Var mı hepimizin acaba bir kayma noktası!?...

Bir gun yonumuzu yuzseksen derece dondurduğumuz bir an hic olmadı mı?...

Olumlu veya olumsuz, dogru veya yanlış aslında icimizden biryerlerin " hayir asla " feryadına rağmen, dinlemeyiverip; icimizdekinin ciğerini eze eze onun dediğinin tam aksi bir istikamette tercihimizi kullandığımız anlara hic mi şahit olmadık?...

Anlatmaya calıştığımız hadise şu:

On yıl yirmi yıl hayatında kavissiz ve engebesiz, duzeyli ornek insan profili cizen bir insan; bir bakıyorsunuz, olmadık bir olayda, anlaşılmaz gibi gozuken bir tavırla, butun alışkanlıklarının, değer yargılarının aksine, coğu zaman gizli, cok ender ise toplum onunde inandığını iddia ettiği butun değer yargılarını, karakterini ayaklar altına alıveriyor.... " Tuh, vay be ! O oyle mi, yazık , yazık etti kendine " deyiveriyoruz..

İyi bir aile babası; coluğu cocuğu ile mutlu veya en azından coğu zaman huzurlu... Bakıveriyoruz o ondan hic ummadığımız kişinin adı bir şehvet entrikasına karışıveriyor.. " Tuh, vay be ! O oyle mi, yazık , yazık etti kendine" deyiveriyoruz...

İmanı sahih bir musluman; cemaatle namazını hic terketmez, iyi bir dindar, olculeri muvazeneli, birden duyuveriyoruz, filan bankada parasini faize yatırmış, catır catır faiz gelirini yiyor... " Tuh, vay be ! O oyle mi, yazık , yazık etti kendine" deyiveriyoruz...

Pek etliye sutluye karışmayan; sıradan yaşamında kucuk mutluluklarla avunuveren bir ev hanımı... Onun Dallas entrikalari ile kardeşinin yuvasını yıkıverdiğini, ailenin ise perperişan bir halde darmadağınık olduğunu duyuveriyoruz... " Tuh, vay be ! O oyle mi, yazık , yazık etti kendine " deyiveriyoruz...

İyi bir tuccar; odemelerinde durust, etrafina sağlam adam namını salmış... Duyduğumuz ise piyasadan yuklu bir para kaldırıp sırra kadem basmış... " Tuh, vay be ! O oyle mi, yazık , yazık etti kendine" deyiveriyoruz...

Calışkan bir talebe; herkes şahit derslerine olan aşkına... Arkadaşının yerine imtihana girdiğini ve yakalandığı haberi geliveriyor... " Tuh, vay be ! O oyle mi, yazık , yazık etti kendine" deyiveriyoruz...

Kız cok namuslu biliniyor cevresinde, gozunu kaldırmamış yerden, utangac, tam bir aile kızı hesabı... Bir gun bir pastanede bir erkekle el ele gormuş abisi... " Tuh, vay be ! O oyle mi, yazık , yazık etti kendine" deyiveriyoruz...

Katıksız bir dava adamı, peşinde binlerce insan, onun ağzının icine bakıyor, her dediği umut ışığı sevenleri icin.. Bir gizli kamera goruntusunde yakalanıveriyor; " Ağam benim derdim para, guc, banane onlardan, ben işimi bilirim! " ... " Tuh, vay be ! O oyle mi, yazık , cok yazık " deyiveriyoruz...

Konuştuğu zaman plajlarda mayo ile denize giren insanlara demediğini bırakmaz, ağzına geleni esirgemez... Bir fotograf karesi, Konyaaltı plajinda o ve yanında bir ustsuz sarmaş dolaş bir halde.. " Tuh, vay be ! O oyle mi, yazık , cok yazık " deyiveriyoruz...

Sevgiden bahseder, saygıdan... Ofkeleri yutmaktan, yaradılanı sevmekten Yaradandan oturu, ağzından hic duşurmez bu cumleleri... Ağzından salyalar akıtarak calışanlarına ofkelendiği bir anı anlatıyor ilk ağızdan inanmamamız mumkun olmayan şahitler... " Tuh, vay be ! O oyle mi, yazık , cok yazık " deyiveriyoruz...

Arkadaşından borc istedi, caresiz kalmış biri.. " Maalesef param hic yok, olsa vermem mi" dedi arkadaşı ve ellerini soktuğu cebinden cıkarırken yanlışlıkla yuzluk dolarlar dokuluverdi sağa sola... Yuzunde bir kızartı ve utanc her yerini kapladı; gordu arkadaşı yuzunun halini ve tukurdu yuzune, ardından da vurdu onu oracıkta... " Tuh, vay be ! O oyle mi, yazık , yazık etti kendine" deyiveriyoruz...

"Hayatımda ağzıma icki koymadım elhamdulillah.. " diyordu her yerde.. Bir gun onu alkol komasında sızmış bir halde, bir duvar dibinden kaldırıp hastaneye goturduler... " Tuh, vay be ! O oyle mi, yazık , yazık etti kendine" deyiveriyoruz...

iyi bir muhasebeci, kuruşun hesabını yapar ve hak hukuka helal getirmez.. Derken bir gun guvenle aldığı vekaletnamelerle milyon dolar parayı ic etmiş bir halde, pişkin pişkin yolda yururken , sırtından kurşunlandığı haberi geliyor.. " Tuh, vay be ! O oyle mi, yazık , yazık etti kendine" deyiveriyoruz...

Sanal dunyada iyi bir dost.. karakterli ve duzeyli adam profilinde eşsiz... İki cocuuu var karısı hamile.. Terkettiğini eşini ve iki cocuklu evli bir kadınla ilişkiye girdiğini duyuveriyoruz... " Tuh, vay be ! O oyle mi, yazık , yazık etti kendine" deyiveriyoruz...

En ağırından en hafifine kadar butun bu olaylarda anlatıcı olmak ve " Tuh, vay be ! O oyle mi, yazık , yazık etti kendine" deyiverici olmakta ise ustumuze ornek yok!... Ne kadar da merakla anlatıverir, yorum yapar, eleştirir, asar keser ; vurur yıkarcı olduğumuzu hic duşundunuz mu?

Bir gece vakti " Ya Rabbî bu kardeşimizin buyuk kusurunu kusurundan trilyon kadar daha buyuk El Afuvvu İsm-i Serîfi'nin hurmetine afuv eyle, onun yonunu tekrar Huzuru'na dondur, bağışla onu, istikamet ver" diye kacımız cevresindeki herhangi birinin başına gelmiş boylesi bir olayda dua etti, ağladi, bunu kendi ic meselesi, insanlık meselesi , musluman realitesi yapıverdi!?...

Veya kacımız o cevresinde boylesi bir hadise ile karşı karşıya kalmış kardeşine, amca oğluna, filanına falanına yapıcı, onarıcı, yara sarıcı, deva olucu bir tarzda yaklaşıp, hadiselerin toplum ve insan vicdanında actığı yaraları tedavi etmeye yonelik bir caba icine giriverdi!?..

Daha dogrusu olaya kacimiz sanki kendi basina gelmiscesine yaklasti, onun bunun degil, bizzat kendi meselesi, onuru, sahsiyeti, serefi havasinda yaklasiverdi!?...

Acaba fail biz olsak , bizzat biz yasasa idik olaylari, bu ahlaksizliklari olmaz ya hani oldu de ! ne yapardik veya ne yapmalarini isterdik cevremizin!...

Sahi biz ne haldeyiz ey " Tuh, vay be ! O oyle mi, yazik , cok yazik " deyivericiler olarak bizler!.... Sutten cikmis akkasiklariz ya!... bizi gokten zenbille piril piril saf bir ruh gomlegiyle aniden yeryuzune birakiverdi degil mi birileri!?... Onlari siddetle kinariz; kizariz.. demedigimizi birakmayiz da hepimiz bir dusunelim bir kerecik.... Kendi hayatimizin debdebeli engebeli, yorucu maratonunun bir yerlerinde o kadar olmasa da veya o kadar veya o kadardan da fazla hic bir halt islememisiz!....

Maksadimiz yikici olmak, mahfetmek, eski tabirle irezil etmek, oldurmek, yok etmek ise o ayri bir durum ; ama derdimiz kazandirici olmak, ictimÂî hayatin bekasi , insan statulerinin berdevami icin Allah Teala celle ve Âl katinda seref sahibi insanin yapacagini yapmak ise O'nun dedigince , istedigince bir gayret duygusu ile ya kotulugu engelleyici bir halde olmak veya kotulugu kalben tiksinti ile anmak olmali...

Ama bunu yaparken olcu ve mizani sasirtmadan, seriatin kilicinin iki yani da keskindir; sadece sapindan tutmak lazim kilici, aska gelip yamasini dikecegin damarin kayganligi ile igneyi kendi damarina batirmadan, cok bilincli tecrubeli ve bilgin insanlarin yapacagi bir ameliyatla sadece deva icin, huzur icin, istikamet icin, onun icin, insan icin yapilmali ne yapilacaksa...

Iman ettigimiz Allah... Es SettÂr... Gunahlari ortucu... Hazreti Omer'in gunahlarini O affetti.. Bisri Hafî'ninkini ve daha kimlerin kimlerin... Demek O, yapilan hatalarin bir daha islenmemesine imkan vermek icin , toplum huzuru , insanlik dengesi icin, ruh sagligi adina tekrar ayni ayni hatalara girilmemesi davasiyla, uzerine giydigi biricik gomlegine iseyen iki yasindaki cocugunu kaldiriverip duvara atmayan annenin sefkatinin milyar kati sefkatle tevbe makamini acti yarattigi insanogluna.....

Tevbe edene yonunu donen; Allah'in Et TevvÂb Ism-i Serîf'ine ( hasa ve kella) sirtini cevirenin haline benzer....

Bakalim cevremize , ozumuze, icimize ve daha da icerde bir yerlere...

DNA RNA molekuler yapimizin genetik sifrelerine kadar islemis bir takim ictimÂî, insanî, tabiî meyillerimizin yonunu niyet ettik Rizasi'nin yonune cevirmeye ne mutlu bize... Niyetle kalmadik azcik da cevirdik.. Degme keyfime... Oldukca azmettik, sabir ve israrla O'nun dedigince yasamaya gayret ettik... Mukemmel bir sey... Ve O'nun Rizasi ile bir butun olduk.. Bak orada dur.. Bu bizi asar ovgu lafizlari artik bizim agzimiza yakismaz onu O ovuverir....

Oncelikle birakmak lazim onun bunun yaptigi isleri, iyilikleri, kotulukleri, adam olmak icin adam gibi yasamak lazim... Kusurlarla, eksikliklerle, ivirti zivirti mevzularla gecirdigimiz her an, bizi O'ndan ve O'nun buyrugundan uzaklastiriveriyor.... Kendisi purkusur olan bizler; ne diye orada burada arariz ki kusuru!... O demis, soyle demis, sunu demis, suna demis, soyle yapmis, sundan yapmis, suna yapmis.. mis mis.. mis... nefsin ruha misil misil uyku salgisi bu manevi hormansal enzimin muslugunu kapatmak icin cok mu soz soylemek lazim daha....

Ihtiras, guc, mevki, sohret, servet,riyaset, sehvet... hepsi realite.. adalet, tevazu, iyi ahlak, digergamlik, durustluk, olgunluk... bunlarda realite.. realite!!??..

Evet ikisi de realite, hayatin taa icinde, gobeginde, herkesin bir bicimde bir yerlerde bir anda, umulmadik bir meyille karsilasabilecegi duygular... ihtirasli birisinin alcak gonullulugune, Cimri birinin comertligine, zalim birisinin adaletine, ofkeli birinin halim selimliligine, uckagitci birinin durustlugune... cevirelim simdi.... Comert birinin cimriligine, iyi ahlakli birisinin kotu bir yonune, durust birinin yalanina, olgun birinin yilisikligina ve daha da artir misalleri.... Allah askina hic mi sahit olmadiniz siz!....

Islam mutedil bir dindir... Istikameti arzu eder.. Azi ama ozu...

Onla bunla degil; kisinin kendi iciyle savasini oncelikle onemser...

Hatalara acik kapi birakir; tovbe icin; tovbeye acik kapi birakir, hatalar icin.... Affetmedigi hata yoktur... Yuzmilyon kere tevbesini bozanin tevbesini yine de gene de kabul eder Allah, samimiyetle doktugu gozyaslarinin hurmetine.... Islam kotude inadi sevmez, fenaligi tabiat haline getirmeden nefret eder.... Insandan hic onu Yaratanin nefreti mumkun mudur? hayir asla!... Islam insandaki kotu olan her olgudan nefreti talim eder, kisiye nefreti asilamaz...

Icki icenin icki icmekligine nefret, ickiyi icene ise rahmet ve bagislama dilemek, Ancak ve ancak duacinin yucelmesine Allah Teala katinda munevver insan olmasina vesile olur...

Acik sacik gezen kadinin tesetturu ihlal etmesinden nefret etmekle o kadindan nefret cok ayri duygulardir... Birisi aslinda o kadini aldatip, Allah'in cennetinden mustagni kilmaya calisan seytana kizginlik, Allah'in bir emrini ihlal gunahina tiksinti duymak, ki bu o gunaha kapiyi kapatmaya vesile olur... Digeri ise belki yarin yaptigi gunahtan pisman olup, hakikati itibariyla mertebelerin en yucesine birdenbire eriverecek o kadincagiza kisinin oldukca yanlis bir bicimde kendi kapilarini kapatmasina ve rahmetten uzaklasmasina vesile olur...

Sahis degil, sahsiyet davasidir Islam...

Havadis degil, ehadis olayidir Islam'in istedigi....

Yukardaki misallere donuverelim... Hic birisini tasvib etmiyoruz, hepsi cok fena ve hepimizden uzak olmasini istedigimiz hasletler.. Ama bir beseriz.. beser = sasar... Hepimiz bir gun yanilabiliriz... Istikametimizden birazcik ve belki cokca sapabiliriz, sapmamak isteriz de hani ya olur ya!.. Sasiverirsek, kayiverirsek hangi yuzle O Settar'in huzurunda, aklimiz basimiza geldiginde halimizin afuvu icin yalvarabiliriz ki!?...

Hic mi yalan soylemedik bir yerlerde, hic bi nÂmahreme bakmadik kesinlikle, hic mi abartmadik kendimizi oldugumuzdan fazla, hic mi harama tevessul etmedik omrumuzde bir kere bile olsun!.. yapmadik diyenler artik siz okumayin... size sozumuz yok... Sizin isiniz de yok bizimle gerci... Biz birakin biz bize dertleselim... Basini onune egenler varsa, merhaba efendim...

Maksat hasil olmustur umariz.

Gunaha tiksinti duyarsak igrendirmeyiz imrendiririz... Seytani da catlayana kadar kudurturuz.... Adama kin duyarsak ' kinadigimizin basimiza geldigi gun ' bize dudak bukuculer, " Tuh, vay be ! O oyle mi, yazik , yazik etmis " deyivericiler , cevremizde cirit atarlar....

Hatalardan tamamen goz kapatalim, kim ne ediyorsa etsin demek degildir bu, asla oyle degil!... Yolu vardir, yordami ile halledilir bu isler... Kotulugu yaymak kadar kotu haberi yaymak da iyi degildir... Kotu yerin reklami kadar o reklami yapan da mesuldur....

Yani kisaca , sozun ozu, biraz itikad, azicik ilmihal , , cok kucuk bir parca ahlak bilgilerine haiz eserler okuyalim; okudugumuzu hayatimiza tatbik ettikce , kilavuzumuz olan ilim bizi istikamet uzere, teslimiyetle, muhabbet atesine ve oradan da O'na O Refîk-i ÂlÂ'ya goturuverir....

Igrendirici degil; imrendirici olmak lazim...

Kul oldugumuzu , beser oldugumuzu hic akildan cikarmamamiz lazim, toplumda ne duyuyorsak bilmeliyiz ki bir gun o duyduklarimiz bir gun bizim de kapimizi caliverir... Bundan kurtulusun caresi, O'na siginmak; O'nun dinini iyice alimlerinin vasitasi ile ogrenip, samimiyetle o dini istikamet uzere tatbikattir; baska degil...

Allah TeÂl bizi , hepimizi Kendisi'ne iyi bir kul, Habibine serefli ummet kilsin... amin.. Amin diyen emin olsun...

__________________