MUSLUMANLARIN HANGİ MECLİSLERDE KİMLERLE BULUNMALARI LAZIMDIR

Hakîkaten bu konu muhimdir. Onun icin birkac ayet ve hadîsi dinleyelim:

"Kişi sevdiği kimseyle beraberdir. Sizden biriniz kiminle dostluk yapıp, kimi kendine arkadaş edindiğine dikkat etsin."

"Kişi sevdiğiyle beraberdir."

"Oturacağınız en hayrlı odur ki, gorulmesi kalbinize ALLAH'ı hatırlatır, sozu ilmi*niz! coğaltır, ameli de size ahireti hatırlatır."

İzahı: Bu hadîs-i şerîf, zehirlenmiş kalblerin tiryakı = panzehiridir. Bu hadîs-i şerîf, ALLAH Teala'nın bağış hazinelerinin anahtarı*dır. Kiminle oturacağımızı, ALLAH'ın kapışım nasıl calacağımızı, bildirir. Bu hadiste uc dişli bir anahtar vardır: "Gorulmesi kalbine ALLAH'ı hatırlatır." Yani, iman-ı kamil sahibinin kalbindeki imanın nuru ve samimiyeti te*sir eder ki, kendindeki iman ve samimiyeti diğer kalbe aktarır. Dikkat edilirse, salih bir insanın meclisine girmekle girenin tuyu urperir. O meclisler, salih zatın, alimin, evliyanın, sıddîkların alametleridir.



"Sozu ilminizi coğaltır." Bu ise, ilmiyle amel ederek bilfiil hal yaşantılarıyla halka tebliğ ve irşadda bulunanların halidir. Her soz kalbe girmez. Cunku hidayet, ALLAH'tan insanların kalbine gelen bir nurdur. İnsanın ağzından cıkan kelimeler ise cisimlidir. Eğer o cismin uzerinde kalbe inen nurun libası varsa faydalı ilmin coğalmasına sebeb olur.

"Ameli de size ahireti hatırlatır." Hakîkaten, ilmiyle amel edenin ameli, icindeki sadakatından dolayı mecliste bulunanların gozleri onune ahiretin haritasını getirir. Bu hadis bize şunu bildirir: Gercekte basîret sahibi olan murşidlerin basîretleri, kalbe ALLAH' in sevgisini o kadar getirir ki, sanki bize "Onlar (salihler) oyle bir kavimdir ki, yanlarında oturanlar şakı olmaz." hadîs-i şerîfini hatırlatır.

"Buyuklerle oturunuz, ulemadan sorunuz, hukema ile buluşup goruşunuz."

İzahı: ilhamla şereflenmiş, ma'rifeti kazanmış, tecrube sahibi olan, ihtiyar, salih ve nasihatci zevatla oturun. Cunku boyle zevatın meclislerinde bulunmak gaflette olan kalbleri uyarır. Şubhe ile yaralanmış kalbleri

tedavi eder. Bu olsa olsa, şeriatle amel eden zevattır. Şeyh-ul Ekber şoyle der: "Buyuklerle oturunuz." cumlesindeki buyuklerden maksad, Kur'an ve hadîsi zahiren oğrenmiş, acık ve gizlide amel eden muhakkik olan şeyhlerdir. Bunlar ALLAH'tan almış oldukları feyz-i İlahî'yi mecliste bulunanların kalblerine dağıtırlar. Bunlar şeriatı temsil ederek kalkıp otururlar. Bunlar oylelerdir ki, gorulmeleri insanın kalbine ALLAH'ı hatırlatır. Binaenaleyh boyle zevatın edebiyle edeblenmek, şeriatin ta kendisidir. Hatta boyle bir zatın sohbetinde bulunan kimse diğer bir zatın sohbetine gitsin veya gitmesin, diye ihtilaf olundu. Essah budur ki, boyle bir buyuğun meclisinden murid ayrılamaz.

Yakut el-Arşi'de şoyle der: Bu hadisteki, "Buyuk" kelimesinden maksad, ehli irşaddır. Cunku onlar insanın kalbin! dunyadan, yasaklardan cevirir. Aynı zamanda kalbi ALLAH'a yoneltirler. Boyle bir zatın sohbetinde bulunan, İmam Tusterî'ye gore, şeyhin vefatından sonra da, bir kamil buluncaya kadar kimsenin sohbetine giremez. "...Bana do*nenlerin (iman ve tevekkulle mu'minlerin) yoluna uy..." [Lokman 15] cumlesi kiminle oturup, kime uyacağımızı apacık beyan buyur*muştur.

Yasak işleyenler, fasık ve zalimlerle dostluğa gelince; "O (kıyamet) gun(unde her) zalim (pişmanlıkla) iki elini ısırıp: Ne olurdu ben O Peygamber'in beraberliğinde (ALLAH'a) bir yol edineydim, diyecektir." [EI Furkan 27] mealindeki ayet-i kerîme, Ukbe bin Ebu Muayd gibi muşriklerin hakkında nazil olduysa da kulun ve ALLAH'ın hakkına tecavuz eden her zalimin halini beyan buyurmuştur. Yani, Peygamber yolundan ayrılan, ALLAH'ın yasak etmiş olduğu herhangi bir yolda bulunan kimseler, kıyamette elini ısıracak, bu sozu soyleyecektir. Fakat dunyada tevbe etmeyenlere kıyamet gununde pişmanlıkları fayda vermez. Artık dunyada işlemiş oldukları zu*lumden dolayı diyecekler ki: "Ne yazık bana! Keşke filanı dost edinmeyeydim. And olsun ki beni zikirden (Kur'an, hadis ve iyi meclislerden) hem o (devlet gibi) bana (ALLAH tarafından) geldikten sonra o saptırdı. Şeytan insanı (basma bir bela gelince) yapayalnız ve yardımsız bırakandır." [EI-Furkan 28-29] Yani Cenab-ı Hak, dalalet yolunda olanların hali*ni beyan ederek buyurur ki: Zulme katılanlar şoyle diyecekler: Dunyada kendime dost ve arkadaş edindiğim kimse beni ebedi saadetten, hidayet yolundan cevirdi. Ah, keşke ben onu kendime arkadaş etmeseydim. Onu ken*dime arkadaş ettiğim icin beni Kur'an'la amel etmekten alıkoyuverdi.

Hadîs-i şerîfte: "Ey insan mu'minden başka kimseyle arkadaşlık yapma. Yemeğini takva sahibinden başkasına yedir*me." buyrulmuştur. Mu'minden başka kim*seyle arkadaşlık, mu'minden başkasına yar*dım, kıyamet gununde, bu hadîs-i şerîf ve yukardaki ayet-i kerîmenin hukmunce insa*nın aleyhindedir. Sonra, ayet-i kerîmedeki şeytandan maksad, yalnız cinnî şeytan değildir. Aynı zamanda, insanı zina, icki, kumar, gıybet ve benzerinin meclislerine teşvik eden insanlar da şeytan gibidirler. Mevlana Rumî'nin tabiriyle: "Azizim iki ceşit hırsız var. Malım calan bir hırsız var, ona yataklık ya*pan, mal caldıran zalim var. Bu ikisi de ma*lını calar caldırırsa bulursun. Amma salih amelini calan hırsız ise, ki en buyuk hırsızdır, malını calarsa nerede bulursun?.. İşte seni hayrdan geri bırakacak her arkadaş, ameli*nin hırsızıdır. Malından fazla ameline sahibol. İki ceşit zalim var: Dunyada sana zulme*den, malını alan, hakaret eden; bir de ahirette amelini dağıtan zalim var. Sakın, gıybet ve diğer butun gunahlara teşvikciler amelini calmasınlar. Bunlar buyuk zalimlerdir. Ya bir de gıybetcinin sozunu başka bir yerde soylersen, sen de zalim olursun ha!"

Ayet-i kerîmedeki "filan" kelimesinden maksad Ukbe bin Muayd ise de, onun gibi dunyevî menfeatlerinden dolayı hidayet meclislerim terk eden, zulme dahildir. Zulum, ALLAH'ın veya kulun hakkına tecavuz etmektir. Nerede hukuka tecavuz edildiyse, orada zulum tahakkuk etmiştir. Binaenaleyh, kafirleri, zalimleri, fasıkları sevmek, onlarla dostluk yapmak, kıyamette vebaldir. Eğer bunlar hi*dayetten sapıttırırlarsa meclislerinde de bu*lunulmaz. Fakat bu misilli makamdan itibar lafzın umumuna olup sebebi nuzulun hususuna bakılmadığından, ayet her zalime ve gunah uzerine birbirini idlal eden kimselerin cumlesine şamil olup, her zalim ve zalime ittiba' edenler, ahirette nedametlerini izhar edecekler ve bu muhavere hepsinde cere*yan edecektir.

Rasulullah sallALLAHu aleyhi ve sellem'in:"Kişi, doşlunun dini uzerine olur. Binaen aleyh herkesin halini, oturup kalkıp ulfet ettiği kimselere bakarak, onların halleriy*le muvazane edin." buyurduğu hadîs-i şerîf bu manayı teyid eder.

Dunyada bir şeye son derece nedamet eden kimsenin, "Eyvah!" diyerek elini ısırması adet olduğu gibi, bu adetin ahirette de cereyan edeceğine yukardaki ayet delalet eder.

Hulasa, zalim olan kimsenin ahirette, zulmune nedamet ederek: "Ne olaydı falan kim*seyi dost edinmeyeydim!" diyeceğim ve şeytan'ın insanı rusva edeceğini beyan etmekte*dir.

"Şu beş şeyden beş şeye, yani sizi dunyayı muhimsemekten zuhde, riyadan ihlasa, adavetten nasihate, kibirlilikten tevazua ve sekten yakîne davet eden alimden başka hicbir alimin yanında oturmayın."

Yani, size ahireti dunyadan daha tercihli gosteren ve gunahlardan sakındıran alimle*rin sohbetlerinde oturun. Size soyledikleri sozleriyle amel etmeyen ulemanın yanında oturup sohbetlerini dinlemeyin, demektir.

Yani, oturmamaktan maksad dinlememektir. Nitekim bu mana şu hadîs-i şerîfle takviye olunmaktadır.

"Şubhesiz Benden sonra ummetimden Kur'an'ı okuyan bir kavim olur. O (okuduk*ları Kur'an'ın feyzi) gırtlaklarından (kalblerine) gecmeyecektir. Atışta ok yayından ayrıl*dığı gibi, onlar da dinlerinden cıkacaklar. Ona donmezler. İşte onlar yaratılmışların ve ahlaksızların en şerlileridir. Onların alametleri de usturayla tıraş olmalarıdır."

Bu hadîs-i şerîfle, sakalım tıraş eden ehli ilim tenkid olunmaktadır. Yani, bunlardan bir*coğu, itikad, amel ve ahlakta doğru amel et*mezler, demektir.

iktibas: Sohbet ve Tesetturde ADAB Dilara Yayınları

__________________