İSLAMIN TİCARET ANLAYIŞI
Akif Bey, akşam uzeri işyerinden ayrılmadan once telefonla eşini arayıp pazardan bir şey alınıp alınmayacağını sordu. Eşi Nezihe Hanım, Akif Bey'den domates ve biraz da meyve almasını istedi. Akif Bey, pazarda gezerken gosterişli ve goz alıcı domateslerin dizili olduğu bir tezgahı gorunce onun başında durdu. Satıcıya domateslerin nasıl olduğunu sordu. Satıcı, "Vallahi beyefendi, pazarın en guzel domatesi bu." diye cevap verdi. Bunun uzerine
Akif Bey, satıcıdan 2 kilo domates rica etti. Hemen yanındaki tezgahtan da biraz meyve aldı ve evinin yolunu tuttu.
Evine geldiğinde kapıyı kızı Nurefşan actı ve babasının elindeki cantaları alıp mutfağa goturerek annesine verdi. Nezihe Hanım, poşetin icindeki domatesleri buzdolabın sebzeliğine yerleştirince bir de ne gorsun. Poşetin alt tarafında kalan domateslerin coğu curumuş, ezilmiş ve usttekilere gore daha kucuktu. Hatta bir coğu daha olgunlaşmamıştı. Bu manzara eşini olduğu kadar Akif Bey'i de cok uzmuştu. Aslında Akif Bey'in uzulduğu şey, domateslerin curuk olması değil, insanların işlerinde durustce olmayan şeyler yapmalarıydı. Kızarak şoyle soylendi:
- Allah Rasulu asırlarca once insanlara boyle kotu işlerden uzak durmalarını oğutlemişti. Bu insanlar kendilerine yapılanoğutleri ne cabuk unutuveriyorlar. Hani durustluk, doğruluk, samimiyet, işine hile karıştırmamak nerede kaldı?
Evet, Akif Bey'in de ifade ettiği gibi dinimizin ve onun biricik elcisi Sevgili Peygamberimizin oğretmiş olduğu ahlakî oğretileri unutuyoruz. Asr-ı saadete baktığımızda Allah Resulu’nun alış-veriş hususunda cok hassasiyet gosterdiğini goruyoruz. O (sallallahu aleyhi ve sellem) bu hassasiyetini bize şu ifadelerle anlatıyor:
"Muminlerin en faziletlisi o insandır ki, alış-veriş yaptığı zaman musÂmaha ile, toleransla, insanlık hissiyle, meveddetle, muruvvetle yapar. Sattığı zaman oyle yapar, aldığı zaman oyle yapar. Hukum verdiği zaman oyle hukum verir. Hakkında hukum verildiği zaman da meseleyi oyle karşılar." (Heysemî, ecmau'z-
zevÂid, IV/75)
"Bizi aldatan bizden değildir"
Allah Rasulu'nun ticÂrî hayatın nasıl olması gerektiğiyle alakalı daha pek cok ifadeleri vardır. Bir keresinde Efendimiz, Medine carşısında geziyordu. O, zaman zaman boyle gezintiye cıkar dostlarını ziyaret edip gonullerini alırdı. Bunun yanı sıra carşı ve pazarın ne durumda olduğunu kontrol eder, insanların şikayetleri
varsa onları dinlerdi. İşte yine bu maksatlarla carşıya cıkmıştı. Buğday, arpa, mısır satıcılarının bulunduğu sokağa girdi. Carşıda yururken onunde bir arpa yığını olan bir satıcının malları dikkatini cekmişti. Sapsarı arpa yığını guneşte Âdeta bir altın kumesi gibi parlıyordu. Peygamber Efendimiz biraz dikkat ettikten sonra, arpa yığınının altındaki bez parcasının ıslanmış olduğunu gordu.
Mubarek ellerini yığının icine daldırdı ve bir avuc arpa cıkardı.Avucunda tuttuğu arpaların ıslanmış ve curumeye yuz tutmuş olduğunu gordu. Buna cok celallendi. Cunku bu arpalar kullanılamaz halde idi. Dukkan sahibine seslendi:
- Bu malının hali nedir boyle?
Satıcı:
- Ey Allah'ın Rasulu! Gun boyu yağan sağanak yağmurdan dolayı butun malım ıslandı. Benim bir kabahatim yok dedi. Allah Rasulu, satıcıya yaptığı şeyin insanları aldatmak olduğunu, bunun asla doğru olamayacağını soyledi. Sonra da şu olumsuz sozunu ifade buyurdu: "Bizi aldatan bizden değildir!" (Muslim, İman, 164; Ebû DÂvud, Buyû, 50)
"Rızkın onda dokuzu ticarettedir." (Suyûtî, el-CÂmi'u's-Sağîr, 3, 244) diyen Efendimiz'in ticareti teşvik ettiğini goruyoruz. Bununla birlikte, "Emin ve muamelelerinde doğruluktan ayrılmayan ticaret ehli, Peygamberler, sıddıkler, şehitler ve salihlerle beraberdir." (Tirmizî, Buyû, 4) buyurarak aynı zamanda ticaret ahlakı mevzuunda pek cok dustur ortaya koymuştur.
Satıcı, malın kusurunu gizlememeli
Satıcı, muşteriye malı hakkında doğru bilgi vermeli, malın ayıbını ve kusurunu gizlememelidir. Efendimiz, bir keresinde tuccarları şoyle uyarmıştır: "Ey tuccarlar!... Şurası muhakkak ki, kıyamet gunu tuccarlar, fÂcirler (haddi aşan, Allah'a Âsi olan kişiler) olarak diriltilecekler, ancak Allah'tan korkanlarla, durust olanlar ve (malın evsafını belirtirken) doğru soyleyenler hÂric." (Tirmizî, Buyû, 4).
"Malım iyi" diye yemin edilmemeli
Yemin, dinimizde bir delildir, hukukî bir değeri vardır. Yemin delilini kullanan kimseye inanmak gerekir. Bu temel hukukî prensibin bir riski vardır: İnsanlar yeminle aldatılabilir. Boyle durumların ortaya cıkmaması icin dinimiz, hem Kur'an-ı Kerim ve hem de Efendimiz'in diliyle yemin meselesine ozel bir yer vermiştir. Bu
cumleden olarak alışverişte yemine yer vermek hoş karşılanmamıştır. Allah Rasulu bir hadislerinde, "Alışverişte fazla yeminden kacının; zira o, mala rağbeti artırsa da daha sonra bereketini giderir." (Buharî, Buyû, 26) buyurmuş ayrıca, yalan yere olmasa bile yeminin sebep olacağı manevi kirlenmeden alışverişin temizlenmesi icin sadaka verilmesini tavsiye etmiştir. (İbn MÂce, Buyû, 3) Bu yemin yalan olursa, bu takdirde Efendimiz'in uslûbu
pek şiddetlidir: "Yalan yeminle malını cazip kılan kimse, Musluman
bir kimsenin malını gasbetmiş olduğu icin, kendisine gazap edilmiş
olarak Allah'a kavuşur (Muslim, İman, 220) ve "... Allah'ın (rahmet)
nazarıyla bakmayacağı uc kişiden biri olur." (Tirmizî, Buyû, 5)
Olcu ve tartıda hile yapılmamalı
Kur'an-ı Kerim'de, eski milletleri helÂk eden musibetlerden biri olarak olcu ve tartıda yapılan hile gosterilir. Sozgelimi, Hz. Şuayb'ın kavmi bu zaafından dolayı uyarılmış, yola gelmeyince helÂk edilmişlerdir. (Hûd, 11/84-85, 94) Mutaffifîn Sûresi, "Olcu ve tartıda hile yapanlara yazıklar olsun!" diye ağır bir tehditle başlar ve boyle yapmalarının Âhirete inanma ile asla bağdaşmadığını
ifade ve Âhirette karşılaşacakları azabın cetinliğini tasvir eden Âyetlerle devam eder. (Mutaffifîn, 83/1-17) Efendimiz olcu ve tartı kullananlara şoyle bir uyarıda bulunmaktadır: "Sizlere, sizden onceki ummetleri helÂk eden iki şey emÂnet edilmiştir: 'Olcek' ve 'terazi'." (Tirmizî, Buyû, 9) Teraziyi muşteri lehine ağır tartmalıSatıcı, muşteri lehine, satılan malı tartıda biraz ağır kılmalıdır. Bu maksatla Allah Rasulu, bir tartıcıya, "Tart ve (terazinin kefesini
muşteri lehine) ağır kıl." diye emretmiştir (Buharî, Buyû, 34, Hibe
23; Muslim, MusÂkat, 115; Tirmizî, Buyû, 6) Bu sebeple, satıcı terazi kullanırken, satılan malı muşteri lehine biraz ağırlaştıraraktartmalıdır.
"Pahalansın da oyle satayım" denerek mal saklanmamalı Allah Rasulu, "Pazara (satmak uzere) mal sevk eden (kÂr eder, helÂlinden) rızka kavuşur. İhtikÂr yapan (pahalansın da oyle satayım diye malını saklayan), lÂnete uğrar." (İbn MÂce, TicÂrÂt, 6; DÂrimî, Buyû, 12) buyurarak, iktisadî hayata muhim bir dustur getirmiştir. Buna gore ticarette piyasayı daima dolu tutmak esastır.
Pahalandırarak daha cok kÂr etmek icin malı piyasaya surmemek, saklamak, (yani ihtikÂr) yasaklanmıştır.
Alış-verişlerde pazarlık yapılmalı
Alış-verişlerimizde pazarlık yapmayı dinimiz uygun gormuş ve tavsiye etmiştir. (Buharî, MenÂkıbu'l-EnsÂr 45, Buyû 67, Hiyel 14, 15). Kişi, kaliteyi, hoşuna gideni ve de ucuzunu aramalı, piyasadan boylece haberdar olmalı; sonra da, fiyatları az cok bilen birisi olarak pazarlık yapmalıdır. Herkes bunu yaparsa, ureticiler ve satıcılar da rekabet etme, muşteri kaybetmeme endişesiyle
kendilerine dikkat ederler. Boylece daha guvenli bir ortam oluşur.
Pazarlığı yapılmakta olan mala muşteri olunmamalı
Allah Rasulu, "Kişi, kardeşinin almakta olduğu mala alıcı cıkmasın; istemekte olduğu kıza da talip olmasın. Onceki izin vermişse o başka." (Muslim, Nikah, 50; Ebû DÂvud, Buyû, 45; Tirmizî, Nikah, 38) buyurmuştur. Bu edep, hem alıcı, hem satıcı ikisi icin de gecerlidir. Bir muşteri ile satış muamelesi başlamış, ama satışı kesinleşmemiş bir mala daha uygun şartlar teklif ederek muşteri olmak doğru bir davranış değildir.
Alış-verişler yazılarak kayda alınmalı
Âlimlerimiz, Hz. Peygamber'in (s.a.s.) alışverişleri yazıp, uzerinde anlaşılan şartları kaydettiğini gosteren rivÂyetlerden (Tirmizî, Buyû, 8) hareketle, bunun uyulması gereken bir edep olduğunu belirtirler. Borclanmalarda az da olsa cok da olsa yazma, zaten Kur'an'ın bir emridir. (Bakara, 2/282)
Cok kazanma hırsıyla zamanın hepsi ticarete ayrılmamalıCok kazanma hırsıyla, zamanı hep ticarî meşguliyetlere tahsis etmek, bu yuzden de Allah'a, kendimize, ailemiz fertlerine, komşu ve akrabalara karşı vazifelerimizi, cocuklarımıza olan terbiye ve ilgiyi ihmal etmek doğru değildir. Hadislerde, uzerimizde bu ceşit vazifelerin de bulunduğu hatırlatıldıktan sonra, "Her hak sahibine hakkının verilmesi gerektiği'ne dikkat cekilir." (Buharî, Savm, 51; Tirmizî, Zuhd, 64; Daha detaylı bilgi icin bkz. İbrahim Canan, Peygamber Efendimiz'in Sunnetine Gore Ticaret Esasları, Yeni Umit Dergisi, sy. 60)
Kazancımızın helal olmasına, kazanırken de başkasının
hakkına tecavuz etmemeye ozen gostermeli, yaptığımız işi, ibadet şuuru icinde durustce yapmalı, aldığımız ucretin helal olmasına dikkat etmeli ve dunya hırsına kapılmadan, helalinden kazanıp coluk cocuğumuza temiz rızık ve helal lokma yedirmeliyiz. Bu şekilde hem dunyada hem de ahirette huzurlu ve mutlu oluruz.
kaynak:http://www.cevaplar.org/index.php?kh...5&yazi_id=3211
__________________
İslamin Tİcaret AnlayiŞi
Dini Bilgiler0 Mesaj
●29 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- İslamin Tİcaret AnlayiŞi