Rasûl-u Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz, “Genclerinizin en hayırlısı, (sefahetten uzak durmakta ve temkinli davranmakta) ihtiyarlara benzeyendir. Yaşlılarınızın en fenası ise, (başını gaflete sokmakta ve nefsinin arzularına uymakta heva-perest) gencler gibi yaşayandır” (Heysemî, Mecmau’z-Zevaid, X/270; İbn Hacer, el-Metalibu’l-Aliye, III/3). buyurmuştur.
Oyun İcin mi Yaratıldın?
Bu itibarla, ister kadın ister erkek en hayırlı genc, bir ayağı kabirde yaşlı bir insan edasıyla surekli olumu ve olum otesini duşunen, Âhiretine azık tedarik etmek icin calışıp didinen, genclik heveslerine esir olmayan ve gaflette boğulmayan genctir. O, nefsÂnîliğin en azgın olduğu donemlerde bile, oteler iştiyakıyla coşup cismanî arzularını gemleyebilmiş, kulluğu tabiatının bir derinliği haline getirmiş ve kendisini Hakk'ın yoluna vermiş bir adanmış ruhtur.
Yaşı acısından daha kucucuk bir cocuk iken, Allah TeÂlÂ'nın hususî lutuflarına mazhar olan ve kendisine hikmet verilen Hazreti Yahya (aleyhisselam) bu yiğitler icin en guzel orneklerden birisidir. RivÂyete gore; yaşıtı olan cocuklar, “Yahya, gel, sen de bize katıl; beraberce oynayalım!” dedikleri zaman, “Ben, oyun icin yaratılmadım” diyen Aziz Nebî, oynamak cocukların şiarı olmasına rağmen, kendisi daha o yaşta hilkatin gayesini kavramış, dunyevî meşgalelerden mumkun olduğunca uzaklaşmış ve yaratılış hikmetine uygun bir gidişÃ‚tı ihtiyar etmiştir.
İşte, en hayırlı genc, Hazreti Yahya gibi, daha hayatının ilkbaharında, kulluğunun farkına varıp dunya misafirhanesini ebedî saadetin kapısını acmak icin bir vesile olarak değerlendiren delikanlıdır. İman gucuyle şahlanıp iradesinin hakkını vererek nefsanî arzularını sınırlayabilen, her gun birkac defa kendini hesaba cekerek davranışlarını kontrol altına alabilen, silkinip gonul dunyasında dirilerek gercekten varolduğunu ortaya koyabilen, en ulvî hislerle mamur ettiği gonlunu fizik otesi Âlemlere de acık hale getiren ve bu kemÂle ermişlikle futuvvet ruhunu temsil eden kahramandır.
Evet, bir gencin yaşlılara benzemesi, kanının en deli aktığı ve beşerî garîzelerinin kendisini surekli dunyaya cağırdığı bir donemde dahi Âhiret yolcusu olduğunu unutmaması, başında şafak emareleri tulû etmiş, sacı-sakalı ağarmış bir ihtiyar gibi bir ayağı otedeymişcesine yaşaması, şeytanın binbir oyununa rağmen olgun bir gonul adamı edasıyla hayatını dine, imana, Kur'an'a, hizmete adaması ve her zaman ihsan şuuruyla hareket ederek butun cismanî isteklerine, şehevî arzularına başkaldırması, gunahlara karşı isyan bayrağı acması demektir.
Hakk'ın Mahbubu TevbekÂr Genc
Boyle bir genc hic mi surcmez, hic mi duşmez, hic mi gunaha girmez?
Tabii ki, en hayırlı genc de kimi zaman kayıp duşebilir. Zaman zaman tokezlemek, ara sıra surcmek, yer yer devrilmek ve bazen şeytana aldanıp bir gunah cukuruna duşmek nebîler haricinde her insan icin soz konusu olabilir. Ne var ki, iyiliğe kilitlenmiş bir yiğit, daha gunaha kapaklandığı ilk anda seccadesine koşar, gunahına hic hayat hakkı tanımaz, onu hemen tevbe ile boğar ve en kısa surede namaz, oruc, hac, sadaka, iman hizmetine muteallik meşguliyetler gibi salih ameller vesilesiyle gunah kirlerinden arınır.
Genclikteki ibadetlerin Hak katında daha sevimli olduğunu belirten Hazreti Sadık u Masdûk Efendimiz, “Tevbe guzeldir, fakat genclerde olursa daha guzeldir; Allah tevbe eden genci sever.” buyurmuştur. Bu zaviyeden, hayırlı genc MevlÂ-yı MuteÂl'in rızasına ermek icin kendisini ibadet u taate veren ve ezkaz bir gunaha girdiğinde hemen helak olacakmış gibi kalbi tir tir titreyen, ilk fırsatta bir arınma kurnasına koşup isyan lekelerinden kalbini temizleyen bahadırdır.
Şimdiye kadar, ızdırap icinde kıvrım kıvrım kıvrandığına şahit olduğum nice gencler vardır ki, gozleri harama iliştiğinden dolayı, inleye inleye gelip sadaka vermişler, hemen seccadelerine koşup Hak karşısında iki buklum olmuşlar ve gonullerini karartmasından korktukları isyan izlerini gozyaşlarıyla yıkamışlardır. İşte, bir anlık gaflet sebebiyle gozune ilişen bir haramdan dolayı kaddi bukulen ve “Eyvah, ben mahvoldum; Allah'ın bunca nimetlerine mazhar olmuşken gunah yakışır mıydı bana, ne olacak şimdi halim?” diyen ve tevbe, inÂbe, evbe basamaklarıyla hakiki kulluk ufkuna yukselen delikanlı, olgun bir ihtiyar gibi davranan ve şeytanî hucumlara karşı kalbini koruyup canlı tutan en hayırlı genctir.
Haddizatında, insan, kalbi hayatdÂr olduğu nispette gunahlardan nefret eder ve onlara karşı icinde tiksinti duyar. Gonul hayatı itibarıyla butun butun mefluc olmamış bir kul, her masiyeti ruhunu yaralayan ve vicdanını kanatan bir iblis kurşunu sayar; işlediği bir gunahtan dolayı binlerce nedametle dolar ve gunlerce ızdırapla yatıp kalkar. Zaten, bir insan, icine duştuğu gunahlar sebebiyle neredeyse hasta olacak kadar ızdırap cekmiyorsa, alışılageldiği uzere o da diliyle yuzlerce kez “Tevbe ya Rabbi!” dese bile, onun yaptığı tevbe değil, sadece bir merasim ve yararsız bir kac soz soylemekten ibaret kalır. Tevbe, vicdanı kasıp kavuran pişmanlık hissi ve bu nedametin insanı iki buklum etmesidir. Pişmanlığı ve af talebini dil ile soylemeye gelince, o sadece boyle iki buklum olmuşluğa kavlen iştirak ve bir tercumanlıktır. Evet, gercek tevbe ancak ızdırap terennumunun ve masiyetten yiğitce sıyrılıp ilahî dergaha donuşun unvanıdır.
HÂsılı, -Nur Adam'ın ifadesiyle- en hayırlı genc, ihtiyar gibi olumu duşunup Âhiretine calışarak, genclik hevesÂtına esir olmayıp gaflette boğulmayandır. En kotu ihtiyar ise, gaflette ve hevesÂtta genclere benzemek isteyen ve hevesÂt-ı nefsÂniyeye cocukcasına tÂbi olandır.
[Alıntıdır.Kaynak:Sorularla islamiyet]
__________________
En Hayırlı Gencler.
Dini Bilgiler0 Mesaj
●28 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- En Hayırlı Gencler.