[IMG]http://img413.**************/img413/5703/akseyhkv8qx1.jpg[/IMG]

Şemseddin Muhammed bin Hamza, yani Fatih’in hocası, Âlim ve mutasavvıf Akşemseddin, bundan tam 543 yıl once, 15 Ocak 1459 tarihinde vefat etmiştir. “Akşeyh” adıyla şohret kazanmış olan Akşemseddin, Hacı Bayram Veli’ye intisab etmiş ve bir sure Hacıbayram Camii’nin cilehÂnesinde cile cıkarmıştır.

Akşemseddin, halkın teveccuh ve nazarından uzak durması, şohret ve şan belÂsından surekli kacınmasıyla, bir sembol şahsiyet olarak bayraklaşmıştır. Onun cile hayatı, tevÂzu ve mahfiyet iklimine ayak bastığı ilk tecrubesidir. Halkın ilgisinden cekinerek, şeyhinden ayrılma pahasına Beypazar’a giden Akşeyh, burada bir mescid ve değirmen inşÃ‚ etmiştir. Ancak burada da halkın teveccuhunden rahatsız olmuş ve Corum’un İskilip kazasına bağlı Evlek koyune goc etmiştir. Bir sure sonra Bolu’nun Goynuk kazasına yerleşen Akşemseddin, burada da bir mescitle bir değirmen yaptırmıştır. Akşemseddin, şeyhi Hacı Bayram Veli’nin vefÂtıyla irşad makamına gecmiştir. İstanbul’un fethi sırasında Fatih Sultan Mehmed’in yanında fethin manevî cephesini temsil eden buyuk veli, muhasaranın en sıkıntılı zamanında ordunun maneviyatını diri tutmuştur. Akşemseddin, fethin en onemli simgesi olan Ayasofya’nın camiye donuşturulmesi sırasında burada ilk Cuma namazı hutbesini okumuştur. O, İstanbul’un asırlar suren fetih ruyasını goren bahtiyarlardandır. Akşemseddin, hem fethe katılmış ve hem de fethin gercekleştiğini gormuş, asırlarca bircok İslÂm ordusunun muhasaraya aldığı, ama belki de vakti gelmediği icin bir turlu fethetmeye muvaffak olamadığı İstanbul’un, artık bir İslÂm beldesi olmasında onemli rol oynamıştır. Fetih’ten hemen sonra padişahın isteği ile, İslÂm ordularının İstanbul’u fethi sırasında şehit duşen buyuk sahÂbi Ebû Eyyub el-EnsÂrî (ra)’nin kabrini de keşfeden bu buyuk murşid, bir sure muderrislik de yapmıştır.

Akşemseddin; tevÂzu, alcakgonulluluk ve ferÂgatin zirve ismidir. O, herşeye sahip iken bırakmasını bilen; hukumranlığı ve dunya saltanatını, mahfiyet ve tecrîd makamına tercih etmeyen bir murşîdi kÂmildir. Maddî varlık ve dunyevî arzulardan el-etek ceken bu buyuk zÂt, bedenî isteklerden busbutun sıyrılmayı başarmış ve mÂsivÂdan yuz cevirmiştir. O, bu mÂnÂda bir “ehli tecrid”dir. Fuzûlî’nin :

“Mesleki tecrîddir ferÂgat evi
Terki mÂl ile hÂnumÂndan gec”

cağrısıyla tarif ettiği bu makam, elbette ki kalp gozu acık bahtiyarların, varlık ve eşyanın mahiyetini keşfederek “asıl olanı” bulmasıyla kazanacağı bir mertebedir. Yunus’un, “ballar balını bulduğu” bu makam, herşeyden feragat etmeyi gerektiren bir “bulma hali”nin eseridir. O’nu bulmak, O’na yonelmek ve O’na ulaşmak, herşeyi bırakmanın da yeri ve zamanıdır. Nitekim fetihten sonra Akşemseddin, padişahın tacını ve tahtını bırakarak kendisine bağlanma isteğini engellemeye calışmış ve bu cihan sultanını durduramayacağını anlayınca da Gelibolu uzerinden Goynuk’e donerek inzivÂya cekilmiştir. Akşemseddin’in hangi ruh hÂliyle padişahı durdurmak istediği ve taht merkezinden ayrılarak iltifat ve ilgiden neden rahatsız olduğu konusunda pek cok şey soylenebilir. Ancak Fatih’in Goynuk’e gonderdiği hediyeleri almak istememesi ve Goynuk’e yaptırmak istediği tekke ve cami icin rıza gostermemesi, devletin devamı ve bekÂsının teminatı olan hukumdarlık makamının zedelenmemesi icÂbıdır. Nitekim “sultÂna sultÂnlık ve gedÂya da gedÂlık yakışır”. Fatih’in bircok ihsanından sadece Goynuk’e bir ceşme yapmasına izin veren Akşemseddin, şeyhi Hacı Bayramı Veli’nin yolundan gitmiş ve tekkenin devlet uzerindeki tahakkumune yol acacak bir tavrı şiddetle reddetmiştir. Bize gore, Osmanlı Devleti’nin din ve devlet işlerinin sağlıklı gelişmesinde, Akşemseddin’in bu tavrı buyuk bir onem taşımaktadır.

Cihan padişahı Fatih Sultan Mehmed’in derviş olma talebini geri ceviren Akşemseddin’in, sultanın kırılması karşısında verdiği cevap cok onemlidir: “Dervişlikte bir hÂlet vardır ki, eğer lezzet alınırsa, saltanat işlerinden kesin olarak el cekmek lÂzım gelir. Memleketin işleri ihtilÂl bulur. O takdirde, hem siz ve hem de biz vebÂle gireriz…” (SolakzÂde Tarihi, c. I, s. 273) Şeyhin bu sozleri karşısında teselli bulan Fatih, ikibin altın gondererek onu taltif etmek ister. Fakat Akşemseddin bu parayı kabul etmez ve geri gonderir.

Rivayete gore, padişah bir gun Akşemseddin’in cadırına girmiş, ancak şeyh hic kımıldamadan oylece yerinde oturmaya devam etmiş. Bu hale cok uzulen padişah, Ahmed Paşa’ya: “Şeyh bize kıyÂm etmeyip yerinden kımıldamadığı icin hÂtırım kırılmıştır ve gonlum mahzundur” diye yakınmıştır. Akşemseddin’i iyi tanıyan Ahmed Paşa, padişaha şeyhin bu hareketini şoyle izÂh etmiştir: “Bu buyuk fetih, onceki pÂdişÃ‚hlara ve mubÂrek ecdÂdınıza muyesser olmayıp size nasip olmakla, sizde bir ceşit gurur muşÃ‚hade eylemiş, bu yuzden riÂyet ve tÂzimde kusur gostermiştir. Gercekten maksatları sizden o gururun izÂlesine gayret gosterip ayağa kalkmadı.” Bu izÂh uzerine rahatlayan padişah gece yarısı Akşemseddin’i ziyaret etmiş ve kendisiyle sabaha kadar sohbet edip sabah namazını da Şeyhle birlikte ed etmiştir.

Aynı zamanda şair de olan Akşemseddin, “terki cÂn, bînişÃ‚n, bîgumÂn” kÂfiyeleriyle kendisini şu şiirinde ne guzel anlatıvermiş :

CÂnı cÂnÂn isteyenler terki cÂn olmak gerek
Âlemi devri zamÂnda bînişÃ‚n olmak gerek

LÂmusellim kaydımış gavvÂs olan gevher bulur
Gevheri gayb isteyenler bînişÃ‚n olmak gerek

Rukni a’zam sıdk u himmet i’tikÂdı pÂk imiş
Bîriy ihlÂsı mahz bîgumÂn olmak gerek

Nahv u sarf u mantık u hey’et nucûm u ilm u tıb
Meclisin terk eyleyup andan revÂn olmak gerek

Sen seni altın sanursın altunun oda bırak
SÂfî olup gıll u gışdan pÂkcÂn olmak gerek

Bildugun terk eylegil hestîligun elden bırak
Işkıla pervÂne tek bîcism u cÂn olmak gerek

Şems istersin ki sultÂn sohbetine iresin
Kapusında cok zamÂnlar pÂsubÂn olmak gerek

Buyuk mutasavvıf ve murşidi kÂmil Akşemseddin hazretlerini, vefÂtlarının yıldonumu munasebetiyle (rahmet niyazıyla yÂdedip) bir kez daha ornek bir şahsiyet olarak tanımak ve “Akşemseddin Olabilmek” idealini hep diri tutmak ne buyuk saadet !…

Dundar OSMANOĞLU

.:alıntıdır:.
__________________