Allah TeÂl şoyle buyurur:

“Allah, din hususunda sizinle savaşmayan ve sizi yurdunuzdan cıkarmayan kimselere iyilik etmenizi ve değer vermenizi yasaklamaz. Allah değer bilenleri sever. Allah sadece, din hususunda sizinle savaşmış, sizi yurdunuzdan cıkarmış ve cıkarılmanıza destek vermiş kimselere yakınlık gostermenizi yasaklar. Onlara yakınlık gosterenler zalimlik etmiş olurlar.” (Mumtahane 60/8–9)

Ayetlere gore gayrimuslimlerle ilişkide uc kırmızıcizgimiz vardır:


1- Dinimizden dolayı bizimle savaşmaları,

2- Bizi yurdumuzdan cıkarmaları,

3- Yurdumuzdan cıkaranlara destek vermeleri.

Bu cizgileri ciğneyenlerle dostluk kuramayız.


Tevbe 5. Âyet:

Bu Âyetin, Musluman-gayrimuslim ilişkisinde esas alındığı iddia edilir:

“Haram olan aylar (onlara tanınan dort aylık sure) sona erince o muşrikleri nerede bulursanız oldurun; yakalayın, hapsedin ve butun gecit başlarını tutun. Tevbe eder, namazı kılar ve zekÂtı verirlerse onları serbest bırakın. Allah bağışlar, ikramı boldur. (Tevbe 9/5)

Bu Âyet, kırmızıcizgilerin tamamını ciğnemiş, Hudeybiye barış antlaşmasını bozmuş, Mekke’nin fethinden sonra kendilerine bir yıl dokunulmamış, ayrıca dort aylık ek sure verilmiş olan Mekkeli muşriklere yapılan son uyarı ile ilgili ayetlerdendir. Benzer durumlar olmadıkca bu hukumler uygulanmaz. Ayeti farklı anlama cekmek doğru değildir.


Gayrimuslimlerden Hakaret

Allah TeÂl şoyle buyurur:

“Mallarınız ve canlarınız konusunda yıpratıcı bir imtihandan gecirileceksiniz; bir de sizden once Kitap verilenlerden ve muşriklerden cok uzucu sozler işiteceksiniz; bunlardan kacış olmaz. Eğer sabreder, korunursanız, işte bu kararlılık gerektiren işlerdendir. (Al-i İmran 3/186)

Uzucu soz ve hakaret, kırmızıcizgilerden olmadığı icin boylelerine karşı; sabırlı, tedbirli ve kararlı olma dışında bir yol gosterilmemiştir.

Peygamberimiz, once Musluman olan, sonra dinden donen ve problem kaynağı olan ikiyuzlulerden cok cekmiş ama onlara karşı fiili harekette bulunmamıştır. Munafikun Suresi bu acıdan onemlidir. Allah TeÂl şoyle buyurur:

“O munafıklar sana geldiklerinde: "Biz şahidiz ki, sen, gercekten Allah'ın elcisisin" dediler. Allah biliyor ki, sen elbette onun elcisisin. Ama Allah şahit, o munafıklar kesinlikle yalancıdırlar. Yeminlerini kalkan edip Allah’ın yolundan cekildiler. Ne kotu davranıyorlar!.. Bu, şundandır: Onlar once inandılar, sonra kÂfir oldular. Sonra kalplerinde yeni bir yapı oluştu, artık anlamazlar. Onları gorduğun zaman kalıpları seni imrendirir. Konuşurlarsa konuşmalarını dinlersin. Sanki dayalı kutukler gibidirler. Her gurultuyu aleyhlerine sayarlar. İşte duşman onlardır. Onlara karşı dikkatli ol. Allah canlarını alsın, nasıl da yalana surukleniyorlar!

Onlara: "Gelin; Allah'ın elcisi sizin icin bağışlanma dilesin" dendiği zaman, başlarını cevirirler. Bakarsın ki; kendilerini buyuk gorerek geri cekiliyorlar. İster bağışlanmalarını dile, ister dilme; sonuc değişmez. Allah onları bağışlayacak değildir. Cunku Allah karıştırıcılar takımını yola getirmez.

Onlar şu sozu bile soylediler: "Allah'ın elcisinin yanındakilere bir şey vermeyin, dağılıp gitsinler". Oysa goklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır, ama o munafıklar anlamazlar. Şoyle dediler: "Hele Medine'ye donelim, guclu olan, gucsuz olanı, elbette surup cıkaracaktır." Oysa guc Allah'tadır, Elcisindedir ve inananlardadır, ama munafıklar bilmezler." (Munafikun 63/1–8)

Zeyd b. Erkam bu Âyetlerle ilgili şunları anlatmıştır: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte bir savaşa gitmiştik. Ordu sıkıntılar icine girmişti. Abdullah b. Ubeyy arkadaşlarına şoyle dedi: “Allah’ın Elcisi’nin yanındakilere nafaka vermeyin ki dağılsınlar. Hele Medine’ye donelim, guclu olan, gucsuz olanı oradan cıkaracaktır.” Bunu hemen Peygamber‘e haber verdim. Abdullah b. Ubeyy’i cağırtıp sorguladı. O da boyle bir şey soylemedim diye yemin etti. “Zeyd yalan soyledi” dediler. Bu bana cok ağır geldi. Sonra Allah TeÂl Munafikun suresini indirdi[1]”.

Elmalılı Muhammed Hamdi YAZIR bu konuda ozetle şu bilgileri verir:

Abdullah’ın kavmi icinde itibarı vardı; buyuk sayılırdı. Useyd b. Hudayr geldi. “Ey Allah’ın Elcisi!” dedi. “Ona aldırma, nazik davran. Vallahi, Allah seni gonderdiği sırada kavmi ona tac giydirmek icin boncuk diziyordu. O seni, krallığını elinden almış gorur”.

Abdullah b. Ubeyyin oğlu Abdullah temiz bir mumin idi. Babasının yaptıklarını oğrenince Allah’ın Elcisi’nin huzuruna geldi «Ey Allah’ın elcisi! İşittim ki Abdullah b. Ubeyy’i size ulaşan sozunden dolayı oldurmek istiyormuşsunuz. Eğer yapacaksanız bana emredin, başını ge­tireyim. Vallahi, butun Hazrec bilir ki iclerinde babasına benden saygılısı yoktur. Korkarım ki, başka birine emredersiniz, o babamı katleder, ben de babanım katilinin halk icinde gezmesine tahammul edemem, tutar onu vururum. Bir mumini bir kÂfire karşılık oldurmuş olur bu sebeble ateşe girerim“ dedi. Allah’ın Elcisi şoyle dedi:

“Hayır. Biz ona nazik davranırız. Aramızda olduğu muddetce iyi­ davranırız[2].“

Abdullah’ın davranışı her ne kadar cok kotu ise de uc kırmızıcizgiden birini ciğnemediği icin yukarıdaki Âyetler gereğince Peygamberimiz ona iyi davranmıştır. Bu gibileri en cok rahatsız eden, doğruların soylenmesidir. Ayetlerde olduğu gibi yanlış davranışlarını sayıp doktukten ve cezayı hak ettikleri konusunda kamu oyu oluşmasını sağladıktan sonra iyi davranılması, onları yanlızlığa sukrukler ve yandaşları dahi kendilerini terk etmeye başlar. Nitekim peygamberimizin iyi davranışı, Abdullah’ın cevresindekilerini İslam’a kazandırmıştır.


Dinden Donenin ve Peygamberi Aşağılayanın Oldurulmesi

Yukarıdaki Âyetlerde yer alan …once inandılar, sonra kÂfir oldular.. ifadesi bu şahısların murted olduğunu acıkca gostermektedir. Bu ve benzeri Âyetlere rağman mezhepler, murtedin oldurulmesi konusunda ittifak etmişlerdir.

Ayetler; İşte duşman onlardır. Onlara karşı dikkatli ol… hukmunden başka bir hukum icermediği halde yine sağlam bir delile dayanmadan; Peygamberi aşağılayan, ona soven ve hakaret eden kişilerin oldurulmesi konusunda da mezhepler ittifak etmişlerdir[3].

Bugun en buyuk sıkıntı, Muslumanları Kur’an cizgisine getirme sıkıntısıdır.

__________________