Yunus Emre, insanları doğru yola cağıran bir derviş, gerceğin ardı sıra dolaşan bir mistiktir. Bu gercek, varlığın birliği ve herşeyin Allah’dan oluşudur. Kainatta var olan herşey, bu goruntu yokken de vardı.

“Ete kemiğe burundum
Yunus diye gorundum”
mısralarında anlatmak istediği, bu ilahi gercektir.

Allah’a kulluk etmenin asıl amacı, O’na doğduğu gibi tertemiz ulaşmaktır. Bu da gonulleri kırmamakla onları onarmakla mumkun olabilir. İnsana gosterilen saygı ve sevgi bir bakıma Allah’a gosterilmiş demektir.

“Nazar eyle itiri,
Bazar eyle goturu,
Yaradılanı hoş gor,
Yaradandan oturu”
mısraları, bu konudaki duşuncelerini, ne de guzel ifade etmektedir.

Gonul kırmamak, hicbir canlıyı incitmermek, gonul almak, buyukluk taslamamak hoşgorulu olmak, bilgili olmak, O’nun uzerinde durduğu başlıca konulardır. Herkes ayıbını ve kotuluğunu gorebilmeli ve bunları duzeltmek icin caba gostermelidir.

“Bir kez gonul yıktın ise,
Bu kıldığın namaz değil,
Yetmiş iki millet dahi
Elin yuzun yumaz değil”

Yunus, Allah’a dost olma felsefesini benimsemiştir. Bu felsefe, belli kuralları olan bir insanlık disiplinidir. Bu felsefede, kotu duşuncelerden arınmak, olum korkusunu yenip, Allah ve insanlık yolunda caba gostermek gerekir. Elde teşbih, dilde dua, herseyden elini ayağını cekmiş insanlara yakıştırılan dervişlik, sonraları ortaya cıkan bir sapmadır. Nitekim Yunus, bu softalara şiddetle karşı cıkmış ve şiirlerinde bunları surekli yermiştir.

“Dervişlik dedikleri,
Hırka ile tac değil
Gonlunu derviş eden
Hırkaya muhtac değil”

Ceşmelerden bardağın
Doldurmadan kor isen,
Bin yıl dahi beklesen
Kendi dolası değil”
diyerek bağnazlığı ve koru korune kaderciliği, gercek din duşuncesiyle bağdaştırmamıştır.

Anadolu’nun karışık donemlerinde Horasan’dan bircok bilim adamı Anadolu’ya gelmiş ve bu karışık doneme, bir guneş gibi doğmuşlardır. Bunlardan biri de once Karaman’da yaşayan daha sonra Konya’ya goc edip Mevleviliği kuran Mevlana’dır. Yunus, cağdaşı olan Mevlana’yı şiirlerinde sık sık anmıştır:

Mevlana Hudavendigar bize nazar kıldı
Anun gorku nazan gonlumuz aynasıdur.

Yunus Emre, sanıldığı gibi okuma-yazması olmayan cahil bir kişi değildir. Eldeki belgelerin incelenmesi sonucunda, şeyh soyundan olduğu, kendisinin de bilgili, mal mulk sahibi aile icinde yetiştiği, aynı zamanda Karamanoğulları sarayında hatırı sayılır bir kişi olduğu, Toroslarda yaşayan Turkmenlerin. O’nu “Şeyh” olarak kabul ettikleri anlaşılmaktadır. Karaman Tarihi’ni yazan Şikari de, O’ndan şeyh olarak soz etmektedir.


__________________