Akıl Sahipleri Ve
Aklı Orten Etkenler
Aklı insana Allah verir; dilediği anda da geri alır. (Zekayı da insana Allah vermektedir, ama zeka an an değişmez.) İnsanın aklının gelişmesi ise, kalbinin gelişmesine, yani kalbinin "Allah'ın zikri" ile dolmasına bağlıdır.
Peki "akıl sahibi" ne demektir?
Kuran'ın genel mantığına baktığımızda, bu sorunun cevabını kolaylıkla bulabiliriz: İnsanın kalbini ve aklını kapalı tutan şeyler, hırs ve bencil tutkulardır. Orneğin, kıskanclık halinde bulunan bir insan, aklının onemli bolumunu yitirir. Cunku kıskanclık duygusu, onu surekli meşgul etmekte, aklını oyalamaktadır. Butun gun kıskandığı kişiyi duşunur, ona sinirlenir, kin besler. Boyle bir duruma duşmuş olan insan, zihnini kıskanclık duygusuna kaptırmıştır ve ozgur bir bicimde akletme yeteneğini kaybetmiştir. Etrafındaki gercekleri soğukkanlı ve mantıklı bir bicimde değerlendiremez.
Diğer hırslar da aynı şekilde insanın aklını kapatır. Paraya veya benzeri maddi değerlere karşı duyulan tutkulu istek, insanın zihnini istila eder. Bu durumdaki bir insan, surekli olarak yalnızca nasıl daha cok mal ve para sahibi olacağını duşunur.
İnkarcıların bir diğer ozelliği, surekli bir gelecek korkusu icinde bulunmalarıdır. Daima fakir kalma, sahip olduklarını kaybetme, hastalanma korkusu icindedirler. Saatler boyunca ileride nasıl bir hayat sureceklerini duşunurler. Bu da aklın buyuk olcude kapanmasıyla sonuclanır. Cunku duydukları korku ve endişe, onları rahatsız etmekte ve ozgur bir bicimde duşunmelerini engellemektedir. Olum korkusu da aynıdır. İnkarcıların hemen hepsi, olum akıllarına her geldiğinde buyuk bir korku, acı ve uzuntu duyarlar. Olum bir anlık bir olaydır; ancak inkarcılar bunun acısını 40-50 yıl onceden yaşamaya başlarlar. Buna karşın olumun muminler icin acı verici bir tarafı yoktur.
İşte bu ve benzeri korkular, hırslar ve tutkular, insanın aklını kapatır. İnsan, bu duyguların esiri olur ve asıl aklını yoneltmesi gereken konuları gormezlikten gelir. Orneğin, bir insanın en cok duşunmesi gereken şey, Allah'ın buyukluğu, yaratışının mukemmelliğidir. İnsan Allah'ın nimetlerini anmak, O'nu ovmek (tesbih etmek) ve O'na ibadet etmekle yukumludur. Ancak kapalı bir akılla bunları gercekleştiremez. Ancak akıl sahipleri, Allah'ı tanıyan ve O'na itaat eden, yani hırslardan, korkulardan, bencil tutkulardan arınmış kimselerdir.
Akıl sahipleri, aynı zamanda oğut alabilen ve başkalarından gelen doğruları kolaylıkla kabul edebilen kimselerdir. Cunku kalplerinde kibir, kendini beğenmişlik yoktur. Kendilerinde gordukleri hataları rahatlıkla duzeltir, başkalarından gelen oğutleri de kolaylıkla kabul ederler. Bir konuşma sırasında amacları doğruyu ortaya cıkarmaktır; mutlaka kendi fikirleri kabul edilsin diye hırs yapmazlar ve ısrar etmezler. Bu nedenle Allah, onları "Ki onlar, sozu işitirler ve en guzeline uyarlar..." (Zumer Suresi, 18) ayetiyle tarif etmektedir.
İnkarcılar akıl sahibi olmadıkları icin, etraflarındaki buyuk gercekleri goremezler. Tum varlık alemi Allah'ın delilleriyle doludur; ancak bir inkarcı bunların hicbirini goremez. Cunku aklı acık değildir. Kendi bencil hırs ve tutkularıyla korelmiş bir aklı vardır. Kafasını kuma gomen deve kuşu gibi, zihnini yalnızca basit cıkarlarına, bencilliklerine, komplekslerine ayırır ve Allah'ın yuceliğini kavrayamaz. Bu nedenle Allah, Kuran'da "akıl sahipleri"ni Kendisine iman etmeye cağırmaktadır. Bu konuyla ilgili ayetlerden bazıları şunlardır:
"Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan herşeyin de Rabbidir" dedi (Musa). (Şuara Suresi, 28)
Allah Kuran'da inkarcılara seslenirken, onları oncelikle akla davet etmektedir. Resuller de gonderildikleri kavimleri akletmeye cağırmışlardır. Konuyla ilgili ayetlerden bazıları şoyledir:
Biz senden once, şehirler halkına kendilerine vahyettiğimiz kimseler dışında (başkalarını elci olarak) gondermedik. Hic yeryuzunde dolaşmıyorlar mı, ki kendilerinden oncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını gormuş olsunlar? Korkup-sakınanlar icin ahiret yurdu elbette daha hayırlıdır. Siz yine de akıl erdirmeyecek misiniz? (Yusuf Suresi, 109)
Ey Kitap ehli, İbrahim konusunda ne diye cekişip tartışıyorsunuz? Tevrat da, İncil de ancak ondan sonra indirilmiştir. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz? (Al-i İmran Suresi, 65)
Andolsun, size (butun durumlarınızı kapsayan) zikrinizin icinde bulunduğu bir Kitap indirdik. Yine de akıllanmayacak mısınız? (Enbiya Suresi, 10)
De ki: "Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hicbir şeyi ortak koşmayın, anne-babaya iyilik edin, yoksulluk-endişesiyle cocuklarınızı oldurmeyin. -Sizin de, onların da rızıklarını Biz vermekteyiz- Cirkin-kotuluklerin acığına ve gizli olanına yaklaşmayın. Hakka dayalı olma dışında, Allah'ın (oldurulmesini) haram kıldığı kimseyi oldurmeyin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki akıl erdirirsiniz." (Enam Suresi, 151)
Onların ardından yerlerine kitaba mirascı olan birtakım "kotu kimseler" gecti. (Bunlar) Şu değersiz olan (dunya)ın gecici-yararını alıyor ve "yakında bağışlanacağız" diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar. Kendilerinden Allah'a karşı hakkı soylemekten başka bir şeyi soylemeyeceklerine ilişkin Kitap sozu alınmamış mıydı? Oysa icinde olanı okudular. (Allah'tan) Korkanlar icin ahiret yurdu daha hayırlıdır. HÂl akıl erdirmeyecek misiniz? (Araf Suresi, 169)
De ki: "Eğer Allah dileseydi, onu size okumazdım ve onu size bildirmezdi. Ben ondan once sizin icinizde bir omur surdum. Siz yine de akıl erdirmeyecek misiniz?" (Yunus Suresi, 16)
Dunya hayatı yalnızca bir oyun ve bir oyalanmadan başkası değildir. Korkup-sakınmakta olanlar icin ahiret yurdu gercekten daha hayırlıdır. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz? (Enam Suresi, 32)
Allah'ın tum evrendeki ayetlerini (varlığının ve gucunu delillerini) gorebilecek olanlar da yine ancak akıl sahibi insanlardır:
Yeryuzunde birbirine yakın komşu kıtalar vardır; uzum bağları, ekinler, catallı ve catalsız hurmalıklar da vardır ki, bunlar aynı su ile sulanır; ama urunlerinde (ki verimde ve lezzette) bazısını bazısına ustun kılıyoruz. Şuphesiz, bunlarda aklını kullanan bir topluluk icin gercekten ayetler vardır. (Rad Suresi, 4)
De ki: "O, size ustunuzden ya da ayaklarınızın altından azap gondermeye veya sizi parca parca birbirinize kırdırıp kiminizin şiddetini kiminize tattırmaya guc yetirendir." Bak, iyice kavrayıp-anlamaları icin ayetleri nasıl ceşitli bicimlerde acıklıyoruz? (Enam Suresi, 65)
O, sizi tek bir nefisten yaratandır. (Sizin icin) Bir karar (kalış) ve emanet (olarak konuluş) yeri vardır. Kavrayabilen bir topluluk icin ayetleri birer birer acıkladık. (Enam Suresi, 98)
... İşte Allah, size ayetleri boyle acıklar, umulur ki aklınızı kullanırsınız. (Nur Suresi, 61)
Hurmalıkların ve uzumluklerin meyvelerinden kurdukları cardaklarda hem sarhoşluk verici icki, hem guzel bir rızık edinmektesiniz. Şuphesiz aklını kullanabilen bir topluluk icin, gercekten bunda bir ayet vardır. (Nahl Suresi, 67)
Geceyi, gunduzu, guneşi ve ayı sizin emrinize verdi; yıldızlar da O'nun emriyle emre hazır kılınmıştır. Şuphesiz bunda, aklını kullanabilen bir topluluk icin ayetler vardır. (Nahl Suresi, 12)
Size kendi nefislerinizden bir ornek verdi: "Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde, sağ ellerinizin malik olduklarınızdan, sizinle eşit olup kendi kendinizden korktuğunuz gibi kendilerinden de korktuğunuz (veya cekinip saygı duyduğunuz) ortaklar var mıdır?" İşte Biz, aklını kullanabilen bir kavim icin ayetleri boyle birer birer acıklarız. (Rum Suresi, 28)
(Musa) "Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan herşeyin de Rabbidir" dedi. (Şuara Suresi, 28)
Size bir korku ve umut (unsuru) olarak şimşeği gostermesi ile gokten su indirmek suretiyle olumunden sonra yeri onunla diriltmesi de, O'nun ayetlerindendir. Şuphesiz bunda, aklını kullanabilecek bir kavim icin gercekten ayetler vardır. (Rum Suresi, 24)
Aklın da mertebeleri vardır. Bir insan kalbini ne kadar hırstan, bencillikten temizlerse o denli Allah'a yaklaşır ve akıl sahibi olur. İnsanın dunya hayatına bağlılığı, heva hevesini on plana alması aklın mertebelerini belirleyen en onemli etkenlerdir.
İnsan ya Allah'a ya da hevasına itaat edecektir. Allah'a itaat ettikce hevanın egemenliğinden kurtulur ve aklı acılır. Buna karşın, hevanın ilah edinilmesi, aklı oldurur. Hevanın ilahlaştırılması, insanın butun duşunce ve davranış sistemini nefsinin sınırsız istek ve tutkuları doğrultusunda yeniden programlamasıyla kendini gosterir.
Hevanın insanın benliğini kapladığı bu durumda kalp de muhurlenir. Yani doğru olana karşı kapıları tamamen kapatılır, kilitlenir ve kalp artık, duşunme ve kavrama yeteneğini kaybeder, korelir, duyarsızlaşır. Bu durumda insan manevi fonksiyonlarını yerine getiremez, yani akledemez hale gelir.
Ancak bu surec icinde insan aklıyla birlikte akılcı ve şuurlu değerlendirme yeteneğini de kaybettiği icin aklının eksildiğini ve yok olduğunu fark edemez. Bu yuzden her ne kadar akıllanan bir insan bunun farkına varsa da, bu olayın tersi gecerli değildir. Bu, komada olan bir insanın komada olduğunu ya da bayılan bir insanın bayıldığını bilmemesi gibidir. Ancak iyileşir veya ayılırsa bunu fark edebilir.
Kuran'da akledemeyen insanların bu durumu şoyle tarif edilir:
İnkar edenlerin orneği bağırıp cağırmadan başka bir şey işitmeyip (duyduğu veya bağırdığı şeyin anlamını bilmeyen ve surekli) haykıran (bir hayvan)ın orneği gibidir. Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kordurler; bundan dolayı akıl erdiremezler. (Bakara, 171)
(alıntı harun yahya)
__________________
Akıl Sahipleri Ve Aklı Orten Etkenler
Dini Bilgiler0 Mesaj
●30 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Akıl Sahipleri Ve Aklı Orten Etkenler