[B]TELKÎNNÂME
Alemdar YALCIN-Hacı YILMAZ*
Sunuş
Okuyacağınız belge, Malatya’nın Mezirme koyunde Şah İbrahim Veli uzerine yaptığımız alan araştırması sırasında, emekli bir polis memuru olan ve İstanbul’da yaşayan Mustafa Yılmaz Bey tarafından bize verilmiştir. Koyun yaşlıları ile yaptığımız goruşme sırasında, icazetname ve şecerelerin cemlerde sergilendiğini ve bunun da sahte dedelik iddiasında bulunanlara inanılmaması icin yapıldığını belirttiler. Sayın Mustafa Yılmaz, bu belgenin başağalara ait bir belge olduğunu ve cemlerde sergilendiğini belirtti. Mustafa Bey belgeyi Araştırma Merkezimize İstanbul’dan gondermiştir. Belge parcalı kÂğıtların eklenmesi ile oluşturulmuş on bir metrelik bir rulo hÂlindedir. Daha cok icazetname ve şecerelerin yazılış tekniği ile ve saklanış tekniğine uygun bir bicimde duzenlenmiştir. Yani bir kişinin surekli olarak yanında taşıyacağı ozel bir kılıf icinde yağmura, rutubete ve yangına karşı korunmak uzere hazırlanmıştır.
Belge metni, Eşrefzade İzniki tarafından duzenlenmiştir. Metinde Alevi-Bektaşi terminoloji ile Sunniliğin bazı ilkeleri Âdeta birleştirilmiş gibi gorunmektedir. Eski Alevi kaynaklarında Sadreddin Konevi’ye zaman zaman atıf bulunmakla birlikte bu metinde Sadreddin Konevi’nin duşuncelerinin daha cok one cıktığını goruyoruz.
Belgenin bir başka onemli boyutu dili ve yazısıdır. Dili, gunumuzde rahatlıkla anlaşılacak kadar sadedir. Anlatımda, geleneksel Turk nesir uslûbunun şiirli yapısı kendisini gostermektedir.
Belge Turk tasavvuf kulturu bakımından cok onemli olduğu gibi Turk edebiyatı acısından da onemlidir. Cunku Eşrefzade İzniki, Turkce’nin en yaygın divanlarından birinin sahibi olan Eşrefoğlu Rumi’dir. Eşref Oğlu Rumi, Kadiriyye tarikatı mensubudur ve Abdul Kadir Geylaniye bağlıdır. Bazı Alevi-Bektaşi belgelerinde, ozellikle Guney Doğu Anadolu Bolgesindeki bazı Alevi kollarının Abdulkadir Geylani ile ilişkili olduklarını goruyoruz. Ayrıca, Hacı Bektaş Veli’nin Araştırma Merkezimiz tarafından yayımlanan Makalat-ı Gaybiyye ve KelimÂt-ı Ayniyye isimli eserinde de ona atıf yapıldığı gorulmektedir. Yine, Tacu’l-Arifin Ebu’l-Vefa’nın da oğrencilerinin kendisinin olumunden sonra Rufai tarikatına girdikleri bilinmektedir.
Belgenin Aleviliğin onemli merkezlerinden birinde bulunması, cemlerde acılarak sergilenmesi, Ehli Beyt’e ve Anadolu Aleviliğine yakın bir dil kullanılması cok onemli bir durumdur. Bu bakımdan araştırmacıların ve okuyucularımızın ilgisini cekeceği acıktır.
Ocellikle, araştırmacıların bu belgeyi, Eşrefoğlu Rumi’nin Menakıb-ı Eşrefzade isimli kitabı ile karşılaştırarak cok onemli sonuclar bulacaklarını umuyoruz.
BELGENİN OKUNUŞU
SîkÂlu’l- Kulûb
La ilahe illallah Muhammedun resulullah. Ma şaellah KÂn, vema lem yeşe’ lem yekun. La havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim
(Belgenin bu kısmında yıldız şeklinde cizilmiş bir şekil ve iclerinde şu isimler yazılıdır)Hazret-i Muhammed, Hatice, Huseyin, Hasan, Fatıma, Ali.
Dış kısmında: Hamza, Abbas, Kasım, Tahir, Tayyib, İbrahim.
Tam ortada: Selamullahi teala aleyhim ecmain
(Bu kısmın alt tarafında iki muhur bulunmaktadır. Muhurlerde: “El-fakir Suleyman muştaku habibil kerim.” yazılıdır.
TELKîNNÂME
ÂdÂbu’z- zikri’ş şerif-i suluk-i Kadiriyye, Şeyh-i Ekber ve EşrefzÂde kuddise sırrıhuma hazretlerinin tarikatları uzere
Bismillahirrahmanirrahim
Şukr u sipas ol ğafur u rahim vahid u bî hemt olan bÂrî teala hazretlerine olsun ki nimeti bî-hisab ve rahmeti bî-nihayetdir. Salavat ol habibi şehinşah ve murşid-i Âlem olan Hazret-i risalet-penah efendimizin uzerine olsun ki, sadıku’l-va’du’l-emin ve rahmeten lil alemindir. Ve ol şahın Âl ve Ehl-i Beyt, ezvÂc ve ashabına aşk birle tahiyyat olsun ki tayyipler ve tahirler ve gerceklerdir. Ve eşyah-ı selase ki, seyyidina Gavs-i Geylanî ve hatemul evliya Şeyh-i Ekber ve Eşrefzade Rumî hak celle ve ala hazretleri bunlardan razı olsun ki, irşadları hafkına dolup ve her canibte nur-i munire mazhar bisyardır. Ve cedd-i manevilerimiz ki, Pir Muhammed ve Huseyin Mucahidi ve murşid-i bozorkvarımız Mevlana Ahmed Arif hazaratının ervah-ı mutahharaları şad olsun kim, ulema-i rabbaniyyundan sahib-i rusuh ve insan-ı kamil olduklarında asla iştibah yoktur. Cenab-ı zul celal hazretleri iş bu zikr olunan zevat-ı kiramın Âb-ı ruyları hurmetine ihvan u muhibbanımızı ve cumle ummet-i icabetten olan canları rah-ı rastdan reha kılmasın. Allah, Allah, Âmîn. Ve bihurmet-i seyyidi’l-murselin.
Ve ba’dehu ey talip, rah-ı rıza kulağından pembei(pamuk) cıkar ve beyan olunacak makalatı işit ve hıfz idup du kûşuna(iki kulağına) menkûş(kupe) idin. Ve anınla amel itkim, rah-ı necat ve eslaftan gecen gercek irenler suluk ve eseri budur. Cenab-ı vacibul vucud hazretleri sana aşk ve muhabbetini ihsan iylesun. Zira aşk, bir murşid-i manevidir ki, talibi maksuduna vasıl kılıcıdır. Ve aşk-ı hudanın tahsil olunması zikr-i huda iledir. Hemen sen Allah Allah di, Hak seni mahrum komaz. Bu tarik-i hidayette her salikin iradet ve hizmetine gore ucreti i’t olunur. Elhasıl zikrullahda hasais(ozellik ve sır) coktur. Ezcumle birisi, Hak celle ve alanın zÂkirîn kullarına zikr ile mukabelesi olup Kur’an-ı Azimuş şanda: “Fezkurû ezkurkum”(Bakara 152: Beni zikredin ki ben de sizi zikrdeyim, hatrlayayım.) buyurmuştur. Kema kale bi-lisani habibihi: “Ene celisun men zekerenî” (Hadis-i kutsi: Ben, beni zikredenin dostuyum.) sadakallahul azim vez zakiru habibullah sadaka resulussakaleyn.
İmdi zakir olan kimse icin begayet lazımlı ÂdÂb budur ki, ve her yevm yirmi dort saat icinde şuğl-i dunyadan bir hÂlî(boş) vakitte ve bir halvet mahalde pak abdestle kıbleye karşı kuud(oturup) idup ve gozlerini kapayıp cenab-ı hazret-i risaletpenah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizi ber vasi-i Âlî ve muzeyyen kasr uzerinde kuud itmiş bilip yemininde Sıddık-i a’zam hazretleri ve yesarında hazret-i Faruk ve zahrında hazret-i zinnureyn ve rikabında seyyidul evliya cenab-ı şah Aliyyul murteza hazretlerini calis(oturmuş) olmuşlar bilip ve şah-ı velayet mubarek sağ dizini dikip ve sağ yed-i şerifi sol canibinde ihsan-ı huda olan zulfikarın kabzasında kuud itmiş ad oluna(hayal ede). Ve bu sır ehline bî-nikabtır(gizli değildir). El hadis-i kudsî: “İnnellahe yuhibbu’ş-şucaate”(Allah yiğitliği sever) ve sair ashab-ı kiram ve duvazde-i imamÂn ve ceharde-i masum pakan rıdvanullahu teala aleyhim ecmain hazretleri dahi murşid-i Âlem sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin hizmet-i şerifiyle ve nutk-ı durer-i barları zuhuruna muntezıran sultan-ı enbiyanın ve car kıdve-i ehl-i imanın etrafını ihata itmişler bilip nitekim hakk-ı Âlilerinde peygamberimiz buyurmuşlardır: “Ebu Bekr imaduddin(dinin direği) ve Omer ğalikil fitne(Fineyi yok eden) ve Osman mihnetul munafıkîn(munafikların sıkıntısını ceken) ve Ali minnî ve ene min Ali haysu yekûnu ekûnu ve haysu ekûnu yekûnu(Ali ise benden ben de ondanım. O neyse bende O’yum ben neysem o da O’dur.)” sadaka resulus sekaleyn.
Ve ba’dehu, zakir olan kimse Sultanul Evliya es Seyyid Abdulkadir hazretlerini kendi sağ omuzu uzerine ve hatemul evliya Şeyh-i Ekber İbnil Arabi hazretlerini dahi sol omuzu uzerine basmışlar bilindikden sonra kutbul vakt EşrefzÂde Abdullah er Rumî ve Ebu Medinul Mağribî ve Yunusul Kısar el Haşimî ve Sadreddin el Konevî ve Abdulğani İbnin Nablusî ve Izzeddin Ahmed el Burusî ve Osman Nuri ve Mevlana eş Şeyh Ahmed kaddesnallahu esrarahum ecmein. Ve bunları dahi karşısında hazırı-ı meclis-i kuud itmişler ad idub ba’dehu sol destini(el) yesar(sol) dizi uzerine acık bırakıp kalben BÂrî teala hazretlerinin lutf u inayet ve feyz-i hidayet ve aşk-ı muhabbetini, sÂil(istek sahibi) sultandan nesne talep eder gibi ihsana muntazır durup ve zikr olunan zevat-ı kiramın sırrı ruhaniyyetlerinden sırren istimdad talep iyledikten sonra bir kere bismillahirrahmanirrahim diyip huzur-ı kalp ile okuyup ve kendi işiteceği kadar savtla(ses) kesrette(kalabalıkta) boyle hafi(gizli) ve halvette(yalnızken) cehren (acıktan)bis savt zira cehren olan zikirde safa ve esrar coktur. Yuz kere estağfirullah ve otuz uc kere salavat-ı şerife ve iki yuz altmış altı kere kelime-i tevhid yani la ilahe illallah okuya. Ve istiğfarda kalben uzar ve kustahlıklarına nadim ve muterif olarak, ya rabbi cemi hata ve gunahlarıma tevbe ve inabet birle sana rucu ittim diye gonlunde cevelan ittire ve salavat-ı şerifede dahi gonlunden ilahi rahmetin peygamber efendimizin Âl u ahbabının uzerlerine ola diye ve tevhid-i şerifte dahi kalbinden l ma’bude illallah la maksude illallah la matlube illallah(Allahtan başka ilah ondan başka sevgili ve ondan başka ulaşılacak yoktur) diye tefekkurde buluna gaflet itmeye. Zira gaflet ile olan ibadet bî-faidedir. Ve iki yuz altmış altı tevhidin nihayetinde, la ilahe illallah Muhammeden resulullah Aliyyun veliyyullah, Abdulkadir şeyh-i Ekber Eşrefzade şey’en lillah. Ve murebbimizi dahi beraber yad ide. Yani falan zat murşidullah diye. Ve badehu uc ihlas bir fatiha-i şerif okuyup şoyle diye; peygamber efendimizin ve cemi Âl u ehli beytinin ve ezvacının ve ashabının ve Adem ile hatemul enbiyanın meyanında gelen enbiya-i izamın ve hatemden bu deme degin zuhur iden evliya-i kiramın ve bana şu i’ta olunan ruhsatnamede zikr olunan şuyuhumuzun fil cumlesinin ervah-ı şeriflerine hibe ittim diyerek serefrû iduben kalkıp sair hizmetine meşgul ola. Ve amma bu telkin ittiğimiz ezkar ile kalmayıp sırran ve cehran ve huzuran cenab-ı hak teala hazretlerinin zikrinden dûr(uzak) olmayıp gecelerde ve gunduzlerde dururken ve otururken ve yatarken ve kalkarken ve sağından soluna donerken ve gezerken ve deryada sefine icre ve karada hayvan uzerinde ve debankeş giderken ve sağlığında ve meriz bî-tab halinde ve dunyaca olan hizmeti her ne ise anı işler iken sukunla ve hareketle gizli ve aşikare yani kalp ile ve lisan ile zikr-i şerife devam idip cenab-i Hakkı unutmamalı ehl-i huzurdan olmaya sa’y u gayret itmelidir. Zira bari teala hazretleri Kur’an-ı Mubinde “Beni cok zikr edin”deyu emreylemiştir. Ve hakkı cok zikr etmek ancak boyle olur. Ve zikr-i kesir(cok zikir) icin adet ve vakit olmaz ve bizim zikr-i şerife vakit ve aded beyan iylediğimiz mubtedileri(yeni talebeleri) terbiye ve zikre alıştırmak ve tadını tattırmak icindir. Nitekim Kuran-ı azemuşşanda “Ya eyyuhellezine amenuzkurullahe zikran kesira” (Ahzab suresi 41: Ey iman edenler Allahı cok zikredin) sadakallahul azim. Kavl-i şerifi vacib teala hazretlerinin zikr-i kesir ile zikr edilmesini muminlere emr ve tenbihtir. Zikrullahın hasaisi(sır ve faydalarının) bisyar(cok) olduğu ehline hafi değil ve biri muvakkat olmadığıdır ki abd mumin cemi evkatda(her zaman) BÂrî tealayı zikr ile memurdur. Velhasılı kelam zikr-i şerife umum halette mustedam(devam edip) olup la ilahe illallah Allah Allah di hemen durma ey talip. Nitekim Hak teala Kuran-ı Mubinde “Ellezi yezkurunallahe kıyamen ve kuuden ve ala cunubihim”(Ali İmran 191: Onlar ki Allahı oturarak, ayakta ve yanlarının uzerine yatarak zikrederler.)buyurmuştur.Ve resul aleyhisselam dahi zikr-i hudanın cemi a’mal-i hayriyyeden faideli ve ekmel ve Adem oğullarını tamudan halas idici olduğunu saadetle beyan buyururlar: “Ma amile ibnu Adem amelen enca lehu min azabillah min zekrillahi teala.” (İnsanoğlu kendisini azaptan kurtaracak işler olarak Allah’ı zikirden daha iyisini yapmaz) “Ve ela unebbiukum bi Hayri a’malikum ve ezkaha ınde melikikum ve erfeaha fi derecatikum ve hayrun lekum min i’taiz zeheb vel varak ve hayrun lekum ve min en telakku aduvvekum fe tadribu rikabehum ve yedribu rikabekum kalu: bela ya resulallah. Kale: Zikrullahi azze ve celle ve seyyiru sebakal muferridun. Kîle: men hum ya resulallah. Kale: ellezine’htezzu bi zikrillahi hatta vadaaz zikru anhum ve evzarehum.” (size amellerin en hayırlısını, sizi en yuksek dereceye cıkararını, altından ve maldan daha iyisini ve duşmanlara galip gelicisini haber vereyim mi ? Evet ey Allah’ın elcisi, dediler. Allahı zikreden ve onceki iyilerin yolundan gidenlerin yaptıklarını yapın, dedi. Onlar kimlerdir, dediler. Onlar zikirden sağa sola sallananlardır ki bu zikir onların bir cok gunahtan kurtulmasını sağlamıştır.) Sadaka resulullah.
Nazm: Zikr-i Hakla bast idup, can didesin canana bak
Varlığı kuvva-yı Suleyman, katre ol ummana bak
Allah Allah di mudam, oz arını l ile gec
Var cemal-i cennette, zevkıyle ihsana bak
İmdi ey talip, bu kadar yorulup makali(sozu) uzatmaktan murad seni tarik-i aşka irşad ve seleften(eskilerden) gecen gerceklere az ve cok benzetmek icindir. Hemen benzeme sa’y it ki hadis-i şerifte gelir: “Men teşebbehe bi kavmin ve huve minhum”(Kim bir kavme benzerse o onlardandır) ve bunu dahi bilmek gerektir ki talib-i Hak olan kimse geceleri butun butune gafletle gecirmeyip kalil u bisyar(az veya cok) cenabı hakka ibadet ve zikr-i şerifine meşgul olmağı kenduye tederruc(kademe kademe) ile Âdet itmelidir. Ve sultanuş şuyuh seyyid Abdulkadir radıyallahu anh hazretleri Gunye nam kitabında salikan-ı mubtedi haklarında buyurmuşlardır ki, hic değil ise bir koyun sağımı miktarı talib-i hak olan gecelerde uyanık bulunup salat ve zikrullahla meşgul olmalıdır. Ve bunu dahi bilip amel it kim, sadık zakirlerle haşr olasın. Şol telkin eylediğimiz vazifeyi 24 saat icinde her ne vakit kolayına gelir ise şuğl-i dunyadan bir hÂlî vakitte icra it didiğimize ve vasi’ bıraktığımız sebep budur ki, terk olunup da yebuset ve kasavet-i kalp itmemek icindir. Zira, şeyhimiz Eşrefzade Abdullah İznikî kuddise sırrıhul baki Tarikatnamesinde buyurmuştur ki, talib-i Hak olan kimse vird u evradını ve buna benzer vazaif idindiği nesneleri terk itmek olmaz ve ger ider ise, şoylece bil kim, ol gun ona ruhani ve cismani gonul sıkıntısı yetişeceği bir cok kemil evliyadan mervidir. Ve bir de talib-i Hak olan kimseye lÂzımdır ki, eline ve beline ve iline ve diline sahip ola. Yani eliyle komadığı nesneyi kaldırmaya ve saniyen bele sahip olmak budur ki zinaya ve livataya yakın olmaya gozunu ve gonlunu dahi sakına yani şehvetle kimsenin puser(oğlan) ve duhterine(kızına) nazar itmeye ve gonlune dahi bunun gibi nesne gelir ise, def’ine sa’y ide. Ve nefsiyle ruz u şeb(gece gunduz) durmayıp mucahede kıla. Zira cihad-ı ekber nefisle muharebe itmektir. Ve kale aleyhisselam ınde rucuihi minel ğazai(bir savaştan donerken) : “race’na minel cihadil asğari ilel cihadil ekber”(Kucuk cihattan buyuk cihada donuyoruz) sadaka resulullah. Ve ilden murad gonuldur ki, nazargah-ı ilÂhidir. Oyle bir Âlî makamdır ki, cenab-ı hak sırrına mazhar olmağı cumlemize muyesser eylesin. Elden geldiği kadar bu Âlî makamın tathiri(temizliği) icin paspanlık ve derbanlık idub yani ağyar-ı hubbi sevai nefy itmeye(gonulden her şeyi cıkarmaya) gayret-i aşk ve muhabbet-i yari kararlaştırmağa surat eylemek lazımdır. Ve suratten murad istikamet ve vazaifini terk itmemektir. Ve zebana(dile) sahip olmak dahi budur ki, gıybet, m l ya’nî ve kufr-i duruğ gibi fahiş-i bî faide hata ve evzar-ı iras idici makalatı terk itmektir. Ve salik-i mubtedi icin, faideli sozleri dahi az soylemek lazımdır. Zira sukutluk afat-ı zebandan bais necat ve marifetullah iras idici ve hakkı hakkel yakin bilmekliğe bir Âlet-i maneviyedir. Nitekim hadis-i şerifte gelir: “Men samete neca minel cehli billahi” (kim susarsa Allahı tanımamazlıktan kurtulur) “Vassamtu hikmetun” (Susmak hikmettir) “Vel kizbu mucanibul iman” (Yalan imanın duşmanıdır.) “Vel gıybetu eşeddu minez zina” (Gıybet zinadan tehlikelidir) “ Ve min husni islamil meri terkuhu ma la yanihi” (İslÂmın en iyi huyu boy lafı terk etmektir.) sadaka habibullah. Ve kıdvemiz ibnul Arabî şeyh-i ekber kaddesellahu sırrahul ethar hazretleri dahi buyurmuşlardır: “Fessamtu yurisu ma’rifetullahi” (Susmak Allah’a ulaştırır.) el hasıl sukutlukta faide bisyar ve ibadetten olduğunu ehlullahtan bazıları beyan kılmışlardır. Ve dahi talib-i rah-ı visal olan aşıklara gayet gerekli nesne budur ki bisyar(cok) uymayıp haram melbusat(giysi) ve lokmayı terk birle helali dahi kalil(az) ekl(yemek) itmekle kendiye Âdet idine. Zira cok yemeklik kalbi oldurur. Ve (buyukler) ne buldu ise nefisle mucahede ile buldular. Ve kale aleyhisselam: “La yemutul kulubu illa bikesretit taami” (Kalpler ancak cok yemek ile olur) “ Ve cahedû enfusekum bil cui vel ataşi fe innel ecr fi zalike ke ecril mucahidu fi sebilillah” (Ac ve susuz bırakarak nefsinizle savaşın. Bu, tıpkı mucahidin savaş alanındaki sevabı gibi sevap kazandıran bir iştir.) “Vel ibadetu aşeratu aksam tis’atun minha fi talebil helali” (İbadet on kısımdır; onlardan dokuzu helal rızık icin calışmaktır.) sadaka habibullah. Kema kalellahu teala azze ve celle fi Kur’an-ı azimuş Şan : “Kulû minet tayyibati va’melû salihan” (Muminun 51: Temiz yiyeceklerden yiyin ve guzel ameller işleyin) sadakallahul azim. Ve bir de talib-i Hak ve salik-i sadık oldur ki fenadan bekaya rıhleti unutmaya ve kendini daim meyyit makamında tutup teneşir tahtasının uzerinde bilekim uzerinden fenalık gelmeye ve Haktan ihafesi(korkusu) ve hayası terakki eyleye ve bir faidesi dahi budurkim mevt-i manevi sırrına mahzar duşmege mevt-i suriyi unutmamak bir Âlettir. Zira bu yolda olmezden evvel olmek gerektir. Ve hadiste gelir: “Mûtû kabe en temûtû” (Olmeden evvel olunuz) tarikatten murad ve maksud budur. Bunu arzu idip digeri dahi unutmamalıdır. Nice unutulurkim gelici şey yakındır: “Kullu Âtin karib” (Her gelen yakındır) ve bir de ehl-i tarik ve mumin şol candır ki istiğfarı lisanından kesmeye ve her dem mevte muntazır(bekleyen) olup tovbe uzere buluna ki gafil iken birden mevt irub(gelip) de tevbesiz azm(gitmek) itmeye. El hasıl insan beşerdir her ne kadar şaşıp bed amelde bulunur ise dahi anı da sıdk ile geri gunah itmemek niyetiyle hemen tovbe idip ozunu hakka ısmarlayıp buka(ağlamak) ve yalvarmakla ibadete meşgul olmak lazımdır. GunahkÂrım ve hata idiyorum, diye umidi kesmek olmaz. Hak teala anadan ve babadan ehramdır(daha merhametli) ve nice gumrahların tevbelerini kabil birle ısyanlarını afv u mağfiret eylemiştir. Ve hic gunah itmemişler gibi olmuşlardır. Nitekim hadis-i nebevi de gelir: “et Taibu minez zenbi kemen la zenbe leh.” (Gunahından tevbe eden(ve bir daa onu yapmayan) hic işlememiş gibidir). Murteza kerremallahu veche hazretlerinin huzuruna bir kimse gelir. Ben bir gunah işledim, nice ideyim didikte, tevbe eyle, diye buyurdular. Tevbe ettim ve lakin bozdum, didikte, yine tevbe it, didiler. Ya Emiral Muminin ne vakte kadar ideyim, diye sual ittikte, t şeytanı yeninceye kadar, diyu buyurdular. Fefhem(Anla)
İmdi ey talib, istiğfar ve lafza-i celali aşık, sadık icin zebanından ve gonlunden bırakmak olmaz. Vesselam hemen gezip otururken sırran(gizli) ve cehran(acık), estağfirullah ve Allah Allah, di mudam. Bir de salik ve muştak-ı huda olan kimseye cumleden elzem budur ki salat-ı hamsenin(beş vakit namaz) vakti geldikte gecirmeyub ve ta’dil-i erkan uzere huşu ve hudu ve huzur ile ve Muhammed (a.s.) ve Ali (k.v.) hazaratının işaret ve beşaret iyledikleri ve kıldıkları gibi eda itmege sa’y u gayret ide. Zira Allah Teala hazretleri kullarına tevhidden sonra yani vahdaniyetini birledikten sonra, namazdan sevgili nesne farz iylemedi. Nitekim hadis-i şerifte gelir; kalennebiyyu aleyhissalatu ves selam “Ma ifteraza ala halkıhi ba’det-tevhidi ileyhi ehabbu mine’s-salah” (Yarattıkları uzerine tevhitten sonra namazdan daha sevimli bir şeyi farz kılmadı) “Es- salatu imadu’d-din fe men ekameha ekÂme’d-din ve men terekeha fekad hedeme’d-din” (Namaz dinin direğidir. Kim onu kılarsa dinini sağlamlaştırmış, kim onu terk ederse dinini yıkmış olur) ve “men tereke’s-salate muteammiden fe kad kefere” sadaka resulullah. Mana-yı şerifi: Namazı kast ile bî ozr(ozursuz) terk iden kafir olur, dimekdir. Yani bir adam sağ ve salim ozr ve bahanesi yok iken kılmasına gucu yettiği halde kılmayub terk itse, İmam Şafii katında kafir olur. Ve İmam Ebu Hanife buyurur ki; “Namaza itikadı olup da kahilliğinden(tenbelliğinden) kılmasa ve niyeti giru kılmağa olsa, kafir olmaz gunahkar olur. Ve haklığını inkar itse kafirdir”, radiyallahu anhuma.
Ve bir de ehl-i imana lazımdır ki, resul aleyhisselamın Âl ve ehl-i beytine ezvac ve ashabına ensar ve etbaına ve hatta atına ve devesine can u dilden muhabbet idub ve gonlunu anların sevgisiyle daima tezyin ile ve nurul enderide ve hakk-ı alilerinde kıl u kal(dedikodu) iden taifattan teberri(uzak)birle … sakınub ve dostlarına dahi tevella birle muhabbet ve kendusu dahi bu babda keff-i lisan şuphe vu şek ve karışıklıktan gonlunu uryan ve şanlarında gayretkeşliği uzerine mu’tad ve bendeganlık zumamını boynundan ihrac itmemeye sa’y itmelidir. Zira Hak celle ve ala hazretleri ve resulu sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz rutbe-i feyzleriyle makÂmÂt ve kemÂlÂt-ı kudsiyyelerini ÂyÂt ve ahÂdîs ile beyan buyurmuşlardır. Kavluhû aleyhisselatu ve’s-selam: “Eshabî ke’n-nucumi bieyyihim iktedeytum ihtedeytum” (Ashabım yıldızlar gibidir hangisine uyarsanız kurtulursunuz) Ve kale aleyhisselam: “Seeltu rabbi azze ve celle en la yerda an ummetî ve ûhiyellahu ileyye kad radaytu an ummetike illa an selesa; men kale:el- Kur’anu mahlukun ve men sebbe eshabeke ve men tekelleme bil kaderi” (Allaha ummetimden kimlerden razı olduğunu sordum. Bana ahiyle bildir ki, uc kişiden razıolmam; Kur’an mahluktr dienden, senn arkadaşlarına sovenden ve kader hakkında ileri geri konuşandan) Ve hassaten cehar yar Guzin(dort halife) radıyallahu anhum ecmein hazaratının hakk-ı Âlilerinde pek cok hadis-i şerifler buyurmuştur. Ez cumle biri “İnnellahe teala ferada aleykum hubbe Ebi Bekr ve Omer ve Osman ve Ali kema ferada aleykumu’s-salate ve’s-sıyame ve’l-hacce ve’z-zekate fe men ebğada vahiden minhum fela salate lehu ve sıyame lehu vela hacce vela zekate ve yuhşeru yevmel kıyameti min kabrihi ile’n-nari.” ( Allah teala size Ebu Bekir, Omer ,Osman ve Ali’yi sevmeyi tıpkı namaz, oruc, hac ve zekatı farz kıldığı gibi farz kılmıştır. Kim onlardan birine buğzederse, onun ne haccı ne zekatı ne de orucu kabul olur. Ve bu kişi mahşer gununde doğrudan doğruya cehenneme gider.)
Ve kalellahu teala azze ve celle “Ve kefa billahi şehiden” (İsra 96: Allah şahid olarak yeter) ve “Muhammedun resulullah vellezine meahu eşiddÂu alel kuffari ruhemau beynehum terÂhum rukkean succeden yebteğune fadlen minallahi ve rıdvana” (Fetih 29: Muhammed Allah’ın peygamberidir. Onunla beraber bulunanlar kafirlere karşı pek şiddetli, kendi aralarında cok merhametlidirler. Onları ruku ve secde ediciler olarak gorursun Allah’tan rızalık ve yardım dilerler.) sadakallahulazim. Ve şanlarında daha bir cok hadis ve ayet-i kerime olduğundan maada iş bu ayet-i şerif dahi hazreti seyyid-i kainat sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz ile ve taraf-ı nebevilerinden cennetle tebşir olunan aşere-i mubeşşere ki- Ebu Bekr ve Omer ve Osman ve Ali ve baki kalanıdır-hakk-ı alilerinde inzal buyurulduğunu ekabir şuyuhumuzdan gavsul azam Abdulkadir el Cilî, şeyh-i ekber ve sairleri kitaplarında ba mana hakikatiyle beyan buyurmuşlardır. Radıyallahu teala anhum ecmain. Ve yine Ehl-i Beyt ve Ashab-ı Kiram şanlarında hadis-i şerifte gelir: “Lev abedtumullahe teala hatta tekunuke’l- hanay ve sumtum hatta tekunuke’l-evtÂr ve sallaytum hatta teciffe rukbetun minkum summe ebgadtum vahiden min ehli beytî ev vahiden min ashabî lekebbekumullahu teala ala menahirikum fi nar-ı cehennem.” (Şayet siz beliniz bukulunceye kadar ibadet etseniz ve iyice zayıflayıncaya kadar oruc tutsanız, dizlerinizin bağı cozulunceye kadar namaz kılsanız, daha sonra da ehli beytimden ve ashabından birine buğzetseniz, Allah sizi yuzustu cehenneme atar.) Sadaka habibullah. Ve mana ehline hafi değil. El hasıl rasulun evladını sevmeyen Harici Yezid ve ashabına buğz iden Rafizi Pelit ve daire-i İslÂmiyyetten huruc birle ozunu viren ve cemi a’malini tebah ve yerini nar-ı niran iylediğinde asla iştibah(şuhphe)yoktur. Zira ashab-ı kiram evlad-ı manevi ve murebbileri resul aleyhisselam ve Âli ve Ehl-i Beyt sulbi, hem ruhani ve seyyidler ki evvel ve ahir gerek bila vasıta ve gerek bil vesait sulbiyet ve ruhaniyyet her iki cihetten cedd-i bozorkvarları(buyuk dedeleri) aleyhisselama peyvestedirler(ulaşırlar). Cunku şeriat ve tarikat yani zahir batın cihetinden ta haşre dek kad munteha-i Âlem şuhud olan olanların fil cumlesi hakikatle onun taht-ı mubayaasındadır. Zira sahib-i din murşid-i Âlem oldur. Ve kirve-i muminin dahi boyledir. Nitekim hadis-i nebevide gelir: “Kullut taki en naki fe huve Âlî” (Kim saf bir inancla inanır ise, o yucelir) resul aleyhisselamın Âl ve ehl-i beyt, ezvac ve ashabına muhabbet resullallaha muhabbettir. Ve resulullaha muhabbet Hak celle ve alaya muhabbettir.
Ey talib-i hakk-ı rıza, eğer hakkın fevz ve hidayetine mazhar olmak dilersen Âl ve ehl-i beytine ve ashabına muhabbet birle gonlunle fuadını tezyin eyle ve resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin ehl-i beyti kimler olduğunu bilip sev. Hıfz it, beyan olunur: Ali Hadar ve Fatımatuz Zehra ve imam Hasan ve imam Huseyin ve ezvac-ı tahirat ve karabet (yakınlarından) ve aşiretinden olanlardır ve şan ve şeriflerinde vacib teala ve tekaddes hazretleri buyurur: “İnnema yuridullahe liyezhebe ankumur ricse ehlel beyti ve yutahhirukum tathira” (Ahzab suresi 33: Ey Ehl-i Beyt, Allah ancak sizden kiri goturmek ve sizi tertemiz kılmak istemektedir) ve yine nazm-ı celilde : “Kul la eselukum aleyhi ecran illel meveddeti fil kurba ve men yakterife haseneten nezidu lehu fiha hasenen innellahe ğafurun şekur” (Şura Suresi 23: Bunun uzerine ben sizden akrabalık sevgisinden başka bir sevgi istemiyorum, kim kucuk bir iyilik yaparsa, onu gorur) sadakallahul azim. İş bu ayet-i kerime dahi şah-i velayet Ali ve Fatıma ve Hasan ve Huseyin hazaratının hakk-ı Âlilerinde varid olmuştur. Ve ey Salik-i rah-i aşk, imdi sana lazım olan ez can u dil bî riya muhib olmaktır. Zira bunlara tazim ve tevella birle muhabbet bais-i fevz ve felah olduğunu Hak ve resulu ehl-i imana beşaret buyurmuşlardır. Selamullahi teala aleyhim ecmain. El hasıl Ehl-i Beyt ve Âl ve ashab şanlarında ayet-i kerimeler olduğu gibi ahadis dahi kesirdir. Ve kale aleyhisselam: “Ya eyyuhennasu innî terektu fîkum ma in ehaztum bihi len tedallu kitabullah ve utretî ehlu beytî” (Ey insanlar, size iki şey bırakıyorum onlara sarıldıkca sapıklığa duşmezsiniz; biri Allahın kitabı diğeri ise, Eh-i Beytimdir.) ve yine hadis-i şerifde hasseten Ali kerremallahu veche hakkında gelir: “Lev ictemaannasu ala hubbi Ali ibni Ebi Talib lemma halakallahu tealan nara” mana: “ger cumle halk cem olsalar idi Ebi Talib’in oğlu Ali’nin muhabbeti uzerine Hak Teala tamuyu yaratmazdı.” Kema kale aleyhisselam “ Men mate ve fi kalbihi buğdu Ali ibni Ebi Talib felyemut yahudiyyen ev nasara” ( Kim Ali hakkında kalbinde buğz taşıyarak olurse ister Hıristiyan gibi ister Yahudi gibi olsun) ve kezalik “ el Kur’an maa Ali ve Ali maa Kur’an”(Ali Kur’anla Kur’an Ali ile beraberdir) ve keza “Lev lem yuhlik Ali ma kane li fatımetin kufuven” mana-i şerifi: “Ve ger Ali halk olunmasaydı dunya da Fatıma’ya kufuv ve munasib olmazdı.”
İmdi ey veled-i manevi, dideni(goz) ac ve gaflet etme kim Fatıma radıyallahu anha validemizle Hasan ve Huseyin ve baki kalan eimme-i isna aşaranın şan-ı şereflerinde varid olan bazı ahadis beyanındadır. Hak hemen muhabbet ve inkıyadın cihetine tab u metanet ihsan buyursun. Ve kale aleyhisselam: “Fatıma bid’atun minni fe men ağdabeha ağdebenî ve Hasan ve Huseyin seyyidu eşbabi ehlil cenneti ve huma rihani mined dunya ve hazani ebnaye ve ebna ibnetî allahumme inni uhibbuhuma ve ehabbu men yuhibbuhuma” ( Fatıma benden bir parcadır. Kim ona buğzederse bana buğzetmiştir. Hasan ve Huseyin ise, Cennet delikanlılarıdır. Onlar benim evlatlarımdır. Allah’ım ben onları ve onları sevenleri seviyorum.) sadaka habibullah.
Ey can bil imdi, imam muşarun ileyhimayı tahkir ve hakk-ı alilerinde buğz ve adavet eza ve cefa iden taifenin halleri niye muncir olacağı işbu hadis-i şeriflerden ve avni hakla his olunur zira bunlar resulullahın hafitleri şehzadeleridir. Ve Şah Ali peygamberin emmisi oğlu ve kerimesi Fatıma’nın zevci ve Hasan Huseyin efendilerimizin pederidir. Bunları bilip muhabbet ettikten sonra sulbi paklarından teşrif eden zurriyat-ı sadatın dahi fil cumlesine muhib olmak lazımdır.
Nazım: Terk-i ser itsem munafıklar yedinde ne şeref
Âl u ashab aşkına virdi Suleyman can dinur
Ve bir de derviş-i muvahhid oldur ki, duvazdeh-i imaman ve ceharde-i masum-i pakan rıdvanullahi teala ecmain hazaratını bile ve ism-i şeriflerini ezber idip ve oz canından ziyade hurmet ve izzet kılıp seve. Zira biri ibni ammirresul ve bakisi neslinden yani Fatıma ve Ali’den muteselsilen gelen evlat ve sadat-ı kiram ki imametle meşhur ve mağrufturlar. Ve eimme-i isna aşerenin evveli hazreti İmam Ali, ve ahiri İmam Muhammed Mehdi-i sahib-i seyfi nusrettir ki vakit geldikte zuhur idecektir. Nitekim hadis-i şerifte gelir, kale aleyhisselam: “el eimme min ba’dî isna aşerete min kureyşi evveluhum Ali ve ahirihim Mehdi” (Benden sonra Kureyş’ten 12 imam gelecek. İlki Ali sonuncusu Mehdi) sadaka resulullah. Ve duvazdeh imamlar bunlardır ki mubarek ism-i şerifleri beyan olunur: Hazret-i ibni amminnebi şîr-i huda imam Aliyyul Murteza eş şehid kerremallahu veche ve hazreti imam Hasan hulkırrıza eşşehid ibn-i Ali radıyallahu anh, ve hazreti İmam Huseyin eş şehid bi deşt-i Kerbela ibn-i Ali radıyallahu anh ve Hazreti imam Zeynel Abidin alel evsat eş şehid ibni Huseyin radıyallahu anh ve hazreti imam Muhammed el Bakır eş şehid ibni Zeynelabidin radıyallahu anh ve hazreti imam Caferus Sadık eş şehid ibni Muhammed radıyallahu anh ve hazreti İmam Musa el Kazım eş şehid ibni Cafer radıyallahu anh ve hazreti imam Aliyyur rıza eş şehid ibni Musa radıyallahu anh ve hazreti imam Muhammed et taki el Cevad eş şehid ibni Ali radıyallahu anh ve hazreti imam Ali en Naki el Hadi eş şehid ibni Muhammed radıyallahu anh ve hazreti imam Hasan el Askeri eş şehid ibni Ali radıyallahu anh ve hazreti imam Muhammed Mehdi sahib-i zaman gelecek ey talip muntazır ol. Allahu a’lem inşallah teala zuhuru gariptir(yakındır). Ve fırak-ı dÂlleden bazıları Mehdi’nin zuhurunu butun butune inkar iderler ve Hurufiler de; geldi, (O) Fazıl’dır, dirler her ikisi de kaziptirler(yalancıdırlar). Hadis ve evliya sozleriyle amel itmek gerektir.
Ey veled, on iki imam selamullahi teala aleyhim ecmein hazaratını bildin. Şoylece dahi bilip sevmek lazımdır ki bunların her birinin bir nice evladı dunyaya gelmiştir. Ez cumle imam Ali hazretlerinin zukur(erkek) ve unas(kız) 36 evladı olmuştur. Ve imam Hasan hazretleri vefat ittikde 14 veya 15 oğlu ve bir nice duhterleri((kızı) kaldığı kutub-i muteberede mesturdur. Hazreti İmam Huseyin’in Allahu a’lem 6 zukur ve bazı kızları olup ve imam Zeynel Abidin hazretlerinin unas ve zukur 18 evladı doğup el hasıl cumlesinin bisyar bisyar veletleri var hep beyan itmege hacet yok ve imam Musa Kazım hazretlerinin zukur ve unas 60 nefer evladı olduğunu bir cok zevat teliflerinde yazmışlardır. Ve dahi bunlardan vafir kabail-i sadat neseb sahipleri munşeab(coğalmş)olmuşlardır. Hususan gavsul a’zam seyyid Abdulkadir el Cili kuddise sırrıhul celi hazretleri min cihetil eb(baba tarafından) Hasenî ve min cihetil umm(ana taarfından) Huseynî olduklarını kamilinden imam Yafii ve imam Şarani ve Ebu Amirveş bir cok zevat-ı kiram esanid-i mutebere ile tahrir buyurmuşlardır. Ve dahi Bağdad ve Hama ve..Haleb ve Dımışk ve Trablus Şam ve Mısır ve seair bilad-ı islamiyyede fi zamanina mevcud hayatda bulunan zurriyatın gerek kendileri icin yedlerinde olan ve gerek bisselasil eslaftan gelip gecen Âba u ecdaddan baki kalıp da indelerinde mahfuz bulunan şecerelerle berat ve fermanları tanıklık eder. Ve şoylece bilip itimat itmek gerektirkim nesl-i resul aleyhisselam yani Hasan ve Huseyin radıyallahu anhuma hazaratının zurriyat ve sulaleleri bis-selasil(silsile yoluyla) t kıyamete değin dunyadan munkati(bitmez)olmaz. Kavluhu aleyhisselam : “Kullu hasabin ve neseb yenkatiu illa hasebi ve nesebi fe innehuma muttasılani la yenkatiani ila yevmil kıyame el Hasan vel Huseyin sıbtan rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem” (Herkesin soyu kesilir benim soyum ise kıyamete kadar devam edecektir. Hasan ve Huseyin benim torunlarımdır.)sadaka rasulussakaleyn.
Nazım: Sırrını bil ey veled! Sıbtım(torunum) buyurdu cun resul
Du imamdan du kabile gelmesi, bu aye-i kabul
İmdi ey veledi’r-ruhani on iki imam efendilerimiz beyan olundu. Ve ondort masum-ı pakı da beyan idelim. Bilip ve ism-i şeriflerini ezber idip muhabbet kılasın. Bunlar dahi mezkur eimme-i isna aşerenin dokuzunun oğullarıdır ki nuristelik aleminde iken şerbet-i şehadeti nuş birle ravza-i cinana rıhlet iylediler. Muhammedul ekber ibni imam Ali bin Ebi Talip ve Abdullah ibni imam Hasan ve Abdullah ibni imam Huseyin ve Kasım ibni Huseyin ve Huseyin ibni imam Zeynel abidin ve Kasım ibni Zeynelabidin ve Aliyyuleftar ibni imam Muhammed el Bakır ve Abdullah ibni imam Cafer-i Sadık ve Yahya el Hadi ibni Sadık ve Salih ibni imam Musa ve Tayyib ibni Kazım ve Cafer ibni İmam Muhammed et Taki ve Kasım ibni imam Hasan el Askeri ve Cafer ibni Askeri rıdvanullahi teala aleyhim ecmain. Cenabi Hak celle ve ala şefaatlarına mazhar eylesin amin. Ve bu babda soz coktur. Acmağa hacet yoktur.
Ey veled-i rumî! Bilmek gerektirkim sıbteyn(Hasan-Huseyin) selamullahi aleyhima hazaratının sulalesi kıyamete kadar munkati olmaz. Ve evlad-ı resul kat’ olmadığı gibi bunların muhipleri(seven) ve aduvleri(sevmeyen) dahi kat’i(kesilmez) olmaz, fefhem. Selamullahi ala Muhammed ve ala evladihim ve tabiihim ve lanetullahi ala aduvvihim(duşmanlarına) .
İmdi ey hamil-i telkinname, bunları anladıktan sonra bu tarik-i aşkta sana lazım olan, kazaya rıza belaya sabır ve aza kanaat ve ustaza teslim olmaktır. Şoyle ki meyyitin(olunun) teneşir tahtası uzerinde gassal(yıkayıcı) pencesinde kenduya olan muamele ve hizmetinde sessiz ve hareketi olmadığı gibi ikrar sahih olsun ve gonul huzur bulsun. Ve fuad(kalp) nurla dolsun. Ve sır kapıları acılsın. Ve lub(gonul) aleminden ilm-i billah bahş kılınsın, buyurulmuştur. El hasıl murit meyyit ve şeyh gassaldır. Kendini yudurup pak ittirmeye sa’y it. Ger hubb-i dunya cunupluğunden tahir olursan Hızrveş(Hızır gibi) Âb-ı hayatı nuş idip dirilirsin. Hemen o murdarı dehanından(ağız) bırak. Kavluhu aleyhisselam: “Hubbud dunya ra’su kulli hatietin ve terkud dunya ra’su kulli ibadetin” (Dunya sevgisi her tehlikenin başı, dunyayı terk etmek her ibadetin başıdır.), “Ved dunya haramun ala ehlil ahirati vel ahiratu haramun ala ehlid dunya ve huma haramani ala ehlullahi teala.” (Dunya ahiret ehline haramdır. Ahiret de dunya ehline haramdır. Allah dostlarına her ikisi de haramdır.) Sadaka rasulullah.
İmdi ey veled sana bunu dahi bilmek elzemdir. Tarikimiz aleviyye-i cehriyye ve esası uc silsile uzeredir. Hamadiyye ve Mubarekiyye ve Ebu Salihiyye terbiye ve irşad-ı salikan dahi bu ucledir: biri telkin-i zikr-i şerif ikinci, ilbas-ı rida ve ucuncu sohbettir ki cumleden faidesi vafir ve evladır. Hatta eshab ve sahabe tesmiye olunması şerefyab-ı sohbet-i nebeviyye olduklarındandır. Ve esas suluk dahi uc kısımdır: biri huzur-ı kalble cehren zikir ve ikincisi murakabe ve ucuncu teveccuhtur ki Mevlana Şeyh Ahmedveş bir ere irtibat-ı tammedir.
Nazım: Yek teveccuh kamile bin cile-i merdaneden
Hub vesile vuslata sir ecnebi peykaneden
Ve zikr-i mezkur dahi uc turludur: biri taklittir ki validinden(babasından) evladın ahz(alması) itmesidir. Ve biri dahi talimdir ki murşid nail murit mail şartlarıyla talim ider ki bizim indimizde buna teberruk denir. Sahibi bila tecrid bendegandandır. Ve ucuncusu telkindir ki, maksud-ı asıl budur. Ve bunun muntesibi murid-i manevi-i mucerred yani masivadan tecriddir(Allahtan başka her şeyden arınma).
İmdi ey salik, hak sana zikir telkinini muyesser kıldı. Lafza-i celal ve tevhidi zebanından bırakmakim butun insan olasın. Ve cemi ehl-i kemal hakkı zikr itmekle kemali erdiler. Ve ahlakı zemimeden kurtuldular. Ve nefislerini bilip hakkı hakkel yakin bildiler. Ve maksud buldular. El hasıl-ı kelam beş vakit namazı eda idip hakkı zikr itmeli. Zira zikirden efdal ibadet ve zakirden efdal abid(kul) yoktur. Efdaluz zikr dahi kelime-i tevhittir. Zikr ve namaz hakkında nice ayet ve ehadis vardır ki ehline hafi(gizli) değildir. Kalellahu teala azze ve celle: “Utlû ma uhiye ileyke minel kitap ve ekimis salate innes salate tenha anil fahşa vel munker ve lezikrullahi ekber” (Ankebut Suresi 45: Kitaptan sana vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Şuphesiz namaz, hayasızlıktan ve kotulukten alıkor. Ve şuphesiz Allah’ın zikri en buyuktur.) ve “Fe veylun lilkasiyeti kulubuhum an zikrillahi” (Zumer Suresi 22: Allah’ın zikrinden kalpleri kaskatı kesilenlerin vay haline) sadakallahul azim. Ve kale aleyhisselam: “İksirû zikrallahi hatta yekulul munafikune ennekum muraun” (O kadar cok zikredin ki munafıklar size, bu riyakardır desinler) ve “iksiru zikrallahi hatta yekulune ennekum mecnun” (O kadar cok zikredin ki munafıklar size, bu delirmiş desinler) ve “Efdaluz zikr la ilahe illallah” (Zikrin en ustunu la ilahe illallah demektir.) ve “Miftahul cenneti la ilahe illallah ve men kale la ilahe illallah halisan dehalel cennete” (Cennetin anahtarı la ilahe illallah. Kim bunu derse cennete girer.) ve “Li kulli şey’in sikaletun ve sikaletul kulub la ilahe illallah” (Her şeyin bir cilası vardır, kalbin cilası ise la ilahe illallahtır) ve “Efdalul ibadeti dereceten indellahi yevmel kıyameti ez zakirune kesiran” (Kıyamet gununde en iyi ibadet cok zikir yapanlarınkidir) ve “Alametu hubbillahi hubbu zikrihi” (Allah’ı sevmenin belirtisi cok zikir yapmaktır.) ve “ez Zakiru habibullah” (Zikir yapanı Allah sever) sadaka resulussakaleyn.
Ve dahi zakir oldur ki her nerede halka-i zikir bulur ise giru kalmayıp dahil ola. Ve ger ol meclisde halka-i zikrin derununda veya taşrasında şer-i şerife muhalif nesneler yok ise yani mey(icki) ve mahbuba(sevgili) dair eş’ar(şiir) ve şiş, kılıc ve def gibi şeyler icra olunmuyorsa reha(uzak) olmak olmaz. Zira peygamberimiz aleyhisselam halka-i zikir hakkında: “Besatin-i cennettir, otlayınız” (cennet bahcesidir, faydalanın) diye buyurmuştur. Ve 400 sahabe ile mescid-i şerifinde kendisi ittiğini şuyuhumuzdan Eşrefzade ve Şehabettin es Suhreverdi kuddise sırruhuma hazaratı Avariful Mearif ve Muzekkin Nufus nam kitaplarında beyan buyurmuşlardır. Ve şeyh Abdurrezzak el Kaşanî kuddise sırrıhu tefsirinde bu hadis-i şerifi şoylece beyan eyler; kavluhu aleyhisselam: “İza merertum bi riyadil cenneti ferteû fiha, fe kalu, ma riyadul cenne ya resulallah, kale aleyhisselam; halkatuz zikr.” (Cennet bahcelerine uğradığınızda ondan faydalanın. Nedir o, diye sorulunca, efendimiz: zikir halkasıdır, buyurdu) Sadaka resulullah.
Ve bir de derviş ve talib-i hak ve ehl-i ikrar olan kimselere lazımdır ki pirini ve ustazını, suluk ve erkanı bildikten sonra tarik ve silsilesinin ibtidasını ve intihasını bilip ve rical-i silsileye yani meşayihine oz canından ziyade muhabbet ve hurmet idip gayretkeşleri ola. A’nî(demek istiyorum ki)dostlarını rahmetle yad idip ve aduvlerinden uzlet ide. Ve ikrarına sahip ola. Katl idilmeyi kabul ve ikrar verdiği tarik ve silsilesinden rucu(geri donmek)itmeye. Zira gercek ve hak uzere olan tarik ve şeyhe yetiştikten sonra ol şeyh vefat itmeden diğer bir şeyhe gitmek yoktur. Ve vefat idenden sonra dahi gitmek icab eder ise, yine kendi tarikinden bir şeyh-i kamil bulup varmalıdır. Ve emma her tarikta bulunan kamil şuyuha hizmet idip himmetini almak ve kendini sevdirmek vardır. İkrar bir ve hizmet bin didiklerinin sırrı budur. El hasıl bu telkinnamemizle amel edip ikrarına sahip olan talibin hak maksudunu versin. Ve iki cihanda aziz eyleyip rahmet ve nimetine gark eylesin. Ve ger kabil etmez ise, ameliyle haşr olsun. Gorsun, elbet bulacağı vardır bulsun. Ve yine biz diriz hak hidayet versin. Zubdetul makal-ı remzi(sozun ozunu) derk(anlar) eder erbab-ı hal. Ey veled, Hak celle ve ala sana hidayet ve aşk ihsan buyursun, Âmîn. Kavluhu teala: “innellezine yubayiuneke innema yubayiunallahe yedullahi fevka eydikum fe men nekese fe innema yenkusu ala nefsihi ve men evfa bima ahede aleyhillahi feseyu’tihi ecran azima.” Sadakallahulazim. Yani Hak teala buyurur: Ya habibim şol kimseler ki Hudeybiyye’de senden bey’at-ı Rıdvan ettiler. Onlar keennehu(sanki) Hak tealiden bey’at kılmışlardır ki asıl maksud oldur. Hak tealanın yed-i nusreti(yardım eli) onların yed-i itaatları ustundedir. Kim ki ahdi ve bey’atı bozarsa onun zararı kendi nefsine racidir. O ki Allah teala uzerine ahd ettiği ahd ve bey’ata vefa kılar ise yakında ona ecr-i azim i’ta ideriz ki ol ucmaktır, fefhem. Ve “Vebtağû ileyhil vesilete venyebû ilellah” (Maide 35: Allah’tan korkun ve ona ulaşmak icin vesile arayınız) sadakallahulazim. Her halde muslime tarik-i hidayette bir murşid-i kamil ve ustaz-ı faika bey’at lazımdır. Ve şeyh-i arifi bulan kimseler ÂdÂbını gozetip ve kadrini bilmelidir. Ve kale kıdvetul evliya seyyiduna ve Mevlana el imam Aliyyul Murteza kerremallahu veche : “Lev le’l-murebb ma areftu rabbî” (Bir terbiyecim olmasaydı rabbimi tanıyamazdım) ve kale Şeyh el Bestamî kuddise sırruhu: “men lem yekun lehu ustazun fe inneşşeytane ustazuhu” (Ustadı ve şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır) kema kale şeyhuna ve kıdvetuna ilallahi teala es seyyid Muhyiddin Abdulkadir el Cîlî radıyallahu anhu fi menakıbihil mevsum bi Kalaidil Cevahi : “innel insane iza lem yekun telakkanez zikraş şerife ellezi huvet tevhid min şeyhin murşidin lehu nesebetin muttasıletin bin nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ve illa fe beidun en yestahdaraha ındel haceti ileyha fi vaktin musibetil mevti ve lihaza summe kale radıyallahu anh melihatut tekrar vet tesna la ta’filine fil vedai annî el hadisul kudsi : “La ilahe illallah hısnî ve men dehale hısnî emine min azabî .” (La ilahe demek benim kalemdir kim ona girerse azabımdan emin olur) sadakallahulazim.
Bu bolumun sonunda iki muhur vardır bunlarda şu yazılıdır: La ilahe illallah Muhammeden resulullah
Yine burada iki kırmızı daire vardır. Bunlardan birinde: Ya hazret-i şeyh-i ekber Muhyiddin el Arabi kuddise sırruh. Viladet(Doğum): 560, rıhleti: 638
Diğerinde ise: Ya Şeyh Sadreddin Muhammed el Konevî kuddise sırrıh. Rıhleti(Olum): 673 , yazılıdır.
Ve ba’dehu: hazihis silsiletul Ahmediyyetun Nablusiyyetus Sadriyyetuş şeyh Ekberiyyetul Kadiriyyetul Aleviyyetul Veliyyetun nebeviyye aleyhi efdalut teslim vet tahiyya
Bismillahirrahmanirrahim ya Allah celle celaluhu ve tekaddeset esmauhu
Peyk(Haberci) hazret-i Cebrail-i Emin ve hazret-i mahbub-ı rabbul alemin hÂtemun nebiyyin seyyidul evvelin vel ahirin sırrul vucud sahibul makamul mahmud efdalul halayık mufiduş şerayi’ vet tarayık seyyiduna ve şefiuna Muhammedul Mustafa murşidu Âlem sallallahu aleyhi ve sellem ve vasi-i nebi el imam Şah Murteza Ali ve el imam Ebi Abdullah el Huseyn vel imam Zeynelabidin Ali vel imam Muhammed Bakır vel imam Caferus Sadık mecmaus selasil vel imam Musa Kazım vel imam Ebul Hasan Aliyyur Rıza Aynut Turuk selamullahi aleyhim ecmain. Vel halifetul a’zam Ebul Mahfuz Ma’ruful Kerhi.- Malum ola ki iş bu zat-ı şerifin bir nisbeti dahi Şeyh Ebu Suleyman Davutut Taî’dir. Ol dahi şeyh habibul acemiden ve ol dahi ser ceşme-i meşayih seyyidut tabiin eş şeyh Hasan ibnil Yesar el Basrî’den ol dahi seyyidul evliya, babu ulumin nebi fil meşarık vel meğarib el imam emirul muminin Ali ibni Ebi Talib’den ve ol dahi seyyidul murselin ve resulu rabbil alemin seyyiduna ve nebiyyuna Muhammed ibni Abdullah sallallahu teala aleyhi ve sellem efendimiz hazretlerindendir.- Ve’ş şeyhul mezkurul Kerhî ve’ş şeyh Ebul Huseyin sırrıs Sakatî ve’ş şeyh seyyidut taifetis sufiyye Ebul Kasım el Cuneyd ibni Muhammed el Bağdadî ve’ş şeyh Ebi Bekr ed Delf ibni Hucder eş Şiblî ve’ş şeyh Ebil Fazl Abdulvahid ibni Abdulaziz et Temimi el Yemini ve’ş şeyh Ebul Ferec Yusuf et Tarsusî ve’ş şeyh Ebul Hasan Ali ibni Muhammed el Kuraşî el Hekarî (el Hakkarî?) ve’ş şeyh el kamil el evhad Ebus Said el mubarek ibni Aliyyul Mahzumî el Bağdadî ve’ş şeyhul muhakkikin el kutbur rabbanî vel ferdul cÂmius samadanî Muhyiddin es seyyid Abdulkadir el CilÂnî ibnis seyyid ebu Salih Musa Cengidost ,- malum ola ki seyyid Abdulkadir hazretlerinin min cihetis sohbet bir şeyhi dahi eş Şeyhul Arif Hammad bin Muslim ed Debbas hazretleridir ve bu veli celilul kadrden dahi bis silsile murşid-i Âlem sallallahu aleyhi ve sellem efendimize muhtehi olur. Rıdvanullahi teala aleyhim ecmain. -ve’ş şeyhul Âlem Ebin Nasr Yunus el Kasar ibni Yahya el Haşimi el Mekki ve’ş şeyhul kıdve hatemul evliya ve tacul esfiya alemus salikin el alemur rabbanî, muhyil mille vel hak ved din seyyidunal arifi billahil murebbi hazreti Ebu Abdullah Muhammed ibni Ali el Arabi et Taî el Hatemî el Endulisî eş şehir biş şeyhul ekber vel miskul esfer kaddesallahu sırrahul ethar, sahibut tesanifil kesira min halifetil haşimi ve şeyh hazretlerinin sohbetde meşayihinden biri dahi Ebu Medyen Şuaybul Mağribidir. Ve bunun nisbet-i kulliyesi pir Abdulkadir Cili’yi ve cuz’iyyesi Ebi Saidul Endelusiyedir. Ve’ş şeyh el imam el allametul hucce Ebu’l-Mealî sadrul mille ved din Muhammed bin İshak ibni Muhammed bin Yusuf el Konevî ve’ş şeyh Şerefuddin el Musulî ve’ş şeyh Şemsuddin ve’ş şeyh Afifuddin ve’ş şeyh Muhammed ve’ş şeyh Hafız Ahmed ve’ş şeyh Zekeriya ve’ş şeyh Veli Ebul Hasan ve’ş şeyh El Fazıl Şehabuddin el Kebir ve’ş şeyh Mevlana Abdullah reisul ulema billah ve’ş şeyhul meşayih ibnin Nablusi ustad Abdulğani ed Dımışkî es Salihî ve’ş şeyh Salih el Bağdadî ve’ş şeyh seyyid Muhammed ve’ş şeyh Şihabuddin Ahmed ve’ş şeyh Ali el Civeri ve’ş şeyh seyyid Hasan el Bağdadi ve’ş şeyh Abdurrahim halifetul mucahidin ve’ş şeyh Ali el Mahdum ve’ş şeyh seyyid Ahmed Munib ve’ş şeyh İbrahim el Mustafavi ve’ş şeyh Huseyin el Mucahidî ve’ş şeyhuna eş şeyh Kutbul Evhad Mevlana Ahmed arif el Ceddul manevi kaddesenallahu esrarahum ecmein. Vel fakir Suleyman el Haşimi halife naimul kurdi ve hamiluttelkinname veleduner ruhani ed derviş alel mulakkab bil Ummiyyur Rumi el Antakî summe el Arabkirî el Hanbeli ibnisseyyid İbrahim el Mevlevi.
İmdi malum ola ki silsile-i ricalinin bir coklarının kunye ve memleketleri bast(soylenmediğine) olunmadığına sebep budur ki alemde olmadık nesne yoktur hususan asrımız pek fenadır bir ağyar(duşman) eline duşup de kendilerine gore bir iş başarmasınlar icindir, fefhem. Ve bir de bu telkinnameyi tazim birle guzelce himaye ve muhafaza edip ve derununda bulunan ism-i şeriflerin sahiplerine can u dilden muhabbet etmelidir. Zira talibin sahib-i silsile olup ve feyzyab olması tarik ve silsile-i ustaz ve meşayihine muhabbet ve gayretlerini cekmek iledir eğer boyle olmaz ise ikrarı sahih olamaz. İmdi ey veled koşku ac pend(oğut) sana ve ehl-i hak gercek sıhab-ı tarikin ahvalini anlamak tarikiyla, makalat-ı cer ve cerrardan hazer(kacın) birle baîd(zak) ol. Zira murid-i hakiki olan hakkı ve vadesini feramuş(unutup) edip halktan nesne talep etmez ve dost babını(kapısını)bırakıp avam-ı nas kapılarında riya ile tahsil-i dunya yalanmak icin ab-ı ruyunu(yuz suyunu)dokup omr u ikanına yani tahkik-i iman cihetine olan sermaye-i suri ve manevisini itlaf birle yine … ozunu itlafa nisbet tutanlardan olma. Ve onlara uyup aşk u ezvak hal u ilmi billah marifetullahtan mahrum kalıp ozden bi haber yalnız soz oğrenip onunla evkatını(vakitlerini)zayi idenlerveş serabı mÂ(su)sanıp ve her hayale aldanıp canına koşma. Ne hayalin aslını bulup ikaz ve ne serapta ab-ı lezize ulaşıp nuş etmekle def-i hararet edebilirsin, fefhem.
Ve talib-i Hak oldur ki imtihan-ı dost zuhur edip de ifrat ile Bağdad’ı harap(fazla malla aşırı gtmek) ve uryan kalır ise atik(eski) veya cedid(yeni) setr(ortunecek) olacak kadar elbise ve bir uyunluk lokma sual veyahud ol kadar nesneyi zuhura getirici mangır(istesin, fazla değil) “İnnemel a’malu bin niyat” (Ameller niyetlere goredir) niyet-i uşşak-ı huda uzere istek itmek durusttur yani şol cana varayım hak ilham eder ise kenduya ihsan buyurduğu nesneden elbet bana i’ta olunur. Bu abd hazinedar alet bir vekalet kılabilir, diye, olur ise ne a’lÂ, olmaz ise kakımayup diğer birine gitmelidir bu da mubtedinindir(başlangıcta olan murit) muntehinin(olgun murit) sanılmasun. El hasıl min cihetir rızk(rızık bakmından)halktan umidini kat’ etmeyen(kesmeyen) hakkı aynel yakin ve hakkel yakin idrak edemez. Bilkim hakikat da ilmel yakinen dahi bilmesi iman ve ikanı taklit ve noksan ehl-i esnam(put) ve şedr bu makule şeyh ve danişmend dede ve baba efendilerin sebil ve erkan-ı ilm u irfan irşad u himmet aşk u hal muhabbet u muridanı terbiye etmekte liyakat ve elleri olmadığı numayandır(acıktır). Ve nutk-ı pendlerinden(oğutlerinden)tesirat ummayıp hemen haklarında duaya ağaz(başlama) ve bezm-i sohbetlerinden(sohbet meclisi) firar birle kendine uzleti ihtiyar eyle. Ve amma istemeksizin ve gonle dahi goturmemeksizin kendi iradetiyle gelen nesneleri ve hedayayı ita-yı dost bilip gerek şuyuh olsun ve gerek taliban olsun red etmeyip kabul kılmalı, dua ve hakka şukurler eylemelidir.
Ve dahi bizim indimizde baş traş etmekte azim kerahat olup tamam sac veyahud kûşun(kulak) yumuşak yerine kadar veya traş eder gibi mikras(makas)ile derince kırkmalıdır. Zira bir hadiste baş traş etmek Hicaz ve Umrede vardır sair vakitte yoktur. Ve ger zaruret yani hacamet(kan alma)icab eder ise lazım olacak miktarı mahalli, ustura ile traş etmekte beis la(yok). Ve amma keyf icin başının bazı yerini traş ve bazı yerini terk eder ise bu Mecusilerindir. Kale aleyhisselam: “Halkul kafa min ğayri hacametin mecusiyyetun.” (Kan aldırma dışında başı traş etmek, Mecusiliktir) Sadaka resulullah. Ve daha traş icin hadisler ve haberler vardır. Hazret-i gavsin Gunye nam kitabına nazar olunsun. Mervidir ki resul aleyhisselamın sacı mubarek omuzunun uzerinde idi. Ve bazı Âl ve ashab dahi resulun işaretiyle saclarını tamamıyla uzatmışlardır. Bu, sunnet-i me’sûreden(guclu sunnet) olduğu sabittir. Ve amma başı traş eder gibi derince kırkmak imamımız Ahmed bin Hanbel hazretlerinin kavlidir. Ve traş icin bazı zayıf kaviller var ise de hakikatı, etmekten etmemek evladır. Veled, sakalına el urma(vurma) veyahud bir kabza(tutam bırak). Ve bir de tarikimizde vakf u harifine ve calgılı dugun nanından ve dilencinin topladığı lokmadan va can ateşi deyu pişirdikleri taamdan ekl etmeğe(yemeye)ruhsat yok ve lahm-ı harkuş dahi memnudur. Zira kalbe kasavet ve yebuset iras(verip) edip ilm-i ledun, irfan-ı aşk ve ezvak-ı ruhaniyyet cihetine bunların mazarrat ve sektesi olduğu ehline hafi değildir.
Ve talib-i sadık icin nice gerekli nesneler vardır ki yazmağa hacet yoktur zira tarikimize dair şuyuhumuzun musennefatı(eseri) bi-hisaptır. Bulup bazılarını almalı. Ve bunu dahi bilmek gerektir kim suf(yun) u beyaz bez ve keten elbise labis(giymek) olmak tarikimize mahsus olduğu şuyuhumuzun kitaplarında numayandır. Ve bir de tac-ı kulmihr ve yeşil destar(sarık) ile kadem haneye girmek olmaz cıkarmalı veya uzerine bir nesne ortu vermelidir. Ve badehu ehl-i tarik ve mumin oldur ki halka şaş bakmaya ve amma yetmiş iki guruh ki fırak-ı dalle bunlardan baîd ve temiz olup heman resul-i Ekrem ve ala Âli ve ashabın actığı ve gittiği sebile(yola) salik ola. Zira bundan ozune rah-ı necat(kurtuluş yolu)yoktur. Ve bu kadar cıkmaz yolları derk birle rah-ı rasttan cuda olmayan talibin demine hu ve ol gercek elbette er olur bi-nasib(nasipsiz) kalmaz.
İmdi ey veled-i manevi, bu sana telkinname ve dahi hilafetname makamında i’ta olundu. Şer-i şerif uzere ilm u idrakin kadar sa’y u gayreti elden bırakma. Rıza-yı hak icin gelip yakinin olan sade dillere pend(oğut) birle delalet bu tarik-i aşk-ı şeyh-i ekberiyye ve Eşrefiyyeyi ve emr-i hakkı bildir. Ve ber hayat oldukca ramazan-ı şerife hurmet birle yedi aza uzere orucu tutup sadakasını ver ve Şabanını ihya et. Recep, Şaban ve Muharrem aylarında saim(oruc) ol ve matem-i Şah Huseyni feramuş(unutma) eyleme. Ve ger sadık ihvan bulursan, kırsekiz haftayı yani Cuma gecelerini hatm-i şerif ve cehran zikrullah ile ihya kıl. Destur eger bulunmaz ise, nakıslara(yanlış yoldakilere) garib(yakın) olup gonlunu gavgaya salma. Kendin yalnız icra et. Ve sıfatullah olan şer-i şerife dokunur makalat soyleme. Ve soyleyene dahi meydan verip, itibar etme ve daire-i şeriyyetten taşra(dışarı)kadem atma ve eslafa(gecmişlere) muhalefette bulunma. Ve hududu tarikatı guzelce muhafaza edip taş attırma kim Allah Teala da seni muhafaza eyleye. Ve dahi tarik-i pir ve ustazını dunyaca olan şuğlun(işlerin) icin pinhan(gizli) tutma ki munafık ve riyakarlardan olmayasın. Ve şer-i şerife muhalif harekette bulunmayıp tazim etmeli. El hasıl şeriatsız tarikat sırları bilinmez ve tarikatsız marifet zuhura gelmez. Ve marifetsiz hakikat bulunmaz. Şeriatla amel et tarikat sırrına er. Ve tarikatta istikamet ve mucahede kıl marifete gel. Hakkı tahkik bil. Ve marifetle hakikatı bul. Makam-ı hakkel yakine ve dosta vasıl ol. Şeriat bir ağactır. Ve dalları
Telkinname
Dini Bilgiler0 Mesaj
●24 Görüntüleme