakınmak lazım olmaz mı? Az bir aklı olan kimse bile, boyle felaketten sakınmaz mı? Sonsuz ateşte yanmak ihtimalinden kurtulmak caresini aramaz mı? Goruluyor ki, her akıl sahibinin iman etmesi lazımdır.

İman etmek icin vergi vermek, mal odemek, yuk taşımak, zevkli tatlı şeylerden kacınmak gibi sıkıntılara katlanmak lazım değildir. Yalnız kalb ile, ihlas ile, samimi olarak inanmak yeterlidir. Bu inancını inanmayanlara bildirmek de şart değildir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki, (Sonsuz ateşte yanmaya inanmayanın, buna cok az da bir ihtimal vermesi, zannetmesi akıl icabıdır). Sonsuz olarak ateşte yanmak ihtimali karşısında, bunun yegane ve kesin caresi olan iman nimetinden kacınmak, ahmaklık, hem de cok buyuk şaşkınlık olmaz mı?

İmandan mahrum olan
Sual: (İman edenin, neyi yok; imandan mahrum olanın neyi var ki?) sozu, ne demektir?
CEVAP
Hukum, neticeye gore verilir. Ebedi kÂr ve zarara bakılır. Ebedi nimetlere kavuşmanın veya ebedi azaplara duşmenin sebebi, insanda bir hazinenin varlığına veya yokluğuna bağlıdır. Bu hazine imandır, Musluman olmaktır. Bu hazineye malik olanın her şeyi var demektir. Bu hazineden mahrum kalanın da, hicbir şeyi yok demektir. Mesela dunyanın en fakir insanı salih bir Musluman olsun. Bu cok fakir Muslumana, (Dunyanın butun servetini, her şeyin tapusunu sana vereceğiz, dunyanın lideri de, sen olacaksın, ama; imanını bırak) deseler. O, cok fakir Musluman, bunu asla kabul etmez. Demek ki, iman sahibi, dunyadaki butun servetin satın alamayacağı bir hazineye ve erişilemeyecek bir makama sahiptir.

Netice olarak, Allahu teÂlÂya iman eden kimse, o haliyle de olurse, ebedi Cennetliktir. Başka hic bir şeyi olmasa da, ne onemi var? İmandan mahrum olanın akıbeti ise, ebedi Cehennemdir. Butun dunya onun olsa da, neye faydası olur? Onun icin bir iş yaparken, bu işten Allahu teÂl razı mı, değil mi ona bakmak gerekir. O, razı ise başka hic kimse razı olmasa da, onemi yoktur. O razı değilse, herkes razı olsa da, beğense de, hic kıymeti olmaz. O halde her işte olcumuz, Allahu teÂlÂnın rızası olmalıdır.

Dil ile ikrar
Sual: Bir ingiliz arkadaşım var. Musluman olmuş, namaz kılıyormuş ama, hic kimseye soylememiş. İngilizler Musluman olduğunu duyarsa, iyi gozle bakmayacaklarını soyluyor. Kitaplarda okumuş, kalb ile tasdik, dil ile ikrar etmek gerekiyor, şimdi benim kac kişinin yanında Muslumanlığımı ikrar etmem gerekir diyor. İkrar etmeden veya edemeden olsem Musluman sayılmaz mıyım diyor.
CEVAP
Evet iman etmek icin kalb ile tasdik dil ile de ikrar gerekir. Ancak, onun dil ile başkalarına ikrar etmesi gerekmez. İslam ulkesinde ikrar etmesi gerekir ki, Musluman olarak bilinsin ve Muslumanlara yapılan muamele ona yapılsın ve Musluman mezarlığına defnedilsin.

İnanmak ve beğenmek
Sual: Cennete, Cehenneme ve Allah’a inanan herkes mumindir ve Cennete gider deniyor. Boyle bir şey var mıdır?
CEVAP
Cok yanlış bu! Şeytan da Allah’a inanıyor, o da Cennete Cehenneme inanıyor. Hatta imanın diğer şartlarına da inanıyor. Meleklere inanıyor, Peygamberlere inanıyor, gonderilen kitaplara inanıyor. Oldukten sonra dirilmeye inanıyor. Hesaba, kitaba inanıyor yani bunları biliyor. Demek ki Amentu’ye sadece inanmakla, bunları bilmekle iman olmuyor. Amentu’de bildirilen altı esasa inanmakla birlikte, Allahu teÂl tarafından bildirilen emir ve yasakların tamamını kabul etmek ve hepsini beğenmek de şarttır. Birini bile beğenmeyen musluman olamaz. Bir de, Hubb-i fillah, buğd-i fillah ile gayba iman var. Yani Allah dostlarını dost, duşmanlarını duşman bilmek ve gayba inanmak gerekir. Tersi, yani Allah dostlarını duşman, duşmanlarını da dost bilen ve gayba inanmayan kimse mumin olamaz.

Demek ki Amentu’ye şeytan da inanıyor, hepsini teker teker biliyor. Ancak şeytan, inandığı, teker teker bildiği bu şeyleri kabul etmiyor, beğenmiyor ve Allah dostlarını duşman, duşmanlarını da dost biliyor. Şeytan gibi bilen ve inanan kimse mumin olmaz.

En faziletli iman
Sual: En faziletli iman nedir?
CEVAP
İmanın altı şartına inanıp, hubb-i fillah ve buğd-i fillah ile gayba inandıktan sonra, hep Allahu teÂlÂyı hatırlamak, her işini dine uygun olarak, Allah icin yapmaktır. Bir hadis-i şerif meali:
(En faziletli iman, nerede olursan ol, Allahu teÂlÂnın seninle beraber olduğunu bilmendir.) [Taberani]

İman mahlûk mudur?
Sual: İman mahlûk mudur, yani sonradan mı yaratılmıştır?
CEVAP
İslam Âlimleri buyuruyor ki: İman, Allahu teÂlÂnın hidayeti olması bakımından mahlûk değildir; fakat kulun tasdik ve ikrar etmesi bakımından mahlûktur. İş sahibi, işi yaratan değil, bu işi yapandır. İnsan, mahlûk olduğu gibi, insanın kufru de, imanı da mahlûktur. (Milel ve Nihal)

Musluman olmak icin
Sual: S. Ebediyye’de, (Musluman olmak icin, hicbir formaliteye, muftuye, imama gitmeye luzum yoktur) denildikten sonra, Makamat-i Mazheriyye’den, (Allahu teÂlÂya, Resulune ve Onun Allahu teÂlÂdan getirdiklerinin hepsine inandım. Beğendim, kabul ettim. Allahu teÂlÂnın ve Resulunun dostlarını severim ve duşmanlarını sevmem demek kÂfidir) diye naklediliyor. Sanki buradan, (Musluman olmak icin imanın altı esasına inanmaya gerek yok) gibi anlaşılıyor. İmanın altı esasına inanmayan nasıl Musluman olur?
CEVAP
O ifade eksik değildir. Orada imanın esası veciz olarak anlatılmıştır. (Resulullah'ın bildirdiği her şeye, onun bildirdiği şekilde inandım, kabul ettim hepsini beğendim) denince ozet olarak her şey bildirilmiş oluyor.

Bir insan, imanın altı esasına inansa da, yine Musluman olmayabilir. Her maddenin şartları vardır. Amentuyu okuyup hepsine inandım demek yetmez. Her birine birer ornek verelim:
1- Allah'a inanmak: (Allah'a inandım) demek yetmez. Bir kimse, (Allah kutuplardadır) veya (Merih gezegenindedir) yahut (Arş’tadır) dese kÂfir olur. Cunku Allah mekÂndan munezzehtir. (Allah’ın her şeye gucu yetmez) diye inansa kufur olur. Demek ki, sadece (Allah'a inanıyorum) demek yetmez. Bildirilen kÂmil sıfatlarıyla Allah'a inanmak lazımdır.

2- Meleklere inanmak: (Meleklere inandım) demek yetmez. Hristiyanlar gibi, (Melekler Allah'ın kızlarıdır) diye inansa kÂfir olur. Demek ki, sadece (Meleklere inanıyorum) demek yetmez. Dinimizin bildirdiği sıfatlarıyla meleklere inanmak lazımdır.

3- Kitaplara inanmak: (Kitaplara inandım) demek yetmez. Bozuk kitaplardaki yanlış iman bilgilerine inansa kÂfir olur. O hÂlde dinimizin bildirdiği şekilde kitapların vasıflarına da inanmak lazımdır.

4- Peygamberlere inanmak: (Peygamberlere inandım) demek yetmez. Peygamberlere hÂşÃ‚ (Yalancı, cahil kimselerdir) diye inansa kÂfir olur. Demek ki, dinimizin bildirdiği şekilde peygamberlerin vasıflarına da inanmak lazımdır.

5- Âhirete inanmak: (Âhirete inandım) demek yetmez. (Âhirette Cennet ve Cehennem diye bir şey yok) veya (Cennet Cehennem var, ama ebedî değildir) dese kÂfir olur. O hÂlde, Âhiretle ilgili dinimizin bildirdiği her şeye inanmak lazımdır.

6- Hayır şer Allah'tandır: (Hayrın ve şerrin Allah'tan olduğuna inandım) demek yetmez. Mesela bir kimse, (Şer, kotuluktur, gunahtır. Allah bize kotuluğu, gunahı zorla işletiyor) diye inansa kÂfir olur. Demek ki, hayra, şerre dinimizin bildirdiği şekilde inanmak lazımdır.

Bu orneklerden anlaşıldığı gibi, bu saydıklarımızı kabul etmeden (İmanın altı esasına inandım) dese Musluman olamaz. Makamat-ı Mazheriyye’deki husus, şahane bir bilgidir. Orada, (Allahu teÂlÂdan getirdiklerinin hepsine inandım. Beğendim, kabul ettim) deniyor. Allahu teÂlÂdan getirdiklerinin icinde, imanın altı şartı da vardır. Altı şarta nasıl inanılacağı da vardır. Haramların, helÂllerin, ibadetlerin hepsi vardır. Yani tek eksik yoktur. Bu şekilde inanan kimse, tam Musluman olur.
__________________