Muslumanın her şeyden once kalbini temizlemesi gerekir. Cunku kalp, butun bedenin reisidir. Butun uzuvlar kalbin emrindedir. Hz. Peygamber [s.a.v], "İnsanın bedeninde bir et parcası vardır. Bu iyi olursa butun uzuvlar iyi olur. Bu kotu olursa butun organlar bozuk olur. Dikkat edin ki bu uzuv kalptir" [BuhÂrî, imÂn, 39; Muslim, MusÂkÂt, 20; DÂrimî, Buyu, 1 [nr. 2524].] buyurmuştur. Yani bu, yurek denilen et parcasındaki gonuldur. Bunun iyi olması, kotu ahlÂktan temizlenmesi ve iyi ahlÂk ile tezyin edilmesidir.

Kotu ahlÂk kalp hastalıklarının en buyuklerindendir. Bunun tedavisi oldukca guctur. İlÂclarını iyi bilmek ve iyi kullanmak lÂzımdır. Huy, kalpteki meleke ve kalpteki arzu, hal demektir. İnsanın itikadı, sozleri, hareketleri, hep bu kuvvetten hÂsıl olmaktadır. İhtiyarî hareketleri, huyunun eserleridir.


AhlÂkı değiştirmek, kotusunu yok edip yerine iyisini getirmek mumkundur. "AhlÂkınızı iyileşiriniz", "Allah ve Resûlu‘nun ahlÂkı ile ahlÂklanınız" hadisleri buna işarettir. Zira İslÂmiyet mumkun olmayan şeyi emretmez.

Kotu huyların hepsi icin muşterek ilÂc; hastalığı, zararını, sebebini, zıddını ve ilÂcın faydasını bilmektir. Sonra, bu hastalığı kendinde teşhis etmek, aramak, bulmak gelir.

Bu teşhisi kişi kendisi yapar. Yahut bir Âlimin, rehberin, murşid-i kÂmilin bildirmesi ile anlar. Mumin, muminin aynasıdır. İnsan kendi kusurlarını zor anlar. Guvendiği arkadaşına sorarak da kusurunu oğrenir. Sadık olan dost, onu tehlikelerden, korkulardan muhafaza eden kimsedir.

Duşmanlarının kendisine karşı kullandıkları kelimeler de insana ayıplarını tanıtmaya yarar. Cunku duşman, insanın ayıplarını arayıp yuzune carpar. İyi arkadaşlar ise insanın ayıplarını pek gormezler. Biri ibrahim b. Edhem hazretlerine, ayıbını, kusurunu bildirmesi icin yalvarınca, İbrahim b. Edhem, "Seni dost edindim. Her halin, hareketlerin, bana guzel gorunuyor. Ayıbını başkalarına sor" dedi. [Kuşeyrî, Risale, s. 295]

Başkasında bir ayıp gorunce, bunu kendinde aramak, kendinde bulursa bundan kurtulmaya calışmak da kotu huyların ilÂclarındandır. "Mumin muminin aynasıdır" [BuhÂrî, Edebu‘l-Mufred, nr. 238; Ebû Davud, Edeb, 49; Tebrîzî, MişkÂtu‘l-MesÂbih, nr. 4985; TaberÂnî, MekÂrimu‘l-AhlÂk, nr. 92.] hadisinin mÂnası budur. Yani başkasının ayıplarında, kendi ayıplarını gorur. İs peygambere, bu guzel ahlÂkını kimden oğrendin dediklerinde, "Bir kimseden oğrenmedim. İnsanlara baktım. Hoşuma gitmeyen huylarından uzak durdum. Beğendiklerimi de yaptım" demiştir. Lokman Hekim‘e, "Edebi kimden oğrendin?" dediklerinde, "Edepsizden!" dedi.

Selef-i sÂlihinin, ashÂb-ı kiramın, velîlerin hayat hikÂyelerini okumak da iyi huylu olmaya sebep olur.

Kendinde kotu huy bulunan kimse, buna yakalanmanın sebebini araştırmalı, bu sebebi yok etmeye, bunun zıddını yapmaya calışmalıdır.

Kotu huydan kurtulmak, bunun zıddını yapmak icin cok uğraşmak lÂzımdır. Cunku insanın alıştığı şeyden kurtulması zordur. Bu da ancak Allah TeÂl‘nın rızÂsını ve sevgisini her şeye tercih etmek, O‘nu her şeyden onde tutmak, O‘nun yasak ettiği ve gazabına sebep olan şeylerden sakınmakla olur. Kalplerin sıhhati ve hayat sahibi olması ancak bununla mumkun olur. Bunlar ise sadece Resûlul-lah Efendimiz [s.a.v] ve onun vÂrisi, vekili olan murşid-i kÂmillerin vasıtasıyla elde edilir.

İyi huylu olmak ve iyi ahlÂkını muhafaza edebilmek icin, sÂlih kimselerle, iyi huylularla arkadaşlık etmelidir, insanın ahlÂkı, arkadaşının huyu gibi olur. AhlÂk, hastalık gibi bulaşıcıdır. Kotu huylu ile arkadaşlık etmemelidir. Buyuklerden Hamdûn el-KassÂr [k.s], "Kimde iyi bir haslet gorursen, sakın ondan ayrılma ki o iyilikten sana da bulaşsın" demiştir. [Sulemî, Tabakatu‘s-Sûfiyye, s. 128; İbnu‘l-Mulakkın, Tabakatu‘l-EvliyÂ, s. 359.]

Kotu huylu kimselerle sohbet edip arkadaşlıkta bulunanlara, onların kotu sıfatları sirayet eder. İyi kimselerle sohbet eden kimselere de o kÂmil kimselerin kemalleri sirayet eder.

Şeyh Sa‘dî-i ŞîrÂzî hazretleri bir beytinde der ki:

Bir gun hamama gittiğimde hoş kokulu bircamur gordum.
Dostumun elinden elime ulaştı.
Ona dedim ki: Misk mi amber misin?
Ki gonulleri yakan kokundan mest oldum.
Cevap olarak dedi ki: Ben naciz bir camurum.
LÂkin bir muddet gul ile beraber bulundum.
Onunla oturmam bende bu kemal eseri bıraktı.
Eğer boyle olmazsa ben bildiğiniz gibi bir camurum.
Ancak azizlerin saclarında ve sakallarında yer buldum, aziz oldum.
Aslında hor ve bayağı bir toprağım." [Muhammed DiyÂuddin, MektûbÂt, 14. Mektup; Şah-ı Hazne, MektûbÂt, 12. Mektup; Eşref-i Rûmî, Muzekki‘n-Nufus, s. 449.]

Yine bu buyuk zat şoyle demiştir: "Halkın, Kabe ortusunu optuğunu goruyorsun. O, ipek boceğinin kozasından yapıldığı icin şohret bulmadı. Birkac gun bir mukaddesle bir arada bulundu da onun icin aziz oldu." Yani birkac gun o ortu Kabe duvarına asıldı.

Faydasız şeylerden, oyunlardan, zararlı şakalaşmaktan ve munakaşa etmekten uzak durmalıdır. İlim oğrenmeye ve faydalı işler yapmaya ve iyi insanlarla birlikte olmaya calışmalıdır. AhlÂkı bozan, şehveti harekete getiren radyo ve televizyon programlarından da sakınmalıdır.
__________________