Mescidi Aksa bilindiği uzere Muslumanların ilk kıblesi ve harem mescidler olarak adlandırılan kutsal camilerin Mekke'deki Mescidi Haram'dan ve Medine'deki Mescidi Nebevi'den sonra ucuncusudur. Yuce Allah Kur'an-ı Kerim'de Mescidi Aksa'dan adıyla soz etmekte ve bu mescidin etrafının mubarek kılındığını bildirmektedir. Mescidi Aksa'nın İslÂm'daki ustunluğu ve onemi hakkında ayrıca bircok hadisi şerif vardır.
İslÂm inancına gore yeryuzunun en faziletli mekÂnları camiler, camilerin de en faziletlileri Mescidi Haram, Mescidi Nebevi ve Mescidi Aksa'dır. Yukarıda da ifade ettiğimiz uzere Mescidi Aksa aynı zamanda Muslumanların ilk kıblesidir. Bu ozelliğinden dolayı da İslÂm'da ayrı bir oneme sahiptir. Bu kutsal mabedin İslÂm'daki onem ve ustunluğunun bir sebebi de Resulullah (s.a.s.)'ın isr ve mirac olayına şahid olmasıdır.
Gunumuzde bu kutsal cami yıkılma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Siyonistler bu caminin SuleymÂn heykelinin diğer adıyla Siyon mabedinin bulunduğu yere yapılmış olduğunu ileri surmekte ve camiyi yıkarak yerine daha once var olduğunu iddia ettikleri heykeli dikmek istemektedirler. Hatta Ağlama Duvarı'nı takdis etmeleri de bu yuzdendir. Cunku Ağlama Duvarı'nın daha once Mescidi Aksa'nın yerinde bulunduğunu ileri surdukleri mabedden geriye kalan tek şey olduğunu ileri suruyorlar. Bu yuzden Ağlama Duvarı'nın onunde sadece ağlamakla kalmıyor aynı zamanda intikam yemini yapıyorlar. Siyonistler Mescidi Aksa'yı yıkarak yerine Siyon mabedini veya diğer adıyla Suleyman heykelini dikebilmek icin bu kutsal mescide bircok kez saldırı ve sabotaj duzenlediler. Bu saldırı ve sabotajlarda bazen Mescidi Aksa yakılmak istendi. Bazen değişik yerlerine bol miktarda patlayıcı madde yerleştirilerek havaya ucurulmasına teşebbus edildi. Bazen de daha başka girişimlerde bulunuldu. Orneğin 21 Ağustos 1961 tarihinde Denis Ruhan adlı fanatik bir yahudi Mescidi Aksa'yı yakma girişiminde bulundu. Nisan 1980'de unlu yahudi terorist Meir Kahane, Mescidi Aksa'nın bir yerine bol miktarda patlayıcı madde doldurarak bunu patlatmaya teşebbus etti. 8 Nisan 1982'de bazı siyonist teroristler KÂh adlı siyonist teror orgutuyle işbirliği yaparak Mescidi Aksa'nın ana girişine bol miktarda patlayıcı madde yerleştirdiler. Ancak bu patlayıcı madde cami gorevlileri tarafından patlamadan ortaya cıkarıldı. 10 Nisan 1982'de Meir Kahane taraftarlarından bir grup yahudi terorist zorla Mescidi Aksa'ya girmek istedi. Cemaatin ve cami gorevlilerinin engel olması uzerine cıkan catışmada cami korumalarından iki kişi olduruldu. 21 Mart 1983'te Mescidi Aksa'ya gizli bir yoldan girmek icin tunel acıldığı tesbit edildi. Ancak tunel tamamlanamadan ortaya cıkarıldığı icin teşebbus başarılı olamadı. 27 Şubat 1984'te bir grup silahlı yahudi, caminin doğu tarafından Rahmet kapısının yakınından iceri girmek istedi. Ancak cami koruma gorevlileri onların iceri girip bir katliam gercekleştirmelerini onlediler. İsrail yonetimi bu sabotajları duzenleyenleri genellikle "deli" diye niteleyerek ilk sorgulamadan sonra serbest bıraktı.
Bu saldırıların en geniş caplısı da 8 Ekim 1990 tarihinde gercekleştirilen ve 30 Muslumanın şehid edilmesine, 800 Muslumanın da yaralanmasına yolacan saldırıdır. Tarihe "Kudus katliamı" olarak gecen bu saldırı, İsrail yonetiminin bazı fanatik yahudi gruplarını kışkırtması sonucu gercekleştirildi. İsrail o donemde Korfez krizi dolayısıyla dunya kamuoyunun dikkatlerinin Korfez tarafına cevrilmesini fırsat bilerek terorist yahudileri kışkırttı. Polisler de bu yahudilere yardımcı oldular ve sozunu ettiğimiz buyuk katliam gercekleştirildi. Bu saldırının asıl amacı ise Mescidi Aksa'nın bazı bolumlerini yıkmak ve zaman icinde tamamını yıkabilmek icin ilk adımı atmaktı. Ama Filistinli Muslumanlar bu kutsal camiyi canlarıyla savunarak siyonistlere orayı yıkma fırsatı vermediler.
İşgal yonetimi son birkac yıldır Mescidi Aksa'yı yıkabilmek icin farklı bir metod izliyor. Eski yahudi eserlerini ortaya cıkarmaya calıştığı gerekcesiyle Mescidi Aksa cevresinde ve altında kazılar yapıyor. Bu kazıların asıl amacı ise mescidin temellerinin altında patlamadan ortaya cıkarıldı. 10 Nisan 1982'de Meir Kahane taraftarlarından bir grup yahudi terorist boşluklar oluşturulması, temellerinin dayandığı kayaların tahrib edilmesi ve boylece mescidin kendiliğinden yıkılmasına yol acılmasıdır. Kudus İslÂmi Vakıflar Meclisi Kasım 1994 sonlarına doğru yaptığı acıklamada, Yasir Arafat'ın liderliğindeki ozerk yonetimin işbaşına getirilmesinden sonra Mescidi Aksa cevresindeki kazıların daha da yoğunlaştığını ifade etmişti. Adı gecen meclisin acıklamasında Mescidi Aksa'nın bitişiğindeki Ağlama Duvarı cevresinde yapılan kazıların mescidin bazı duvarlarını tehlikeye soktuğu vurgulanıyordu. İslÂmi Vakıflar Konseyi yetkililerinin verdiği bilgilere gore İsrail'in gorevlendirdiği arkeoloji uzmanları Mescidi Aksa'nın dayandığı kayaları parcalamak amacıyla kazılarda kimyasal madde de kullanıyorlar ve bunu kayaları parcalama işlemlerinin dışarıdan duyulmamasını sağlamak amacıyla yapıyorlar. Bu arada gecmişte yapılan kazıların, Mescidi Aksa'nın dış kısmındaki bazı duvarlarının yıkılmasına yolactığını hatırlatalım. Eğer İsrail'in uygulamaları karşısındaki sessizlik devam ederse Hindistan'daki Babur Camisi'ni yıkan hinduların gosterdiği cesareti İsrail yonetimi de Mescidi Aksa'ya karşı gosterebilir.
Mescidi Aksa'nın Tarihi
Tarihi kaynaklardan anlaşıldığına gore Mescidi Aksa'yı ilk inşa eden kişi Hz. Suleyman (a.s.)'dır. Kur'an-ı Kerim'in Sebe suresinin 14. ayeti kerimesinin tefsiriyle ilgili olarak verilen bilgiler de buna delalet etmektedir. Bu ayeti kerime de şoyle buyurulur: "Suleyman'ın olumune hukmettiğimizde, onun olumunu, bastonunu yiyen ağac kurdundan başka onlara gosteren olmadı. Boylece o yere yıkılınca, anlaşıldı ki cinler eğer gaybı biliyor olsalardı aşağılayıcı azabın icinde kalmazlardı." Bu ayetin tefsirinde şu bilgiler verilir: Suleyman (a.s.) Mescidi Aksa'nın inşasında cinlerden de yararlandı. Bu inşaat işinde insanların yapmaya guc yetiremeyecekleri zor işleri cinler yapıyorlardı. Ancak Suleyman (a.s.) bir gun mihrabında asasına dayanmış halde ibadet ederken oldu. Cinler onun ibadet ettiğini sanarak işlerini yapmaya devam ettiler. Sonucta Suleyman (a.s.)'ın asasını icten guve yedi ve asa kırılınca onun cesedi de yere duştu. Boylece olduğu anlaşıldı.
Bazı tarihi kaynaklarda Kudus'un M. S. 70 yılında yıkıma uğratıldığı Beyti Makdis'in de bu olayda yıkıldığı ifade edilmektedir. Ancak bu mekan yine bir mabed olarak biliniyor ve Beyti Makdis'in kalıntıları da korunuyordu. Şu an yahudilerin "Ağlama Duvarı" Muslumanların ise "Burak Duvarı" olarak adlandırdıkları duvar eski mabedin bir kalıntısıdır. M. S. 638 yılında Hz. Omer (r.a.) doneminde Kudus fethedildikten sonra Beyti Makdis'in yerinde Mescidi Aksa inşa edildi. Hz. Omer (r.a.)'ın burayı mabed ittihaz etmesi de o mekanın kudsiyet ve ehemmiyetinden ileri geliyordu. Mescidi Aksa daha sonra Emevi halifelerinden Abdulmelik bin Mervan zamanında genişletildi. Mescidi Aksa'nın hemen yakınında bulunan ve bugun Turkiye Muslumanları tarafından Mescidi Aksa zannedilen sekiz koşeli Kubbetu's-Sahra adlı mabed de Abdulmelik bin Mervan tarafından inşa ettirilmiştir.
Siyonistlerin "Siyon Mabedi" Masalları
Yahudiler bugunku Mescidi Aksa'nın yerinde daha once, Suleyman Heykeli diğer adıyla Siyon Mabedi adını verdikleri bir mabedin bulunduğunu ve bu mabedden bugun geriye kalan tek şeyin Ağlama Duvarı adını verdikleri duvar olduğunu ileri surmektedirler. (Bu duvarın Muslumanlar tarafından Burak duvarı olarak adlandırıldığını yukarıda belirtmiştik.) Bu yuzden yahudiler Mescidi Aksa'nın mevcut şeklini yıkarak daha once yerinde bulunduğunu ileri surdukleri Siyon Mabedi'ni inşa etmeyi amaclamaktadırlar. Siyonistler bu konudaki niyetlerini gizlemiyorlar. Orneğin hahambaşı Mordohay Elyahu bu konudaki niyetlerini şu şekilde dile getirmişti: "Biz bu camiyi yıkmak, onu buradan tamamen silmek ve yerine Suleyman Heykeli'ni inşa etmek istiyoruz." Unlu terorist ve haham Meir Kahane de İsrail parlamentosu uyeliğine secildiğinde, Suleyman Heykeli tepesinde yahudilerin ibadetlerine başlık etmek ve Mescidi Aksa ile Kubbetu's-Sahra'nın yıkılması icin mumkun olan her yola başvuracağı uzere yemin etmişti. Haham Şalom Harokohin de: "Diasporadaki yahudilerin bir araya gelmelerinin en onemli sebebi Siyon mabedinin yeniden inşasıdır" demişti. İşgal yonetiminin eski başbakanı Benyamin Netanyahu da başbakanlığı kazanmadan once aşırı siyonist hareketlerden birinin liderlerinden olan Yehuda Atsayon'a yazdığı bir mektupta şoyle diyordu: "Yahudilere Suleyman Heykeli tepesinde (yani Mescidi Aksa'nın kurulu olduğu mekÂnda) ibadet imkÂnı sağlamak ve bu imkÂnı garantilemek icin calışmak gerekir... Bu konunun gerekli duyarlılıkla ele alınıp cozumlenmesi gerekir. Likud Partisi'nin yeniden iktidara geldikten sonra bu konuyu uygun bir şekilde sonuca bağlamak icin calışacağını da ozellikle vurguluyorum... Yahudi halkının kutsal mekÂnıyla ilgili hakkı tartışma kabul etmez bir haktır."
Mescidi Aksa'yı Ortadan Kaldırma Cabaları
Siyonistler bu iddialarından yola cıkarak Mescidi Aksa'yı ortadan kaldırabilmek icin yıllardan beri calışmaktadırlar. Siyonistlerin Mescidi Aksa'yı ortadan kaldırma girişimleri 1967 Haziran'ında Doğu Kudus'u işgal etmelerinden kısa bir sure sonra başladı. 21 Ağustos 1969'da Denis Ruhan adlı fanatik bir yahudi Mescidi Aksa'yı yakma girişiminde bulundu. Nisan 1980'de unlu yahudi terorist Meir Kahane, Mescidi Aksa'nın bir yerine bol miktarda patlayıcı madde doldurarak bunu patlatmaya teşebbus etti. 8 Nisan 1982'de fanatik bir siyonist teror orgutunun mensupları KÂh diye bilinen diğer bir siyonist teror orgutuyle işbirliği yaparak Mescidi Aksa'nın ana girişine bol miktarda patlayıcı madde yerleştirdiler. Ancak bu patlayıcı madde cami gorevlileri tarafından patlamadan ortaya cıkarıldı. 10 Nisan 1982'de Meir Kahane taraftarlarından bir grup yahudi terorist zorla Mescidi Aksa'ya girmek istedi. Cemaatin ve cami gorevlilerinin engel olması uzerine cıkan catışmada cami korumalarından iki kişi olduruldu. 21 Mart 1983'te Mescidi Aksa'ya gizli bir yoldan girmek icin tunel acıldığı tespit edildi. Ancak tunel tamamlanamadan ortaya cıkarıldığı icin teşebbus başarılı olamadı. 27 Şubat 1984'te bir grup silahlı yahudi, caminin doğu tarafından Rahmet kapısının yakınından iceri girmek istedi. Ancak cami koruma gorevlileri onların iceri girip bir katliam gercekleştirmelerini onlediler. 14 Ocak 1986'da Knesset uyesi bazı parlamenterler askerlerin koruması altında Mescidi Aksa'ya girmek istediler. Ancak İslÂmi Hareket mensubu gencler cami kapılarında barikatlar oluşturarak onların iceri girmelerini onlediler. Birkac kez girişimde bulunan parlamenterler Mescidi Aksa'nın icine girmeyi başaramayınca geri donmek zorunda kaldılar. Fakat bu olaydan sonra cami dışında işgalci askerlerin Musluman genclere saldırmasıyla başlayan catışmalarda cok sayıda genc yaralandı. 8 Ekim 1990 tarihinde yine Mescidi Aksa'ya yonelik olarak gercekleştirilen saldırıda 30 Musluman şehid oldu, 800 Musluman da yaralandı. Tarihe "Kudus katliamı" olarak gecen bu saldırı, siyonist İsrail yonetiminin bazı fanatik yahudi gruplarını kışkırtması sonucu gercekleştirildi. Bu saldırının asıl amacı ise Mescidi Aksa'nın bazı bolumlerini yıkmak ve zaman icinde tamamını yıkabilmek icin ilk adımı atmaktı.
"Arkeolojik Kazı" Kılıfı
Siyonist işgalciler son birkac yıldır Mescidi Aksa'yı yıkabilmek icin farklı bir metot izliyorlar. Eski yahudi eserlerini ortaya cıkarmaya calıştıkları gerekcesiyle Mescidi Aksa cevresinde ve altında kazılar yapıyorlar. Bu kazıların asıl amacı ise mescidin temellerinin altında boşluklar oluşturulması, temellerinin dayandığı kayaların tahrip edilmesi ve boylece mescidin kendiliğinden yıkılmasına yol acılmasıdır. Kudus İslÂmi Vakıflar Meclisi Kasım 1994 sonlarına doğru yaptığı acıklamada, Yasir Arafat'ın liderliğindeki ozerk yonetimin işbaşına getirilmesinden sonra Mescidi Aksa cevresindeki kazıların daha da yoğunlaştığını ifade etmişti. Adı gecen meclisin acıklamasında Mescidi Aksa'nın bitişiğindeki Burak Duvarı cevresinde yapılan kazıların mescidin bazı duvarlarını tehlikeye soktuğu vurgulanıyordu. İslÂmi Vakıflar Konseyi yetkililerinin verdiği bilgilere gore siyonist arkeoloji uzmanları Mescidi Aksa'nın dayandığı kayaları parcalamak amacıyla kazılarda kimyasal madde de kullanıyorlar ve bunu kayaları parcalama işlemlerinin dışarıdan duyulmamasını sağlamak amacıyla yapıyorlar. Kazılarda kimyasal maddelerin kullanıldığı bizzat siyonist yetkililer tarafından da itiraf edilmiştir. Bu arada şimdiye kadar yapılan kazıların, Mescidi Aksa'nın dış kısmındaki bazı duvarlarının yıkılmasına yol actığını hatırlatalım.
Tunel Olayı
Likud Partisi lideri Netanyahu'nun Mescidi Aksa'yla ilgili bir mektubundan yukarıda soz etmiştik. Nitekim Netanyahu iktidara gelmesinden sonra bu mukaddes mabedi yıkma amacına yonelik calışmalarını acıktan yurutmeye başladı. Ancak doğrudan bu mescidi yıkma amacı taşıdığını soyleyerek değil daha başka kılıflar uydurarak. Bu cercevede, Mescidi Aksa ile Hz. Omer Camisi'nin icinde bulunduğu haremi şerif bolgesinin altından gecen tunelin acılışını yaptı. İşgal yonetiminin iddiasına gore tunel ulaşım amacıyla kullanılacaktı. Oysa 600 bin nufuslu Kudus şehrinde yer altından ulaşım yolları acılması icin ihtiyac olmadığı ortadadır. Ustelik nufus ve trafik yoğunluğunun daha fazla olduğu Batı Kudus'te yer altından ulaşım yolları acılmasına ihtiyac duyulmazken haremi şerif altından boyle bir tunel kazılmasına sadece ulaşım amacıyla ihtiyac duyulduğu iddiası hic de inandırıcı değildir. Olayın celişki oluşturan bir diğer yanı ise kazıların once arkeolojik araştırmalar amacıyla yapıldığı ileri surulurken herhangi bir arkeolojik esere rastlanamayınca "ulaşım" kılıfına başvurulmasıdır.
İşin gerceğinde bu tunelin acılmasındaki amac Mescidi Aksa'nın altında bir oyuk oluşturarak bu mukaddes mabedin kendiliğinden yıkılmasına sebep olmak, yahut fanatik yahudilerin tunele bomba yerleştirmelerine fırsat vererek mescidi alttan yıkmaktır. Yukarıda sozunu ettiğimiz olaylarda fanatik yahudilerin girişimlerinin Muslumanların direnişleri ve mucadeleleri dolayısıyla başarısız kaldığını dile getirmiştik. İşgal rejiminin de bizzat bu mescidin icine girerek amaclarını gercekleştirme imkÂnı bulamayan fanatiklere, yer altından tunel kazarak bu imkÂnı sağlamak istemiş olması kuvvetli bir ihtimaldir.
Bunun yanı sıra Netanyahu hukumetindeki iki bakanının haremi şerif bolgesinin altından iki tunel daha acmak icin yirmi milyon dolarlık bir finans kaynağı bulduklarını acıklamaları da bu yondeki tereddutleri artırmıştı. Bu acıklama tunelin ulaşım amacıyla kullanılacağı iddiasının tutarsızlığını da ortaya koyuyordu. Nufus yoğunluğunun cok daha fazla olduğu Batı Kudus'te yeraltı ulaşımı icin bir tek tunel kazılmasına bile ihtiyac duyulmazken sadece 141 donumluk bir alanı kapsayan ve yerleşime kapalı bir bolgede ulaşımın kolaylaştırılması icin yeraltında karınca yolları gibi yollar acılmasına ihtiyac duyulacağı iddiası kadar sacma bir iddia olamaz. Ustelik Kudus belediyesi ve İsrail yonetimi Muslumanların yaşadığı bolgeleri her turlu altyapı hizmetinden mahrum bırakırken haremi şerif bolgesinde ulaşımı kolaylaştırmak icin bu kadar gayretkeşlik gostereceğine inanmak mumkun değildir.
Tunel olayını butun bu bilgilerin ışığında değerlendirdiğimizde siyonist işgalcilerin boyle bir tunel kazmadaki asıl amaclarını cok daha net bir şekilde anlamamız mumkun olur. Nitekim olayı yakından takip edenlerin yaptıkları acıklamalarda ve verdikleri bilgilerde de haremi şerifin altına tunel kazılmasındaki asıl amacın Mescidi Aksa'yı ve Hz. Omer Camisi'ni yıkmak olduğu dile getirilmiştir..
MESCİDİ AKSA
Resmi duzelttim.. yıllarca saklanan gercek MESCİDİ AKSA resmi bu arkadaslar
__________________