"Madem nefsim emmaredir. Nefsini ıslah etmeyen, başkasını ıslah edemez. Oyle ise, nefsimden başlarım."
nefsime "beş ikaz"ı benden işit.
Birinci ikaz: Ey bedbaht nefsim! Acaba omrun ebedî midir! Hic kat'î senedin var mı ki, gelecek seneye belki yarına kadar kalacaksın? Sana usanc veren, tevehhum-u ebediyettir. Keyf icin, ebedî dunyada kalacak gibi nazlanıyorsun. Eğer anlasa idin ki, omrun azdır hem faidesiz gidiyor. Elbette onun yirmidortten birisini, hakikî bir hayat-ı ebediyenin saadetine medar olacak bir guzel ve hoş ve rahat ve rahmet bir hizmete sarfetmek; usanmak şoyle dursun, belki ciddî bir iştiyak ve hoş bir zevki tahrike sebeb olur.
İkinci ikaz: Ey şikem-perver nefsim! Acaba hergun hergun ekmek yersin, su icersin, havayı teneffus edersin; sana onlar usanc veriyor mu? Madem vermiyor; cunki ihtiyac tekerrur ettiğinden, usanc değil belki telezzuz ediyorsun. Oyle ise: Hane-i cismimde senin arkadaşların olan kalbimin gıdası, ruhumun Âb-ı hayatı ve latife-i Rabbaniyemin hava-yı nesimini cezb ve celbeden namaz dahi, seni usandırmamak gerektir. Evet nihayetsiz teessurat ve elemlere maruz ve mubtela ve nihayetsiz telezzuzata ve emellere meftun ve pursevda bir kalbin kut ve kuvveti; herşeye kadir bir Rahîm-i Kerim'in kapısını niyaz ile calmakla elde edilebilir. Evet şu fÂni dunyada kemal-i sur'atle vaveylÂ-yı firakı koparan giden ekser mevcudatla alÂkadar bir ruhun Âb-ı hayatı ise; herşeye bedel bir Mabud-u BÂki'nin, bir Mahbub-u Sermedî'nin ceşme-i rahmetine namaz ile teveccuh etmekle icilebilir. Evet fıtraten ebediyeti isteyen ve ebed icin halkolunan ve ezelî ve ebedî bir zÂtın Âyinesi olan ve nihayetsiz derecede nazik ve letafetli bulunan zîşuur bir sırr-ı insanî, zînur bir latife-i Rabbaniye; şu kasavetli, ezici ve sıkıntılı, gecici ve zulumatlı ve boğucu olan ahval-i dunyeviye icinde, elbette teneffuse pek cok muhtactır ve ancak namazın penceresiyle nefes alabilir.
Ucuncu ikaz: Ey sabırsız nefsim! Acaba gecmiş gunlerdeki ibadet kulfetini ve namazın meşakkatini ve musibet zahmetini, bugun duşunup muzdarib olmak, hem gelecek gunlerdeki ibadet vazifesini ve namaz hizmetini ve musibet elemini, bugun tasavvur edip sabırsızlık gostermek hic kÂr-ı akıl mıdır? Şu sabırsızlıkta misalin şoyle bir sersem kumandana benzer ki: Duşmanın sağ cenah kuvveti onun sağındaki kuvvetine iltihak etmiş ve ona taze bir kuvvet olduğu halde; o tutar muhim bir kuvvetini sağ cenaha gonderir, merkezi zayıflaştırır. Hem sol cenahta duşmanın askeri yok iken ve daha gelmeden, buyuk bir kuvvet gonderir, "Ateş et!" emrini verir. Merkezi butun butun kuvvetten duşurtur. Duşman işi anlar, merkeze hucum eder; tar u mar eder. Evet buna benzersin. Cunki gecmiş gunlerin zahmeti, bugun rahmete kalbolmuş; elemi gitmiş, lezzeti kalmış. Kulfeti, keramete iltihak ve meşakkati, sevaba inkılab etmiş. Oyle ise ondan usanc almak değil, belki yeni bir şevk, taze bir zevk ve devama ciddî bir gayret almak lÂzımgelir. Gelecek gunler ise madem gelmemişler. Şimdiden duşunup usanmak ve futur getirmek; aynen o gunlerde aclığı ve susuzluğu ile bugun duşunup bağırıp cağırmak gibi bir divaneliktir. Madem hakikat boyledir. Âkıl isen, ibadet cihetinde yalnız bugunu duşun ve onun bir saatini, ucreti pek buyuk, kulfeti pek az, hoş ve guzel ve ulvî bir hizmete sarfediyorum, de. O vakit senin acı bir futurun, tatlı bir gayrete inkılab eder.
İşte ey sabırsız nefsim! Sen uc sabır ile mukellefsin. Birisi: Taat ustunde sabırdır. Birisi: Masiyetten sabırdır. Diğeri: Musibete karşı sabırdır. Aklın varsa, şu ucuncu ikazdaki temsilde gorunen hakikatı rehber tut. Merdane "Ya Sabur" de, uc sabrı omuzuna al. Cenab-ı Hakk'ın sana verdiği sabır kuvvetini eğer yanlış yolda dağıtmazsan, her meşakkate ve her musibete kÂfi gelebilir ve o kuvvetle dayan.
Dorduncu ikaz: Ey sersem nefsim! Acaba şu vazife-i ubudiyet neticesiz midir, ucreti az mıdır ki, sana usanc veriyor? Halbuki bir adam sana birkac para verse veyahut seni korkutsa, akşama kadar seni calıştırır ve futursuz calışırsın. Acaba bu misafirhane-i dunyada Âciz ve fakir kalbine kut ve gına ve elbette bir menzilin olan kabrinde gıda ve ziya ve herhalde mahkemen olan Mahşer'de sened ve berat ve ister istemez ustunden gecilecek Sırat Koprusu'nde nur ve burak olacak bir namaz, neticesiz midir veyahut ucreti az mıdır? Bir adam sana yuz liralık bir hediye va'detse, yuz gun seni calıştırır. Hulf-ul va'd edebilir o adama itimad edersin, futursuz işlersin. Acaba hulf-ul va'd hakkında muhal olan bir zÂt, Cennet gibi bir ucreti ve saadet-i ebediye gibi bir hediyeyi sana va'd etse, pek az bir zamanda, pek guzel bir vazifede seni istihdam etse; sen hizmet etmezsen veya isteksiz, suhre gibi veya usancla, yarım yamalak hizmetinle onu va'dinde ittiham ve hediyesini istihfaf etsen, pek şiddetli bir te'dibe ve dehşetli bir tazibe mustehak olacağını duşunmuyor musun? Dunyada hapsin korkusundan en ağır işlerde futursuz hizmet ettiğin halde; Cehennem gibi bir haps-i ebedînin havfı, en hafif ve latif bir hizmet icin sana gayret vermiyor mu?
Beşinci ikaz: Ey dunyaperest nefsim! Acaba ibadetteki futurun ve namazdaki kusurun meşagil-i dunyeviyenin kesretinden midir veyahut derd-i maişetin meşgalesiyle vakit bulamadığından mıdır? Acaba sırf dunya icin mi yaratılmışsın ki, butun vaktini ona sarfediyorsun! Sen istidad cihetiyle butun hayvanatın fevkinde olduğunu ve hayat-ı dunyeviyenin levazımatını tedarikte iktidar cihetiyle, bir serce kuşuna yetişemediğini biliyorsun. Bundan neden anlamıyorsun ki, vazife-i asliyen hayvan gibi cabalamak değil; belki hakikî bir insan gibi, hakikî bir hayat-ı daime icin sa'y etmektir. Bununla beraber meşagil-i dunyeviye dediğin, coğu sana ait olmayan ve fuzuli bir surette karıştığın ve karıştırdığın malayani meşgalelerdir. En elzemini bırakıp, guya binler sene omrun var gibi en luzumsuz malûmat ile vakit geciriyorsun. MeselÂ: Zuhal'in etrafındaki halkaların keyfiyeti nasıldır ve Amerika tavukları ne kadardır? gibi kıymetsiz şeylerle kıymettar vaktini geciriyorsun. Guya kozmoğrafya ilminden ve istatistikci fenninden bir kemal alıyorsun.
__________________
Namaza Dair
Dini Bilgiler0 Mesaj
●29 Görüntüleme