Bid`atler




SahĂ‚be-i kirĂ‚m zamanında gorulmeyen, onların tatbik etmemiş olduğu, muctehidlerin kıyaslarında da yeri olmayan ve ummetin ittfiak etmiş olduğu meselelerin dışında kalan; dinde yeri ve dinle alakası olmayan, sonradan uydurulmuş veya icad edilmiş ve buna rağmen dîni bir mevzu imiş gibi gosterilen şeyler ve bunları tabik etmek yahut bunlara dindenmiş gibi inanmak, tek kelime ile BİD’AT olarak isimlendirilmektedir. Bu sonradan icad edilen şey ister itikatta olsun, isterse amelde olsun farketmez, yine bid’attır.

Boyle şeylere inanan ve dînî bir vazife gibi tatbik edenler de BİD’AT EHLİ ya da BİD’ATCİ olarak isimlendirilir. BİD’AT FIRKALARI demek de mumkundur.

Bid’ati şoyle de tarif edebiliriz: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem zamanında olmayıp, hayatından sonra ibadet olarak ihdas olunan şeylerdir. Zeyn-ul Arab der ki: “Bid’at, dînin aslına dayanmayan kıyaslarla, ihdas olunan şeylerdir.” Herevî de şoyle der: “Bid’at, celî veya hafî olarak Kitab ve Sunnet’e dayanmayan, sonradan ihdas edilen goruşlerdir.”

BİD’ATCİLERİ DİNLEMEK HARAMDIR! Bid’atcilerin sozlerini dinlemek, kitaplarını okumak, onlarla hemdem olmak ilmî ve itikĂ‚dî hatalardan biridir ve musluman icin bundan daha zararlı bir şey olmaz! Dîni bilgi ve şeriate uygun tatbikatı olmayan şahısların peşine duşmek hem haram, hem de zulumdur. Ashab, tabiin ve tebei tabiin hazeratından oluşan, ehl-i sunnet vel cemaate uymayanların imanı ya zayıftır veya yoktur; yani, bid’at ehlidir.

İmam Birgivi’nin bazı haşiyelerinden naklen, Tarîkat-i Muhammediyye’nin şarihleri Ebû Saîd HĂ‚dumî ve Şeyh Receb’in tesbitlerine gore bid’atlerin en cirkini 10’dur:

1. Kur’Ă‚n-ı Hakîm’i ucret karşılığında okumak.Ozellikle Kur’Ă‚n okunması icin vakfedilmiş paradan alınmışsa. Cunku, Kur’Ă‚n okunması icin yapılan vakıf bĂ‚tıldır. Zikir, duĂ‚, salavat, tesbih ve benzeri şeylerin de para karşılığında yapılması, cirkin bid’attir. Camilerde, yardım almak amacıyla yapılan kıraatler de buna dahildir.

2. Olunun evinden yemek vermek. Makberlerde mum yakmak. Cenazenin onunde, gelin cıkarırken ve benzerlerinde cehrî zikir yapmak. Kabirlerin uzerine bina inşa etmek. Kabirleri suslemek ve kabirlerin yanında yatmak.
3. Nafile namazları cemaat halinde kılmak. Teravih mustesna, butun nafilelerin cemaatle kılınması bid’attir.

4. Namazda ta’dîl-i erkĂ‚nı terk etmek, kıvrak namaz kılmak, karganın didiklemesi gibi secde etmek (namazda acelecilik).

5. Namazda kendisine uyduğu imamı gecmek (ondan once rukû etmek v.s.) veya ona muhalefet etmek.

6. Cemaat namazlarında safları duzgun tutmamak.

7. Şarkı, turku dinlemek ve soylemek. Kur’Ă‚n-ı Kerîm’i dalgalı, yani tecvîd kurallarına uygunsuz bicimde okumak. Yahud bu tarz ile zikir yapmak ve bununla kendinden gecerek, dengeyi kaybetmek.

8. Hutbe esnasında salĂ‚vat-ı şerîfeyi, ashĂ‚ba terdiyeyi(radiyallahu anh demeyi), Ă‚min demeyi cehren (sesli ve dille) yapmak. Bunları gizlide yani kalple yapmak bid’at değildir. İbn-i Âbidin bunu tasrih etmiştir. Biri duĂ‚ ederken, dinleyenlerin yuksek sesle “Ă‚mîn” demeleri de bid’attir.

9. Cami icinde dilencilik yapanlara, israfcılara, oyunculara sadaka vermek, raks etmek, Kur’Ă‚n hatmi ya da şohret ve riya (gosteriş amacıyla) yemek hazırlamak (ziyafet vermek).

10. Kadınların bir yabancının evinde erkekle halvet olmaları, yabancı erkeği kutlamaları, taziye etmeleri, hastalandıklarında, kabirleri ziyaret ettiklerinde yabancı erkeklerin seslerini işteceği şekilde sesli kıraat, tevhid ve mevlit okumaları bid’attir. Ozellikle evli, genc, suslu ve koku surunmuş olanları icin daha şiddetli bid’attir. İmam Şer’anî, Tenbihat’ında: kadınların buyuk ibadet olarak addettikleri mevlid toplantıları bid’attir, diyor. Hele de yanlarında bulûğ cağına yakın erkek cocuğu olması, nağmelerinin duyulması ve başka fitne fesadın olması durumunda haramdır! Şeyh Suleyman Zuhdî: “Her hal-u kĂ‚rda, farz ilimleri oğrenmek gayesi dışında, kadınların evlerinden cıkmaları bid’attir. Cunku, Asr-ı SaĂ‚det’te boyle şeyler olmamıştır.” demektedir.

Medreselerin inşa edilmesi, ilmî te’lîfler yapılması, ribatların (tekkelerin) bina edilmesi, minarelerin yukseltilmesi gibi şeylerin dînin onemli meselerinden olduğu hususunda ummet ittifak etmiştir. Bunlarda bid’at, aslĂ‚ soz konusu değildir! Bu tur yenilikler vacip de olabilir. Aynı zamanda, sadĂ‚tların belirtmiş oldukları hususî edepler, nefy-u isbat zikri, celĂ‚l zikri, teveccuh, hatme ve tarikat usulleri de bid’atlerin dışındadır. Ayrıca, bunlara asırlardır inkĂ‚r ve itiraz soz konusu olmaksızın devam edilmektedir. Bu da, bunların delillerinin var olduğunun bir ispatıdır. Bizler, bu delilleri bilmiyor olsak bile, sadĂ‚tlar hakkında husn-u zan etmek mecburiyetinde olduğumuzu unutmamalıyız!

Bid’atler, asıl itibariyle iki kısımdır. Birincisi “bid’at-i seyyie”dir ve uc kısımdır:
A) Muslumanı kufre goturecek bid’atler. MeselĂ‚, Allah TeĂ‚lĂ‚nın ZĂ‚t ve SıfĂ‚t’ında olursa kufre goturur! Mucessime mezhebinde olanların Allah TeĂ‚lĂ‚yı cisimle vasıflandırması.. gibi! Bunun gibi, mu’tezile mezhebinde olanların, “Allah TeĂ‚lĂ‚ cuz’iyyatı bilmez!” demeleri. Yine, felsefecilerin cismĂ‚nî haşri inkĂ‚r etmeleri, “madde kadim(ezel&#238dir” demeleri bu turden cirkin bid’atlerdir! Aynı şekilde, Peygamberleri mĂ‚sûm (gunahsız) kabul etmemek, yahut onlara şirk veya kufur isnat etmek de boyledir! Peygamberlerden başkasının mĂ‚sûm olduğuna inanmak da boyledir. Boylesine fikirlere kapılmak, bu konularda mucadeleye girmek cok tehlikelidir!

B) Farz ve vacipleri terk ettirecek bid’atler. Namazda ta’dîl-i erkĂ‚nı terk etmek, fitneye yol acabilecek sozler soylemek, mutasavvıfların şatahatları (sekir halinde cok nadir de olsa soyledikleri şeriatin zahirine muhalif bazı şeyler) cirkin ve buyuk gunahlardandır! Tasavvuf ehlini (ve tasavvufu) inkĂ‚r da aynıdır! Bundan cıkış yolu, MevlĂ‚nĂ‚’nın dediği gibi “Ya olduğu gibi gorunmek yahut gorunduğu gibi olmak”tır.

C) Muekked sunnetlerden birini terk ettirecek bid’atler.
Bid’atin ikinci kısmı “Bid’at-ı hasene”dir:
Bu tur bid’atler sonradan cıkarılmış Ă‚detler olmasına rağmen, bid’atlere girmeyen bid’at-ı hasenedir. Yukarıda bazı orneklerini vermiştik. Bid’at-i haseneyi şoyle tarif etmişlerdir: Sıfat olarak veya işĂ‚reten sunnette –aslında- var olup, sonra maddeten meydana cıkandır. İşte bu kısım bid’atlerin bazısı vĂ‚cib olur! MeselĂ‚, ilim talep etmek şeriatin emridir. MeselĂ‚, hadîs ilminin tedvînine işaret olunmuştur. Peygamber aleyhisselĂ‚m hayatta iken bu iş yapılmamıştı. Yani, hadisleri bir araya toplama calışması yapılmamıştı. Ancak, şeriat buna izin verdiği ve şeriat ilminin oğrenilmesine faydası olduğu icin, bu işi yapmak bid’at-ı hasene olur. Şer’î ilimlere vesîle olan Ă‚let ilimleri (sarf, nahiv, belağat.. gibi) ve bu ilimlerin oğrenilmesine imkĂ‚n sağlayacak medrese de buna dahildir.

Bid’atin hasene olabilmesi icin şeriati icad edenin kavlen, fiilen ya da işareten buna izin vermiş olması şarttır. Bunun icindir ki, Ă‚limler: “İbadete vesile olmak da ibadettir. Cunku, vesîle (Kur’Ă‚n ile) emredilmiştir!” dediler.

Haklarında varîd olan hadislerin coğu mevdû olduğundan dolayı kandil gecelerinde tesbih namazı ve diğer butun nafile namazların cemaatle kılınması mekrûh, ve bid’attir. Hem de cirkin bid’at! Bunları tek başına kılmakta hic bir mahzûr yoktur; meşrû olmayan şey, bunları cemaatle kılmaktır. Kur’Ă‚n-ı Kerîm’i tecvidsiz okumak da bid’attir. Bezzaziye adlı eserde bunun ma’siyet olduğu ifade edilmiştir. Bu hukum zikirler icin de aynen gecerlidir.

Nevevî diyor ki: “Namazların akabinde halkın icad ettiği musafaha yapmak, cirkin bid’attir. Cunku, ashabın boyle bir şey yaptığı nakledilmemiştir.” Musafaha yapmanın meşrûluğu ancak karşılaşma anında olmasıyladır. Ozet olarak bid’at-i hasene –buna bid’at ismi verilmesi uygun olmamakla birlikte- dort kısımda acıklanabilir:

a) Mendûb olanlardır. Minare, medrese yapmak, aruz ilmi oğrenmek, edebiyat kitapları yazmak. Mantık ilmini de bunlara ilave edenler vardır. Bazıları da mantık ilmini oğrenmenin, felsefe oğrenmek gibi cirkin bid’at olduğunu soylediler. Hanefîlerin coğunluğu bu goruştedir. İtikĂ‚dından emîn olmayan icin, mantık ilmi oğrenmek, ittifakla haramdır!

b) VĂ‚cib olanlardır. Yetkili olanların mulhidleri red etmesi. Ehl-i sunnet vel-cemaat mezhebini takviye etmek, felsefecilerin delillerini reddetmek ve curutmek. İslĂ‚mî kaideleri muhkemleştirmek icin tebliğ ve eserler te’lif etmek misal olarak verilebilir.

c) Farz-ı kifĂ‚ye olanlardır. Halk tabakasının itikadını bozacak derecede olması durumlarında, bunu yapan ve yazanlara karşı sozlu ve yazılı olarak mucadele etmek kifĂ‚ye yoluyla farz olur! HĂ‚dumî der ki: “Zamanımızda şer’î (islĂ‚m&#238 kitapları te’lif etmek (yazmak) vaciptir. Şeriate hizmet etmeyen felsefe kitaplarının yazılması haramdır!” İmam Subkî ise: “Ehl-i sunnet mezheplerinin birbirlerini red (tenkit) etmeleri gereksizdir. Aksine, hak mezhebi temsil eden bu kesimin birbirlerini takviye etmeleri ve dalĂ‚let fırkalarını red etmeleri gerekli bir vecîbedir.” demektedir. Bedîuzzaman Saîd-i Nursî ise şunları soyler: “Ey ehl-i hakîkat! Birbirinize karşı gelmeyin! Birleşin! Aksi halde, duşmanlarınız sizin kıyafetinize burunerek, kolayca sizi saptıracaklardır!”

d) Mubah olanlardır. Sofrada cok yemek ve (ceşitli) meşrûbatlar bulundurmak.. gibi. Bunlarda israfa kacılırsa, haram olabilir! O zaman cirkin bid’at olur! MeselĂ‚, butcesi 5 lira harcamaya musait olan birinin, 7 lira harcaması yahut gosteriş amacıyla boyle yapması tahrîmen mekrûh ve bazan da haram olan cirkin bir bid’attir! İbĂ‚det namına değil de, orf ve Ă‚det uzere elek kullanmak, mideyi devamlı tok bulundurmak.. mubah bid’atlere dahildir. Giyim kuşamlar da Ă‚dete dayalı ise mubah bid’at olur. MeselĂ‚ dar olmayan pantolon giymek, kravat takmak, yakalı frenk gomleği giymek.. gibi. KĂ‚firlere mahsus kılık kıyafetler, onlara ozenti ve benzeme gayesi taşıyarak kullanılırsa, cirkin bid’at olur! Bazan kufre bile goturur!

Netice olarak, bid’atlerin mubah olabilmesi icin uc şart vardır:
1. Şer’î bir farz, vĂ‚cib veya sunnetin terkine sebep olmamasıdır. MeselĂ‚, geniş de olsa, orf ve Ă‚det gereği de olsa KADINLARIN PANTOLON GİYMESİ HARAMDIR! Erkeğin edep yerlerini belli edecek derecede dar pantolon giymesi de tahrîmen mekrûhtur! Kadının ağlı şalvar yahut pijema; erkeğin ağsız fakat en az dort santim bolluk ihtiva eden genişlikte pantolon giymeleri bid’at olmaz.

2. Giyimin kĂ‚firlerin giyimine (ozellikle onların dîni giysilerine) benzememesidir. MeselĂ‚, zunnar bağlamak gibi. Yahut, şer’î bir hukmun hafife alınmamasıdır. Bunun icin denildi ki, erkeklerin baş acık namaz kılmaları mekrûhtur; fakat, baş acıklığını hafife almak, kufurdur!

3. Orf ve adete gore giyinmenin ibadet sayılmamasıdır. MeselĂ‚, ibadet olarak değil de, Ă‚det olarak soğuk veya sıcaktan korunmak icin ya da maksatsız olarak –sarıkla eş tutmksızın- şapka yahut fotor takmak. Eğer bunlar sarığa tercih edilir, sarıktan ustun tutulursa, kufur alĂ‚meti olur! Kufre alĂ‚met olan giysiyi giyenin kufrune hukmedilip edilmeyeceği hususu ihtilaflıdır.

Butun bunlarda esas, BuhĂ‚rî’nin rivayet ettiği: “Kim bizim dînimizde, dinden olmayan bir şey (bid’at) ihdas ederse, o şey merduttur!” meĂ‚lindeki hadîs-i şerîftir. Merdut olan şey, aynı zamanda bĂ‚tıl ve sevapsızdır!

Ebî ŞeddĂ‚d bin Evs şu hadîsi rivayet ediyor: “Peygamber aleyhisselĂ‚mın yanında idik. “İcinizde garipten (ehl-i kitaptan) kimse var mıdır?” diye sordu. “Hayır.” dedik. Bunun uzerine: “Haydi kapıyı kapatın. LĂ‚ ilĂ‚he illallah, deyin.” buyurdu. Biz de ellerimizi kaldırdık ve bir saat kadar ΄lĂ‚ ilĂ‚he illallah΄ dedik. Sonra, Rasûlullah aleyhisselĂ‚m ellerini saldı, Allah TeĂ‚lĂ‚ya hamd ettikten sonra şoyle buyurdu: “Allah’ım! Beni bu kelime ile gonderdin, bununla emrettin ve buna inanmak uzerine Cennet’i va’d ettin. Ve Sen, gercekte va’dine muhalefet etmezsin. (sonra bizlere donerek Sizlere mujdeler olsun! Muhakkak ki, Allah TeĂ‚lĂ‚ sizleri mağfiret etti!” buyurdu. Hatme ve teveccuhun asıl delîli bu hadîstir. HĂ‚kim ve başkaları bu hadîsi naklettiler. Aynı hadîs UbbĂ‚de bin SĂ‚mid, Utbe bin Ğazvan ve Rıfaa tarafından da rivayet edilmiştir. BuhĂ‚rî de, BĂ‚b-u İğlĂ‚k-il BĂ‚b başlığı ile bu hadîsin benzerini nakletmiştir.

Her halukĂ‚rda hatme, teveccuh ve nefy-u isbĂ‚tın taşlarla, parmaklarla, tesbihle uygulaması yapılmıştır. Ebû Davûd, Tirimizî ve HĂ‚kim’de nakledilen şu hadîs de konuya bir delil teşkil etmektedir: “Siz kadınlara Tesbih, Tehlîl ve Takdîs gerek. Parmaklarınızın eklemleriyle bunları sayınız. Cunku onlar, (yaptıklarından) sorumludurlar. Lehte ve aleyhte konuşucudurlar. Sakın ha, gaflete dalmayın; unutursunuz!”
Tesbîh: “SubhĂ‚nallah, SubhĂ‚nallah...”, Tehlîl: “LĂ‚ ilĂ‚he illallah, lĂ‚ ilĂ‚he illallah...” yani, nefy- u isbat. Takdis de: “Subbûhun Kuddûsun RabbunĂ‚ ve Rabb-ul melĂ‚kiti ver-rûh...” zikirleridir.

Adamlar sağa sola bakar vaziyette, kalbi carşı pazarda dolaşırken, “Tevhîd ve Tehlîl hatmi” diyerek birbirlerine taşları devrederler. MevtĂ‚nın rûhuna okunurmuş. Bunun aslı astarı yoktur! Hele de para karşılığında yapılırsa, daha cirkin bid’attir! MevlĂ‚na HĂ‚lid’in halîfelerinden İbn-u Ă‚bidîn de bunun icin yapılan vasiyetin bĂ‚tıl olduğunu soylemiştir.

Namazdan sonra cemaat ferdleri yahut imamın tesbihleri dağıtmaları ve atmaları da cirkin bid’attir. Cemaat fertlerinin ellerine aldığı tesbihlere hic bir şey okumaksızın uflemeleri ve muezzinin komutunu beklemeleri de bid’attir! Muezzin ΄SubhĂ‚nallah΄ dediğinde jet hızıyla ve ne dediklerini kendileri de anlamıyacak derecede tesbih cevirmeleri de bid’attir. Bazı kimselerin kapmaca tesbih cekmeleri vardır ki, bu da bid’atten cıkarılmış, yeni bir bid’attir!

Namaz sonu tesbihlerini parmakla yapmak sunnettir.
Rasûlullah aleyhisselĂ‚mın takrîri ile tesbihatları ve zikirleri tesbih, taşlar veya iplerle yapmak aslĂ‚ bid’at değildir. Aksine, mustehĂ‚b, hatta sunnettir! Sa’d bin Ebî VakkĂ‚s radiyallahu anh, kucuk cakıl taşlarıyla tesbihlerini sayardı. Ebû Hureyre radiyallahu anh zikirleri icin ikibin duğumu olan kendine mahsus bir ip kullanırdı. Ebû Derda radiyallahu anhın da kendine mahsus bir zenbilin icinde taşları vardı.

Kitab ve Sunnet ile sabit olmamış bazı vird veya sozleri belirli vakitlerde okumak, yahud şahsın kendi başına karar vererek uygun gorduğu zikir veya duĂ‚ları vird edinmesi; evliyĂ‚ların tabutlarını opmek, şeriatte olmayan şeylere itikad etmek şiddetli bid’atlerdendir!

Bazı sofuların cakardıkları raks ve benzeri şeylerle Allah TeĂ‚lĂ‚ya yaklaşmayı dilemeleri, bazı taşların yahut ağacların mukaddes ve mubĂ‚rek olduklarına inanmaları, hem de bunlardan medet beklemeleri, ihtiyaclarını bizzat gidermeleri icin belirli şahıslara gitmek.. hepsi bid’at olan işlerdir!

Şahısların sebep ve vesile değil de fĂ‚il olduklarına inanmak, kufurdur! MeselĂ‚, cahil bir sofu cıkar: “Biz her şeyi şeyhimizden oğrendiğimizden dolayı, kitaba ihtiyacımız yoktur! Bizler şeyhimizin himmetiyle Allah’a kavuşuyoruz; o bizde tasarruf eder; bizi irşĂ‚d ve terbiye eder...” der ve bu bahaneye sığınırak tashîh-i itikattan, ilmihal oğrenmekten geri ve Ă‚ciz kalır. Bu sozler korkunc hatadır! Şayet kitab ve Sunnet kast edilirse kufurdur!

İlimden istifade ve UstĂ‚z’ın UstĂ‚ziyetinden istifĂ‚ze ile Allah TeĂ‚lĂ‚ya kavuşmak mumkundur. Bu şekilde iki kanatla (zahiri ve bĂ‚tınî ilimlerle) kavuşanlar zul-cenaheyndirler (iki kanatlıdırlar) Bunlardan birini inkĂ‚r etmek bid’at ve dalĂ‚lettir. Allah TeĂ‚lĂ‚nın huzuruna varmak icin bĂ‚tınî ilim maksat ise de, zĂ‚hiri ilim de şarttır. Namaz, abdest.. ve bunlara ait ilim ve bilgileri oğrenmek gibi.

VicdĂ‚nî (bĂ‚tın&#238 şeyleri, zĂ‚hirî ilme (fıkıh ilmine) tercih etmek veya şeriate muhĂ‚lif olan şeylerin bile hakikat olduğunu iddia etmek zındıklıktır ve cirkin bid’attir!

Te’vîl imkĂ‚nı olsa bile, sofilerin şeriatın zĂ‚hirine uymayan bazı sozleri de bid’at dahilindedir!

En buyuk bid’at ashaba dil uzatmak ve duşmanlıktır!

Camilerde sunnet kılındıktan sonra, farz namaza kalkılmadan once okunan uc İhlas ve bir Fatiha. Bunu okumak bid'at değildir. Bid'at olan, bunun farz namaza kalkılmadan onceki zamana tahsis edilmesidir. Ashab boyle bir uygulama yapmamıştır.

El,kol,baş işaretleriyle, yahut eğilerek selam vermek.

Topluca yenen yemeklerin sonunda birinin yemek duĂ‚sı okuyup diğerlerinin ‘Ă‚min’ demeleri bid’attir.

Kur’Ă‚n hatmi sonunda topluca hatim duası yapılması, ya da hatmin başkasına dualattırılması da bid’attir. Ancak, alimler ΄Boyle yapanlara dokunmayınız!” demişlerdir.
Cemaat namazlarında safların sık ve ruzgun tutulmaması bid'attir.

Rasûlullah aleyhisselĂ‚m anıldığında eli goğsune koymak bid’attir.

Cami icerisinde para toplamak bid’attir.

Oluler icin kırkıncı gun, elli ikinci gece, sene-i devriye.. gibi isimler altında yapılan merasimler bid’attir. Oluye hayır yapmak icin belli gun veya sati beklemek diye bir şey yoktur. Aksine bu iş icin beklemek yerine, acele yolu tercih edilmelidir!

Bid’at konusunu ozet olarak da olsa dile getirdik.


Rasûlullah aleyhisselĂ‚m Efendimiz, ummetinin yetmiş uc fırka olacağını ve biri (fırkĂ‚-i nĂ‚ciye) haric, hepsinin ateşte olacağını haber vermişlerdir! Bid’atlerden ve bid’at ehlinden sakınmayanlar, fırka-i naciye adını verdiğimiz bu cemaate dahil olamazlar! Bid’atleri kufru gerektirenler de gerektirmeyenler de, tevbe etmezse Cehennem’dedirler. Birincisi ebedî olarak, ikincisi gecici olarak.


Allah TeĂ‚lĂ‚ bizleri bid’atlere duşmekten, bid’atcilerin şerrinden ve bid’atcilerle olmak, bid’atcilerden olmak felĂ‚ketinden muhĂ‚faza buyursun! Âmîn!.. YĂ‚ Rabb-el Âlemîn. Ve selĂ‚mun alel murselîn. Vel-hamdu lillĂ‚hi Rab-il Ă‚lemîn

__________________