İlim ilerledikce dinî goruşlerin iflÂs edeceğini sananlar, bu noktada yanılmışlardır. Bil'akis, ilmin ileriye doğru attığı her adım, her yeni buluş, duşunen insanlığı dinî akîdelere biraz daha yaklaştırmış ve Allah'ın buyukluğunu biraz daha yakından gostermiştir. Şoyle ki:
"KÂinatta mevcut kusursuz bir nizamın dayandığı kanunların keşfinden ve bu kanunlardan istifade yollarının araştırılmasından ibaret olan ilimler", bu muhteşem nizamı kuran ve işleten Allah'ın varlığına en kuvvetli burhan ve şahidlerdir. O yuce Yaratanın varlığını, eşsiz kudretini inkÂr etmek; ancak gozle gorulen mevcut nizamı inkÂr etmekle mumkun olur. Nizamın inkÂrı hÂlinde ise, ortada ilim kalmaz.
Diğer taraftan ilimler, Allah'ın yarattığı varlıklar Âlemini incelediklerinden, yaratılıştaki hÂrikaları, ince hesap ve olculeri ortaya koymakta ve varlıklar uzerinde tecelli eden İlÂhî isim ve sıfatları meydana cıkarmaktadırlar. Bu bakımdan, ilimlerin Allah'ın isimlerine ayna olduklarını ve herbir ilmin Allah'ın bir ismine dayandığını ve hakikatını o isimden aldığını soyleyebiliriz. Bu hususu Bediuzzaman şoyle izah etmektedir:
"Her bir kemÂlin, herbir ilmin, herbir terakkiyatın, herbir fennin bir hakikat-ı Âliyyesi [yuce bir hakikatı] var ki, o hakikat bir ism-i İlÂhîye dayanıyor. Pek cok perdeleri ve mutenevvi tecelliyatı [ceşitli tecellileri] ve muhtelif daireleri bulunan o isme dayanmakla o fen, o kemÂlÂt, o san'at kemÂlini bulur, hakikat olur. Yoksa yarım yamalak bir surette nÂkıs bir golgedir.
MeselÂ: Hendese [geometri] bir fendir. Onun hakikati ve nokta-i muntehası [ulaşabileceği en son nokta], CenÂb-ı Hakk'ın ism-i Adl ve Mukaddir'ine yetişip hendese Âyinesinde o ismin hakîmane cilvelerini muşahede etmektir.
MeselÂ: Tıb bir fendir. Hem bir san'attır. Onun da nihayeti ve hakikatı, Hakîm-i Mutlak'ın ŞÃ‚fî ismine dayanıp, eczahane-i kubrÂsı olan rûy-i zeminde [yeryuzunde] RahimÂne cilvelerini, edviyelerde [devÂlarda] gormekle tıb kemÂlÂtını bulur, hakikat olur.
MeselÂ: Hakikat-ı mevcûdattan bahseden hikmetu'l-EşyÂ, CenÂb-ı Hakk'ın (Celle CelÂluhû

İşte sana uc misÂl! Sair kemÂlÂt ve funûnu [fenleri] bu uc misÂle kıyÂs et."
(Sozler)
Gercekten de Bediuzzaman'ın işaret ettiği gibi, ilim ve fenlerin hakikatının İlÂhî bir isme istinad ettiği gorulmez veya gormezlikten gelinirse, ilmin ya inancsızlğa yol acacağı, veya faydasız birer meşguliyet mahiyeti alacağı, gunumuzde pek cok misalleriyle ortaya cıkmıştır.
* İlim - Din İlişkisini Acıklayan Bazı Guzel Sozler:
"İlim, insanlığa, telgrafı, elektriği, teşhisi ve bir takım hastalıkları tedavi carelerini verdi. Din de ferdlerde ruhî sukûneti ve ahlÂkî muvazeneyi te'min eder.
İlim ve din, kÂinatın hazinelerini acmak icin kullandığımız hakikî iki anahtardır.
İnsan ilimden istifade eder, fakat din ile yaşar."
(William James)
"Bir tabiat kanununu ifade eden her formul, Allah'ı oven bir İlÂhîdir."
(Maria Mitchell)
"Hangi sahada olursa olsun, ilimle ciddî şekilde meşgul olan herkes, ilim mÂbedinin kapısındaki şu yazıyı okuyacaktır: "İmÂn et!" İman, ilim adamının vazgecemiyeceği bir vasıftır."
(Max Planck)
"KÂinatın Yaratıcısına olan inanc, ilmi araştırmanın en kuvvetli ve en asîl muharrik gucudur."
(Albert Einstein)
"Vicdanın ziyası ulûm-u diniyyedir [dinî ilimlerdir]. Aklın nuru funû*-u medeniyyedir [modern fenlerdir]. İkisinin imtizacı ile hakikat tecelli eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervÂz eder [ucar]. İftirak ettikleri [ayrıldıkları] vakit, birincisinde taassub; ikincisinde hîle, şubhe tevellud eder."
(Bediuzzaman)
"Dinsiz ilim kor, ilimsiz din topaldır."
(Albert Einstein)
"İlim ile din, birbirini nefyetmez (inkÂr etmez), bil'akis tamamlar. Cunku bunlardan biri aklın, diğeri gonlun (kalbin) ışığıdır. Ve insan ne yalnız akıldan, ne de gonulden ibarettir. Fakat hem akıl, hem de gonul sahibi bir varlıktır. Dinsiz ilim belki aklı tatmîn eder, fakat muhakkak ki gonlu karartır. Nitekim ilimsiz din de ruhu ve gonlu ışıtır, fakat aklı karanlıkta bırakır.
Binaenaleyh, insanlığın hayrı ve faydası, ne bugun olduğu gibi yalnız ilme bağlanmaktır, ne de orta zamanlarda olduğu gibi yalnız dine sarılmaktır. Fakat her ikisine birden sahip olmaktır."
(Ali Fuad Başgil)
"Allahu TeÂlÂ'nın mahlûklarını inceleyen fen adamları, O'nun buyukluğunu herkesten iyi anlarlar."
(Fahreddin-i Razî

__________________