Adı; Ebu Yezid Tayfur bin İsa bin Şuruşan, doğum yeri olan Bistam; İran'ın kuzey doğusunda, Tahran - Meşhed karayolu uzerindeki Şahrud Vilayetine bağlı kucuk bir kasabadır. Hz. Omer zamanında feth edilmiş olup fetihten once halkı mecusi (Ateşe tapan) idi. Bayezid'in dedesi onemli bir mevkii bulunan tanınmış bir aileden geliyordu. Bu ailenin en onemli ozelliği, beşeri munasebetlerde insan sevgisine buyuk onem veren ve bu sevgiyi insanlar arasında yaymaya calışan, din adamları (Mobedler) yetiştirmekle tanınmıştı.

Bayezid Bistami Hazretleri; Seruşan'ın İsa ismindeki oğlundan, Tayfur (Bayezid), Adem, Ali isimli uc torununun ortancasıdır. Torunlarının icinde en akıllısı, en faziletlisi, hali en guzel, ici en temiz, sozu en etkili, makamı en yuce, itibarı en fazla, şanı en ulu, mevkii en yuksek, rutbesi en muazzam, derecesi en yuksek, menkıbeleri en parlak, tavrı en ilginc, sozleri en acık, delilleri en guclu olanı Bayezid idi.

Evlat annenin eseridir. Her hayırlı evladın arkasında, onun terbiyesinde cok hassas davranmış hayırlı bir anne mevcuttur. Bunlardan Veysel Karani, Abdulkadir Geylani, Şahı Nakşibend ve emsali gibi sayamayacağımız her Allah dostunun arkasından onu yetiştirmiş, duasını eksik etmemiş bir annenin mevcudiyetini onların hayatını okuduğumuzda yakinen goruruz. Hatta ŞÃ‚h-ı Nakşibend Hazretlerinin "Beni ziyaret etmeden evvel, annemin kabrini ziyaret ediniz" sozu annenin bu mevzudaki onemini anlamamıza yardımcı olur.

İşte Bayezid-i Bistami hazretlerinin annesi onlardan birisidir. Annesi guzel ve yuzu nurlu, utangac, cekingen, alcak gonullu, zahide ve abide bir hanım olup cok dua eder, Allah'tan cok korkar, ondan umidini kesmez, cokca namaz kılmaya ve oruc tutmaya ozen gosterir, daima Allah'tan razı olur, onun rızasını kazanmaya calışırdı. Haysiyetli ve namuslu bir hanımefendi idi.

Babası İsa efendi Bistam'ın ileri gelenlerinden cok muttaki, helal lokmaya ozen gosterip, haramdan sakınan, haram lokmanın dua ve ibadetin kabuluna engel olduğunu bilen, Allah'tan cok korkan, zahid bir insan idi. Bayezid-i Bistami hazretlerinin babası annesiyle evlenip annesi gelin geldiğinde tam kırk gece ona el surmedi. O t ki babasının evinde iken aldığı şupheli gıdaların onun icinde bıraktığı izler olabilir. Hayırlı bir neslin yetişmesine engel olur duşuncesiyle yenilenin, icilenin izinin silinmesini arzu etmiş daha sonra hanımı ile beraber olmuştur. Bu duşuncenin birlikteliğinden ve beraberliğinden Bayezid Bistami hazretleri gibi bir evlatları olmuştur.

Anlatıldığına gore Hazretin harikulade halleri henuz anne karnında iken başlamıştı. Annesinin beyanına gore ona hamile iken helÂllığı şupheli bir lokmayı ağzına aldığı zaman karnındaki bebek tepinmeye başlar, lokmayı ağzından cıkarıncaya kadar bu hareketi surdururdu.

Bayezid-i Bistami Hazretlerine sormuşlar;

"- Bu yolda en iyi hÂl nedir?" demiştir ki;

"- Anadan doğma devlet yani velilik. Bu olmazsa agÂh bir gonul, bu olmazsa basiretli bir goz, bu olmazsa (hak olanı) işiten bir kulak, bu da olmazsa aniden vefat. Hazret kendisini Allah'ın cok buyuk lutfu olarak anadan doğma, talihli sayar, ilahı yardıma mazhar olduğuna inanır, Allah'ın t ezelden kendisini kayırdığını soyler ve "Boyle bir ailenin cocuğu olarak ve boyle guzel imkanlar icinde yetişmiş olmak şahsi gayret ile de olsa herkese nasip olmaz" diye duşunur ve Allah'a daima şukrederdi.

Bayezid-i Bistami Hazretleri'nin esas adı; Tayfur (Guzel bir kuş ismi manasındadır.) Nam-ı; Ârifler sultanı, bu nÂm altında gonullere taht kurmuştur. Lakabı; Ebu Yezid, zamanla bu lakap Bayezid olarak esas isim halini almış gerek cağında, gerekse sonraki cağlarda bu ismin kutlu olduğuna, manevi yonden faydası bulunduğuna inanılarak (teberruken ve istimdÂden) hem onun ailesi mensupları, hem de sevenleri, aşıkları tarafından kullanılmıştır. Tarihte Bayezid ismiyle tanınan bircok unlu kişinin bulunmasının sebebi de onu ulu kişiliği ve kişiliğinin biiznillahi tasarrufudur.

Bayezid-i Bistami Hazretlerinin cocukluğu, diğer ahiret ve dunyanın farkında olmayan, oyundan başka bir şey duşunmeyen ve bilmeyen cocuklardan cok farklı bir cocukluk gecirmiştir. İlahi kudret, onu ileride buyuk veli olacak insana yaraşır bir cocukluk gecirtiyordu. HÂl ve hareketleri, dengeli ve olculu, sozleri hikmetli, bakışları anlamlı ve yuzu nurlu idi. Donemin unlu velilerinden Şakik-i Belhi hazretleri hacca giderken Bistam' a uğramış oynayan cocuklar arasında Bayezid-i gormuş o yaşta camiye gelip huzurla vaazını dinlemesinden dikkatini cekmiş, feraset ve kerametiyle "Bu cocuk ilerde erlerden buyuk bir er olacaktır inşaallah" demiştir.

Hatta kendi mahallelerinde ki camiye giderken yol uzerinde bulunan yaşlı insanların kendisini gorduklerinde hurmeten ayağa kalkmalarından huzursuz ve rahatsız olan hazret, ilerideki mahallenin mescidine devam etmeye başlamış, mescidin dar olduğunu gorunce keşke bu mescid biraz geniş olsa idi daha iyi olurdu demiş. Gonlundeki bu duşunce mescidin bitişiğindeki samanlığın sahibi olan insana, "bu mescidin genişlemesi icin samanlığı vereyim, mescit genişlesin" ilhamını Allah tarafından verdirmiştir.

Cocukluk doneminde, gece namazına ve geceyi ihya etmeye duşkun babasını seyreder, kendi de uyanık olurdu. Bir gun gece namazına devam eden Bayezid-i Bistami Hazretlerine babası: "Oğlum. Sana namaz farz değil git uyu, uykusuz kalma" deyince. Hazret: "Baba ben gidip yatayım. Cenabı Hak sorarsa ben gece teheccut namazlarını kılacaktım ama babam engelledi" derim deyince babası "Oğlum serbestsin nasıl istersen oyle yap" demiş. Bayezid-i Bistami Hazretleri cocukluğunun o anından itibaren olunceye kadar seherleri hic kacırmamıştır. Cocukluk cağında bile geceleri sabahlara kadar ibadet etmek en buyuk zevki idi.

Cocukluğunda oyun oynarken oyunun en fazla kızıştığı zamanda bile ezan okununca derhal oyunu bırakıp camiye namaza koşması ve yapılan vaazları dikkatle cÂn-ı gonulden dinlemesi herkes tarafından takdirle karşılanıyordu. Vaaz veren ulu kişiler Bayezid'in ileride onemli bir kişi olacağına defaetle soylemeleri ve bu hali ebeveyninin de gormeleri ve bilmeleri Bayezid'e iyi bir tahsil gosterilmesine ehemmiyet verdirmiş ve bu tahsilde ailesi hicbir fedakarlıktan kacmamıştır.

İlk dini tahsile, mahalle mektebinde başlayan Bayezid verilen dersleri en iyi şekilde takip ediyor, soylenenleri dikkatle dinleyip eksiksiz belliyordu. Bir gun Hocası Kur'an-ı Kerimden "Bana da, Anne babana da, şukret. Her ikisine de hizmet et" (Lokman - 14)Ayetini okudu. Hocasından bu ayetin acıklamasını istedi, yapılan acıklama onu derinden etkiledi. Kalemi, defteri bıraktı, izin alıp koşa koşa eve geldi. Cocuk haliyle kendisini Annesinin kolları arasına attı. Hem ağlıyor hem de Annesine "Ne olur anneciğim" diye yalvarıyordu. Annesi bu duruma şaşırmakla beraber sukunetini de muhafaza ederek "Ne oldu oğlum" diye sormuş. Bayezid'de anlatmıştı; "Bir şey olmadı. Bugun bir ayet dinledim.. Allah bu ayette hem kendisine, hem de sana hizmet etmemi istiyor.. Bu ayet beni etkiledi.. Ben iki yerde nasıl hizmetcilik yapayım..! Buna benim gucum yetermi..? Ya hizmette kusur edersem..! Anne Allah'a dua et butun zamanımı sana hizmete vereyim.. Ya da beni Allah'a bağışla, hep onun olayım..!" dedi. Oğlundan bu sozleri dinleyen anne bu durumdan mutluluk duymuş, oğlunu şefkatle bağrına basmış ve "Oğlum Bayezid..! hep hizmetinde bulunman icin seni Allah'a verdim ve kendi hakkımı da sana helal ettim.." dedi.

Bayezid-i Bistami Hazretlerinin hÂli ve tovbesi baba sulbunde, anne rahminde başlar. Henuz on yaşına girmemişken ulu ve yuce Allah, onu uyarmış, hic kimseden oğrenmediği hikmeti ve anlamlı davranış tarzını ona oğretmişti. Bir gun annesine sordu "Anneciğim Allah hakkı icin bana soyle, ben sut bebeği iken şupheli bir şey yediğin oldumu? Cunku kalbimde, ne olduğunu bilmediğim bir his oluşuyor ve benim onumde bir perde oluşturuyor" dedi. Bunun uzerine annesi anlattı:

"-Hicbir şey hatırlamıyorum, ancak bir kere seni kucağıma alıp komşularımızdan birinin evine gitmiştim. Ev sahibinden habersiz şişeden bir miktar yağ alıp senin başına surmuştum. Başka bir seferinde de izin almadan onların surmesiyle senin gozunu surmelemiştim" dedi. Bu sozleri dinleyen Hazret: "Allah bir zerrenin bile hesabını sorar" (Zilzal, 7-8) ayetine istinaden, " Anneciğim, sozunu ettiğin konu zerreden fazla bir şeydir. Bunun rabbime giden yolumu kesmesinden korkuyorum" dedi. Sonra gitti soz konusu evi ve aileyi bulup kendisi ve annesi icin helÂllık diledi. Bundan sonra Bayezid-i Bistami Hazretlerinin hak ile kalbinin arasına gelen perde kalktı ve bir daha gelmedi.

Hazret mektebe gitmiş, hocalardan ders almıştı. Amelde mezhebi Ebu Hanife'yi (kıyascı) benimsemiş, Kuran-ı Kerimi ezberlemişti. Birkac hadisten başka haric hadis rivayet etmemiştir. Hadis ilmi ile meşgul olmayıp Muhaddis değildi.

Bayezid-i Bistami Hazretleri, dini ilimlere ilgi duymuş zahir ve şer'i dini ilimlerde ustadlarının kim olduğu konusunda kaynaklar bilgi vermez. Tasavvufta manevi ilimleri her biri gunumuz profesorlerine eşdeğerde 313 şeyhe hizmet etmek suretiyle, cok buyuk, manevi ilim ve mertebeler kazanmıştır.

Bayezid-i Bistami Hazretleri, zÂhiri ulÂmaya, batini (manevi) ilme teşvik icin "Miskinler, sahip olduğunuz bilgiler olunun, oluden yaptığı rivayetlere dayanıyor. Biz ise ilmi olumsuz Allah'tan alıyoruz" diyordu.

Bayezid-i Bistami Hazretlerine, sabi, cocuk yaşta iken mubarek ve ermiş bir hak dostu nazarıyla bakılıp saygı gosterildiğini şu olay cok acık izah eder. Bir gun hadis alimlerinden biri henuz cocuk yaşta olan Bayezid'e sormuş:

"-Cocuk namaz kılmasını biliyormusun?"

"-Allah'ın izniyle biliyorum efendim"

"-O halde anlat bakalım nasıl namaz kılıyorsun?"

"- Efendim, Telbiye ile tekbir alırım, tertil ile Kur'an okurum, ta'zimle rukua varırım, tevazu ile secde ederim, veda ederek selam veririm" dedi.

"-Cocuk! Sende bu anlayış, bu fazilet, bu marifet varken neden halkın icinde bulunup onların seninle teberrukte bulunmalarına izin veriyorsun" deyince.

Bayezid-i Bistami Hazretleri:

"-Onlar bana değil, Rabbimin beni suslediği zinete teberruk ediyorlar, bunu benden başkası icin yani Allah icin yapıyorlar, onları bundan nasıl men edebilirim" dedi.

Bayezid-i Bistami Hazretleri, yaşadığı muddet kendisini Allah'a ibadete, O'nun rızasını kazanmaya yonlendiren ve "Seni Allah'a teslim ettim" diyen annesine hizmette en ufak bir kusur gostermemiştir. Annesinin kucuk bir arzusunu buyuk bir emir kabul edip, her durumda yerine getirmeye calışırdı. Cunku Allah'ın emri de boyle idi. Elinde olmadan iki sefer annesinin arzusunu yerine getiremeyen hazret, bu hususu buyuk bir pişmanlık icinde şoyle anlatır; "Hayatımda yalnız iki defa annemin emrini değil, arzu ettiği işin niyetini anlayamadım ve yerine getiremedim. Her defasında bu iki olaydan dolayı bana mutlaka zararı dokundu. Birinde duştum burnum ezildi, diğerinde ayağım kaydı duştum, omuzumdaki su testisi kırıldı" dedi.

Yine soğuk ve dondurucu bir kış gecesinde annesi yattığı yerden oğluna seslenip su istedi. Hazret hemen fırlayıp su testisini almaya gitti. Fakat testide su kalmamış olduğundan ceşmeye gidip, testiyi doldurdu. Buzlarla kaplı testi ile Annesinin başına geldiğinde annesinin tekrar dalmış, uyumuş olduğunu gordu. Uyandırmaya kıyamadı . O halde bekledi. Nihayet annesi uyandı ve su su diye mırıldandı. Bayezid-i Bistami Hazretleri elinde testi bekliyordu. Şiddetli soğuğun tesiri ile eli donmuştu. Parmakları testiye yapışmış idi. Bu hali goren Annesi "Yavrum testiyi yere nicin koymuyorsun da elinde bekletiyorsun?" dedi. Bayezid-i Bistami Hazretleri "Anneciğim uyandığınız zaman, suyu hemen verebilmek icin testi elimde geceden beri bekliyorum" dedi. Bunun uzerine annesi oğlunun ellerinin derisinin soğuktan dolayı testiye yapışmış olduğunu gorerek ici yanmış ve o haliyle "Ya Rabbi ! Ben oğlumdan razıyım, sende razı ol" dedi. Devamla "Oğlum inşallah Ârifler sultanı olasın" diye canı gonulden, ici yanarak aşk ile dua etti. Muhtemelen annesinin bu duası sebebiyle Allah Teala ona evliyalığın cok yuksek mertebelerine kavuşmayı ihsan etti. O esnada elinin donarak testiye yapışmasını bir anlık tembelliğe bağlayan hazret şoyle demiştir: "Şimdi şunu anladım ki iyilik işlerinden her ne zaman zevk alsan; tembellik, uyuşukluk, ağırdan almadan sırf lezzetle yapsan o iş sadece kendi arzuna gore olan bir iştir. Tembel, isteksiz, uyuşuk davrandığın her iş Allah icindir. Cunku nefis hoşuna giden her işe koşa, koşa yorulmadan zevkle yapar. Allah'a ait olan işlerde ise cok tembel , uyuşuk ve zora ki istemeye, istemeye kerhen yapar.

Bayezid-i Bistami Hazretleri, bir gece zikir icin tekkeye girdi. Orada dama cıkıp yuce Allah'ı zikredecekti. Sabaha kadar orada kaldı. Hic zikir etmedi. Bunun sebebi kendisine sorulduğu zaman şoyle dedi;

"-Cocukluk cağında soylediğim bir soz aklıma geldi, o sozu ettiğim dilimle Yuce Allah'ı anıp zikretmekten utandım."

Bayezid-i Bistami Hazretleri bir gun mescidde şoyle dua ediyordu "Allahım ! Beni, verdiğinle, kendinde varlık goren , Alim, zahid, sofu, mutekarri kılma. Eğer beni , bir şeye layık kılacaksan , sana ait minicik bir şeye layık kıl, yani sana ait bir sırra, bir manaya ehil kıl."

Ulemadan biri onun bu duasını eleştirip "İlimde bunun yeri var mıdır?" diye sormuş. Hazret ona "Sen her şeyi biliyor musun?" şeklinde karşı sual sormuş. Adam : "Her şeyi bilmiyorum tabi" Deyince. "Soylediklerim senin bilmediğin ilmin kısmındandır" demiştir.

Bayezid-i Bistami Hazretlerinin tasavvufta ki ilk ustadı Ummi, keramet ehli, perhizkar bir hayatı olan, guclu sezgileri bulunan Ebu Ali Sindi'dir. Hazret bir gun şoyle anlatmıştır. Ebu Ali Sindi'nin sohbetlerine devam ettim. Ben ona farzları kılmasına yetecek kadar kısa sureleri oğretmiştim. O da bana saf Tevhidi, marifeti ve hakikatları oğretmişti.

Bayezid-i Bistami Hazretleri, hayatı boyunca, tasavvufi bir yaşayışı bulunan herkesle ilgileniyor ve onlardan yararlanmaya calışıyordu. 313 şeyh'ten istifade etmesi bu gayretin neticesidir.

Anlatıldığına gore Bayezid-i Bistami Hazretleri, Hızır'la goruşuyor ve ism-i Azamı da biliyordu. Bir gun ona birisi: "Ey Bayezid, Taberistanda bir cenaze namazında seni Hızır ile kol kola girmiş vaziyette gordum" deyince Hazret : "Doğru, oyle olmuştu" dedi.

Bayezid-i Bistami Hazretleri iki sene Caferi Sadık Hazretlerinden istifade etmiştir. Bunun ruhani, uveysi olup olmaması da cok onemli gorulmemiştir. Onemli olanın ilim ehlince bil ittifak Caferi Sadık hazretlerinin Bayezid'e "Ben sende ceddim (Hz. Muhammet) den eser goruyorum, kendi evine donup orada bir tekke (zaviye) inşa edip halkı Allah'a davet etmen uygun olacak" demesidir. Bayezid-i Bistami Hazretleri bu tavsiyeye uyup halkı Allah'a davet etmek icin donmuş, ama kalbi sukun bulmamıştı. Onun bu sıkıntısını ve rahatsızlığını goren annesi "sakin ol" deyince icindeki sıkıntısı dinmişti. Bunun uzerine Bayezid-i Bistami Hazretleri "Annemin bir işareti beni mest'u rahat ettirdi" demiştir.

Bir gun Caferi Sadık hazretleri Bayezid'e:

"-Şu kitabı raftan indirip, verirmisin?" dedi. Bayezid.

"-Hangi raftan efendim?" dedi. Cafer Sadık Hazretleri:

"-Ne kadar zamandır buradasın. Şu rafı gormedin mi?"dedi. Bayezid:

"-Huzurunuza gelip bu yola baş koyduktan sonra benim bu tur işlerle ne ilgim var? Ona niye bakayım?" dedi. Cafer Sadık Hazretleri:

"-Durumun bu olunca, Bistam'a don, zira senin işin tamam. Oğrendiklerini ehil olanlara oğrete bilirsin" dedi.

Şeyh Ahmet Hadraveyh hazretleri cok seyahat eden bir şeyh idi. Bayezid-i Bistami Hazretlerine ziyarete gelince Bayezid-i Bistami Hazretleri:

"Neden hic durmadan geziyorsun?" dedi. O da "Su durunca bozulur, kokar" dedi. Bayezid-i Bistami Hazretleri:

"Deniz ol da bozulma" dedi.

Allah ve Resulullahı sevmek, onları sevenleri sevmek, Allah ve Resulunun sevdiklerini sevmek, imanımızın gereğidir. Onlara bilerek veya bilmeyerek duşmanlık gostermek imanın zayıflığı, helÂk ve felaketimizin belirtisidir.

Bu sebeple Kudsi Hadiste Allah'ın şoyle buyurduğunu peygamberimiz (S.A.V.) Efendimiz şoyle naklederler: "Kim benim bir veli kuluma duşmanlık ederse, gercekten o benimle savaşmak uzere meydana cıkmıştır." Buna benzer, muhabbetin fazileti, muhabbetsizliğin felaketi ile alakalı bircok ayeti kerime ve hadisi şerifler mevcut bulunmasına rağmen, her asırda nefsine mağlup, kendini felakete atan, Allah dostlarıyla uğraşan, onlara zulmeden ve onların manevi derecelerinin yukselmesine sebep olan, kendini bilmez insanlar eksik değildir. Tarihte gorulmuştur ki hicbir buyuk insanı kendi bulunduğu memleketi, cocukluğunu ve maddi yapısını gorup manasını goremediklerinden, kalbin, kalıptan, mananın, maddeden ustunluğunu anlayamadıklarından o zatları kabul edememişler, etmemişler, memleketlerinden kovmuşlardır. İşte bunlardan biri de Bayezid-i Bistami hazretleridir. O da kendi devrinde, o kemalde olmayanların dedikodu, iftira, haset, gıybet ve cekememezliklerine hedef olmuştu. Ama o;

Bana kemlik edenler, daima iyilikle yÂd olsun,

Yıkanlar hatır-ı nÂşÃ‚dımı yarabbi şad olsun!.

Benim icin n murad olsun diyenler, Bermurad olsun"

diyenlerdendi.

Bayezid-i Bistami hazretlerini yedi defa kovan Bistam halkının, zaman zaman baskılarına uğrar ve işkence gorurken hem kendisini, hem de etrafını teselli etmek icin şoyle diyordu: "Allah'ım dost edinip zikri ile meşgul ettiğin ve muhaliflerinden koruduğu hicbir kimse yoktur ki Allah ona eziyet eden ve onu ret eden bir firavun musallat kılmasın."

Bayezid-i Bistami hazretleri derde duşmediği, başına musibet gelmediği ve sıkıntıya uğramadığı gun olursa "İlahi ekmek gonderdin ama ekmeğe katık yapacak bela gondermedin" der. Dermanın dert icinde gizli olduğunu, dert ve belanın Allah'ın sevgili dostları peygamberlere ve velilere, derece ve makamının yukselmesine vesile olan bir ikramı olduğunu soyler. Dert ve belanın gitmesini istemez idi. Bayezid-i Bistami hazretleri, peygamberlerin başlarına gelen belalara, evliyanın cektiği işkencelere maruz kalmıştı.

Bayezid-i Bistami hazretlerinin buyuk hasmı, bir hadis alimi idi. Şiddetle onun aleyhinde bulunmuştu ve kendisini birkac defa Bistam'dan surgun ettirmişti. Bayezid-i Bistami hazretleri ancak o hadis alimi oldukten sonra memleketine donebilmiştir. Bir gun: "Seni buradan kovmak istiyorlar" diyen Bistamlı bir adama Bayezid-i Bistami hazretleri sormuş: "Neden? Ne yaptım ki? Sebep ne?"

Adam dedi ki; "Cunku sen kotu bir adamsın."

Bayezid-i Bistami hazretleri dedi ki; "Bistam ne hoş beldedir ki en kotusu Bayezid."

Bayezid-i Bistami hazretlerini on iki defa kovan Bistam halkı onun vefatından sonra kadru kıymetini anlamış, onun kabrinin ve makamının bekcisi ve muridi olmuşlardı. Maddiyat ehli olanlar maneviyat ehli olan kÂmil kişiler ile ilişki kuramaz kaidesince, ancak Bayezid-i Bistami hazretleri dunyasını değişince, ulu ruhu kutsal aleme yukselince, geriye kabirde sadece vucuduna ait maddi varlığı olan et, kemik, kabre ait taş, toprak kaldı. Maddiyat icinde olan vucuda ait et, kemik, kabre ait taş, topraktan ibaret bulunan kabri ile ilişki kurabilen halk, Ruhaniyetten, zaman ve mekÂn mefhumundan uzak her yer ve zamanda biiznillah istifade edilebileceğini anlayamadıklarından, hayatında muridi olamayanlar, kabrine murid oldular. Gercek istifade olan ruhaniyetinden, hayatında ki yaşadığı istikamet sahibi halini ornek ve hisse alamadılar. Yine de "Kim bir taşa itikat etse ondan istifade eder" hadisi şerif gereğince yorgunluklarının boşa cıkmayıp az da olsa istifade edecekleri acıktır. Mevlana mesnevisinde ne guzel soylemişler "Oldukten sonra bizi toprağın altında et, kemik, taş, toprak olarak değil, mana ve muhabbet merkezi ariflerin gonlunde arayın" Demiştir.

Bayezid Bistami Hazretleri kendisine reva gorulen her turlu sufli hareketlere rağmen talebelerine şoyle soyluyor ve nasihat etmeye devam ediyordu:

"-Musluman kardeşlerinize saygılı olmanızdan, daha cok sevaplı, daha kolay ne vardır? Onlara hurmet etmek, haklarını korumak ne guzel haslettir; Musluman kardeşlerimize kin beslemek, onlara karşı saygısız olmak ne buyuk gunah, ne zararlı şeydir! Bu yol hic kimseye fazilet kapısını acmamış, hic kimseyi başarıya ulaştırmamıştır." Demiştir. Kendisine sataşanlara acımış, kibirliliklerinden, nefsani mağlubiyetlerinden dolayı uğrayacakları zarara uzulmuş şoyle demiştir:

"-Bistam'ın yarı okumuşları beni yaşlandırdı, sacımı sakalımı ağarttılar, keşke onların bu sufli hallerini gormemiş olsaydım."

"-Ey bir şeyler okumuş olan! Kendini bana olduğun gibi goster ya da gorunduğun gibi ol" Derdi.

Bayezid-i Bistami hazretlerinden ozur dileyip, Hakkı gorme bahtiyarlığına erenler de vardır. Bir gun Ham bir sofu şeyhi kotuluyor, hakkında ağır konuşuyor "O ne kadar ibadet yapmış, ne soylemiş ki, onun yaptığının fazlasını ben de yapıyorum. Her gece 150 rekat namaz kılıyorum"demişti. Bilemedi ki gozle gorunmeyen, kalbin tefekkur, murakabe gibi ilimle yapılan manevi ameli,gozle gorulen namaz, hac, zekat gibi, bedenin, kalıbın,maddi amelinden ustundur. Cunku peygamberimiz (s.a.v.) bir hadisi şeriflerinde "Oyle tefekkur vardır ki onun bir saati altmış yıllık ibadetten evladır."buyurmuştur. Boyle tefekkure kavuşan Bayezid-i Bistami hazretlerinin bir gecede ki on saatlik tefekkuru ve murakabesi on insanın omrunun ibadetine eşdeğerdir. Her gecede on insan omrunun sevabına kavuşan Bayezid-i Bistami hazretleri ham sofunun bu ham sozunden haberleri oldu. Bir gun Bayezid-i Bistami hazretleri onu gordu ve nefesini ona ufledi. Sofu uc gun elden ayaktan duştu ve altını kirletmeye başladı. Biraz kendine gelince boy abdesti alıp şeyhin huzuruna geldi ve ozur diledi. Bayezid-i Bistami hazretleri buyurdu ki :

"-Bilmiyor musun ki fillerin taşıyabileceği yuk, eşeklere yuklenmez!" dedi.

Bayezid-i Bistami Hazretleriyle uğraşan ceşitli insanlar gurubundan Hadis alimi, ham sofu'dan sonra şimdi de bir fıkıh alimini iddiasından ve tatmin olmanın sevinciyle ozur dileyişinden bahsedelim:

Bistam bolgesinde bir fıkıh alimi vardı, kendisine bolgenin bilgini gozuyle bakılırdı. Bir gun Bayezid-i Bistami hazretlerine gelip: "Seninle ilgili olarak acayip şeyler duyuyorum" dedi. Bayezid-i Bistami hazretleri: "Benimle ilgili olup da duymadığın acayip şeyler daha cok" dedi. Alim sordu:

"- Senin bu ilmin kimden ve nereden ?" Bayezid-i Bistami hazretleri;

"- İlmim Allah'ın lutfu. Hz. peygamber (s.a.v.) efendimiz: "Bildiği ile amel edene, Allah bilmediğini oğretir" buyurmuştur. İlim ikidir. Bir zÂhir ilmi, Allah'ın kullarına karşı delil olarak ileri sereceği ilim budur. İkincisi batın ilmi ise faydalı bir ilimdir. Ey fakih senin ilmin dilden dile aktarılarak sana ulaştı, hem de amel icin değil, sadece oğrenmek icin. Benim ilmim ise Allah'tan gelen ilhamlardır. Fakih :

"- Benim ilmim guvenilir, buyuk alimlerin birbirinden nakledip Hz. peygamber (s.a.v.)'e oradan da Cebrail (a.s.) vasıtasıyla Allah'a dayandırdıkları ilimdir" dedi. Bayezid-i Bistami hazretleri: "- Ey fakih! ulu Allah'ın Cebrail (a.s.) ve MikÂil (a.s.)'a bile bildirmediği bazı bilgileri Hz. peygamber (s.a.v.)'e verdiğini kabul ediyor musun?" Fakih :

"-Evet, ama ben senin ilminin kaynağını oğrenmek istiyorum" dedi. Bayezid-i Bistami hazretleri : "Peki bunu aklının alacağı kadar anlatacağım: "Hz. Musa (A.S.) Allah'la konuştu mu? Hz. peygamber (s.a.v.) ilahi huzura varıp onunla acıkca konuştu mu? Allah, peygamber (s.a.v.) ile vahiy yoluyla konuştu mu?" Fakih : "Evet konuştu " dedi. Bayezid-i Bistami hazretleri : "Ey fakih bilmez misin ki sıddıkların ve evliyanın sozleri, O'ndan kendilerine gelen ilhamlardır. Allah, Hz. Musa'nın (a.s.) annesine Musa (a.s.) 'yı sandığa koymasını ilham etmedi mi? Gemiyi delen, cocuğu olduren ve duvarı onaran Hz. Hızır'a (a.s.) boyle yapması gerektiğini Allah ilhamla ona bildirmedi mi? Hanımının doğuracağı bebeğin kız olacağını Hz. Ebu Bekir'e (r.a.) onceden haber vermedi mi? Ordu komutanı Sariye'nin zor durumda olduğunu Hz. Omer (r.a.) ilhamla bilmedi mi? Zindan da iken Hz. Yusuf'a (a.s.) ilham gelmedi mi? İlhama mazhar olanlar Allah'ın bir takım ozel lutuflarına ve ihsanlarına nail olmuşlardır. Allah, ilham ve firasette kimini kimine ustun kılmıştır? Onemli olan ilham ve firasetin KUR'AN VE SUNNETE UYGUN OLMASIDIR." Bu sozleri dinleyen Alim : "Bana sağlam bir esas verdin ve beni tatmin ettin, uyardın" diye cevap verdi. Bayezid-i Bistami hazretleri buyurdular ki: "Bir kimse, halka anlatmak icin soz dinlerse, Allah ona iyi anlayış ihsan eder, o da bununla halka hitap eder ama, fiilinde Allah'la olan salih amellerini duzeltmek ve duzenlemek icin dinlerse Allah ona ayrı bir anlayış lutfeder ve o da bununla yuce rabbine munacaatta bulunur " diyerek bilgi, amel arasındaki munasebete dikkat cekiyordu.

Bayezid-i Bistami Hazretlerini hayattayken anlamayıp anladıktan sonra ozur dileyip hÂl ve makam sahibi Âlimlerden sonra, kendisinden sonra gelen Âlimlerden ve onların ovgulu sozlerinden bahsedelim:

Meşhur alim İmam-ı Gazali (K.S.) Hazretleri El-Munkizu Mineddalel adlı kitabının başlarında Bayezid-i Bistami Hazretlerini anlatan birkac risale okuduğunu, bundan cok faydalanıp istifade ettiğini ve bunların etkisinde kaldığını soyler.

Yine onlardan buyuk veli sunnete bağlı Muhammed-i evliyanın hatemi, Şeyh-i Ekber Muhyiddin-i Arabi (K.S.) Efendimiz ona şu ismi vermiştir. "BAYEZİD-İ EKBER". Bayezid-i Bistami Hazretleri hakkında sakın ha olmaya ki Onun hakkında ulu orta konuşasın: Dikkatini cekmek isterim, Zira O "Sultan'ul Ârifindir ( Velilerin sultanıdır ) " demiştir.

Şeyh-i Ekber Muhyiddin-i Arabi (K.S.) Bayezid-i Bistami Hazretlerini şoyle anlatıyor:

" Onun hali, maddi şeylerden soyunup kalmaktı, hicbir şeyi biriktirip ertesi gune bırakmamaktı." Elbette boyle idi. İşte orneği..

Bir gun arkadaşlarına şoyle dedi:

" Kalbimi kaybettim, hele evi arayın. " Evi aradılar, taradılar bir salkım uzum buldular. Durumu kendisine anlattıkları zaman şoyle dedi.

" Evimiz bakkal dukkanına donmuş !"

O bir salkım uzumu sadaka olarak verdiler ondan sonra Bayezid-i Bistami Hazretleri kalbini buldu.

Yine Şeyh-i Ekber Muhyiddin-i Arabi (K.S.) anlatıyor:

" Bayezid-i Bistami Hazretleri zamanının kutbu ve gavsı idi. Kutuplardan bazıları vardır ki hukmu, durumu acıktır. Bunun icin dışta halife olmakta caizdir. Tıpkı icte yani manada halife olduğu gibi. Bu alanda asıl makam onundur. " Bu turlu kutupluğa misal olarak şu zatları sayabiliriz, Hz. Ebubekir, Hz. Omer, Hz. Osman, Hz. Ali (R.A) Ecmain. Omer bin Abdilaziz (R.A). Bazılarının kutupluğu da sadece ic alemdedir, dışta gecerli bir hukmu yoktur. Bu turlu kutbun orneği Bayezid-i Bistami Hazretleridir.

Yine Şeyh-i Ekber Muhyiddin-i Arabi (K.S.) şoyle anlattı:

-" Bayezid-i Bistami Hazretleri İsrafilin kalbine goredir. Onun kendine gore işi, unu vardır. Maddeyi de manayı da kapsamına almıştır.

Boyle bir makam son zamanda tek kişide toplanacaktır."

Yine Şeyh-i Ekber Muhyiddin-i Arabi (K.S.) şoyle anlatır:

-" Mana yolu tam acık olmayanlardan biri Bayezid-i Bistami Hazretlerinin huzurunda şoyle dedi:

-" Oyle aşk ve muhabbetten ictim ki artık hic susamam. "

Bunun uzerine Bayezid-i Bistami Hazretleri şoyle dedi:

-" Asıl erkek o dur ki muhabbet denizini icip bitirir, sonunda susuzluktan dili goğsune sarkar "daha yokmu ?" diye seslenir. " Bu sozu ile şoyle demek istiyordu:

-" Muhabbet oyle bir ickidir ki o na hic kanılmaz ve doyulmaz."

Bayezid-i Bistami Hazretlerinin, İsa (A.S.) yolunda da kademi vardı. Şoyleki ;

Bir gun bilmeden bir karıncayı ezip oldurdu, hemen ona ufledi,Allah'ın izni ile diriltti. Cunku obur alemde, kendisinden hak talep edilmesinden korkmuştu.

Şeyh-i Ekber Muhyiddin-i Arabi (K.S.) 'den Bayezid-i Bistami Hazretleri ile alakalı bir kitap yazılacak kadar mevzu mevcuttur. İlgi duyanlar hazretin eserlerine muracaat edebilirler. Son olarak yine Şeyh-i Ekber Muhyiddin-i Arabi (K.S.)'den Bayezid-i Bistami Hazretlerini dinleyelim. O şoyle anlattı.

-" Yuce Allah'tan haber verenleri, getirdikleri misallere gore denedim hemen pek coğunun eksik konuştuğunu gordum. Zira verdikleri misaller cok eksikti. Bayezid-i Bistami Hazretlerine " Sizin icin zamanın kutbu diyorlar ne dersiniz? " diye sorulunca O şoyle dedi. " Valiler coktur fakat halife bir tanedir, emirel mu'minin birdir. Bir adam sopasını alsa, şu kaleyi zapt etmek icin cıksa ve " Ben halifeyim " diye iddia etse, oldurulur, isteği olmaz. Yine de esas halife halife olarak emirel mu'minin olarak kalır. "

Aradan cok gecmeden bu durum oldu. Adamın biri o kaleyi cıkıp zapt etti, kendisinin de halife olduğunu iddia etti, sonunda olduruldu. Dediği de olmadı. Hazretin bu misalinin gercekleşmesi kendisinin kutup olduğunu acıkca anlatmış oldu.

Bayezid-i Bistami Hazretlerinden gelen nice nice hikmetli cumleler vardır ki saymakla bitmez. Tevhid alanındaki nasibi o kadar bol ki kimse sayamaz. O turlu nasipler, TEKLİK YURDU'na ulaşıncaya kadar devam eder. TETKİK YURDUN'da da nasipler cok olur.

Bunlarda olumun olmadığı aleme gecinceye kadar surer gider.

Kul yuce yaratanını tam sevemez. TÂÂ, rızasını isteyerek canını yuce Allah yolunda verinceye kadar. Gizli halinde boyle olacak, acık halinde boyle olacak. Bu arada yuce Allah, O kulunu bilecek ki: kalbinde, yuce zatından başka bir şeyin arzusu yok.

Bayezid-i Bistami Hazretlerinin buyukluğunu anlatanlardan Gavsı Azam Abdulkadir Geylani (K.S.) hazretleri eserlerinde, ondan ve sozlerinden bahsetmiş ve ovmuştur. Onlardan biri Fethurrabbani adlı kitabının yirmi yedinci meclisinde şoyle anlatır:

Bir gun Bayezid-i Bistami Hazretleri oturuyordu. İceriye biri girdi. Sağa sola bakmaya koyuldu. Nicin baktığı soruldu, namaz kılmak icin temiz bir yer aradığını soyledi. Bayezid-i Bistami Hazretleri ona dondu ve şoyle dedi:

-"Pisliğin gorulmediği her yer temizdir. Yalnız sen kalbini temiz et ve temiz tut. İstediğin yerde namaz kılmaya başla." Abdulkadir Geylani (K.S.) devamlı şunları soyledi:

-"Buyuk insanları dinleyiniz. Hakka goturen yolu onlardan oğreniniz. Buyuk yolun yolcuları onlardır. Onlara nefsinizin kotu hallerini sorunuz Şahsi arzu ve tabii isteklerin kotu durumlarını onlardan oğreniniz."

Bayezid-i Bistami Hazretlerinin yuceliğini anlatanlardan Mevlana Celaleddin Rumi (K.S.) Hazretleri Mesnevisinin bir cok yerinde Bayezid-i Bistami hazretlerinin sozlerinden istifadeyle bahsederek onu ovmuştur. Mesnevi, divan v.b. gibi eserlerinden bir kitap cıkacak kadar Bayezid-i Bistami hazretleri ile alakalı mevzular mevcuttur. Mesnevideki bircok bahisten işte bir tablo.

Bayezid-i Bistami hazretleri bundan daha iyi tarif edilemez: "Bayezid-i Bistami Hazretleri zamanında ateşe tapan biri vardı. Bir gun imanlı bir kişi, ona dedi ki :

-" Ne olur musluman olsan da selamete ersen; şeref ve ululuk elde etsen."

Ateşe tapan kişide şu cevabı verdi:

-"Ey benim kurtuluşa ermemi murad eden kişi! Her ne kadar ağzımda sağlam bir muhur varsa da yani imanımı acıkca soylemiyorsam da, gizliden gizliye ben Bayezid-i Bistami Hazretlerinin iman ettiğine inanıyorum. Cunku onda bambaşka bir guzellik ve derinlik var. Ben henuz dine, imana tam gonul vermiş değilim, ama onun imanındaki yuceliğe hayranım. O, herkesten farklı, zarif, ince ruhlu, latif, nurlu, cok yuce bir numune insan.
__________________