Evrendeki duzenin anlamını kavramak icin, oncelikle evrenin en temel fizik yasalarından biri olan, Termodinamiğin İkinci Kanunu'ndan soz etmek gerekir.
Termodinamiğin İkinci Kanunu, evrende kendi haline, doğal şartlara bırakılan tum sistemlerin, zamanla doğru orantılı olarak duzensizliğe, dağınıklığa ve bozulmaya doğru gideceğini soyler. Aynı gercek "Entropi Kanunu" olarak da ifade edilir. Entropi, fizikte bir sistemin icerdiği duzensizliğin olcusudur. Bir sistemin duzenli, organize ve planlı bir yapıdan duzensiz, dağınık ve plansız bir hale gecmesi o sistemin entropisini artırır. Bir sistemdeki duzensizlik ne kadar fazlaysa, o sistemin entropisi de o kadar yuksek demektir.
Bu gercek hepimizin yaşamları sırasında da yakından gozlemlediği bir durumdur. Orneğin bir arabayı cole goturup bırakır ve aylar sonra durumunu kontrol ederseniz, elbette ki onun eskisinden daha gelişmiş, daha bakımlı bir hale gelmesini bekleyemezsiniz. Aksine lastiklerinin patlamış, camlarının kırılmış, kaportasının paslanmış, motorunun curumuş olduğunu gorursunuz. Ya da evinizi "kendi haline" bırakırsanız, her gecen gun daha duzensizleştiğini, dağıldığını, tozlandığını gorursunuz. Ancak bilincli bir mudahale ile (yani evi temizleyip duzenleyerek) bu sureci geriye cevirebilirsiniz.
Termodinamiğin İkinci Kanunu ya da diğer adıyla Entropi Kanunu, doğruluğu teorik ve deneysel olarak kesin bicimde kanıtlanmış bir kanundur. Oyle ki yuzyılımızın en buyuk bilimadamı kabul edilen Albert Einstein, bu kanunu "butun bilimlerin birinci kanunu" olarak tanımlamıştır.
İşin ilginc yanı ise, entropi kanununun, evrenin her turlu doğaustu mudahaleye kapalı bir madde yığını olduğunu iddia eden materyalizmi kesin bicimde gecersiz kılmasıdır. Cunku evrende cok belirgin bir duzen vardır, ama evrenin kendi kanunları bu duzeni bozmaya yoneliktir. Bundan iki sonuc cıkmaktadır:
1) Evren materyalistlerin iddia ettiği gibi sonsuzdan beri var olamaz. Cunku eğer boyle olsa, Termodinamiğin İkinci Kanunu, şimdiye kadar coktan evrendeki entropiyi maksimum duzeye cıkarmış olurdu ve evren, hicbir duzene sahip olmayan tekduze (homojen) bir madde yığını haline gelirdi.
2) Big Bang'in ardından evrenin hicbir doğaustu mudahale ve kontrol olmadan şekillendiği iddiası da gecersizdir. Cunku Big Bang'in ardından ortaya cıkan evren, sadece duzensizliğin hukum surduğu bir evrendir. Ama bu evrende giderek duzenlilik artmış ve evren bugunku duzenli yapısına kavuşmuştur. Bu, doğa kanunlarına (entropi yasasına) aykırı bir bicimde gercekleştiğine gore, demek ki evren doğaustu bir yaratılışla duzenlenmiştir.

NOBEL ODULLU FİZİKCİ MAX PLANCK: “Evrende kesin bir duzen hukum surmektedir...
Bu duzen, ancak bilincli bir duzenleme ile ortaya cıkmış olabilir.”
Bu ikinci maddeyi bir ornekle acıklayalım. Evreni, icinde yığınla taşlar ve kayalar olan dev bir mağara olarak duşunelim. Bu mağarayı doğal şartlara bırakır ve milyarlarca yıl beklerseniz, ilk halinden bile daha duzensizleştiğini (taşların ufalandığını, birbirleriyle karışıp tekduze ve şekilsiz bir yapı haline geldiklerini) gorursunuz. Ama eğer milyarlarca yıl sonra mağaranın icinde bu taşlardan yapılmış ve ince ince işlenmiş heykeller bulursanız, bu duzenliliğin doğa kanunları ile acıklanamayacağına hemen karar verirsiniz. Yapılabilecek tek acıklama, bu mağaranın bir "akıl" tarafından duzenlenmiş olduğudur.
İşte evrende hukum suren duzen de, bizlere evrene hakim olan ustun bir Aklın varlığını gosterir. Nobel odullu unlu Alman fizikci Max Planck, evrendeki bu duzeni şoyle acıklar:
Ozetlemek gerekirse, pozitif bilimler tarafından doğanın dev yapısı hakkında bize oğretilen her şey, kesin bir duzenin hukum surduğunu gostermektedir—bu insan zihninden bağımsız bir duzendir. Algılarımızla tanımlayabildiğimiz kadarıyla, bu duzen ancak amaclı bir duzenleme sayesinde ortaya cıkmış olabilir. Dolayısıyla evrenin bilincli bir duzene sahip olduğuna dair acık kanıt vardır.
Max Planck'ın Mayıs 937 tarihli tebliğinden; A. Barth, The Creation, 1968, s. 144
Evrenin sonsuzdan beri var olduğunu ve hicbir bicimde duzenlenmediğini savunan materyalizm, evrendeki buyuk denge ve duzen karşısında buyuk bir acmazdadır. Paul Davies, bunu şoyle ifade eder:
Evrende nereye bakarsak bakalım, en uzaktaki galaksilerden atomun derinliklerine kadar, bir duzenle karşılaşırız... Bu duzenli, ozel evrenin merkezinde "bilgi" kavramı yatmaktadır. Yuksek derecede ozelleşmiş olan ve organize edilmiş bir duzenleme sergileyen bir sistem, tarif edilebilmek icin cok yoğun bir bilgi gerektirir. Ya da bir başka deyişle bu sistem yoğun bir "bilgi" icermektedir...
Bu durumda cok merak uyandırıcı bir soru ile karşı karşıya geliriz. Eğer bilgi ve duzen, surekli olarak yok olmaya yonelik doğal bir eğilime sahiplerse, Dunya'yı cok ozel bir yer kılan butun o bilgi ilk başta nereden gelmiştir? Evren, zembereği yavaş yavaş boşalan bir saate benzemektedir. Oyleyse ilk başta nasıl kurulmuştur?
Paul Davies, "Chance or Choice: Is the Universe an Accident?", New Scientist, vol. 80, 1978, s. 506
Einstein ise, evrendeki soz konusu duzenin "beklenmedik" bir şey olduğunu ve aslında bir "mucize" sayılması gerektiğini şoyle acıklamıştır:
Acıkcası, a priori (onkabul) olarak, Dunya'nın, ancak bizim onu duzenleyici aklımızla duzenlediğimiz takdirde kanunlu (duzenli) hale gelebileceğini beklememiz gerekir. Bu, bir lisandaki kelimelerin alfabetik dizilimi gibi bir duzen olacaktır... Ama maddesel Dunya'da, a priori olarak beklemememiz gereken cok yuksek seviyede bir duzen vardır. Bu bir "mucize"dir ve bilgimizin gelişmesine paralel olarak daha da guclenmektedir
Albert Einstein, Lettres á Maurice Solovine, 1956, s. 114-115
Kısacası evrende var olan ve buyuk bir "bilgi" iceren duzen, tum evrene hakim olan ustun bir Yaratıcı tarafından oluşturulmuştur. Daha acık bir ifadeyle, tum evren, Allah tarafından yaratılmıştır, duzenlenmiştir ve O'nun tarafından bozulmaya uğramaktan korunmaktadır.
Nitekim Allah Kuran'da goklerin ve yerin ancak Kendi kudreti altında iken bozulmaya uğramadığını şoyle bildirmektedir:
Şuphesiz Allah, gokleri ve yeri zeval bulurlar diye (her an kudreti altında) tutuyor. Andolsun, eğer zeval bulacak olurlarsa, kendisinden sonra artık kimse onları tutamaz. Doğrusu O, Halim'dir, bağışlayandır. (Fatır Suresi, 41)
Evrendeki bu İlahi duzen, materyalistlerin ortaya attığı "evren başıboş bir madde yığınıdır" iddiasının sacmalığını da acıkca ortaya koymaktadır. Allah, bunu bir başka ayetinde şoyle acıklar:
Eğer hak, onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olsaydı hic tartışmasız, gokler, yer ve bunların icinde olan herkes (ve her şey) bozulmaya uğrardı... (Muminun Suresi, 71)
__________________