Yaşamak ne guzel! Muslumanca, sunneti seniyye uzere olunca. Olum ne guzel! Kemali imanla, husnu hatime ile Rabb’a kavuşunca. Muslumanın arefesi muslumanca yaşamak, bayramı musluman olarak olmektir.

Musluman hicbir zaman bedbin, yılgın ve bıkkın olamaz. Hayatını atıllaştıramaz, hantallaştıramaz. Şartlar ne kadar kotu olursa olsun, yaşama heyecanını, kulluk heyecanını kaybedemez. Cunku yaşama heyecanını kaybeden, kulluk heyecanını ve dolayısıyla hizmet heyecanını da kaybeder. Hizmetsiz gecen gunler olu zamanlardır. Hayat kullukla, hizmetle guzeldir. Musluman her sabah diri bir kalb, diri bir zihin ve diri bir bedenle, buyuk bir hizmet heyecanıyla yeniden doğmalı ve bu doğuşlar yeni doğumlara gebe olmalıdır. Yani musluman, fÂsılasız, surekli uretim yapmalıdır. Kalblere, gonullere ekilen marifetullah, muhabbetullah tohumları yuzler, binler başak yeşertmeli, milyonlar semere vermelidir. Boylesi bir heyecan dolu, hayatını da, olumunu de guzelleştiren guzel insanların oluşturduğu, soz sahibi olduğu toplumlar, ne guzel toplumlardır. Bu guzel insanlar kışın icinde baharı, nÂrın icinde nuru, zindanlarda surûru yaşayabilen, olumu şebi arûs coşkusuyla karşılayan, “inna lillah ve inn ileyhi rÂciûn” sırrına mazhar olan bahtiyarlardır.

Bu guzellikler marifetullaha ermeden, gonuller muhabbetullah ile hayat bulmadan olum otesi hayata inanmadan yaşanılamaz. Hayatı ebedileştiren olumu arzulamak yani ya Âşk şehidi ya da hÂrb şehidi olmak icin sevdalanmak hayatı da, olumu de mÂnÂlaştırır, kıymetleştirir. “Allah yolunda oldurulenlere (şehitlere) oluler demeyin. Bilakis onlar diridirler. LÂkin siz onu hissedemez, anlayamazsınız.” (Bakara/154) Bu hususta Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de şoyle buyurmaktadır: “Nefsim elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki, Allah yolunda savaşıp oldurulmemi, sonra diriltilip tekrar oldurulmemi, sonra diriltilip tekrar oldurulmemi, sonra diriltilip tekrar oldurulmemi ne kadar isterdim.” (Buhari)

Şehadet sevdası, muslumanı ribatta nobet tutarken kalbi heyecanla carpan, gozleri şimşek gibi cakan musallah bir gazi gibi her an teyakkuz halinde bulundurur. Nefis, şeytan, kotu cevre onu gaflet halinde yakalayamaz. Atalete, tembelliğe, umitsizliğe, nemelÂzımcılığa surukleyemez. Olum ile, rızık endişesiyle korkutamaz. Hizmetten alıkoyamaz.

“Her nefis olumu tadacaktır.” (Al-i İmran-185)

Muhim olan, bu kacınılmaz son gelmeden ona hazırlanmak, bir sevgiliyi bekler gibi beklemek, olumu bir yok olmak değil fanî bir hayattan ebedi bir hayata gecmek, vatan-ı suknadan vatan-ı asliye donmek, hasret yurdundan vuslat yurduna kavuşmak, maksûduna, mÂşûkuna vasıl olmak olarak inanmak ve yaşamaktır.

Gormez misin ki mevsimler nasıl değişiyor. Bir olup bir diriliyorlar. Bir kefen giyinip, bir gelinlik tullere burunuyorlar. Toprak, baharla derûnunda saklı milyonlar, milyarlar nebÂtÂta can suyu veriyor. Kainat yeniden can buluyor. Yeniden diriliyor. TecelliyÂtı ilÂhî ile kırlar, ovalar, yaylalar, dağlar, hulasa butun kainat gozleri kamaştıran, gonullere surûr veren bir renk cumbuşu ile bezeniyor.

Kışın, kainatı bir kefen gibi buruyen kar, hayatın yok olduğunu değil, bilakis milyarlarca canın yeni bir doğuşa, yeni bir hayata kavuşmak icin ortusune burunup bahar surunun uflenmesini beklediklerin mesajını veriyor.

Bahar sûrunun uflenmesi, rahmet yağmurlarının duşmesi, guneşin aydınlık, şefkat dolu tebessumleri ile yeniden can bulan, heyecanla, coşkuyla başını topraktan cıkaran her nebat, dalında renk renk acıp tebessumler dağıtan her cicek yeni bir hayata merhaba derken, ilk zikri, hÂl lisanıyla ilk sozu la ilahe illallah oluyor ve bu tevhidle doğup, onunla yaşayıp ve onunla olmenin ebedi diri kalış sırrı olduğunu fısıldıyor.

Her kış kefene burunup sonra her baharla yeniden dirilen, hayat bulan nebatat gibi, beşerî varlığı olup yaratıldığı toprağa tevdi edilen insan-ı kÂmil de ruhî varlığıyla, geldiği ebediyet alemine donuyor, rabb katına yukseliyor.

“Sizi ondan (topraktan) yarattık, yine oraya doneceksiniz ve bir kez daha sizi ondan cıkaracağız.” (Taha/55)

“O’na (Adem’e) ruhumdan ufledim.” (Hicr/29) ayeti kerimeleri insan yaratılışındaki bu sırrı fÂş ediyor. Kar nasıl milyarla hayatı ortuyor ve saklıyorsa, beyaz kefen de, kar misali buruduğu orttuğu fÂnî bir bedenle berÂber Allah TeÂlÂ’nın “Oluler demeyiniz.” buyurduğu sevda yuklu, aşk yuklu, bir aziz şehidi, bir insan-ı kÂmili saklıyor. Allah katında yuce bir makamda bulunan yuce bir ruhu setrediyor.

Her kefene burunen olu değil, bilakis, donduğu vatanı aslîde, o ebedî Âlemde daha diri ve daha canlıdır. Nice suslu, sırmalı elbiseler icinde salınan, yaşadığını zannedenler vardır ki gercekte oludurler. Nice olduğunu zannettiğimiz, kefenleyip mezara koyduğumuz Allah dostları vardır ki hakikatta dipdiridirler.

Nice oluler vardır ki, oldu zannettikleri dirilerin fÂni bedenleri başında ağlar, gozyaşı dokerler ve nice oluler vardır ki, kefenleyip toprağa verilen dirilere mezarları başında telkin verirler.

Ya Rabb! Bizleri imanla yaşat, imanla oldur. İmanla dirilt, imanla haşret. Hoşnut olduğun, razı olduğun salih amellere muvaffak kıl, nasıl bir kul olmamızı istiyorsan oyle bir kul eyle. Hizmet insanı, vakıf insanı olarak muslumanca yaşamak nasip eyle. Amin.
__________________