Sunnet Rasulullah Efendimiz (sav)'in tutunduğu yol, yaptığı, soyledigi ve begendigi olduğuna gore, bu sorunun cevabı icin şunları bilmemiz yeterli olur, sanırım: "Onun sacları omuzlarına inerdi. (Bazen) kulak yumuşağına kadar inerdi. Omuzlarına yaklaşırdı. Kulakları ile omuzları arasına ulaşırdı. Sacları ne kıvırcıktı ne de duz, ikisi arası dalgalıydı: (Bazen) kulaklarına ulaşmazdı. Toplu (gur) sacı vardı. Sacı gurdu ama omuzlarını ortecek kadar da değildi. Sacını dort belik yaptığı gorulmuştu. Ehl-i Kitap saclarını olduğu gibi sarkıtırlar, muşrikler de ikiye ayırırlardı. Rasulullah Efendimiz (sav) emredilmediği konularda ehli kitaba uymayı yeğlerdi. Bu yuzden sacını yarmadan sarkıttı, sonra da ikiye ayırdı ve ayırmayı emretti"(Buraya kadar verdiğimiz rivayetlerin hepsi TabakÂt-i Ibn SÂd'dan alınmıştır. bk.I/427 vd.; Ibnu'1-Kayyim, sarkitmayı, arkaya doğru, ikiye ayırmayı da, her iki tarafı orgu olacak şekilde, diye tarif eder. ZÂdu 1- Me'Âd, I/175). Sacı başkalarına benzememek icin değişik tutmayı emrederdi(Ali el-Muttakî, Kenzu'1-UmmÂl, VN/124 (18303) (TaberÂni'den)). Kesilen sacın gomulmesini emrederdi (age. VN/126 (183I9)TeberÂniden). Herşey de... Hatta sacını tarama da sağdan başlamayı severdi (Buharî, vudû 31, libas 38; Muslim, taharet 66,68; Ebu Davûd, libas 41; Tirmizî, cuma 75; NesÂi, Taharet 89; Ibn MÂce, taharet 42; Musned, VI/94). Sık sık sac taramayı yasaklamıştı (Ebu DÂvud, teraccul 1; Tirmizî, libas 22; NesÂî, zinnet 7; musned, VI/68). Kendisi de zaman zaman (aralıklı) tarardı (Tirmizî, Semaîl 25). Sacın arkasını alıp onunu bırakmayı (Buharî, libas 72; Muslim, libas 72,113; Ebu Davud, teraccul 14; NesÂî, zinet 5; Ibn MÂce, libas 38; Musned, 4, 39). Ya hepsini kesin veya hepsini bırakın, buyurmuştu (Ali el-Muttaki, age, VI/648 (17216)). Kendisi de başının ya hepsini traş eder veya hepsini bırakırdı. Bir kısmını tıraş edip, bir kısmını bıraktığı olmazdı. Hac dışında sacının tamamını tıraş ettiğine dair sahih haber yoktur (Ibn Kayyim el-Cevziyye, ZÂdu 1-Me'Âd, I/175-75). Ahmed b. Hanbel başın tamamen tıraş edilmesini son derece mekruh gorurdu. Ma'mer'in de mekruh gorduğunu soylerdi ve bu konuda Hz. Omer'in sozune dayanırdı. Omer (ra) bir adama: "Eğer (başını) tıraşlı gorursem senin kafanı kırarım" demişti (Ahmed b. Hanbel. Kitabu'1-verai 181). Sacını cok yağlardı (iyi bakardı) (Tirmizi, SemÂil 23). Bir defasında sacı dağınık birisini gormuştu de "bu adam sacını duzeltecek bir şey bulamaz mı?" diye buyurmuşlardı (Ebu DÂvud, libas H. no. 4062). Yahudi ve Hiristiyanlara benzememek icin sacın boyanmasını emrederdi (Bu konudaki hadisler ve kaynakları icin bk. Ali NÂsif, et-TÂc, NI/173 vd). Gorulduğu gibi Rasûlullah Efendimiz muslumanlardan sabit bir sac şekli istememiş ve bu konuda da başkalarına benzememeyi esas almıştır. Imdi bir kişi Rasulullah'a benzemek maksadıyla onun uyguladığı herhangi bir sac bicimini uygularsa bu konudaki sunneti yaşamış ve sevap almış olur. Ama uygulamanın ruhunu (illetini) duşunup şu anda IslÂm'ı hatırlatan bir tıraş bicimi benimser, bir başka ifade ile sacı konusunda da gayr-i muslimlere benzemezse (Allah'u a'lem) daha guzelini yapmış olur. Cunku niyyet sağlam olsa dahi başkalarını hatırlatan, ya da IslÂm'ı hatırlatmayan bir sac bicimi, olsa olsa gunah kazandırmamış olur, şeklen tebliğ sevabından mahrum kılar.


SELAM ve DUA ile...
__________________