Peygamber duşmanı din duşmanıdır
Sual: Bir dergi, kabir azabını, miracı, Cennette Allahu teÂlÂnın goruleceği gibi hususları inkÂr ediyor. Ehl-i sunnetin inanışının yanlış, mutezilenin goruşunun doğru olduğunu savunuyor. Eshab-ı kirama dil uzatıyor. Peygamber efendimizin gelecekten bahseden hadislerini, mesela Deccalı, Mehdiyi, kıyamet alametlerini inkÂr ediyor. "Cunku peygamber gaybı bilmez. Sozleri bir tahminden ibarettir. Tahmini doğru da, yanlış da cıkabilir" diyor. "Kitab ve Sunnet" tabirine de cok saldırıyor. "Kur'andan başka bir sunnet adı altında din cıkarmak İslam’ı yıkmaktır" diyor.
Bu hususta bilgi verir misiniz?
CEVAP
Mısırlı, Suriyeli mezhepsizler, dinimizdeki dort delilden ikisini inkÂr eder, sadece "Kitab ve Sunnet" diyorlardı. Bunlar daha ileri giderek, sunneti de inkÂr ediyorlar. Sunneti Kur'an-ı kerimden farklı bir şey zannediyorlar. Bunların asıl maksadı Kur'an-ı kerimi inkÂrdır. Edille-i şeriyyeden, dindeki dort delilden ucu inkÂr edilince, herkes kendi anladığını doğru kabul edecek, herkesin anladığı din olacak. Boylece insan sayısı kadar din meydana gelecek. Bir kaos yaşanacak. Maksatları İslamiyet’i yıkmaktır. Fakat buna muvaffak olamayacakları Kur'an-ı kerimde bildirilmektedir. Mealen (Onlar, ağızları ile [sihir, kehanet diyerek] Allah’ın nurunu [Allah’ın dinini, kitabını, delillerini] sondurmeye yelteniyorlar. Halbuki kÂfirler istemeseler de, Allah nurunu tamamlayacaktır) buyuruluyor. (Saf 8)
Hemen sonra, (Allah peygamberini hidayet ile [Kur'an ile, mucize ile] ve hak din ile gonderendir) buyuruluyor. (Saf 9)
Kur'an-ı kerimde gaybı ancak Allahu teÂlÂnın bildiği yazılıdır. Allahu teÂlÂnın gaybı bildirdiği kimseler de vardır. Mealen buyuruluyor ki:
(Allahu teÂlÂ, gaybdan bazılarını yalnız peygamberlerden dilediğine bildirir.) [Cin 27]
Gaybdan bilmek peygamberlerin mucizesidir. Evliyanın gaybdan bildiği kerametleri de yine Peygamber efendimizin mucizesinin devamıdır. (Redd-ul muhtar)
Bu Âyet-i kerimede bazı gaybları Allahu teÂlÂnın peygamberlere bildirdiği acıkca yazılıdır. Peygamber efendimiz de, Allahu teÂlÂnın kendisine bildirdiği gaybları, gelecekte olacak hadiseleri bildirmiştir. Mesela Deccalın ve Hz. Mehdinin geleceğini bildirmiştir. HÂşÃ‚ Peygamberimiz yalan mı soylemiştir? Kur'an-ı kerimde mealen (O, [Resulullah] vahyedilenden başkasını soylemez) buyuruluyor. (Necm 3)
Sunnet, Kur'andan ayrı değil
Necm suresindeki Âyet-i kerime Peygamber efendimizin din hakkında bildirdikleri Allahu teÂlÂnın vahyettiğinden başka olmadığını bildirmektedir. Kur'an-ı kerimde yine mealen buyuruluyor ki:
(Peygamber size neyi verdiyse onu alın, neyi yasakladıysa ondan da sakının!) [Haşr 7]
Kur'an-ı kerimde, Resulullaha itaatin Allah’a itaat olduğu, Ona isyan edenin Allah’a isyan etmiş olduğu cok yerde bildirilmektedir. [Nisa 80]
Yine Kur'an-ı kerimin cok yerinde (Allah’a ve Resulune itaat), (Allah ve Resulune isyan) ifadeleri cok yerde gecer. (Nisa 13-14)
Sunneti, Kur'an-ı kerimden ayrı gostermek buyuk sapıklıktır. Cunku Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(KÂfirler, Allahu teÂlÂnın emirleri ile, peygamberlerinin emirlerini birbirinden ayırmak istiyorlar.) [Nisa 150]
Nasıl kanunlar, Anayasadan ayrı kabul edilmezse, sunnet de, yani hadis-i şerifler de Kur'an-ı kerimden ayrı değildir. Onun acıklamalarıdır. Nasıl, tuzukler, yonetmelikler, kanunlara aykırı kabul edilmiyorsa, icma ve kıyas-ı fukaha da sunnete aykırı değildir. Kıyas, Kur'an-ı kerimin ve hadis-i şeriflerin acıklamasıdır. Sunneti Kur'an-ı kerimden ayrı, kıyası [Âlimlerin ictihadlarını] hadis-i şeriflerden başka gostermeye calışanlar, dalalet ehlidir. (Mektubat-ı Rabbani)
Peygamberimizin duşmanları
Bir yazar diyor ki: "Peygamberin bir mucizesi vardır. O da Kur'andır. Kur'an mucize olarak yetmiyor mu da başka mucizelere ihtiyac hasıl olsun? Bir şeyin farz veya haram olması, ancak Kur'anın soylemesi ile mumkundur. Kur'anda olmayan farz ve harama itibar edilmez. Peygamberin ve Âlimlerin sozleri, Kur'ana uymuyorsa alınmaz. Mukallidlik cok kotudur. Peygambere uyan onun mukallidi olur. Mukallid, aklını kullanmamış olur. Kur'an sık sık Aklını kullan derken, bir mezhebe, bir Âlime, bir peygambere uyan aklını kullanmış olamaz. Mukallid olur. Kur'anı herkes anlar. Bunda sahabenin veya Âlimlerin bizden bu hususta bir ustunluğu yoktur. Benim yazdıklarımdan doğru olanları alın! Bunda da olcu sadece Kur'andır."
Buna cevap verir misiniz?
CEVAP
İslam Âlimleri, asırlardır bu tip insanlara cevap vermişlerdir. Kitapları boyle iddialara cevaplarla doludur. Her şey yazılmıştır, eksik bir şey bırakılmamıştır. Zaman zaman bu kitaplardan nakiller yapıyoruz. Tek tuk de olsa boyle insanların ağlarına takılan kimseler oluyor. İyi niyetli kimselerin bunların tuzağına yakalanmamaları icin İslam Âlimlerinin eserlerinden nakiller yapıyoruz.
Peygamber efendimizin binden fazla mucizesinin gorulduğu tevaturle sabittir. Eshab-ı kiram tevaturle bildirmiştir. Bunları inkÂr eden, Eshab-ı kiramın sozune inanmayan, Kur'an-ı kerime nasıl inanır? Cunku Kur'an-ı kerimi toplayan da Eshab-ı kiramdır. Eshab-ı kiramda - hÂşÃ‚ - yalancılık olursa, onların topladığı Kur'an-ı kerime nasıl itimat edilir? Bazı dinsizlerin dediği gibi, "Kur'anı indiren biziz, koruyan da biz olacağız" diye bir Âyet niye uydurmasınlar? Zaten yabancı din duşmanlarının asıl gayesi de budur. Kur'an-ı kerime olan itimadı sarsmaktır. Once hadis-i şeriflere olan itimadı sarsıyorlar, sonra da
Kur'an-ı kerime olan itimada golge duşurmeye calışıyorlar.
Yazar, (Kur'anda olmayan şeylere, [hadis-i şeriflere, Eshab-ı kiramın ve Âlimlerin hukumlerine] itibar edilmez) diyor. Kur'an-ı kerimde bizim anlamamız mumkun olmayan cok şey vardır. Mesela namazların nasıl kılınacağını Kur'an-ı kerimden oğrenmemiz mumkun değildir. Hadis-i şeriflere veya İcmaya bakmadan bilmemiz mumkun olmaz. Bunlar, (Kur'an Kur'an...) diyerek Peygamber efendimizi devreden cıkarmak istiyorlar.
Resulullaha tÂbi olmak
Yazar, "Kur'an varken başka şeye ihtiyac yok" diyerek hadis-i şerifleri inkÂra kalkışıyor. Halbuki Kur'an-ı kerimin bir cok yerinde (Allah’a ve Resulune tÂbi olun!) buyuruluyor. Peki Allah’a tÂbi olmak yetmiyor mu da "Peygambere de tÂbi olun!" buyuruluyor? Peygamber efendimiz, Allahu teÂlÂnın bildirdiklerini bize anlatıyor, acıklıyor. (Onun soylediği vahiyden başka bir şey değildir) buyuruluyor. (Peygamber size neyi emrettiyse onu alın, neyi yasaklamışsa ondan vazgecin!) buyuruluyor. Peygamber efendimize uymak Allah’tan gayriye uymak değildir. Kur'an-ı kerimde (Bilmiyorsanız Âlimlere sorun!) buyuruluyor. Âlimlere sorup onlara tÂbi olmak da Allah’tan gayriye tÂbi olmak değildir. Allahu teÂlÂnın emrine uymak olur. Mukallid, aklını kullanarak Peygamberimize ve Âlimlere tÂbi olmuştur.
Eshab-ı kiramın ilminin, faziletinin ustunluğu Kur'an-ı kerimle, hadis-i şeriflerle sabittir. Hepsinin istisnasız Cennetlik olduğu yine Kur'an-ı kerimde acıkca bildiriliyor. Hadis-i şerifte de (Eshabımdan birine uyan, hidayete kavuşur) buyuruluyor. TÂbiin, Eshab-ı kirama uyduğu icin kıymetli oldular. Yani onları taklit ettikleri, onların mukallidi oldukları icin kıymetli oldular.
Yazar, "Benim yazdıklarımdan doğru olanları alın” diyor.
Ben doğruyu yanlışı biliyorsam senin yazılarını nicin okuyayım?
Allahu teÂlÂ, boyle yazarlara değil, Allah’a, Resulune ve Âlimlere tÂbi olmamızı emrediyor. İşte bunun icin biz kendi anladıklarımızı değil, Peygamber efendimizin ve Âlimlerimizin bildirdiklerini olcu kabul ediyoruz. Herkes aklına uyarsa, insan sayısı kadar din meydana cıkar. Buna din değil dinsizlik denir.
Peygamberimizi inkÂr edenler
Bazı insanlar, yabancıların etkisi altında kalarak, "Yalnız Kur'ana uyalım. Kur'andaki dine uyalım!" diyerek Resulullah efendimize tÂbi olmayı ve onun sunnetlerini inkÂr ediyorlar. Kur'an, Peygamberimize tÂbi olmayı emretmiyor mu?
Dinimizi yıkmak isteyen yabancıların bir kısmı, "Yalnız Kur'an", "Kur'andaki din" gibi ifadelerle Peygamber efendimize tÂbi olmayı reddederek dinimizi bozmaya calışıyorlar. Bir kısmı da sadece "Kur'an ve Sunnet" diyerek dinimizin dort kaynağından ikisi olan İcma ve Kıyas-ı fukahayı kaldırmaya calışıyorlar. Halbuki Kur'an-ı kerimde cok yerde Allahu teÂlÂ, hem kendine, hem de Peygamberine uymayı emrediyor.
Din duşmanlarının iddia ettikleri gibi Allahu teÂl "Yalnız bana uyun, bana itaat edin" demiyor, cok yerde "Allah’a ve Resulune itaat edin!" buyuruyor. [A.İmran 32, 132, Nisa 13, 59, 69, Enfal 1, 20, 24, 46, Tevbe 71, Nur 52, 54, Ahzab 31, 33, 71, Muhammed 33, Feth 17, Hucurat 14, Mucadele 13, Tegabun 12]
Allahu teÂlÂ, (Allah’a ve Resulune itaat edin!) buyurduğu gibi, (Allah’a ve Resulune isyan etmeyin!) de buyuruyor. [Nisa 14, Enfal 13, Tevbe 26, 63, Ahzab 36, Mucadele 5, Haşr 4, Talak 8, Cin 23]
Cenab-ı Hakkın tekrar tekrar (Bana ve Resulume uyun, Bana ve Resulume karşı gelmeyin!) buyurması, işin oneminden dolayıdır. Resule uyan, Allah’a uymuş olur. Nitekim Kur'an-ı kerimde (Resule itaat eden, Allah’a itaat etmiş olur) buyuruluyor. (Nisa 80)
Resulunun emri, kendi emrinden ayrı değildir. Onun icin Kur'an-ı kerimde (Peygamber size neyi verdiyse onu alın, neyi yasak ettiyse ondan sakının!) buyuruluyor. (Haşr 7)
Allahu teÂlÂ, sadece bizim peygamberimizi değil, diğer kavimlerin peygamberlerini de kendilerine itaat edilsin diye gondermiştir. Nitekim Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Biz her peygamberi ancak Allah’ın izniyle itaat edilsin diye gonderdik.) [Nisa 64]
Diğer peygamberlerin de (Allah’tan korkun, bana uyun!) buyurduğu ceşitli Âyet-i kerimelerde bildirilmiştir. (Mesela Şuara 126, 144, 163, 179)
Bu kadar vesika karşısında, gercekten Allah’a inanan, Onu seven kimsenin Resulunun bildirdiklerine de uyması şarttır. Nitekim Kur'an-ı kerimde (Ey peygamberim, de ki, "Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun!") buyuruluyor. (A. İmran 31)
Cenab-ı Hak, Kur'an-ı kerimde peygamberine itaat etmenin kendisine itaat etmek olduğunu bildiriyor. O halde, peygamberine itaat edilmedikce, Ona itaat edilmiş olmaz. Bunun pek kesin ve cok kuvvetli olduğunu bildirmek icin de (Muhakkak boyledir) buyurdu. Bazı doğru duşunmeyenlerin bu iki itaati birbirinden ayrı gostermelerine meydan vermedi. Yine Allahu teÂlÂ, (KÂfirler, Allah’ın emirleri ile peygamberlerinin emirlerini birbirinden ayırmak istiyorlar) buyurdu. [c.1, m.152]
Allahu teÂlÂ, emre uymakta kendi ismi ile Resulunun ismini birlikte bildirdiği gibi, iman hususunda da beraber bildirmiştir. (Yalnız bana iman edin) demiyor. (Allah’a ve Resulune iman edin!) buyuruyor. (Mesela Araf 158, Nur 62, Nisa 136, Feth 9, 13, Hadid 7, Saf 11, Tegabun 8)
Yabancı İslam duşmanları (Kur'ana, Kur'andaki İslam’a uyun! Yalnız Kur'an) diyerek Peygamber efendimizin, Âlimlerin bildirdiklerini Kur'an-ı kerimden farklı gostermeye calışıyorlar. Bu İslam duşmanlarına, (Biz her zaman Kur'an-ı kerime uyuyoruz. Kur'an-ı kerim bize, Resulullaha ve Âlimlere uymamızı emrediyor) demeliyiz.
Kur’anı insanlara acıkla
Eshab-ı kiram, Peygamber efendimize, Kur’an-ı kerimin acıklamasını sorarlardı. Allahu teÂlÂ, (Size kitabı, hikmeti getiren ve bilmediklerinizi oğreten bir peygamber gonderdik) buyuruyor. (Bekara 151)
Demek ki, Peygamber efendimiz, Kitabın [Kur’an-ı kerimin] dışında, bir de hikmet getirmiştir. Allahu teÂl hikmet ehlini de ovmuştur:
(Allah; hikmeti kime dilerse, ona verir. Kime de hikmet verilmişse, muhakkak ona cok hayır verilmiştir.) [Bekara 269]
Hikmet, fen manasına geldiği gibi, fıkıh ilmi anlamına da gelir. İmam-ı Şafii hazretleri, (Bu Âyetteki hikmetten maksat, Resulullahın sunnetidir. Once Kur’an zikredilmiş, peşinden hikmet bildirilmiştir) buyuruyor. Kur’an-ı kerim acıklamasız oğrenilseydi, Peygamber efendimize, (tebliğ et yeter) denilirdi, ayrıca (acıkla) denmezdi. Halbuki, acıklanması da emredilmiştir:
(Kur’anı insanlara acıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]
(Biz bu Kitabı, hakkında ihtilafa duştukleri şeyi insanlara acıklayasın ve iman eden bir kavme de hidayet ve rahmet olsun diye sana indirdik.) [Nahl 64]
Bu Âyet-i kerimeler, acıklamayı gerektiren Âyetlerin bulunduğunu gosterdiği gibi, bunu acıklamaya Resulullah efendimizin yetkisi olduğunu da gostermektedir. Kur’an-ı kerimde her bilgi vardır. Ancak acık değildir. Peygamber efendimiz bunları vahiy ile oğrendi ve ummetine bildirdi.
Hz. Cebrail, Peygamber efendimize gelip, beş vakit namazın her şeyini bizzat tatbiki olarak oğretti. Peygamber efendimiz de, (Namazı benim kıldığım gibi kılın) buyurdu. (Buhari)
Kur’an-ı kerimden namazın kılınış şeklini oğrenmemiz mumkun değildir. Peygamber efendimizin bildirdiği namaz şekline, Emevi namazı, Osmanlı namazı veya işkence namazı demek, Allah’ın Resulune yapılan cirkin bir iftiradır. Muslumanlar, boyle sapıkların oyununa gelmemelidir.
Din duşmanlarını iyi tanımalı
Din duşmanları asırlardır, dinimizi icten ve dıştan yıkmaya uğraşmışlar ve hÂl da uğraşıyorlar. Butun calışmalarına rağmen yıkamadıklarını gorunce, dini bozmaya, yanlış yorumlar yapmaya calıştılar. Din boylece kendiliğinden yıkılmış olur. Bunun icin de, dinimizdeki dort delilin (Kur’an, sunnet, icma ve kıyas’ın), ucunu inkÂr edip sadece (Kur’an) diye ortaya cıkıyorlar. Onu da kendi anladıkları gibi yorumluyorlar. Boylece muslumanlık adında başka bir din meydana cıkıyor.
Gecen gun (Son peygamber) diye bir yazı yazmıştım. Artık başka bir peygamber gelmeyecek demiştim. Peygamber olduğunu soyleyen Mısırlı Reşat Khalife, Hintli Ahmet Kadıyani ve yine (Ben resulum, ben mehdiyim) diyen yerli bir sapığın muritleri, (Kur’an nebi gelmez diyor, resul gelmez demiyor) dediler, sanki (Resul gelir) diye bir hukum varmış gibi, tenkit yazıları gonderdiler, Kutub-i sitte olarak bilinen en kıymetli altı hadis kitabından naklettiğim hadis-i şerifleri yalanladılar.
Hadis-i şerifler yalanlanınca ne olur? Allahu teÂlÂ, Kur'an-ı kerimde, Resulune (Kur'an-ı kerimi insanlara acıklayasın diye sana indirdik) buyuruyor. Peygamber efendimiz de bunu acıklamıştır. Acıklamalara inanılmazsa, ortada din diye bir şey kalmaz. Namazın nasıl kılınacağı, zekatın nasıl verileceği asla bilinemez. Herkes kendine gore bir namaz şekli meydana cıkarır. 25 yıl once bir dergi cıkarıyordum. Anayasaya baktım. (Dergi cıkarmak icin onceden izin almak gerekmez) diyor. Ben de dergiyi bastırmak uzere matbaaya verdim. İyi ki bir tanıdık, (Habersiz dergi cıkarmak suc, derhal, valiliğe dilekce verin) dedi. Kanuna bakmadan sadece Anayasa ile hareket edilemeyeceğini bir kere daha anlamıştım. Sunnete itibar etmeden, Kur’an-ı kerimle amel etmeye calışmak da boyledir.
Din duşmanlarının bir kısmı da, (Biz Buhari, Muslim gibi hadis kitaplarının tamamını değil, bir kısmına inanmıyoruz) diyor. Peki bir kısmı yalan ise, otekilerin doğru olduğuna nasıl inanılır? Bir tane yalan bile olsa, otekilere nasıl itimat edilir? Zaten onların maksadı da bu. İşine gelmeyen hadis-i şeriflere uydurma diyerek dini yıkmaya calışıyorlar.
Eğer herkes sadece Kur’an-ı kerim ile amel edebilseydi, Peygamber gonderilmezdi. Herkes bu Kur’an ile amel etsin denirdi. Kur’an-ı kerimde Allah ile birlikte Resulune de uyulması emrediliyor:
(Allah’a ve Resulune itaat edin, onların emirlerine uyun!) [Enfal 20]
(Resule itaat eden [onun emrine uyan], Allah’a itaat etmiş [onun emrine uymuş] olur.) [Nisa 80]
(Bir işte anlaşamazsanız, bu işin hukmunu Allah’tan [Kur'an-ı kerimden] ve Resulunden [Sunnet-i seniyyeden] anlayın!) [Nisa 59]
[Elbette bu "anlayın” emri de muctehid Âlimler icindir. Başkaları, Âlimlerin anladıkları hukme uyar. Cunku Kur'an-ı kerimde (Âlimlere sorun!) buyuruluyor. (Nahl 43)
Sunnete inanmayan
Bu konudaki hadis-i şeriflerden birkacı da şoyledir:
(Sunnetimi kabul etmeyen benden değildir.) [Muslim]
(Peygamberin haram kılması, Allah’ın haram kılması gibidir.) [Tirmizi]
(Bir zaman gelir "Kur'andan başka şey tanımam" diyenler cıkar) [Ebu Davud]
(Bir zaman gelir, beni yalanlayanlar olur. Şoyle ki, kendisine benden bir hadis soylenince "Resulullah boyle şey soylemez. Bunu bırak, Kur'andan soyle" derler.") [Ebu Ya’la]
(Kur'ana ve sunnete uyan hic sapıtmaz.) [Hakim]
(Kur'anda bildirilen hukumler kadar bana daha başka hukumler de bildirildi.) [İ.Ahmed]
Hz. Cebrail Kur'an-ı kerimi getirdiği gibi, acıklaması olan sunneti de getirdi. (Darimi)
Allahu teÂlÂ, Maide suresinin 3. Âyetinde (Bugun, dininizi [İslam’ı] tamamladım) buyuruyor. Tamamlanan din icin yeni bir Resule, yeni bir kitaba ihtiyac olur mu?
Allahu teÂlÂ, butun kitaplarda Peygamber efendimizin geleceğini bildirmiştir. O geldikten sonra da, (Peygamberim) diyen yalancıların cıkacağını bildiği icin (Ondan sonra nebi [Peygamber] gelmeyecek) buyurmuştur. Hadis-i şeriflerle de bu husus iyice acıklanmıştır.
Kur’an-ı kerimi kendi goruşune gore yorumlayana, Sunneti kabul etmeyene, hadis Âlimlerine inanmayanlara sozumuz yoktur.
Peygamberimiz ummi idi
Sual: Misyonerlerle onların yandaşları, Resulullahın okur yazar olduğunu, Kur’anı kendi yazdığını, bir cok Âyetin Tevrat ve İncil’den alındığını soyluyorlar. Peygamberimiz, okuma yazma biliyor muydu?
CEVAP
Resulullah efendimizin okuma yazma bilmediği Âyet-i kerimelerle, hadis-i şeriflerle ve tarihi olaylarla sabittir. Resulullah ummi idi, yani kitap okumamış, yazı yazmamış, kimseden bir ders gormemiş idi. Mekke’de doğup, buyuyup, belli kimseler arasında yetişip, seyahat etmemiş iken, Tevrat’ta ve İncil’de ve Yunan ve Roma devirlerinde yazılmış kitaplarda bulunan bilgilerden, hadiselerden haber verdi. İslamiyet'i bildirmek icin, Muslumanlara mektuplar yazdırıp yolladı. Hicretin altıncı senesinde Rum, İran ve Habeş hukumdarlarına ve diğer padişahlara mektuplar gonderdi. Kur'an-ı kerimi kÂtiplerine yazdırdı.
Batılılar, Peygamber efendimizin bu bilgileri, papazlardan ve daha başka kimselerden oğrendiğini soyleyebilmeleri icin onun okur yazar olduğunu soyluyorlar. Kur'an-ı kerimde buyuruluyor ki:
(Sen bundan [Kur'an-ı kerim indirilmeden] once, bir yazı, bir kitap okumadın, elinle de yazı yazmadın. Boyle olsaydı, bÂtıl yoldakiler şupheye duşerlerdi.) [Ankebut 48]
(Yanlarındaki Tevrat ve İncil’de [ismini ve sıfatını] yazılı buldukları ummi nebi olan o Resule [Muhammed aleyhisselama] tÂbi olanlara o Peygamber iyiliği emreder, onları kotulukten men eder, onlara temiz şeyleri helÂl, pis şeyleri haram kılar.) [Araf 157]
(Allah’a ve Onun ummi nebi olan Resulune uyun ki doğru yolu bulasınız.) [Araf 158]
Sahihi Buhari’de şoyle bildirilmiştir:
Resulullah, peygamberliği bildirilmeden once sahih ruyalar gorurdu. Gorduğu ruyalar gunduz aynen cıkardı. Coğu geceleri Hira dağındaki mağarada ibadet ile gecirirdi. Ramazan ayında bir gun Hira dağındaki mağarada ibadet ile meşgul iken, bir kimse [Cebrail aleyhisselam] geldi. Elinde ipekten bir ortu vardı. Resulullah efendimiz şoyle buyurmuştur:
(O kimse bana “Oku” dedi. (Ben okuma bilmem) dedim. Elindeki ortuyu başımın uzerine koydu. Başımı ve yuzumu orttu. Sonra o ortuyu başımdan kaldırdı ve “Oku” dedi. Ben yine (okuma bilmem) dedim. Yine onceki gibi, Alak suresinin (İnsanı bir “alak”tan [dollenmiş yumurtadan] yaratan Rabbinin adıyla oku! Oku, insana bilmediklerini oğreten ve kalemle yazdıran Rabbin en buyuk kerem sahibidir) [mealindeki] Âyet-i kerimeleri okudu. Ondan işittiklerim kalbime tamamen yerleşti.) [Bundan sonra oku dendiği zaman oğrendiklerini aynen tekrarlamıştır.]
Resulullah efendimiz ile Kureyş arasındaki antlaşmayı Hz. Ali yazdı. Antlaşmanın başına Bismillahirrahmanirrahim ve Muhammedun Resulullah yazdı. O sırada henuz iman etmemiş olan Suheyl bin Amr dedi ki: (Bizim kitabımıza gore ben Rahmanı bilmem, onun yerine Bismike Allahumme yaz. Muhammedun Resulullah yerine de Muhammed bin Abdullah yaz. Eğer biz Onun Peygamberliğini kabul etseydik, zaten Onunla savaşmazdık.)
Eshab-ı kiram ile Suheyl arasında konuşmalar devam ederken, Resulullah efendimiz buyurdu ki:
- Ya Ali, Onu sil, Suheylin dediği gibi yaz.
Hz. Ali, edebinden silmeye eli varmadı. Resulullah efendimiz, (Silinecek yeri bana gosterin de orasını sileyim) buyurdu. Gosterdiler ve orasını sildi. (Şevahid-un nubuvve)
__________________
Peygamber duşmanı din duşmanıdır
Dini Bilgiler0 Mesaj
●26 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Peygamber duşmanı din duşmanıdır