Ayıplanmak korkusu, doğruların yapılması, gorevlerin yapılması sırasında nefsin de kışkırtması sebebiyle insanların eleştirmesinden duyulan tedirginliği ifade eder. Pek cok insan birileri tarafından ayıplanmamak sebebiyle uzerine duşen gorevleri yapmamaktadır. Bu durum nefsin istediği bir duşuncedir. Nefis bu duyguyu harekete gecirerek insanı daha da pasif hale getirmek icin cabalamaktadır. Bu duşunce insanı kufre goturebilir. Kufru'l-inad, kalben inanmak, fakat lisan ile ikrar ve itiraf etmemektir. Ebû Talib'in kufru bu duruma ornektir. Kınanmaktan ve ayıplanmaktan dolayı dini vecibeleri yerine getirmemek durumunu ifade eder. Nitekim o, şoyle diyordu: ‘Şuphesiz ben bildim ki, yeğenim Muhammed'in dinî, dunyada insanların dinlerinin en hayırlısıdır. Kınanmaktan ve ayıplanmaktan korkmasaydım beni o dinin icinde bulurdun.’
Allah Teala, muminleri gerek yuzlerine karşı, gerekse de arkalarından ayıplamayı yasaklanmıştı. Ancak buna rağmen uzerine tevdi edilmiş bir vazife, birilerini tedirgin ediyor ve bu sebeple seni ayıplıyorsa veya kınıyorsa ayıplayıcının ayıplamasına aldırış edilmeden vecibe yerine getirilmelidir. Muminler bu işlerini İslÂm’ın emri doğrultusunda yaparlar. Elbetteki gucleri yettiği kadar... Bunlar bu gorevi ifa ederken kimsenin ayıplamasına aldırış etmezler. Oyle ki, bir zalimden zulum gorduklerinde kendileri veyahut başkaları icin gazaba gelirler. Onlar zalime kızar ve onu asla sevmezler. Zalimin makam ve mevkii ne olursa olsun hic bir şekilde onu yuceltmezler.
Allah Teala'dan dilerler ki, zalimleri aciz kılsın! Ta ki kimseye zulum edemeyeler ve yine Allah Teala'dan talepleri odur ki; o zalimler tevbe ederler ise, tevbelerini kabul buyura. Bu buyuk insanların, verdikleri her hukum; Allah Teala'nın inzal eylediği kitaba ve Resûlu Ekrem efendimizin sozlerine goredir.
Ote yandan, Maide Suresinin 54. ayetinde şoyle buyrulmaktadır: "Ey muminler, icinizden her kim dininden donerse, Allah ona karşılık, kendisi tarafından sevilen ve O'nu seven bir toplum getirir. Bunlar muminlere karşı alcak gonullu, kÂfirlere karşı onurlu ve zorludurlar. Allah yolunda savaşırlar, ayıplayıcıların ayıplamasından korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lutfudur, onu dilediğine verir. Allah'ın keremi buyuktur ve Allah ona kimin layık olduğunu bilir." [1]
Acıkca gorulduğu gibi ayet, iki toplumdan bahsetmektedir: Biri; İslÂm'dan donduğu, yuz cevirdiği, onu cağdışı gorduğu icin silinip gidecek ‘murted’ [2] bir toplum. Diğeri ise, oncekilerin bıraktığı boşluğu dolduracak, hakikat ve zafer nobetini devralacak, İslÂm uğrunda cihad edecek, yukselecek, sevecek ve sevilecek, ayıplamalara aldırmayacak bir toplum.
Başkasıyla uğraşmak kişinin kendisiyle uğraşmasından gercekten hem kolay hem de zevkli. Tabi kişinin nefsi de kolay ve zevkli olanı sevecek ve sececektir. Sonucta manzara şu, buyuk cihadı, nefisle cihadı unutmuş bir yığın Musluman, gozleri kin ve nefret dolu, ağızları alabildiğine cehennem kapısı gibi acılmış, goğusleri soluk soluğa ve boğazının dumanları kabarmış olarak pancar gibi kızarmış bir yuzle hep başkalarını suclamakta tenkit ve ayıplamakta. Hatta bazen estirdiği bu laf ve lakırdı yelleriyle tozu dumana kattığı, goz gozu gormez ettiği esnada biri ona: Rabbimiz ".. Nicin yapmadığınızı soyluyorsunuz?" diyor. Efendimiz "kucuk cihaddan buyuk cihada donuyoruz" diyor. Nefisle cihad icin, İslÂmı once kendinde yaşamak icin, peki senden ne haber arkadaş dese cevabı hazır: Zaten hep sizin gibi "nefisle cihad" diyen korkak pısırıklardan değil mi cektiğimiz...
Hz. Yûsuf (a.s.) da, afvına ilÂveten buyuk bir fazîlet olarak: "Bugun size karşı hicbir başa kakma ve ayıplama yoktur. AllÂh sizi afvetsin; O, merhametlilerin en merhametlisidir." [3] buyurmuştur.
Bu duygu icerisine duşmemek icin her şeye cok ciddi dikkat edilmesi gerekmektedir. Arkadaşlık ve dostluk konusunda guzel bazı nasihatları vardır: ‘Gercek muminlerden olmanın yolu insanların seninle nasıl arkadaş olmalarını istiyorsan, senin de onlarla oyle arkadaş olmandır. Kotulerle arkadaş olma ki, sana kotuluk oğretir. Boyle biriyle arkadaş olursan başın dertten kurtulmaz. Kotulerin girip cıktığı yere girip cıkan ayıplanmaktan salim kalamaz. Diline sahip olamayan pişmanlık duyar.’
Ayıplanmak farklı kelimelerle ifade edilmektedir. Bunlardan bir tanesi; melÂmet kelimesidir ki kınamak, ayıplamak ve kotulemek anlamına gelen bir kavramdır. Tasavvufta kınayanların kınamasına aldırmadan doğru yolda yurumektir. İhlasa onem vererek riyadan kacınmak, hayrı izhÂr, şerri izmÂr etmemektir. Yani kendi yaptığı iyiliklerin acığa cıkıp duyulmasından hoşlanmamak, kotuluklerin acığa cıkmasından ise rahatsız olmamaktır. Hak nezdinde "Sıddık" olmak icin halkın gozunde "zındık" olmaktan korkmamaktır. Şekil, suret, tac ve hırkaya değer vermemek, adet ve geleneklere karşı cıkmak, bu konuda halktan gelecek tepkiye aldırmamaktır. Dindarlık ve takvayı gizlemek, hatta zikri bile gizli yapmaktır.
MelÂmetîler iki kısımdır. Bunlardan bir grubu hic kimsenin kınamasına aldırmadan Allah (c.c.)'ın emirlerini yerine getiren, Hakk'a davette kusur gostermeyen salih melÂmetîlerdir. Diğeri ise hallerini gizlemek icin şer'an haram ve mekruh olan şeyleri yapar gorunerek kınanmak ve boylece nefislerini ezmek isteyen cahilane bir tavırla dîne karşı kusur işleyen kimselerdir. Boylelerine ‘melÂmetî’ değil, ‘kalenderi’ demek belki daha uygun olur.
Hadis-i şeriflerde Muslumanların Salih melametilerin ozellikleri arasında yer alan hicbir kimsenin ayıplamasından ve kınamasından korkmadan Allah’ın (c.c.) emirlerini yerine getirmeleri gerekmektedir. Sahabe-i Kiram Musluman oldukları zaman Peygamber Efendimize ‘kınayıcının kınamasından ve ayıplayıcının ayıplamasından korkmadan seni savunacağız, Allah’ın (c.c.) emirlerini yerine getireceğiz’ diye soz vermişlerdi. Bugun bizlere de duşen gorev budur. Birileri ‘dinci, kokten dinci, yobaz, gerici, irticacı’ gibi yaftalamalarda bulunsa da, kınasalar ve ayıplasalar da bunlara aldırmadan doğruları yaşamak noktasında gayret etmeliyiz. Bu noktada Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Muslumanlara gerek kendilerini gerekse de Musluman kardeşlerini ayıplamayı tavsiye buyurmaktadır: 'Kendilerinizi; ayıplamayın.”
İmandan sonra Allah (c.c.)'ın yasak kıldığı alay etmek, ayıplamak gibi davranışlardan kacınmak gerekmektedir. Mumine duşen ise bu durum karşısında dahi hak bildiği farizaları yapmaktan cekinmemektir.
[1] Maide sûresi, 5/54.
[2] Bak. İrtidat mad.
[3]Yûsuf sûresi, 12/92.
Kaynak
__________________
Ayıplanma Korkusu
Dini Bilgiler0 Mesaj
●21 Görüntüleme