Esselamu eleykum....


Bereket ve Bereket Yolları

Hic şuphesiz iman ve fazilet hayatı; bereket, istikrar ve sukunettir. Sağlam iman, kalpleri aydınlatır ve gonullerin derinliklerine işler. Derin bir iman ve sağlam bir inanc, ruhu ve maddeyi, hakkı ve ustunluğu, ilmi ve dini, dunya ve ahireti kapsayacak kadar geniştir. Kovulmuş şeytandan, Allah’a sığınırım. (Allah’ın vaadi budur. Allah, vaadinden caymaz. Fakat insanların coğu bilmezler. Onlar, sadece bu dunya hayatının dış yuzunu bilirler. Ahiretten ise onlar hep gafildirler. Kendi iclerinde hic duşunmediler mi ki, Allah goklerde, yerde ve bu ikisi arasında bulunan her şeyi ancak hak ile ve belirlenmiş bir sure icin yaratmıştır? Gercekten insanların coğu, Rablerine kavuşmayı inkur etmektedirler.) (3o/er-Rum/6-8)




Ey insanlar!.. Sizlere ve kendi nefsime Allah’tan hakkıyla korkmayı tavsiye ederim. Allah’tan hakkıyla korkun ki Allah da size rahmet etsin. Dunya sizi sakın aldatmasın. Onda sevinen uzgundur ve kişi uzulmeyeceğinden emin değildir. Onda bazıları sevinirken bazıları gozyaşı doker. 0 zayıf bir yurttur, kim ona dayanırsa aldanmıştır. Ancak takv ve ihlas ehli kurtuluşla ilgilenir. Onların gunleri salih amellerle doludur. Geceleri uyanıktırlar. Nefisleri arınmıştır. Kalpleri Allah korkusuyla imar edilmiştir.
Hem dunya, hem de ahiret icin calışırlar. Ey Muslumanlar!.. Her Musluman’ın ve basiret sahibi insanın durup duşunmesi gerekir. Allah; bu cağın insanlarına ilim ve eğitimde, medya ve iletişimde, tıp ve tedavide, calışma alanında, ekonomide, taşımacılıkta, ulaşımda, ticarette, sanayide, ziraatte, giyim kuşamda ve hayatın her alanında oncekilerin bilmediği ve gormediği sayısız nimetler bağışlamıştır. Bu buyuk gelişme insanların durumunu ve hayat şartlarını değiştirmiştir.

Allah onları yeryuzune, daha oncekileri kılmadığı şekilde hakim kılmıştır. Onlara carşılar ve rızıklar acmış, dunyanın her bolgesi arasında menfaatlerin değişimi imkanını bağışlamıştır.
Akıllı ve basiretli Musluman kendi kendine şu soruyu sorar: Bereket nerede? Huzur nerede? Allah Teılı’nın şu kavlinde vaat edilen guzel yaşam nerede?. (Erkekten ve dişiden, mumin olarak kim iyi amel işlerse muhakkak onu guzel bir hayat ile yaşatacağız ve yapmakta oldukları amellerin daha guzeliyle mukafatlarını elbette vereceğiz.) (ı6/en-Nahl/97)

Bilim ve icatlar, keşifler ve teknolojik uretim ne kadar ilerlerse ilerlesin ve ne kadar genişlerse genişlesin, kendi başına huzuru sağlayabilir mi? Mutluluk getirebilir mi? Bereketin inmesine neden olabilir mi? Cağ; bilim, hız ve teknoloji cağıdır. Fakat aynı zamanda fazilet cağı mıdır? Huzur cağı mıdır? Zengin ve guclu, fakat huzursuz ve guvenliği tehdit altında yaşayan ne cok millet var. Bolunup parcalanmaktan korkmakta ve endişe icinde yaşamaktadır. Yok olup gitme tehdidi altındadır. Korku icinde bir kuvvet, memnun olunmayan bir zenginlik, duzgun olmayan bir bolluk, parlak bir yaşam ve karanlık bir gelecek... Belki de ardından ceza gelecek bir imtihan...

Ey kardeşler!.. Butun bu duşunceler, şu soruları sormaya cağırmaktadır: Bereket nedir? Bereket nerededir? Guzel ve rahat yaşam nerededir? Allah azze ve celle Kur’an-ı Kerim’de şoyle buyurur: ((0) ulkelerin halkı inanıp (Allah’ın azabından) korunsalardı, elbette uzerlerine gokten ve yerden bolluklar acardık.) (7/el-A’rf/96)

Allah’ın kulları!.. Bereket, her turlu hayırda artma ve gelişme, coğalma ve mutluluğu elde etme demektir. Rabbimizin bereketi, yarattıklarına bolca hayır ve ihsanda bulunmasıdır ve rahmetinin genişliğidir. Bereket; ilahi hayrın dolup taşması, kalıcılığı ve devamlılığıdır. İlim ehli şoyle der: “Allah’ın lutfu ve ihsanı sayısız olduğu icin ve insana hissetmediği ve beklemediği yerden geldiği icin, kendisinde nereden geldiği hissedilmeyen bir artış gorulen her şeye “mubarek / bereketli” denilmiştir.” Hayrın tamamı Allah’tandır, O’na aittir ve O’nun elindedir. Rabbimiz Subhnehu, her turlu kemal sıfatına sahiptir. Butun hayırlar O’ndandır. Butun ovguler ve senlar O’nadır. O’nun ismi ne yucedir. Sıfatları ne yucedir. Fiilleri ne yucedir. Ztı ne yucedir. Bereketin tamamı O’ndandır ve O’nun elindedir. Kendisinden istenilen hic bir şey O’nu yıldırmaz. Bolca bağışı ve cokca ihsanı O’nun hazinelerinden hic bir şey eksiltmez. Butun dunya ellerini acmış O’na yakarmakta ve O’ndan istemektedir. (Goklerde ve yerde bulunanlar, O’ndan isterler.) (55/er-Rahman/29) (Aksine Allah’ın elleri acıktır, dilediği gibi verir.) (5/el-Mide/64) “O’nun eli doludur, bağışlamak onu azaltmaz. 0, gece ve gunduz bolca ihsanda bulunandır.” Dunyada iyilere de kotulere de bağışta ve hayırda bulunur. Bolca hayrı, geniş ihsanı, arkası kesilmeyen bereketi, gizli ve aşikar nimetleri dolayısıyla Allah’a hamd olsun! Allah Subhnehu, arkası kesilmeyen comertliği ve cokca hayrıyla, azamet ve kudsiyetinin buyukluğuyle ne yucedir. Dunyadaki ve ahiretteki, gecmişteki ve gelecekteki butun nimetler ve hayırların varlığı ve devamı, cokluğu ve bereketi O’nun lutuf ve ihsanıyladır. Dolayısıyla, Allah’a hamd-u senlar olsun.

Allah Subhnehu, yarattıklarından bir cok şeye bereket vermiştir. Su; mubarektir, temizdir ve temizleyicidir. Sahurda bereket vardır. Allah’ın Evi (Kbe) mubarektir. Medine mubarektir. Allah, Mescid-i Aks’yı ve etrafinı mubarek kılmıştır. Kur’an’ı mubarek bir gecede mubarek bir kitap olarak indirmiştir. Mubarek olduğu noktasında hakkında delil olan her şeyde Allah bereket kılmıştır, onda hayır ve artaş vardır. Insanın mubareği ise, İbnu’l Kayyım rahimehullah’ın dediği gibi, bulunduğu her yerde kendisinden yararlanılan kimsedir. (“Beni, nerede olursam olayım mubarek kıldı.”) (ı9/Meryem/3ı) Allah, eşyalara ve canlara, mallara ve oğullara, ailelere ve işlere, zamanlara ve mekanlara, bilgilere ve becerilere, duygulara ve amellere bereket verir. Hayatın guzelliklerine bereket verir. Hayatı geliştiren ve yukselten bereketler vardır. Bu bereketlerde; bollukla birlikte mutsuzluk, coklukla birlikte alcalma ve bozulma yoktur.




Ey Muslumanlar!.. Bereketin gercekleşmesine ve elde edilmesine gelince, bunun yolu iman ve takvdır, doğruluk ve adalettir, rahmet ve ihsandır. Insanların atası Adem aleyhisselam’a yeryuzune ilk indiğinde şoyle denilmiştir: (Allah (onlara) şoyle dedi: “Birbirinize duşman olmak uzere hepiniz oradan (cennetten) mm. Artık benden size bir hidayet (kitap) geldiği zaman, kim benim hidayetime uyarsa işte o, sapıklığa duşmez ve (ahirette) zahmet cekmez. Her kim de benim zikrimden (Kur’n’dan) yuz cevirirse, (bilsin ki) ona dar bir gecim vardır.) (2o/Th/ı23-ı24) Allah azze ve celle, insanlığın ikinci atası Nuh aleyhisselamdan bahsederek şoyle buyurur: (“Ey Nuh!” denildi, “Bizden bir selam sana ve seninle birlikte olanlardan gelecek ummetlere bereketler dileğiyle gemiden in.”) (ıı/Hud/48) Iman, takvı ve hidayete tıbi olmak, yeryuzu ve gokyuzunun bereketlerine giden yoldur. Rızıkların ve hayırların bolca inmesini sağlamanın yoludur. Allah tarafindan verilmiş bir hak sozdur. (Allah’dan daha cok ahdine riayet edecek kim vardır?) (9/et-Tevbe/ııı)

Allah’ın kulları!.. İnanc esasları ye şeriat kuralları ile din, insanlığın varoluşundan beri; Adem ve Nuh’tan, Musa ve Isa’dan, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’den Kıymet’e kadar ahiretten once dunya mutluluğunu sağlamıştır. Iman ehli bunu, inanarak ve tasdik ederek, teslimiyetle kabul ederler. Bir an bile bunda tereddut etmezler. Iceriği konusunda hic bir şekilde şupheye duşmezler. Iman ve takv, doğruluk ve hidayet yeryuzunun imarına ve inşasına sevkeden bir guctur. Ileri ve gelişmiş bir yaşam icinde, Allah’ın yardımıyla kuşatılmış uretken bir ilerlemeyle fitne ve fesadı defederek dunyanın hayırlarını ve bereketlerini talep etmeye iten bir etkendir. Allah, doğruluk ve hidayet ile gokyuzunun ve yeryuzunun bereket kapılarını acar. Boylece insanlar, kesintisiz bir bolluk icerisinde ustlerinden ve ayaklarının altlarından nimetler yerler.

Allah’a ve ahiret gunune iman eden asla ahireti icin dunyasını tehlikeye atmaz. Bilakis o imanıyla, dunya ve ahireti birlikte kazanır. (Kim dunya nimetini isterse, bilsin ki dunya ve ahiret nimeti Allah katındadır.) (4/en-Nis/ı34) (Bu dunyada guzel amel işleyenlere guzel bir mukafat var. Elbette ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Allah’tan korkanların yurdu ne guzeldir!) (ı6/en-Nahl/3o) (De ki: “Bunlar, bu dunya hayatında inananlar icindir, kıyamet gununde de yalnız onlara mahsustur”.) (7/el-A’rf/32) Mumine duşen gorev, dinin ve ibadetin Musluman’ın hayatındaki, daha da otesi tum insanlığın hayatındaki mubarek etkileri uzerinde duşunmektir. İbadet ve tatlar, guzel ahlak ve muamele, muminin nefsini arındıran, ruhunu yucelten ve davranışlarını guzelleştiren faktorlerdir. Hayırları ve bereketleri coğaltırlar. Huzur ve sukunet doğururlar. Alışveriş yapan iki insan hakkında zikredilen şu yuce hadise bakın. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurur: “Alışverişte bulunan iki kimse (alıcı ve satıcı), birbirlerinden ayrılmadıkları surece (alışverişte) tercih hakkına sahiptirler. Doğru soyler ve (malın kusurunu) acıklarlarsa, alışverişlerinde kendilerine bereket verilir. Şayet yalan soyler ve (malın kusurunu) gizlerlerse, alışverişlerinin bereketi silinir.” Bu hadis, İmam Muslim’in Hakim b. Hizam radıyallahu anh kanalıyla rivayet ettiği sahih bir hadistir.

Satıcı; malını tanıtırken ve fiyatını belirlerken durust olmalıdır. Alıcı ise, durust olmalıdır. Bu hadis, dunya hayrını elde etmenin ancak salih amelle mumkun olacağına işaret eder. Gunahlar ise, dunya ve ahiret hayırlarını giderir. Bu; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet edilen diğer bir sahih hadiste daha cok kendini gosterir: “Yemin, malın cabuk satılmasını sağlar (fakat) bereketi giderir.” Bu hadisi; Buhari, Ebu Hureyre radıyallahu anh kanalıyla rivayet eder. Allah’ın faizin bereketini gidermesini ve sadakaları bereketlendirmesini de bununla birlikte duşunun. Allah Subhnehu şoyle buyurur: (Insanların malları icinde artsın diye verdiğiniz faiz, Allah yanında artmaz. Allah’ın rızasını dileyerek verdiğiniz zekata gelince, işte onlar, malları kat kat artmış olanlardır.) (3o/er-Rum/39)



Ve şoyle buyurur: (Allah faizi mahveder, oysa sadakaları bereketlendirir. Allah gunahta ve inkhrda direnen hic kimseyi sevmez.) (2/el-Bakara/276) Muktil şoyle der. “Faizden gelen ne kadar cok olursa olsun, dolup taşsa da, sahibine gıpta ile bakılsa da, şuphesiz Allah onu mahveder.” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, hasen bir hadiste şoyle buyurur: “Faiz, cok olsa bile, hic şuphesiz sonucta azalır.” Butun bu gunahlar, sayıca ve miktar bakımında cok gorunse bile, alışverişlerdeki bereketi giderir. Bereketin ortadan kaldırılması, sayının tukenmesine ve yararın azalmasına neden olur. Ahiretteki ecrinin yok oluşunu ise hic sorma!.

Allah’ın kulları!.. Takvt ve salah, ibadet ve tat icinde yaşamak, beden ve ruh sağlığını doğurur. Maddi rahatlık, bereket ve huzur getirir. Sahibine, işinin başında ve sonunda başkasının sahip olmadığı kazanclar kazandırır. “Kimin arzusu dunya olursa, Allah onun işlerini dağıtır ve fakirliği gozlerinin arasına (alnının ortasına) yazar. Dunya ona ancak kendisi icin yazıldığı kadar gelir. Kimin arzusu da ahiret olursa, Allah onun (dağınık) işlerini toplar ve zenginliği kalbinde kılar. Dunya ona istemese de zorla gelir.”

İman ve salğhın nefis ve hayat, zaman ve mekan, ev ve aile uzerindeki etkileri ve bereketine şahit pek coktur. Hic şuphesiz takvğ yolu insana rıza ve kanaat, bereket ve saadet kapılarını acar. Değişmeyen kesin kaide şudur: Hak din, doğru iman ve salih amel, dunya saadetinin ve bereketinin sebebidir. Allah, iman ehline nimet ve bereket kapılarını acınca, bunun onlar uzerindeki etkisi Allah’a şukur olur. O’ndan razı olurlar ve bu nimetleri O’nun yolunda ve razı olacağı şeylerde harcarlar. Şer yolunda değil hayır yolunda, bozgunculuk icin değil ıslah icin harcarlar. Bunun karşılığı da onlara verilen nimetlerin aPması ve bereketlenmesi olur. Nefislerinin mutmain ve kalplerinin huzurlu olması olur. Dunyada mal ve mulklerinden yararlanırlar, ahirette de guzel bir karşılık bulurlar. Allah Teğlğ şoyle buyurur: (Kim o hidayetcimin izinde giderse, onlar icin hicbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.) (2/el-Bakara/38) Allah’ın kullar uzerinde gecerli kurallarından biri de, guvenliğin imanın karşılığı olmasıdır. Korku ise, kufrun karşılığıdır. (İman edenler ve imanlarını zulum ile karıştırmayanlar... İşte guven onlarındır ve doğru yolu bulanlar da onlardır.) (6/el-En’m/82)

Hic şuphesiz iman ve fazilet hayatı; bereket, istikrar ve sukunettir. Sağlam iman, kalpleri aydınlatır ve gonullerin derinliklerine işler. Derin bir iman ve sağlam bir inanc, ruhu ve maddeyi, hakkı ve ustunluğu, ilmi ve dini, dunya ve ahireti kapsayacak kadar geniştir. Kovulmuş şeytandan, Allah’a sığınırım. (Allah’ın vaadi budur. Allah, vaadinden caymaz. Fakat insanların coğu bilmezler. Onlar, sadece bu dunya hayatının dış yuzunu bilirler. Ahiretten ise onlar hep gafildirler. Kendi iclerinde hic duşunmediler mi ki, Allah goklerde, yerde ve bu ikisi arasında bulunan her şeyi ancak hak ile ve belirlenmiş bir sure icin yaratmıştır? Gercekten insanların coğu, Rablerine kavuşmayı inkur etmektedirler.) (3o/er-Rum/6-8)




Ey Muslumanlar!.. Bu cağın ilim ve becerileri, inancları ve sapmaları icinde duşunulmesi gereken noktalardan biri de, kalpleri muhurlenmiş ve kandırılmış, İslam’a mensup bazı genclerin durumudur. Şaşkınlık ve endişe, başkaldırı ve teror icinde yaşamaktadırlar. ((Allah) kimi saptırmak isterse, sanki goğe yukseliyormuş gibi, goğsunu dar ve sıkıntılı yapar.) (6/el-En’m/ı25) Bunlar, yaşları kucuk aykırı bir gruptur. İlimden nasipleri azdır. Nefislerini helak ettiler ve ulkelerinde bozgunculuk cıkardılar. Din duşmanlarına firsat verdiler. Guven icinde yaşayan insanları korkuttular. Pusuda bekleyenlere ve kalplerinde hastalık bulunanlara kapı actılar. Onlara yazıklar olsun! Hur insanların zillete duşmesini, hur kadınların kirletilmesini ve insanların ulkelerini terketmesini mi istiyorlar? Cinayetlerin coğalmasını, işlerin birbirine karışmasını, kutsal değerlerin ciğnenmesini, insanların ceşitli gruplara bolunmesini ve başvuru kaynaklarının ceşitlenmesini, bunun sonucu olarak da —duşman pencesine duşen ve karmaşanın hukum surduğu bazı ulkelerde olduğu gibi- dinlerin olulere gıpta etmesini mi istiyorlar?
Yakıtı insanlar, mallar ve mulkler olan; sonucu ise dindarlığın azalması, korku ve aclığın yayılması olan bir fitneyi mi alevlendirmek istiyorlar? Fakat bu Allah’ın izniyle asla olmayacaktır. İlim ve iman ehli, toplumun onderleri ve ummetin liderleri bir grup aykırı insanın kendilerine ne yapacaklarını dikte etmesine, dininde ve inancında şuphe uyandırmasına asla izin vermeyecektir.

Allah’a hamdolsun, bu kesin tavır, ummet mensuplarının bu sapmaya karşı liderleriyle yaptığı goruşmelerde kendini gostermiştir. Ummet, liderlerinin ve yoneticilerinin arkasındadır ve bu tur eylemleri kınamaktadır. Bu eylemler icin hic bir gerekceyi kabul etmemektedir. Bunları yapanların ve planlarının ortaya cıkarılması icin, yardımlaşmaktadır. Allah’ın izniyle hepimiz inancın bekcileri ve ulkenin koruyı.ıcularıyız. Dine ve kutsal değerlere karşı duyarlıyız.

Bu bekcilerin en başında da, kardeşlerimiz ve evlatlarımız, guvenlik gucleri gelmektedir. Onlar, cesaret ve kahramanlık ehlidir. Samimiyet ve yeterlilik icerisinde, guclu ve hikmetli bir şekilde hareket etmektedirler. Cunku onlar, hak ve hidayet uzere olduklarından emindirler. Onlardan yaşayan mutlu yaşar, olen ise şehit olarak olur. Allah yolunda ve ulkelerinin korunması icin calışırlar. Allah azze ve celle’nin (“Bize ne oldu da yurtlarımızdan cıkarıldığımız ve cocuklarımızdan ayrıldığımız halde Allah yolunda savaşmayalım?” dediler.) (2/el-Bakara/246) buyruğunun anlamını iyi bilirler.
Vatan ve ulke icin yapılan savaş, Allah yolunda yapılan savaştır. Guvenlik guclerinin kahramanlıkları ve uyanıklıkları ile, cesaretleri ve hikmetleri ile —Allah’ın izniyle- bu ulke ustun ve korunmuş olarak kalacaktır. Dinin ve Islam’ın sancağını yukseltmeye devam edecektir. Şuphesiz onlar, kuvvet ve izzet kaynağıdır. Daha da otesi, Allah’ın izniyle Islam ulkesinin, Harameyn-i Şerifeyn ulkesinin guvenliğinin garantisidir. Onlar Allah’ın izniyle, dinin ve ulkenin bekcileridir. Allah onlara lutuf ve ihsanda bulunsun ve işlerinde bereket kılsın. Allah onlara dunya ve ahiret sevabı versin. Allah ihsan sahiplerini sever.
Sonra; Peygamberiniz Muhammed Mustafa’ya salt ve selamda bulunun. Rabbiniz celle ve altı sizlere bunu emrederek şoyle buyurur: (Muhakkak ki Allah ve melekleri peygambere salt ederler. Ey iman edenler! Siz de O’na salt ve cokca selam eyleyin.) (33/el-Ahzb/56)
__________________