“Ey muslumanlar, Allah’tan nasıl korkmak lÂzımsa
oylece korkunuz...” (Kur’an, Âl-i İmrÂn, 102)


Ne irfandır veren ahlÂka yukseklik, ne vicdandır;
Fazîlet hissi insanlarda Allah korkusundandır.
Yureklerden cekilmiş farz edilsin havfı YezdÂn’ın...
Ne irfÂnın kalır te’sîri kat’iyyen, ne vicdÂnın.
Hayat artık behîmîdir ... Hayır ondan da alcaktır;
Ya hayvan bağlıdır fıtratla, insan hurr-i mutlaktır .
BehÂim cıkmaz amma hilkatin sÂbit hudûdundan,
Beşer hÂl habersiz boyle bir kaydın vucûdundan!
Meğer kalbinde MevlÂ’dan tehÂşî hissi yer tutsun...
O yer tutmazsa hic ma’nÂsı yoktur kayd-ı nÂmûsun.
Hem efrÂdın, hem akvÂmın bu histir, varsa, vicdÂnı;
Onun ta’tîli: İnsÂniyyetin tevkî’-i husrÂnı!
Budur hilkatte cÂrî en buyuk kÂnûnu HallÂk’ın:
O yuzden başlar izmihlÂli milletlerde ahlÂkın.
Fakat, ahlÂkın izmihlÂli en muthiş bir izmihlÂl;
Ne millet kurtulur, zîr ne milliyyet, ne istiklÂl.
Oyuncak sanmayın! AhlÂk-i millî, rûh-i millîdir;
Onun iflÂsı en korkunc olumdur: Mevt-i kullîdir .
Olur cem’iyyet artık cÂresiz pÂmÂl-i istîlÂ;
Meğer kaldırmış olsun, rûh-i sÂnî indirip, MevlÂ.
Evet bir ba’su ba’del-mevte imkÂn vardır elbette...
Bunun te’mîni, lÂkin, bir yığın edvÂra vÂbeste!

O cem’iyyet ki vicdÂnında hÂkim havf-ı Yezdan’dır ;
Butun dunyÂya sÂhibtir, butun akvÂma sultandır.
Fakat, efrÂdı Allah korkusundan bî-haber millet,
Ceker, milletlerin menfûru, kıbtîler kadar zillet;
Me’Âlî meyli hic kalmaz, şehÂmet busbutun kalkar;
Ne hÂkimlik tanır artık, ne mahkûm olmadan korkar.
Şeref hırsıyla istihkÂr-ı mevt etmişken ecdÂdı,
Bırakmaz oyle bir pÂkîze neslin şimdi ahfÂdı,
HayÂt uğrunda istihfÂfa şÃ‚yan gormedik husran!
Gebersin tekmeler altında rÂzı... Cıkmasın, tek, can!
Yurekler en mulevves, en sefîl ÂmÂl icin carpar;
Sinirler en muhal endîşeden titrer durur par par!
Olur cem’iyyet efrÂdınca şahsî menfa’at “ma’bûd!”:
Sorarsan kimse bilmez var mı “hak” nÂmında bir mevcûd.
O, doymak bilmeyen, ma’bûda kurbandır hay hissi,
Hamiyyet, Âdemiyyet hissi, ulvî hislerin hepsi!
Bu hissizlikle cem’iyyet yaşar derlerse pek yanlış;
Bir ummet goster, olmuş ma’neviyyÂtıyle sağ kalmış?

20 Ağustos 1330
(2 Eylul 1914)

Mehmet Âkif Ersoy/ Safahat
__________________